248
herkesin bildiği bir şeyi yeniden ortaya koyalım. galatasaray türkiye'nin en büyük spor kulübüdür. avrupa arenasında da b sınıfı dediğimiz adı bilinen esamesi okunan ara ara kafasını gösteren bir kulüp. hedef avrupa'nın a sınıfı kulüplerinden birisi olmak.
futbol piyasası hepinizin malumu özellikle son dönemde arap sermayesinin piyasaya girişi ile müthiş bir enflasyon mevcut. sermaye olmadan ayakta kalabilen kulüplerin aklıma gelenlerinden bir kaçına bakacak olursak.
bayern munich:dünya çapında merchandising gelirleri, müthiş bir stadı ve harika tesisleri bulunmakta.
borussia dortmund:yerel çapta çok yoğun taraftar desteği, ulusal çapta merchandising gelirleri çok iyi bir stad ve çok iyi idman ve alt yapı tesisleri.
fc porto:çok iyi stad. yoğun olmayan taraftar desteği. ulusal çapta merchandising. dünya çapında müthiş scout ağı.
arsenal:müthiş stad. dünya çapında iyi merchandising. yoğun taraftar desteği. dünya çapında gözlem ağı.
manchester united:müthiş stadyum. çok yoğun taraftar desteği. dünya çapında muhteşem merchandising. harika tesisler.
fc barcelona:dünya çapında merchandising. yoğun taraftar desteği. harika tesisler. dünya çapında gözlem ağı.
real madrid:müthiş stad ve tesisler. dünya çapında merchandising. çok yoğun taraftar desteği.
avrupa'nın a sınıfı kulüpleri arasında yer alan ve dışarıdan sermaye alan chelsea, manchester city, psg, monaco gibi gibi ekiplerle her alanda mücadele etmeye çalışan (özellikle transfer piyasası) kulüpler bunlar. buradan görüyoruz ki önümüze az sayıda model çıkıyor. bunlara bakarsak eğer.
1-çok büyük merchandising gelirleri ile büyük finansal güç olarak kalmak: real madrid, bayern münich ve manchester united bu grubun başını çekiyor. yüzde yüz olmasa da kesişim kümesine arsenal ve barcelona'yı da koyabiliriz.
galatasaray açısından bu politikayı incelediğimizde avrupa ile gerek euro-tl paritesindeki fark gerekse dünya'nın her yerinden para kazanabilen bir kulüp olmak için popülerite ve başarı ile geçer. bu da kaliteli oyuncularla bu da büyük finansal güçle bu da taraftar desteği ile olur. herşeyin dışında ben bu politikayı piramidin tepesi olarak görüyorum. biz henüz oraların kulübü değiliz.
2-dünya çapında gözlem ağı ile potansiyelli oyuncuları kulübe kazandırmak: bu grubun ana temsilcileri porto, arsenal ve barcelona. barcelona kulüp olarak özel durumdan ve kültüründen kaynaklı çok daha küçük yaşlara inerek bu işi teenage seviyesinde (13-19) yapıyor. malum hepimizin adını ezberlediği la masia kültürü onlar için çok önemli. arsenal ingiltere'de çalışma vizesi olduğundan ayrıca başarı çıtası yukarıda olan bir kulüp olduğu için avrupalı ve potansiyellerini az çok alt yaş kategorilerinde ispat etmiş isimleri kadrosuna katıyor. bu arada alt yaş gruplarına ise yine potansiyelli oyuncuları katmayı ihmal etmiyorlar. porto ise ulaşması daha zor olan ve avrupa futbolu ile entegrasyonu konusunda soru işareti olan bir bölgeden güney amerikadan ihracat yapmakta. burada hem portekiz liginin görece kalitesinin daha düşük olması hem kulüp üzerindeki baskı veya başarı çıtasının diğerlerine göre aşağıda olması genç oyuncuların çok daha az baskı altında portekiz liginden avrupa piyasasına geçişlerini sağlamakta.
galatasaray açısından bu politikaya bakarsak eğer iyi bir seçenek gibi duruyor ama galatasaray'da yerelde çok büyük olmasa sonuçları çok yıkıcı olan bir rekabete sahip. yani ligde ikinci olmak teknik direktörü koltuğundan edebiliyor. bu oyuncuların kendilerini geliştirebilmesi için kadro istikrarı şart. x oyuncusu bir maçta yedirdiği gol ile idam sehpasına oturtulabiliyor. taraftar desteği ne dortmund ne bayern ne liverpool kadar yoğun olmasa da sanki öyleymiş gibi bir algı var. tabi ki üstüne bir de kulüplerimizdeki malum vizyonsuzluk var. eline bir başarı sebebiyle kaynak geçtiklerinde hemen ilk politikaya doğru yöneliş mevcut. yüksek üne sahip futbolcular ve harcanan büyük paraların kulübe merchandising olarak döneceğini sanan yöneticiler hala baş aktörler bu filmde. bu yöntemin önündeki önemli engellerden birisi de yabancı sınırı galatasaray bu politika çerçevesinde bruma ve telles transferlerini yaptı. ben her ne kadar eleştirsem ve eksik bulsam da bu iki hamleyi destekliyorum.
3-tesisleşme paralelinde öz kaynağına yönelik alt yapı hamlesi: örnek kulüp olarak dortmund listede ama buna komple alman modeli de diyebilirsiniz. model essasında basit ve çok faydalı hem kulüp taşınmaz olarak önemli değerler kazanıyor (alt yapı ve idman tesisleri) hem de maliyeti düşük şekilde alt yapıdan oyuncu çıkışı sağlanıyor. bu modelin bence en önemli vazgeçilmezi tesis ve antrenör. çünkü alt yaş kategorilerinde bir oyuncu bir oyuncudan ne kadar ileri ya da ne kadar geri olabilir? bu modelde verilecek eğitim ve sağlanacak çok iyi fiziki koşullar ile alt yapınızdaki her oyuncunun seviyesini artırabilirsiniz.
galatasaray açısından bence örnek alınması gereken model budur. şaşalı transferlerden önce kulübün öncelikli projelendirmesi gereken konu da budur. çok değerli florya arazisi kullanılarak daha ucuz bir yerde çok geniş bir alana günümüzün bütün imkanlarını kullanarak yapılacak bir tesis ve başına da dünya çapında bir isim getirerek bu işi yapabilir galatasaray. düşünsenize alt yapıdaki oyuncularınızın standardının yükseldiğini her yıl bir yekta kurtuluş geliyor zaten alt yapıdan.
bu yapı içinde hatta genel alt yapı hamleleri için de genel problem büyük kulüplerimiz açısından yaratılan suni başarı çıtaları. hem alt yapı hamleleri yapılıp hem iyi sonuçlar alınabilir. kötü sonuçlar alınsa bile alt yapı hamlesinin kazancı asla gözardı edilmemeli. iyi sonuçlardan kastım her yıl şampiyonluk değil ama medyamızın yarattığı, yöneticilerin çanak tuttuğu algı bu malesef.
bunların dışında bunu türkiye'de yapabilecek tek kulüp galatasaray, trabzonspor'da ne o sabır beşiktaş'ta ne kaynak fenerbahçe'de de o vizyon yok. galatasaray için ise beni korkutan kulüp zor durumda kalmadıkça kimsenin dönüp alt yapıya bakmaması. işler ne zaman iyi gitse biz çok büyük kulübüz diyip boyumuzdan büyük işlere kalkışıyoruz. halbuki önce boyumuzu uzatmalıyız. bu da tesis, alt yapı ve sağlıklı finansal yapı ile olur.
futbol piyasası hepinizin malumu özellikle son dönemde arap sermayesinin piyasaya girişi ile müthiş bir enflasyon mevcut. sermaye olmadan ayakta kalabilen kulüplerin aklıma gelenlerinden bir kaçına bakacak olursak.
bayern munich:dünya çapında merchandising gelirleri, müthiş bir stadı ve harika tesisleri bulunmakta.
borussia dortmund:yerel çapta çok yoğun taraftar desteği, ulusal çapta merchandising gelirleri çok iyi bir stad ve çok iyi idman ve alt yapı tesisleri.
fc porto:çok iyi stad. yoğun olmayan taraftar desteği. ulusal çapta merchandising. dünya çapında müthiş scout ağı.
arsenal:müthiş stad. dünya çapında iyi merchandising. yoğun taraftar desteği. dünya çapında gözlem ağı.
manchester united:müthiş stadyum. çok yoğun taraftar desteği. dünya çapında muhteşem merchandising. harika tesisler.
fc barcelona:dünya çapında merchandising. yoğun taraftar desteği. harika tesisler. dünya çapında gözlem ağı.
real madrid:müthiş stad ve tesisler. dünya çapında merchandising. çok yoğun taraftar desteği.
avrupa'nın a sınıfı kulüpleri arasında yer alan ve dışarıdan sermaye alan chelsea, manchester city, psg, monaco gibi gibi ekiplerle her alanda mücadele etmeye çalışan (özellikle transfer piyasası) kulüpler bunlar. buradan görüyoruz ki önümüze az sayıda model çıkıyor. bunlara bakarsak eğer.
1-çok büyük merchandising gelirleri ile büyük finansal güç olarak kalmak: real madrid, bayern münich ve manchester united bu grubun başını çekiyor. yüzde yüz olmasa da kesişim kümesine arsenal ve barcelona'yı da koyabiliriz.
galatasaray açısından bu politikayı incelediğimizde avrupa ile gerek euro-tl paritesindeki fark gerekse dünya'nın her yerinden para kazanabilen bir kulüp olmak için popülerite ve başarı ile geçer. bu da kaliteli oyuncularla bu da büyük finansal güçle bu da taraftar desteği ile olur. herşeyin dışında ben bu politikayı piramidin tepesi olarak görüyorum. biz henüz oraların kulübü değiliz.
2-dünya çapında gözlem ağı ile potansiyelli oyuncuları kulübe kazandırmak: bu grubun ana temsilcileri porto, arsenal ve barcelona. barcelona kulüp olarak özel durumdan ve kültüründen kaynaklı çok daha küçük yaşlara inerek bu işi teenage seviyesinde (13-19) yapıyor. malum hepimizin adını ezberlediği la masia kültürü onlar için çok önemli. arsenal ingiltere'de çalışma vizesi olduğundan ayrıca başarı çıtası yukarıda olan bir kulüp olduğu için avrupalı ve potansiyellerini az çok alt yaş kategorilerinde ispat etmiş isimleri kadrosuna katıyor. bu arada alt yaş gruplarına ise yine potansiyelli oyuncuları katmayı ihmal etmiyorlar. porto ise ulaşması daha zor olan ve avrupa futbolu ile entegrasyonu konusunda soru işareti olan bir bölgeden güney amerikadan ihracat yapmakta. burada hem portekiz liginin görece kalitesinin daha düşük olması hem kulüp üzerindeki baskı veya başarı çıtasının diğerlerine göre aşağıda olması genç oyuncuların çok daha az baskı altında portekiz liginden avrupa piyasasına geçişlerini sağlamakta.
galatasaray açısından bu politikaya bakarsak eğer iyi bir seçenek gibi duruyor ama galatasaray'da yerelde çok büyük olmasa sonuçları çok yıkıcı olan bir rekabete sahip. yani ligde ikinci olmak teknik direktörü koltuğundan edebiliyor. bu oyuncuların kendilerini geliştirebilmesi için kadro istikrarı şart. x oyuncusu bir maçta yedirdiği gol ile idam sehpasına oturtulabiliyor. taraftar desteği ne dortmund ne bayern ne liverpool kadar yoğun olmasa da sanki öyleymiş gibi bir algı var. tabi ki üstüne bir de kulüplerimizdeki malum vizyonsuzluk var. eline bir başarı sebebiyle kaynak geçtiklerinde hemen ilk politikaya doğru yöneliş mevcut. yüksek üne sahip futbolcular ve harcanan büyük paraların kulübe merchandising olarak döneceğini sanan yöneticiler hala baş aktörler bu filmde. bu yöntemin önündeki önemli engellerden birisi de yabancı sınırı galatasaray bu politika çerçevesinde bruma ve telles transferlerini yaptı. ben her ne kadar eleştirsem ve eksik bulsam da bu iki hamleyi destekliyorum.
3-tesisleşme paralelinde öz kaynağına yönelik alt yapı hamlesi: örnek kulüp olarak dortmund listede ama buna komple alman modeli de diyebilirsiniz. model essasında basit ve çok faydalı hem kulüp taşınmaz olarak önemli değerler kazanıyor (alt yapı ve idman tesisleri) hem de maliyeti düşük şekilde alt yapıdan oyuncu çıkışı sağlanıyor. bu modelin bence en önemli vazgeçilmezi tesis ve antrenör. çünkü alt yaş kategorilerinde bir oyuncu bir oyuncudan ne kadar ileri ya da ne kadar geri olabilir? bu modelde verilecek eğitim ve sağlanacak çok iyi fiziki koşullar ile alt yapınızdaki her oyuncunun seviyesini artırabilirsiniz.
galatasaray açısından bence örnek alınması gereken model budur. şaşalı transferlerden önce kulübün öncelikli projelendirmesi gereken konu da budur. çok değerli florya arazisi kullanılarak daha ucuz bir yerde çok geniş bir alana günümüzün bütün imkanlarını kullanarak yapılacak bir tesis ve başına da dünya çapında bir isim getirerek bu işi yapabilir galatasaray. düşünsenize alt yapıdaki oyuncularınızın standardının yükseldiğini her yıl bir yekta kurtuluş geliyor zaten alt yapıdan.
bu yapı içinde hatta genel alt yapı hamleleri için de genel problem büyük kulüplerimiz açısından yaratılan suni başarı çıtaları. hem alt yapı hamleleri yapılıp hem iyi sonuçlar alınabilir. kötü sonuçlar alınsa bile alt yapı hamlesinin kazancı asla gözardı edilmemeli. iyi sonuçlardan kastım her yıl şampiyonluk değil ama medyamızın yarattığı, yöneticilerin çanak tuttuğu algı bu malesef.
bunların dışında bunu türkiye'de yapabilecek tek kulüp galatasaray, trabzonspor'da ne o sabır beşiktaş'ta ne kaynak fenerbahçe'de de o vizyon yok. galatasaray için ise beni korkutan kulüp zor durumda kalmadıkça kimsenin dönüp alt yapıya bakmaması. işler ne zaman iyi gitse biz çok büyük kulübüz diyip boyumuzdan büyük işlere kalkışıyoruz. halbuki önce boyumuzu uzatmalıyız. bu da tesis, alt yapı ve sağlıklı finansal yapı ile olur.