8839
çok açık söylüyorum bu adam galatasaray'dan ayrılırsa ve yerini aynı çapta bir adamla dolduramazsa önümüzdeki sezon çok zor günler bizi bekler. isterseniz 'aynı çap'tan kastım ne? açalım biraz.
şimdi galatasaray futbol takımının ilk 11'de oynaması muhtemel 15 oyuncusunu baz aldığımızda yetenekli, bir o kadar da pasif oyunculardan kurulu olduğunu kimse inkar edemez. profesyonel olduğu kadar her koşulda sahada ve saha dışında galatasaray'ın haklarını savunacak futbolculara da ihtiyacımız var. 4 yıl üst üste şampiyon olduğumuz döneme baktığımız zaman, kaptan bülent, hagi, hasan şaş, emre, hakan ünsal gibi yetenekli bir o kadar da sert futbolculardan kurulu olduğunu biliyoruz. yenilgiye tahammülü olmayan, sıkıştığımız zamanlarda takımı ve taraftarı motive edebilecek futbolculara ihtiyacımız var. bu bahsettiğim olay fair dışı davranışlar sergilemek değil. agresif olmak, topa sert olmak, rakibi futbolunla olduğun kadar hırsınla da korkutabilmek. hep söylüyoruz özellikle stopere, lider vasıflı futbolcu lazım diye, neden acaba?
direk aklıma gelen örneklerden birisi, 20 kasım 2012 galatasaray manchester united maçı. hatırladınız değil mi attığımız golü? korner pozisyonu öncesi melo'nun tepkisi ve taraftarın golü getirişi. belki aynı anda yükseldikleri için belki de melo'nun korner öncesi taraftara reaksiyonu sonrası maçı anlatan ercan taner bile etkilenip golü atanı melo olarak anons etti. bu gol tam da anlatmak istediğim şey işte. galatasaray'a nasıl sakin, soğukkanlı futbolcular lazımsa melo gibi maçı yaşayan, heyecanlı ve agresif futbolcular da lazım.
diğer bir örneği de ispanya'dan vereyim. barcelona'nın çılgın attığı, real madrid'i içeride dışarıda yendiği dönemleri biliyoruz. daha sonra takıma mourinho geldi ve yetenek olarak barcelona ile başa çıkamayacağını anladı. çünkü gerçekten barcelona, real madrid'den çok daha yetenekli takım. daha sonra oyunu farklı oynamaya başladı. pepe'yi orta sahaya çekti ve rakibi adeta sindirdi. çünkü real madrid'de de öyle futbolcular var ki pepe, ramos, xabi, ronaldo, arbeloa gibi neredeyse maçı döve döve alan futbolcular. bazen yetenekli olmak yetmez bir o kadar da sert ve cesur olmak gerekir. işte o hezimetleri bir nebze de olsa durdurmaya başlaması bu şekilde oldu. yoksa sen xavi'nin, iniesta'nın karşısında top oynayım diye beklersen onlar seni top diye oynar.
tekrar galatasaray'ın o bahsettiğim 15 oyuncusuna dönersek, melo dışında reaksiyon gösteren, sahada varlığını rakibe hissettiren, adeta "ben buradayım" diye göz dağı veren futbolcu; biraz sneijder, biraz sabri. onların da fizikleri ortada. belki bu anlattıklarım, verdiğim örnekler bazı arkadaşlarımıza yanlış gelebilir, sonuçta "spor yapıyoruz bu şekilde kazanacaksak kazanmayalım" diyebilirsiniz. ama geçmişe dönüp, tarihe baktığımızda kazanılan başarılarda bu tarz futbolcuların payı asla inkar edilemez. hatta bu tarz isimlerin bir numarası, sevseniz de sevmeseniz de fatih terim'dir. 2012-2013 sezonunda mersin ve ordu maçlarını nasıl çevirdiğimizi hatırlayalım. bazen takımı ayağa kaldırmak için gerekirse tribüne çıkmak gerekir.
neyse fazla uzatmayalım. biz basının yönlendirmelerine uymaya devam edelim, kırmızı kartları konuşalım. "ya atılsaydı, ya şampiyonluk gitseydi" üzerinden melo'ya vurmaya devam edelim. sanki oynadığımız ligde herkes centilmen, pirüpak bir melo çirkef. ne diyim melo, inşallah bu forma altında futbolu bırakırsın. gidersen de canın sağ olsun, yolun açık olsun. yalnız bu camiada gerçekten seni çok seven insanlar da var, bunu unutma...
şimdi galatasaray futbol takımının ilk 11'de oynaması muhtemel 15 oyuncusunu baz aldığımızda yetenekli, bir o kadar da pasif oyunculardan kurulu olduğunu kimse inkar edemez. profesyonel olduğu kadar her koşulda sahada ve saha dışında galatasaray'ın haklarını savunacak futbolculara da ihtiyacımız var. 4 yıl üst üste şampiyon olduğumuz döneme baktığımız zaman, kaptan bülent, hagi, hasan şaş, emre, hakan ünsal gibi yetenekli bir o kadar da sert futbolculardan kurulu olduğunu biliyoruz. yenilgiye tahammülü olmayan, sıkıştığımız zamanlarda takımı ve taraftarı motive edebilecek futbolculara ihtiyacımız var. bu bahsettiğim olay fair dışı davranışlar sergilemek değil. agresif olmak, topa sert olmak, rakibi futbolunla olduğun kadar hırsınla da korkutabilmek. hep söylüyoruz özellikle stopere, lider vasıflı futbolcu lazım diye, neden acaba?
direk aklıma gelen örneklerden birisi, 20 kasım 2012 galatasaray manchester united maçı. hatırladınız değil mi attığımız golü? korner pozisyonu öncesi melo'nun tepkisi ve taraftarın golü getirişi. belki aynı anda yükseldikleri için belki de melo'nun korner öncesi taraftara reaksiyonu sonrası maçı anlatan ercan taner bile etkilenip golü atanı melo olarak anons etti. bu gol tam da anlatmak istediğim şey işte. galatasaray'a nasıl sakin, soğukkanlı futbolcular lazımsa melo gibi maçı yaşayan, heyecanlı ve agresif futbolcular da lazım.
diğer bir örneği de ispanya'dan vereyim. barcelona'nın çılgın attığı, real madrid'i içeride dışarıda yendiği dönemleri biliyoruz. daha sonra takıma mourinho geldi ve yetenek olarak barcelona ile başa çıkamayacağını anladı. çünkü gerçekten barcelona, real madrid'den çok daha yetenekli takım. daha sonra oyunu farklı oynamaya başladı. pepe'yi orta sahaya çekti ve rakibi adeta sindirdi. çünkü real madrid'de de öyle futbolcular var ki pepe, ramos, xabi, ronaldo, arbeloa gibi neredeyse maçı döve döve alan futbolcular. bazen yetenekli olmak yetmez bir o kadar da sert ve cesur olmak gerekir. işte o hezimetleri bir nebze de olsa durdurmaya başlaması bu şekilde oldu. yoksa sen xavi'nin, iniesta'nın karşısında top oynayım diye beklersen onlar seni top diye oynar.
tekrar galatasaray'ın o bahsettiğim 15 oyuncusuna dönersek, melo dışında reaksiyon gösteren, sahada varlığını rakibe hissettiren, adeta "ben buradayım" diye göz dağı veren futbolcu; biraz sneijder, biraz sabri. onların da fizikleri ortada. belki bu anlattıklarım, verdiğim örnekler bazı arkadaşlarımıza yanlış gelebilir, sonuçta "spor yapıyoruz bu şekilde kazanacaksak kazanmayalım" diyebilirsiniz. ama geçmişe dönüp, tarihe baktığımızda kazanılan başarılarda bu tarz futbolcuların payı asla inkar edilemez. hatta bu tarz isimlerin bir numarası, sevseniz de sevmeseniz de fatih terim'dir. 2012-2013 sezonunda mersin ve ordu maçlarını nasıl çevirdiğimizi hatırlayalım. bazen takımı ayağa kaldırmak için gerekirse tribüne çıkmak gerekir.
neyse fazla uzatmayalım. biz basının yönlendirmelerine uymaya devam edelim, kırmızı kartları konuşalım. "ya atılsaydı, ya şampiyonluk gitseydi" üzerinden melo'ya vurmaya devam edelim. sanki oynadığımız ligde herkes centilmen, pirüpak bir melo çirkef. ne diyim melo, inşallah bu forma altında futbolu bırakırsın. gidersen de canın sağ olsun, yolun açık olsun. yalnız bu camiada gerçekten seni çok seven insanlar da var, bunu unutma...