• 3959
    herkesce dile getirilen bir iki şey yazdıktan sonra mevzuyu başka yere bağlamak istiyorum...

    eleştirmek için transfer dönemi bitene kadar bekledim. zira bir planları vardır diye düşündüm. yani normal şartlarda galatasaray gibi bir takımın yönetimiysen kadronu güçlendirmek için her transfer sezonunda bir planının olması şarttır. tutar veya tutmaz... ama elindeki melo, telles, bruma ve amrabat gibi sana her daim puan kazandırabilecek oyuncuları gönderip yerine son saniyeye bıraktığın großkreutz transferinde de çuvallıyorsan ben yanılmışım demektir.

    bir defa 14/15 sezonunda yasin bir şans oldu galatasaray'a. ligin ikinci yarısının tartışmasız en iyi ismiydi süper lig'de. zaten kısıtlı olan paranı, bu adamı yedeğe çekecek podolski transferi için harcamak benim anlamadığım bir iş. şimdi oyunculardan biri yasin, diğeri podolski. tabi ki podolski'den verim almaya mecbursun. ama o zaman suriyeli sığınmacılar gibi yasin'i oradan oraya atıp takım içerisinde, çoğu zaman da yedekte oturtursan oyuncuyu kaybedersin. ilginç ki ne zaman galatasaray maçı izlesem yasin sahada yok, podolski de acaip şekilde sağ açıkta oynatılmaya çalışılıyor... neyse bunun detayı hamza hoca eleştirisi olur... ancak transferdeki plansızlık buradan belli.

    benim açımdan teknik direktör istedi bir noktaya kadar bahanedir. galatasaray gibi bir kulübün futbol aklı olmaya mecbur. bu takımda sezon bittiğinde ortalama futbol bilgisi olan her insanın gördüğü aksaklıklar vardı. orta sahanın melo'ya rağmen yumuşak ve temposuz olması. sağ bek mevkiinin ciddi şekilde aksaması, sağ açıkda umut bulut'un galatasaraylıların akıl sağlığını tehdit etmesi ve forvette burak yılmaz'ın sahaya koymaya çalıştığımız oyun karakterine uymayan futbol yapısı. şimdi spor aklı olan bir kulüp, ki bence yönetimlerin görevlerinden biri galatasaray'a devamlılığı olan spor aklını yerleştirmektir... bu eksikleri kapamadan ne podolski'yi alır, ne de melo-bruma-telles-amrabat'ı gönderirdi. bilal ve jem karacan transferlerini transferden saymıyorum. onların ücreti getiren kimse bizzat hesabına kesilmeli. großkreutz transferinde yaşanan rezaletten ise bahsetmiyorum bile. akkuyu'ya nükleer santral kurup, patladıktan sonra da bahane üretip suçsuzuz demeye benziyor sahnelenen tek perdelik tiyatro...

    işte bu transfer beceriksizliği malesef buz dağının görünen yüzü. korkunç olanı bu işleri yapan yönetimin galatasaray'ın tüm mal varlıklarını değerlendirme yetkisini ellerinde bulundurması.

    korkunç olan dursun özbek'in seçildikten sonra kısa sürede kadroda yaşanan erezyona paralel bir bakkal sahibine dönüşmesi ve kulübü kardeşimdir, yönetir diyerek aşağlaması. işte bu durum galatsaray örf ve adetlerine yapılmış inanılmaz bir saldırıdır. tarihte örneği olmayan bir şeydir.

    sokarım sportif başarısına. yarın süleyman hurma gibi becerikli bir adam çıkar 6-7 tane uygun maliyetli, kaliteli adam alır; bir anda sneijder, muslera gibi yıldızların kendini göstermeye, rakipleri ürkütmeye, güzel galibiyetler getirmeye başlar. ancak dursun özbek'in yaptığı kanuni sultan süleyman zamanında yeniçeri ocağının yapısını bizzat padişah eliyle bozacak ufak tefek ama ilk olan davranışların sergilenmesidir. koca bir imparatorluğun çökülü bu şekilde başladı zira. sevgiline en zor ilk seferinde bağırırsın. en zor ilk seferinde kırarsın. bunu yaptıktan bir müddet sonra bir bakarsın artık iki kişi birbirini kırarken, birbirine bağırırken düşünmez olmuş. o yüzden o ilkleri hiç bir zaman sergilememekte fayda var. işte dursun özbek malesef kardeşine verdiği yetkilerle hem de ağır biçimde bu ilkleri sergiledi. dolayısıyla aynen adnan polat gibi, aynen fatih terim gibi aşağlanarak gönderilmeyi hakediyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın