• 9994
    galatasaray futbol takımına ne oldu?
    herkesin aklını kemiren bir soru bu…
    belki sizin ağzınız söylemese bile, bilinç altınıza işlemiş bir soru sordum…
    bence nedeni basit, biraz örneklemelerle kendime göre düşüncelerle bu durumu açıklamaya çalışacağım. 2 (iki) sene boyunca lige ambargo koyan, bu sene başından beri kupaları toplamaya devam eden galatasaray’a ne olmuştu acaba….
    önce bir ligimizi gözden geçirelim neyi fazla yada neyi eksik bu ligin?
    bizim ligimiz amatör ruhla işleyen, yabancı oyuncuların para biriktirmek için geldiği, emekli olduklarında hayatlarını devam ettirebilmek adına yatırım olarak gördüğü küçük bir lig. bu lige yıldız oyuncuları çeken ligin kaliteli olduğu falan değil. yani işin kıstası tek amaç para.
    amatörce işleyen bu ligde takımlarımızın avrupa’da başarılı olamamasının sebebi bu yoldan geçiyor. ispanya, ingiltere, almanya gibi ülkelerin takımları avrupa’da her sene başarılarına bir yenisini ekleyerek, avrupa serüvenlerini devam ediyorlar. avrupa’daki oyuncular başarıya aç mı? bir şampiyonluk onlar adına yeterli mi?
    ama bizim durumumuz kötü gittiğinde hemen en küçük ve saçma bir nedene sarılıyoruz. ‘’ bizim oyuncularımız başarıya doydu’’.
    bu konuyu fazla uzatmadan asıl konumuza geçelim. fatih terim bu ligi iyi bilen, bu ligde azımsanmayacak başarılar sağlamış elit bir teknik direktördür. fatih terim’i elit yapan ana unsur oyuncularına baba gibi yaklaşımı ve oyuncuları motive ederek performanslarının sınırlarını aşmalarını sağlamaktı. bu yöntemi türk oyuncular üzerinde her zaman etkili olmuştur ve daha sonraki yıllarda da etkili olmaya devam edecektir.
    bu konuyu örneklendirecek olursak, semih kaya ve emre çolak’a son bir şans fatih hoca tarafından verilmeseydi şu an belki onları unutmuş olacaktık. belki alt liglerde oynuyor olacaklardı. fatih hoca onlara son şans vererek onlardan yapacaklarının daha fazlasını isteyerek iki yıldız çıkardı. yada yılın bidonu seçilen bir oyuncu olan melo’ya her zaman güvendiğini göstererek ondan inanılmaz performans aldı.
    fatih hocanın yöntemleri farklıydı. zaten heyecanını, üzüntüsünü ve mutluluğunu içinde değil, her zaman dışa yansıtarak yaşayan biriydi. oyuncular sert mizaçlı bu adamdan korkmuyordu. onun işine duyduğu saygıyı benimseyip, oyuncularına verdiği değerden dolayı ona saygı duyuyorlardı.
    ama fatih hoca bundan sonra geri gelmeyecek…
    fatih terim takımın başından ayrıldıktan sonra zıt karakterli ve daha çok işin profesyonel tarafını düşünen mancini geldi. bizim ligin anatomisini henüz daha saptayamamış bir halde galatasaray’ın başında göreve başladı.
    size bunu örnekleyerek açıklamak istiyorum;
    bir elektronik cihaz aldığımızda önce kullanım kılavuzunu okuruz. okumaz isek bile, bu elektronik cihazı daha önce kullanmış olan birine nasıl kullanıldığını sorarız. pratik olarak kullana kullana bu elektronik cihazı daha iyi kullanmaya başlarız. mancini hiçbir bilgi almadan geldiği bu lig ve bu oyuncular onun için yeni aldığı elektronik bir cihaz gibiydi. ya bu elektronik cihazı bozacak yada kullanarak daha iyi öğrenecekti. mancini kullanarak öğrenme yolunu seçti.
    fatih terim bu elektronik cihazın her parçalarını teker teker almış, bir araya toplayarak kendi elektronik cihazını işler duruma getirmişti. elektronik cihazın en küçük mekanizması bozulduğunda bile hemen ilk müdahaleyi yaparak, parçaların işlevine devam etmesini sağlamıştı. elektronik cihazın her parçasını bilen onu daha iyi seviyeye getirerek, başarılı çalışan bir elektronik cihaz meydana getirmişti.
    mancini’de ise durum ayrıydı. elektronik cihazı alıp önce ne işe yaradığını ve nasıl çalıştığını öğrenip, çalışma mekanizmasını çözmesi gerekiyordu. zaten başkasının oluşturduğu bu cihazı kontrol etmek, bozulduğunda parçaların hasarını tamir etmek zordu. mancini kendi cihazını oluşturamazdı. mancini’de ileride faydalı olacak, daha ileri ki zamanlarda cihazın daha güçlü çalışmasını sağlayacak aksesuarlar aldı.
    netice böyle olunca mancini bilmediği bir ligde bilmediği oyuncularla geçmişten beri uyguladığı taktikleri uygulamaya başladı. bu durum oyuncular içinde kolay bir durum değildi. hoca değişmiş, yöntemler değişmiş ve oyuncuların görevleri dahi değişmişti.
    2 sene boyunca saat 22:00’da uyuyan ve saat 08:00’da kalkmayı alışkanlık haline getiren bir kişinin, bundan sonra 01:00’da uyuması dengesini nasıl bozacağını düşünün. yada daha basit örneği üniversiteye giden arkadaşlarımızında daha yakından bileceği gibi liseden üniversiteye geçerken bir takım zorluklar yaşarız. uyum problemleri, çevreye yabancılık gibi. bu yöntemlerden yola çıkarak bizim takımın dengesinin böylece bozulmuş olduğu sonucu çıkarabiliriz.
    bir takımı diri tutan oyuncular arasında denge ve uyumdur….
    2 (iki) sene boyunca lige ambargo koyan ve bu sene başına kadar yarıştığı her platformda azımsanmayacak başarıları yakalayan, henüz sene başına kadar 2 (iki) tane kupayı müzesine getiren galatasaray’da bundan sonra ne olacak?
    ben teknik direktör değişmesini çözüm olarak bulmuyorum. yeni bir hoca gelirse bile alışma süreci, taktik varyasyonları takım üzerinde uygulama süreci ve oyuncuları daha iyi tanıma süreci epey bir zaman alacak.
    başta sorduğum galatasaray’a ne oldu? sorusunun cevabı çok açık… dengemiz ve düzenimiz bozuldu buda başarısızlığı arkasından getirdi. bundan sonra mancini’nin elindeki cihazı en iyi kullanmasını beklemek birazda şans vermek gerekiyor. riskli olacak , ama yeni bir hocanın gelmesi de riskli….
App Store'dan indirin Google Play'den alın