367
chelsea'nin sıradan bir gününde (kesinlikle öyle muhteşem değlilerdi, belki olmalarına gerek kalmadığını görünce yayıldılar bilemiyorum) olduğu, bizimse kesinlikle oynamadığımız maç.
daha önce yapmadım hiç, böyle şeyler kolay kolay yazmam çünkü burada yazanları okuyunca "insanlar biliyor da konuşuyor" diyorum, bense futboldan pek anlamayan sıradan bir izleyiciyim ve o gözle oyuncular hakkındaki izlenimlerimi yazmak istiyorum.
drogba: üç aydır bu maçı bekliyor, hazırlanıyordu sözde. sanırım maçtan önce kendisine plaket verilmesi, taraftarların sevgisi ve kendi egosu, maçın şampiyonlar ligi maçı olduğunu unutturup kendi şerefine oynanan bir maç olduğunu sanmasına yol açtı. umarım önümüzdeki üç beş lig maçında ya kenarda oturur/kadroya bile alınmaz.
selçuk: bugüne kadar kendisine tek kötü söz bile söylemedim, hep umudum vardı, hakkında kötü düşünmedim bile. sezona kötü başladı, hoca değişti, bir sıkıntısı vardır, üstesinden gelir, selçuk bu sonuçta dedim. ikinci yarıda da aynı isteksizlikle devam etmesi bende hayalkırıklığı yarattı. ancak bu maçta yaptıkları ve yapmadıklarıyla drogbanın yanında kenarda/tribünde oturması gerekiyor. kimin ona sabrı kaldı ki?
burak: pres yapmasını bilmiyor, ya da bana öyle geliyor, tek yaptığı salak salak koşmak. evet, salak salak. terry'nin peşinden birkaç pozisyonda koşup adamın topa vuracağını anladığında geri çekildi rahat rahat vursun diye. yani hakkını yemeyeyim şimdi, böyle boşa yakın koşması hiç koşmamasından iyi tabi. gerçi üzerine oynanan oyunlardan sonra iyi bile dayanıyor bence psikolojisi.
telles: dünkü maç için heyecanlı/istekli olduğunu düşündüğüm oyunculardan biri. iyi/kötü o kısmını geçiyorum, daha kaçıncı şampiyonlar ligi maçı ki, kendisinden beklentim büyük.
sneijder: yer yer kendisi bile isteksizdi, sanırım beni en çok üzen ikinci şey bu oldu. keşke istediği yerde oynayabilse sahada.
chedjou - semih ikilisi + hakan : bu defansa söyleyeceğim şey tamamen beni germeleriyle ilgili, sanki 4-0 öndeymişiz gibi kendi aralarında (muslera'yı da alıp) top çevirmeleri beni çok rahatsız ediyor. ancak bunun dışında semih'in hakkını yemek istemem.
melo: iyi başlamadığını düşünüyorum, ancak toparladı. en çok üzüldüğüm şey de melo'nun iyi başlamaması oldu sanırım. (gerçi iyi başlamaması dediğim şey, erken gördüğü sarı karttan sonra agresifliğini azaltması da olabilir, diyorum ya anlamam ben bu işten).
yekta: son birkaç maçtaki performansının epey altındaydı sanki. ancak bunun sebebi her şeyi tek başına yapamayacak olmasından da kaynaklanıyor olabilir. yani sadece 4-5 kişiyle chelsea'yi yenemezsin zaten.
muslera: devre arasında yediğimiz ilk golde hatası olduğunu söyledi güntekin ve arkadaşları. benim düşüncem "elinden geleni yapmış"tı o ana kadar, sonra sevindim, gerçekten muslera'nın hatası varsa bu iyi bir şey. yediğimiz gollerin sebebi kendisi olsun. bir de uluslararası maçlarda olsunlar ki sözleşmesinden hala bir haber yokken alıp gitmesinler yavrumuzu.
umut: burak'ın yerine girdikten sonra düşmek ve faul beklemek dışında ne yaptığı konusunda emin değilim.
hajrovic: şu anda istediği kadar kötü olabilir, takımın kaptanının bile oyunu ortadayken bu maçlara bu kadar yabancı, takımla yeterince oynamamış birinin gelip harikalar yaratmasını bekleyemem. kendisine inanıyorum.
mancini: maçtan önce kendisi için güzel adam, maçı bize kazandıracak o demiştim. takımın bu isteksizliğini gördükten sonra lig maçlarına yedeklerle çıkmasını istiyorum, inanıyorum ki yeni gelen oyuncular eskilerinden çok daha istekli oynayacaktır. gitmesini istemiyorum, kendisine hala güveniyorum, önümüzdeki sezon için umutluyum.giderse yerine kim gelir, asıl endişem bu.
chelsea'ye 10-0 yenilmiş olsak bu kadar üzülmezdim. üzülmek de demeyelim de, hayalkırıklığı, kızgınlık, napıyor bunlar düşüncesi, yeter ki savaşsalardı.
sonuç olarak, ilk maçta chelsea'yi yenebilirdik, yapamadık. ancak bu maçta turu hak etmediğimizi, hak etmeyi bırak istemediğimizi avrupa'ya göstermiş olduk. buraya kadar geldiğimiz için mutluyum ancak böyle ayrılmamalıydık. umarım chelsea'yi finalde görürüz.
edit: eboue ile ilgili bir şey yazmayı bile unutmuşum, gerisini varın siz düşünün.
daha önce yapmadım hiç, böyle şeyler kolay kolay yazmam çünkü burada yazanları okuyunca "insanlar biliyor da konuşuyor" diyorum, bense futboldan pek anlamayan sıradan bir izleyiciyim ve o gözle oyuncular hakkındaki izlenimlerimi yazmak istiyorum.
drogba: üç aydır bu maçı bekliyor, hazırlanıyordu sözde. sanırım maçtan önce kendisine plaket verilmesi, taraftarların sevgisi ve kendi egosu, maçın şampiyonlar ligi maçı olduğunu unutturup kendi şerefine oynanan bir maç olduğunu sanmasına yol açtı. umarım önümüzdeki üç beş lig maçında ya kenarda oturur/kadroya bile alınmaz.
selçuk: bugüne kadar kendisine tek kötü söz bile söylemedim, hep umudum vardı, hakkında kötü düşünmedim bile. sezona kötü başladı, hoca değişti, bir sıkıntısı vardır, üstesinden gelir, selçuk bu sonuçta dedim. ikinci yarıda da aynı isteksizlikle devam etmesi bende hayalkırıklığı yarattı. ancak bu maçta yaptıkları ve yapmadıklarıyla drogbanın yanında kenarda/tribünde oturması gerekiyor. kimin ona sabrı kaldı ki?
burak: pres yapmasını bilmiyor, ya da bana öyle geliyor, tek yaptığı salak salak koşmak. evet, salak salak. terry'nin peşinden birkaç pozisyonda koşup adamın topa vuracağını anladığında geri çekildi rahat rahat vursun diye. yani hakkını yemeyeyim şimdi, böyle boşa yakın koşması hiç koşmamasından iyi tabi. gerçi üzerine oynanan oyunlardan sonra iyi bile dayanıyor bence psikolojisi.
telles: dünkü maç için heyecanlı/istekli olduğunu düşündüğüm oyunculardan biri. iyi/kötü o kısmını geçiyorum, daha kaçıncı şampiyonlar ligi maçı ki, kendisinden beklentim büyük.
sneijder: yer yer kendisi bile isteksizdi, sanırım beni en çok üzen ikinci şey bu oldu. keşke istediği yerde oynayabilse sahada.
chedjou - semih ikilisi + hakan : bu defansa söyleyeceğim şey tamamen beni germeleriyle ilgili, sanki 4-0 öndeymişiz gibi kendi aralarında (muslera'yı da alıp) top çevirmeleri beni çok rahatsız ediyor. ancak bunun dışında semih'in hakkını yemek istemem.
melo: iyi başlamadığını düşünüyorum, ancak toparladı. en çok üzüldüğüm şey de melo'nun iyi başlamaması oldu sanırım. (gerçi iyi başlamaması dediğim şey, erken gördüğü sarı karttan sonra agresifliğini azaltması da olabilir, diyorum ya anlamam ben bu işten).
yekta: son birkaç maçtaki performansının epey altındaydı sanki. ancak bunun sebebi her şeyi tek başına yapamayacak olmasından da kaynaklanıyor olabilir. yani sadece 4-5 kişiyle chelsea'yi yenemezsin zaten.
muslera: devre arasında yediğimiz ilk golde hatası olduğunu söyledi güntekin ve arkadaşları. benim düşüncem "elinden geleni yapmış"tı o ana kadar, sonra sevindim, gerçekten muslera'nın hatası varsa bu iyi bir şey. yediğimiz gollerin sebebi kendisi olsun. bir de uluslararası maçlarda olsunlar ki sözleşmesinden hala bir haber yokken alıp gitmesinler yavrumuzu.
umut: burak'ın yerine girdikten sonra düşmek ve faul beklemek dışında ne yaptığı konusunda emin değilim.
hajrovic: şu anda istediği kadar kötü olabilir, takımın kaptanının bile oyunu ortadayken bu maçlara bu kadar yabancı, takımla yeterince oynamamış birinin gelip harikalar yaratmasını bekleyemem. kendisine inanıyorum.
mancini: maçtan önce kendisi için güzel adam, maçı bize kazandıracak o demiştim. takımın bu isteksizliğini gördükten sonra lig maçlarına yedeklerle çıkmasını istiyorum, inanıyorum ki yeni gelen oyuncular eskilerinden çok daha istekli oynayacaktır. gitmesini istemiyorum, kendisine hala güveniyorum, önümüzdeki sezon için umutluyum.giderse yerine kim gelir, asıl endişem bu.
chelsea'ye 10-0 yenilmiş olsak bu kadar üzülmezdim. üzülmek de demeyelim de, hayalkırıklığı, kızgınlık, napıyor bunlar düşüncesi, yeter ki savaşsalardı.
sonuç olarak, ilk maçta chelsea'yi yenebilirdik, yapamadık. ancak bu maçta turu hak etmediğimizi, hak etmeyi bırak istemediğimizi avrupa'ya göstermiş olduk. buraya kadar geldiğimiz için mutluyum ancak böyle ayrılmamalıydık. umarım chelsea'yi finalde görürüz.
edit: eboue ile ilgili bir şey yazmayı bile unutmuşum, gerisini varın siz düşünün.