149
unutamak değil benim ki. çok farklı bir olay. kendim bitirdim zamaninda, kendim barışmak istemedim. o kadar yalvardı ki, her defasında sevmiyorum dedim, uzaklaşsın benden istedim. iki buçuk sene geçti, bin pişmanım. ondan sonra bir kaç kişi ile denedim, olmadı. hiçbiri yerini tutmadı. o da bulamadı kendine uygun birini. o da aynı benim gibi. ama üç dört ay önce geri dön dediğimde dönmedi. haklıydı,köprünün altından çok sular aktı. bilmiyorum sözlük. seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. belki de hayatımda yaşadığım tek kayda değer ilişkiydi veya herşeyin ilkini onunla yaşadım diye böyle oluyor. ve korkuyorum. onunlayken bir sene mi kaybettim. bütün suç onun değil tabi, ben sevmeyi bilmiyorum. götü başı dağıtıyorum. şimdi önümde bir sınav var, lanet olası bir sınav, ve yine o düştü aklıma. yapamayacağım korkusu bir yandan, o bir yandan. her yerimde stresten sivilceler çıkıyor be. 20 yaşımdan gün almadan daha saçımdan
ve sakalımdan beyaz koparıyorum iki aydır. arada konuşuyoruz filan. bir de bana konuştuğu çocuğu anlatıp fikir alıyor. erkekliğe bok sürdürmeyeceğim diye ses çıkaramıyorum da, bende bitti artık dedim diye. yapabildiğim tek şey kendi kokusunun olduğu mektupları sakladığım kutuyu koklamak. mektupları yaktım ama kutuya sırf kokusu sinmiş diye kıyamadım. iki buçuk senedir her ayın yirmi üçüncü gününde kutuyu on saniye koklayıp kapatıyorum, koku geçmesin diye. bilmiyorum sözlük, ne bok yiyorum bilmiyorum.
ve sakalımdan beyaz koparıyorum iki aydır. arada konuşuyoruz filan. bir de bana konuştuğu çocuğu anlatıp fikir alıyor. erkekliğe bok sürdürmeyeceğim diye ses çıkaramıyorum da, bende bitti artık dedim diye. yapabildiğim tek şey kendi kokusunun olduğu mektupları sakladığım kutuyu koklamak. mektupları yaktım ama kutuya sırf kokusu sinmiş diye kıyamadım. iki buçuk senedir her ayın yirmi üçüncü gününde kutuyu on saniye koklayıp kapatıyorum, koku geçmesin diye. bilmiyorum sözlük, ne bok yiyorum bilmiyorum.