8778
gideceği yönünde çıkan haberleri takip eden 24 saat içerisinde, gitmesi yönünde görüş belirten taraftarlarımızın söyledikleri/yazdıklarına bakınca insan ne düşüneceğini/hissedeceğini/söyleyeceğini şaşırıyor. bant kaydı gibi ezberden okumanın, zırva bile denmeyecek kalıplara takılıp kalmanın, dünyanın en yüzeysel adamını kıskandıracak derecede sığ bakabilmenin bu denlisinin karşısında gerçekten soğukkanlı olarak tepki vermek de çok kolay değil...
öncelikle, en sıklıkla sallanan taraf, işin ekonomisi olduğundan, ona odaklanalım.
burada, 30 mayıs 2015 itibariyle güncel halde olan futbolcu kontratlarını bir yazalım. gelecek sezon için geçerli olan garanti ücretleri en falza 11 oyuncuyu yüksekten düşüğe sıralayarak gidelim;
3.300.000 euro (3 yıl) -muslera *2 ve 3. sezonlarında 3.575.000 euro olacak şekilde artıyor.
3.200.000 euro (1 yıl) -sneijder *imza parasınından kalan 1/3’ü +1.3m euro daha var ama o ayrı konu
3.100.000 euro (1 yıl) -melo
2.800.000 euro (4 yıl) -burak ve selçuk *her sezon 50.000 euroluk artış olacak. nasıl bir açlıksa artık, o 50bin eu farkı istemek...
2.750.000 euro (1 yıl) -hamit
2.200.000 euro (2 yıl) -chedjou
2.100.000 euro (2 yıl) -dzemaili
1.850.000 euro (1 yıl) -umut bulut *+1 yıl da opsiyonu var
1.700.000 euro (3 yıl) -olcan *her yıl 100.000 euro artış yapılacak
1.600.000 euro (3 yıl) -semih *her yıl 100.000 euro artış yapılacak
-"kontratında indirime gitmeli/ melo çok paragöz/ sözleşmesi zaten devam ediyor, bitince bakarız"
niye güzel kardeşim? eder/etmez, azdır/çoktur, vs bunlar ayrı muhabbetler, bu takımda yaklaşık 3m euro civarında bir ücret tavanı uygulanmakta. melo da, takımın en önemli oyuncularından biri olduğuna göre, bu düzeyde bir ücret talep etmesinde ne gibi bi terslik var? kaldı ki bu seviyede bir ücreti 4 sezondur ödemeyi kabul etmiş ve ödemişsin de zaten.
çalıştığın yerde aynı ünvan/göreve sahip olduğun mesai arkadaşların x tl maaş alırken, (x-y) kadar bir ücreti kabul edecek misin peki? ya da herkes x tl maaş alırken, sen hariç herkese +y kadar bir zam yapıldığında, benim payam vay amca, yapmayın bana zam mı diyeceksin?
selçuk'a/burak'a sözleşmelerinin bitimine ikişer sene varken zamlı 5 yıllık kontrat, muslera'ya %50+ zamlı 4 yıllık kontrat, (riva'yı üstüne yapsalar bile kabul) verilmiş; muhtemelen sneijder'e de yakın bir zamanda en kötü ihtimal mevcut şartların devam edeceği yeni bir sözleşme önerilecekken, melo indirime gitsin fikri ciddi ciddi savunuluyor, ne desen/söylesen boş...
bu noktada, yaşının ilerlemesi temelinden bu ücret indirimini savunanlara da, burak'ın 30, selçuk'un 31 yaşında olduklarını hatırlatmakta fayda var. kontratın imzalandığı tarihte 29 ve 30 yaşında olan iki oyuncuya 5'er yıllık çok ciddi iyileştirmeler olan sözleşmeleri öneren bir kulüp burada mevzubahis. adamın menajerinin de grup vitamin'den ellere var da bize yok mi'yi çalması çok doğal bu durumda.
hadi diyelim ki yıllık ücretinde indirime gidecek şekilde bir teklif yapacağız, ne önerelim peki? eboue (2.200.000eu) ve pandev (2.400.000eu) gibi hiç süre almayan oyunculara verdiğimiz paraları düşünerek, adil bir rakam söyleyebilir miyiz rica etsem?
gitse de kalsa da, 32 yaşında bir oyuncu için artık kariyerinde üst düzey futbol oynayabileceği liglerdeki son kontratı olacağının onlar da farkındalar muhtemelen. hele ki daha bir kaç ay öncesinde, futbolu bıraktırabilecek düzeyde bir sakatlık yaşamış bir oyuncunun bu konuda daha hassas davranmasından doğal bir şey de yok herhalde. olabilecek en iyi şartları, alabileceği maksimum süre içerisinde istemekten, parayı galatasaray'dan daha çok sevdiği sonucunu çıkarıyorsanız eğer lütfen hiç vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurun. bi kan tahlili yaptırın, vitamin mi eksik, mineral mi fazla bi kontrol ettirin. kafanın böyle acayip çalışmasına sebep olan rahatsızlığınızın peşine düşün, sağlık şakaya gelmez zira... felipe melo, galatasaray'a sevgi ve saygısını defalarca ispatlamış bir oyuncudur, bunun mevzu edilmesinden daha saçma bir şeye de dünyada az rastlanır herhalde. sezonu kapatmasına kesin gözüyle bakılan, yeniden dönüşünün mümkün olup olmayacağı sorgulanan bir sakatlıktan 1 buçuk ayda dönen adamın sevgisini/saygısını kontratı üzerinden sorgulamayın, kalbinizi kırdırtmayın...
işin parası, pulu, ekonomisinden saha içerisine dönelim, biraz da teknik/taktik eleştirilere bakalım. hızlı olmadığı, çok faul yapıp kart gördüğü, ofansif katkısının hiç olmadığı vs bir çok eleştiri yapılmış.
öncelikle, galatasaray futbol takımının mevcut kadrosu, hem kontrat hem de vasat yerli çöplüğüdür, bunun altını en kalın şekilde çizmek gerek sanırım. şampiyonlar ligi için bir çok yönden ağır kusurlu olup muayeneden kalacak seviyededir. süper lig için ise, yıldızlarının yüzü suyu hürmetine bir şeyler yapma potansiyeli taşır, hepsi o. muslera, melo ve sneijder'i çıkarınca, geriye kalan takımın ne netice alabileceği son derece tartışmaya açıktır.
bu takımın tek sorunsuz bölgesi, gerek as gerek yedeği itibariyle ön libero pozisyonudur. bu pozisyonda melo ve hamit'e sahip olan bir takım, doğru bir diziliş/sistem ile oynadığı -tabi oynayabilmesi için önce doğru bir kurguda takım kurmak lazım- takdirde bu pozisyonda kolay kolay sorun yaşamaz. tabi, zaman içerisinde kalan 10 mevkiyi o kadar iyileştirirsin ki, melo ile hamit takımın zayıf halkaları haline gelir, o zaman gelirsin tekrar konuşuruz zaten. muslera ve sneijder'in pozisyonlarının yedek alternatiflerinin olmadığı, kalan 8 mevkinin de aslarının dahi gayet tartışmaya açık olduğu bir kadroda, arızayı ön libero pozisyonunda bulup, orada bir değişiklik ön görmek/önermek; maçları, ağzın ya da burnunla falan izlediğin ile açıklanabilir ancak.
4-2-3-1'in neredeyse evrensel standart haline geldiği bir dönemde; o 2'nin birisi olarak melo ile hamit'e sahip olan bir takım, öndeki 3'ün ortasında da sneijder'i oynatabiliyorsa, ancak buna rağmen futbolun f'sini oynayamıyorsa gerçekten enteresan bir vaka ile karşı karşıyayız demektir.
galatasaray'ın esas sorunu; dört farklı mevkide sürekli tercih ettiği/ etmek zorunda kaldığı, sabri- selçuk- umut/bruma ve burak yılmaz'ın yetersizlikleri ya da kadro ile uyumsuzluklarıdır. zamandan bağımsız olarak oyuncu seçme şansımız olsa, şöyle hayali değişiklikler yapabiliyor olsak, sanırım bu oyuncuların takımı ne derecede aşağı çektikleri daha iyi anlaşılabilir.
muslera yerine, mondragon ya da taffarel;
semih'in yerine bülent korkmaz ya da song;
melo'nun yerine mesela suat kaya;
sneijder'in yerine de pek tabi ki hagi'yi koyma şansımız olsa,
değişikliklerin tamamı kendi pozisyonlarında kulüp efsaneleri olmasına rağmen, muhtemelen takımın çok pozitif bir değişim yaşayacağından kesin olarak bahsedemeyiz.
ancak;
sabri yerine, eboue *mevcut hali değil, ilk sezon performansı ile;
selçuk yerine ümit davala ya da tugay;
umut/bruma yerine okan buruk;
burak yerine hakan şükür hiç değilse baros,
değişikliklerini yapabiliyor olsak, takım kafadan bir kaç seviye atlar.
bu hayali kadronun;
-hücumda top tutma/saklama özrü olmayacak bir kere. yani arada bir top üçüncü bölgede kalacak, baskı kurma gibi bir şansın olacak. handikap 0 yapmak, hayat felsefen olmaktan çıkacak; yamaç paraşütü, wingsuit gibi extrem adrenalin yaşamayacaksın her maç. gerek takımın gerek melo'nun tansiyonu da üst limitlerde dolaşmayacak haliyle.
-forvetinin defans yapmaktan tek anladığı şey, rakip stopere faul yapmak olmayacağından, gerçekten takım savunmasına katkı verecek.
-savunma yapması gerektiğinde, mustafa sarp tarzı gölge/refakatçi savunma uzmanı selçuk ve hayat felsefesi run forrest run olan umut yerine koşan/basan/ısıran oyuncular olacak defansta,
-rakipten faul yapmadan top kapabilme, top rakipte kalsa bile müdahale edip pozisyon bozma vasfına sahip oyuncu sayısı 1 ile sınırlı olmayacağından melo'nun da her topa/oyuncuya kamikaze gibi dalma zorunluluğu kendiliğinden ortadan kalkacak.
-sağ bekinde sürekli cumaya gittim gelicem hallerinde, gitti mi dönememe, dönse de adamını tutamama gibi bir fenomen olmayacağından, abuk yerleşim hataları yapılmayacak, bu sayede belki de melo'nun artık hızını kaybetmesi de bu derece sorun olmayacak.
yazmayla/söylemeyle bitecek gibi değil bunlar, uzatmaya da gerek yok. uzun lafın kısası galatasaray'ın yaşadığı gerek defansif gerek ofansif zaafların temel sebebi, selçuk'tur, burak'tır, sabri'dir, umut bulut'tur, kulüp tarihinin kazığı bruma'dır... melo ya da sneijder üzerinden çözümlemeye çalışıyorsanız bunları, çok yanlış gelmişsiniz demektir.
nigel de jong konusuna değinmiyorum bile. bonservis durumuna bakın belki hürriyet'in kontratı da bitmiştir, ona sarın direk. ya da ceyhun'u falan geri isteyelim hannover'den, 4 yıldızlı yeni sezon formalarının tanıtımında doldurur en azından melo'nun yerini...
kimse galatasaray'dan büyük değildir/ adam gitmek isterse gider usta içerikli fikirlere de sıkça rastlamak mümkün. oksijen mi gitmiyor beyne, damarlar mı tıkalı nedir allah aşkına baktırın bi n'olur. nasıl bir yorumdur ki bu; gitmek isterse gidermiş, kimse galatasaray'dan büyük değildirmiş... hani oturalım, konuşalım, anlatayım diyecem ama sanmıyorum faydası olacağını...
uzun lafın kısası;
çok özel/kişisel/ailevi sebepler olamadıktan sonra melo'nun kaybedilmesi çok büyük hatadır.
1 yıllık sözleşmesinin, 2+1 yıl gibi bir şekilde revize edilmesini reddetmekse eğer melo'nun ayrılmasına neden olacak şey, tarihi bir yanlış yapmakta olduğumuz söylenebilir.
melo elbet bir gün -hem de yaşı itibariyle çok uzak olmayan bir tarihte- gidecektir ama her yanı aksayan bir takımın şu aşamada bir de melo'yu ikame etme derdine düşmenin hiç manası olduğunu sanmıyorum.
2007'de mondragon'u gönderirken de, 2011'de arda için de; karacaahmet'te zincirlikuyu'da hep vazgeçilmezler yatıyor, biri gider biri gelir deniyordu. gidenlerin yeri valla kusura bakmayın da öyle kolay dolmuyor, yalandan hamaset edebiyatı yapmasın kimse.