3253
hakkında ve döneminde yaşanılanlar, yaşanacaklarla ilgili çok güzel bir yazı kaleme alınmış ;
fenerbahçe taraftarına çağrı
aziz yildirim ve fenerbahçe, tam bir türkiye hikayesi
türkiye son on yılda büyük bir değişim geçirdi. bu değişimde, rejim üzerinde ki vesayette el değiştirdi. ülkede ki askeri vesayet son bulurken, on yıllardır vesayetsiz bir rejim hayaliyle yaşayan halkın hayalleri bir başka bahara kaldı ve rejimin yeni vesayetçisi akp oldu. daha önce askeri vesayetin yargı, yasama ve yürütme üzerinde ki baskısı ve egemenliği artık akp’nin eline geçmişti. bu değişime en iyi ayak uyduran isimlerden biri de, yaptığı işlerden ve işleri yapış şeklinden dolayı yasamayla, yürütmeyle ve yargıyla sürekli muhatap olan aziz yıldırım’dı.
askeri vesayet döneminde aziz yildirim ve fenerbahçe
askeri vesayet döneminde nato müteahhiti diye anılan ve özellikle askeri birimlere yaptığı inşaat işleri ile nam salmış bir isimdi aziz yıldırım. o dönem hatırlayacağınız üzere sosyal hayatında sürekli paşalarla görünür, şeref tribününde maç izlerken bir yanında genel kurmay başkanı bir yanında kuvvet komutanları otururdu. her daim yargı mensuplarıyla da yakın ilişkileri olan aziz yıldırım o dönem askeri vesayete olan bu yakın duruşun sağladığı güçten ve bu durumun nimetlerinden bolca faydalandı.
o dönem fenerbahçe camiası içinde normalde yargı konusu olması veya soruşturulması gereken veya federasyonun kurulları tarafından yaptırım gerektiren bir çok illegal olay meydana geldi. fakat bu olayların hepsi de asıl failleri bulunmadan veya failleri bulunsa bile gerekli cezai yaptırımlar uygulanmadan kapatıldı. hafızalarımızı tazelemek açısından bu olayların bazılarını tarihi olarak sıralayalım.
tarih 3 mayıs 1998
1997-1998 sezonu ligin bitimine iki hafta kala oynanan şekerspor-fenerbahçe maçından önce şekerspor kalecisi murat akarsu’ya şike teklifi yapıldı. kaleci murat’ın durumu teknik heyet ve yönetime bildirmesi sonrasında yöneticilerinin savcılığa şikayetiyle maçtan hemen önce özcan üstüntaş isimli şahsa, 100.000 doların bulunduğu çanta ile birlikte suçüstü yapıldı. (bu şike olayını görmezden gelen ve hasıraltı eden federasyon başkanı fenerbahçe camiasının her fırsatta galatasaraylı olduğunu iddia ettiği haluk ulusoy’du.) (bugünkü şike soruşturmasında hiç suç üstü yok diyen fenerbahçe camiasına da cevap niteliğindedir bu olay.)
tarih 14 aralık 1999
türkiye kupası maçında pendikspor’a yenilen fenerbahçe takımının kalecisi rüştü rençber, aziz yıldırım’ın sağ kolu mecnun odyakmaz ve adamları tarafından tesislerin içinde dövüldü.
tarih 15 aralık 2002
telegol programına katılan ilyas tüfekçi aziz yıldırım’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 7 mart 2003
spor yazarı ve yorumcusu engin verel bacağından vuruldu.
tarih 15 şubat 2003
eski futbolcu ve spor yazarı abdullah çevrim, bir grup tarafından yolu kesilerek ağır şekilde darp edildi.
tarih 29 mayıs 2003
vatan gazetesi spor muhabiri feridun nidelioğlu kadıköy’de bıçaklandı.
tarih 12 mart 2004
tmsf tarafından yapılan araştırmalar sonucunda; istanbulspor’un beşiktaş’ı 2-1 yendiği maçtan sonra, fenerbahçe tarafından gönderilen 600.000.-tl’nin kayıt dışı olarak istanbulspor’un kasasına girdiği tespit edildi. bu paranın tüm takıma prim olarak dağıtıldığı ve o maçta ilk on birde oynayan oyunculara en büyük payın verildiği tmsf raporlarında yer aldı. (o dönem istanbulspor’un teknik direktörü aykut kocaman’dı.)
tarih 15 kasım 2004
milli takım kampında bulunan ersun yenal, vatan gazetesi spor müdürü ibrahim seten ile yaptığı görüşmede; 2000-2001 sezonunda ankaragücü teknik direktörü iken galip geldikleri galatasaray maçından sonra fenerbahçeli bir yönetici tarafından kendilerine 300.000 dolar gönderildiğini ve bu paraların imza karşılığında tüm takıma ve kulüp çalışanlarına dağıtıldığını anlattı. (ayrıca 2003 yılında yapılan bir telegol programında o dönemin ankaragüçlü futbolcusu cafer aydın da 2000-2001 sezonunda fenerbahçe’den teşvik primi aldıklarını iddia etmişti.)
tarih 12 nisan 2005
1907 derneği’nin toplantısına katılan aziz yıldırım gazeteci ve dernek üyesi barış ertül’e hitaben ”seni polise ihbar ettiğimi söylemişsin. ben, işim varsa polise bırakmam kendim yaparım” ifadesini kullandı.
tarih 25 ekim 2005
fenerbahçe ve gençlerbirliği arasında transferi olay olan deniz barış davasını görüşen tahkim kurulu üyeleri “baskı ve tehdit altındayız, özgür çalışma ortamı kalmadı” diyerek istifa ettiklerini açıkladı. gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav, şekip mosturoğlu’nun tahkim kurulu toplantısını bizzat basarak tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 26 aralık 2005
gençlerbirliği kulübü başkanı ilhan cavcav "engin verel'i ,vatan gazetesi fenerbahçe muhabiri feridun niğdelioğlu'nu, abdullah çevrim'i, fatih altaylı'yı kim kurşunladı, bıçakladı, tokatladı? kaleci rüştü'yü kim dövdürdü? saadettin saran, atilla kıyat, hakan bilal kutlualp neler yaşadı neden gittiler " beyanatı verdi.
tarih 14 şubat 2007
aziz yıldırım ve yönetime yakınlığı ile bilinen esenler grubu ile diğer taraftar grupları arasında migros tribününde çıkan çatışmada on beş kişi bıçaklandı. bunlardan altısı ağır yaralandı.
bütün bu futbol dünyası içinde gerçekleşen olaylar, askeri vesayetin hüküm sürdüğü türkiye’de oldu ve bir şekilde kapatıldı.
akp vesayeti döneminde aziz yildirim ve fenerbahçe
tarih 5 mayıs 2007; yaşar büyükanıt ve recep tayyip erdoğan arasında geçekleştirilen meşhur dolmabahçe toplantısı. yani askeri vesayetin, akp vesayetine dönüşmesinin miladı. (bu önemli toplantı ve toplantıda gündeme gelen bazı belgelerle ilgli de aziz yıldırım merkezli önemli iddialar var. internette yapacağınız ufak bir araştırma ile bu konuda fikir sahibi olabilirsiniz. belki de bütün ülkeyi etkileyen bu vesayet değişiminin mimarı da aziz yıldırım.) bu tarihten sonra aziz yıldırım’ın yeni vesayete yanaşma çabaları başlamış ve bu çabalar savcıların gerçekleştirdiği 3 temmuz 2011 şike operasyonu ile hız kazanmıştır. 3 temmuz 2011’den bugüne kadar gelen şike sürecinde bu pozisyon değiştirme durumunu hepimiz net bir şekilde gözlemleme fırsatı bulduk. bu yeni vesayet rejiminde de, askeri vesayette olduğu gibi aziz yıldırım ve başında bulunduğu fenerbahçe için yönetmeliklerin, yasaların nasıl değiştiğine, kişiye ve kuruma özel nasıl farklı uygulamaların gerçekleştiğine tanık olduk. şimdi aziz yıldırım’ın bu yeni döneme nasıl ayak uydurduğunu ve yaptığı operasyonel çalışmayı detaylandıralım.
bu yeni akp vesayetinde ki türkiye’de tek yetkili isim sayın başbakan recep tayyip erdoğan’dı. onun yanında, yöresinde bulunan kişi ve kurumlara gerek yürütmede, gerek yargıda, gerekse yasamada farklı imtiyazlar tanınıyordu.(örnek olarak; yürütme için tekel’in özelleştirmesi, yargı için deniz feneri davası, yasama için ise mit yasası veya yüz küsür kez değişikliğe uğrayan kik yasası verilebilir. son 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması bile başlı başına bir örnektir bu konuda.) bu durumun farkında olan aziz yıldırım iki ayrı grupla, iki ayrı koldan sayın başbakan’a ulaşma gayretine girdi ve nihayetinde de başarılı oldu.
bu gruplardan birincisi; sayın başbakan’a yakınlığı ile bilinen rıdvan dilmen ve göksel gümüşdağ merkezli, fenerbahçe’nin ve aziz yıldırım’ın federasyon tarafından cezalandırılmasını önlemek amaçlı hareket eden gruptu. şike sürecinin futbol ayağı ile ilgilenen bu gruba zaman zaman aykut kocaman, yıldırım demirören, emre bölezoğlu, sinan engin gibi isimler ve şike soruşturmasında adı geçen bir çok isim destek verdi. hatta sonunda oluşturdukları cepheyi güçlendirmek adına çok haz etmeseler de fatih terim’i dahi ikna ettiler. bu şike sürecinde alınan veya alınamayan hangi karara, atılan hangi adıma bakarsanız bakın altından bu isimlerden biri çıkar.
örneğin şike sahaya yansımadı derken ve bu konuda kamuoyu oluşturmaya çalışırken rıdvan dilmen ve aykut kocaman rol alıyor, yıldırım demirören federasyon başkanı veya fatih terim milli takım hocası yapılırken ise göksel gümüşdağ devreye giriyordu. hepinizin bildiği üzere, söz konusu kişilerin faaliyetleri ile şike ve ırkçılık gibi futbolun en büyük iki suçu, sırf fenerbahçe ile ilintili diye cezasız bırakılırken; fenerbahçe şampiyon olabilsin diye sezon ortasında ligin statüsü değiştirilerek play-off icat edilmişti.
ikinci grup ise hukuki yargılama da aziz yıldırım ve şürekasını kurtarmak için çaba gösterecek olan; faik işık ve nihat özdemir’den oluşan gruptu. aziz yıldırım bundan önce onlarca davada yargılanmasına rağmen avukat olarak faik işık ile hiç çalışmamıştı. işin garip tarafı faik işık’ın spor hukuku konusunda da hiç bir tecrübesi ve çalışması yoktu. peki neydi faik işık’ı değerli kılan ve aziz yıldırım tarafından bu davada tercih edilmesini sağlayan? acaba o dönem sayın başbakan’ın avukatı olması mıydı? nitekim aziz yıldırım’ın şike yargılamasında hiç bir aktif rol almayan faik işık’ın marifeti kısa zamanda ortaya çıktı. önce aziz yıldırım’a özel bir yasa değişikliği yapıldı. bülent arınç’ın ve abdullah gül’ün muhalefetine rağmen bir hafta içinde jet hızıyla yapılan bu değişiklikle, suçlu bulunması durumunda 50 küsür yıl ceza yiyebilecek aziz yıldırım’ın cezası 6-7 yıla kadar çekilebilecek, soruşturmada adı geçen diğer bir çok isim ise hapis dahi yatmadan bu işten kurtulacaktı. tabi çalışmalar yasal düzenleme ile sınırlı kalmadı. yine faik işık organizatörlüğünde topuk yaylasında düzenlenen bir sünnet düğünü bahane edilerek aziz yıldırım, adalet bakanı sadullah ergin, başka bakanlar ve yargı dünyasının önemli isimleri bir araya getirildi. bu arada umre’ye giden nihat özdemir aklanmış, paklanmış bir isim olarak artık akp’ye yakın bir müteahhitti. nitekim sırasıyla çok önemli ihaleleri almaya başlayan nihat özdemir ilişkilerini iyiden iyiye ilerletip sayın başbakan’ın oğlu bilal erdoğan’la vakıf ihya ederken kameralara poz veriyordu. bütün bunların da ötesinde 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması nihat özdemir’in iktidarla ne türden ilişkiler kurduğunu çok daha net bir şekilde ortaya koyuyordu..
velhasıl, aziz yıldırım; rıdvan dilmen, göksel gümüşdağ, faik işık ve nihat özdemir gibi isimleri kullanarak yeni düzende ki, yani akp vesayetinde ki türkiye’de de yerini aldı. bu edindiği yer sportif anlamda federasyondan hiç bir ceza almadan bugüne kadar gelmesini ve hatta alınan her kararda fenerbahçe’nin menfaatleri ile hareket eden bir federasyon oluşmasını sağladı. hukuki yargılamada ise (cezalar, çıkarılan yasa ile kuşa çevirilse de) aziz yıldırım ve organizasyonu, mahkemelere ve yargıtay’a yapılan bütün baskılara rağmen, suçlu bulundu.
şike soruşturmasinda sportif yargilamanin sonu
malumunuz üzere uefa yargıtay kararını federasyondan talep etti. uefa'nın ilgili kurulları yargıtay kararı aldıktan ve gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra çok gecikmeden kişilerle alakalı gerekçeli kararını açıklayacaktır.
bu aşamadan sonra uefa türkiye futbol federasyonu’na göndereceği bir yazı ile kişiler ve kulüpler hakkında aldığı kararları kendi kararlarına uyumlu hale getirmesini isteyecektir. şifahi olarak da bu kararların ne olması gerektiğini kapalı kapılar ardında belirtecektir. bu dönemde direnmeye çalışan federasyon'a bir uyarıda muhtemelen fifa’dan gelecektir.
en sonunda federasyon uefa ve fifa'ya daha fazla direnemeyip gerekli kararları alacaktır. bu kararların ne olacağını tahmin etmekte zor değil. uefa'nın daha önce şike ve teşvik eylemlerine katılan juventus, olimpic marsilya, olympiakos volou gibi takımlara verilmesini sağladığı cezalara bakınca fenerbahçe büyük ihtimalle spor toto 2. lig’e, düşük bir ihtimallede spor toto 3. lig’e düşürülecektir. spor toto ikinci lige düşmesi durumunda da büyük ihtimalle kırmızı grupta mücadele edecektir.
tabi diğer kulüplerin başvuruları doğrultusunda kulübün elinden alınacak şampiyonluk veya şampiyonluklar da cabası. şampiyonluklar diyorum çünkü diğer kulüplerin, aziz yıldırım ve yönetiminin şike yaptığına dair yargı kararı ve 1998 yılından beri gerçekleşmiş yukarıda sıraladığımız şike ve teşvik primi faaliyetlerine ait itiraf ve belgelerle federasyon ve uefa'ya başvurmaları durumunda 15 yıllık aziz yıldırım dönemine ait tüm şampiyonlukları elinden alınabilir. zira herkesce malum olduğu üzere sportif yargılamada ağır şüphe karar verilebilmesi için yeterlidir. ilk göreve geldiği yıl şekerspor maçında devletin resmi kurumları tarafından şike yaptığı kayıt altına alınmış ve 2014 yılında mahkeme kararı ile örgütsel bir faaliyetle şike yaptığına karar verilmiş bir yönetimin bu yıllar arasında oynadığı bütün sezonlar ve kazandığı kupalarda ağır şüphe altındadır. bu haliyle fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısı 13'e düşebilir. bunun için şekerspor maçındaki şike olayının polis tutanağı, cafer aydın'ın itirafı, istanbulspor olayında yazılan tmsf raporu ve son çıkan yargıtay kararı ile federasyon'a, sonuç alınamazsa da uefa'ya yapılacak başvurular yeterlidir.
ülkenin kutsallari üzerinden kendini aklama
bu ülkede insanlar yıllarca mütedeyyin kisvesi altında, atatürkçülük kisvesi altında ya da milliyetçilik kisvesi altında suç işlediler. çaldılar, çırptılar, adam öldürdüler, yolsuzluktan hırsızlığa bin bir türlü suç işlediler. kimisi allah, kimisi atatürk, kimisi bayrak dedi. ama aslında hem bu topluma, hem bu değerlere en büyük ihaneti de bu değerleri kullanıp bu suçları işleyen insanlar yaptı; kendi çıkarları ve yapacağı ahlaksızları perdelemek için allah'ı, atatürk'ü, bayrak'ı kullanacak kadar onurdan yoksun bu zavallı insanlar.
geldiğimiz noktada aziz yıldırım’da maalesef böyle bir yöntem izliyor. fenerbahçe’de başkanlığı süresince meydana gelen onlarca illegal olayı; 3 temmuz’dan sonra ortaya çıkan onlarca tape ve fiziki takip tutanaklarını; mahkeme ve yargıtay kararlarını; uefa ve cas kararlarını görmezden gelip bir kenara koyarak işlenilen suçları aslında çokta tutarlı olmayan ideolojik bir tavırla perdelemeye çalışıyor. bu perde kimi zaman “mustafa kemal’in askerleriyiz” oluyor; kimi zaman “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe”; kimi zamansa “ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz” oluyor.
tutarlı olmayan bir ideolojik tavır diyorum; çünkü perde önünde bu sloganlar atılırken, perde arkasında yazımızın ilk bölümünde de bahsettiğimiz müthiş bir suç ceridesi ve de bugünkü akp vesayeti ile kurulmuş bir iş birliği var; faik işık, rıdvan dilmen, nihat özdemir ve göksel gümüşdağ aracılığı ile kurulmuş sağlam bir iş birliği. hatta akp’nin 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından kurtulmak için uydurduğu parelel devlet yalanına ortak olacak kadar sağlam bir işbirliği.
peki fenerbahçe’nin sportif yargılama sonunda alacağı cezalar bu kadar açık seçik ortada dururken ve bu saatten sonra alınacak bu kararların değişmesi hiç bir şekilde mümkün değilken aziz yıldırım neden hala yürüyüşler düzenleyip, yeniden yargılanma için akp’nin paralel devlet yalanına sığınıyor. tek bir sebebi var; adeta sosyolojik bir travma yaşayan fenerbahçe taraftarının gücünü kullanarak, kulübü değil ama kendini kurtarabilecek yeniden yargılama kararını aldırabilmek. yeniden yargılama kararının da bu delillerle kendisini kurtarması imkansız. bunun tek bir yolu var, dinlemeler gerçek olmasına ve kendisince de kabul edilmesine rağmen alınan dinleme kararının hukuksuz olduğu savını mahkemeye kabul ettirerek, tapeler olmadan bir yargılamanın yapılmasını sağlamak.
fenerbahçe taraftarina çağri
eğer kaldıysa fenerbahçe'nin özgürlüğüne ve onuruna düşkün çocukları, ve eğer varlıklarına inanıyorlarsa fenerbahçe cumhuriyeti'nin bu cumhuriyetin bekası için geç olmadan kendi gezi parkı direnişlerini başlatmalıdırlar.
gezi parkı direnişinin yaktığı ateşle her kesimden farklı grupların bir araya gelişinin sebebi demokrasi, özgürlük ve adalet isteği olmuştur. bu direniş, bütün bu unsurlarda sınır çizme ve düzenleme yapma isteğindeki bir başbakana ve onun hükümetine karşı isyan niteliğinde başlamış ve gelişmiştir. fenerbahçe'nin içinde bulunduğu durumda bundan farksızdır. fenerbahçe seçimle iktidara gelen ancak 15 yıldır kulübü bir diktatörya gibi idare eden bir başkana ve yönetime sahiptir; hiç bir muhalif grubu kulüpte barındırmayan, başarı için her türlü illegaliteye kucak açan, gerektiği zaman tehdite ve hatta şiddete dahi başvuran bir yönetim. üstelikte işlediği suçların cezasız kalması için faik işık, rıdvan dilmen, nihat özdemir ve göksel gümüşdağ gibi isimleri kullanarak gezi'de mücadele edilen zihniyetle işbirliği yapan bir yönetim.
bu ülkenin özgürlüğüne düşkün tüm bireyleri tarafından sahip çıkılmış gezi direnişinden, başta fenerbahçeliler olmak üzere tüm sporseverler olarak bir ders çıkartacak isek, o da fenerbahçe ve türk futbolunun kendi gezi parkı direnişini yaratma ve yozlaşmış bu futbol iktidarına isyan edebilme gayreti olmalıdır. türkiye cumhuriyeti için özgürlük ve demokrasi talep ediyorsak fenerbahçe cumhuriyeti ve türk futbolu için de talebimiz bu olmalı. aksi tüm fenerbahçelileri ve sporseverleri iki yüzlü ve riyakar yapar.
"ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz", “mustafa kemal’in askerleriyiz” ya da “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe” sloganlarının sadece sözde kalmaması için; fenerbahçelilerin bu sözcükleri utanç içinde söylememesi için; mustafa kemal atatürk’ün ve kurduğu cumhuriyetin ideallerinin tezahürü için, fenerbahçe cumhuriyeti'nin çocukları ali ismail korkmaz'ın takımına yakışanı yapmalı ve başındaki aziz yıldırım’a, onun diktatör vari yönetimine ve işbirlikçisi federasyona karşı kendi gezi direnişlerini başlatmalıdır.
http://blog.radikal.com.tr/...ction_ref_map=%5B%5D
fenerbahçe taraftarına çağrı
aziz yildirim ve fenerbahçe, tam bir türkiye hikayesi
türkiye son on yılda büyük bir değişim geçirdi. bu değişimde, rejim üzerinde ki vesayette el değiştirdi. ülkede ki askeri vesayet son bulurken, on yıllardır vesayetsiz bir rejim hayaliyle yaşayan halkın hayalleri bir başka bahara kaldı ve rejimin yeni vesayetçisi akp oldu. daha önce askeri vesayetin yargı, yasama ve yürütme üzerinde ki baskısı ve egemenliği artık akp’nin eline geçmişti. bu değişime en iyi ayak uyduran isimlerden biri de, yaptığı işlerden ve işleri yapış şeklinden dolayı yasamayla, yürütmeyle ve yargıyla sürekli muhatap olan aziz yıldırım’dı.
askeri vesayet döneminde aziz yildirim ve fenerbahçe
askeri vesayet döneminde nato müteahhiti diye anılan ve özellikle askeri birimlere yaptığı inşaat işleri ile nam salmış bir isimdi aziz yıldırım. o dönem hatırlayacağınız üzere sosyal hayatında sürekli paşalarla görünür, şeref tribününde maç izlerken bir yanında genel kurmay başkanı bir yanında kuvvet komutanları otururdu. her daim yargı mensuplarıyla da yakın ilişkileri olan aziz yıldırım o dönem askeri vesayete olan bu yakın duruşun sağladığı güçten ve bu durumun nimetlerinden bolca faydalandı.
o dönem fenerbahçe camiası içinde normalde yargı konusu olması veya soruşturulması gereken veya federasyonun kurulları tarafından yaptırım gerektiren bir çok illegal olay meydana geldi. fakat bu olayların hepsi de asıl failleri bulunmadan veya failleri bulunsa bile gerekli cezai yaptırımlar uygulanmadan kapatıldı. hafızalarımızı tazelemek açısından bu olayların bazılarını tarihi olarak sıralayalım.
tarih 3 mayıs 1998
1997-1998 sezonu ligin bitimine iki hafta kala oynanan şekerspor-fenerbahçe maçından önce şekerspor kalecisi murat akarsu’ya şike teklifi yapıldı. kaleci murat’ın durumu teknik heyet ve yönetime bildirmesi sonrasında yöneticilerinin savcılığa şikayetiyle maçtan hemen önce özcan üstüntaş isimli şahsa, 100.000 doların bulunduğu çanta ile birlikte suçüstü yapıldı. (bu şike olayını görmezden gelen ve hasıraltı eden federasyon başkanı fenerbahçe camiasının her fırsatta galatasaraylı olduğunu iddia ettiği haluk ulusoy’du.) (bugünkü şike soruşturmasında hiç suç üstü yok diyen fenerbahçe camiasına da cevap niteliğindedir bu olay.)
tarih 14 aralık 1999
türkiye kupası maçında pendikspor’a yenilen fenerbahçe takımının kalecisi rüştü rençber, aziz yıldırım’ın sağ kolu mecnun odyakmaz ve adamları tarafından tesislerin içinde dövüldü.
tarih 15 aralık 2002
telegol programına katılan ilyas tüfekçi aziz yıldırım’ın kendisini ölümle tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 7 mart 2003
spor yazarı ve yorumcusu engin verel bacağından vuruldu.
tarih 15 şubat 2003
eski futbolcu ve spor yazarı abdullah çevrim, bir grup tarafından yolu kesilerek ağır şekilde darp edildi.
tarih 29 mayıs 2003
vatan gazetesi spor muhabiri feridun nidelioğlu kadıköy’de bıçaklandı.
tarih 12 mart 2004
tmsf tarafından yapılan araştırmalar sonucunda; istanbulspor’un beşiktaş’ı 2-1 yendiği maçtan sonra, fenerbahçe tarafından gönderilen 600.000.-tl’nin kayıt dışı olarak istanbulspor’un kasasına girdiği tespit edildi. bu paranın tüm takıma prim olarak dağıtıldığı ve o maçta ilk on birde oynayan oyunculara en büyük payın verildiği tmsf raporlarında yer aldı. (o dönem istanbulspor’un teknik direktörü aykut kocaman’dı.)
tarih 15 kasım 2004
milli takım kampında bulunan ersun yenal, vatan gazetesi spor müdürü ibrahim seten ile yaptığı görüşmede; 2000-2001 sezonunda ankaragücü teknik direktörü iken galip geldikleri galatasaray maçından sonra fenerbahçeli bir yönetici tarafından kendilerine 300.000 dolar gönderildiğini ve bu paraların imza karşılığında tüm takıma ve kulüp çalışanlarına dağıtıldığını anlattı. (ayrıca 2003 yılında yapılan bir telegol programında o dönemin ankaragüçlü futbolcusu cafer aydın da 2000-2001 sezonunda fenerbahçe’den teşvik primi aldıklarını iddia etmişti.)
tarih 12 nisan 2005
1907 derneği’nin toplantısına katılan aziz yıldırım gazeteci ve dernek üyesi barış ertül’e hitaben ”seni polise ihbar ettiğimi söylemişsin. ben, işim varsa polise bırakmam kendim yaparım” ifadesini kullandı.
tarih 25 ekim 2005
fenerbahçe ve gençlerbirliği arasında transferi olay olan deniz barış davasını görüşen tahkim kurulu üyeleri “baskı ve tehdit altındayız, özgür çalışma ortamı kalmadı” diyerek istifa ettiklerini açıkladı. gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav, şekip mosturoğlu’nun tahkim kurulu toplantısını bizzat basarak tehdit ettiğini beyan etti.
tarih 26 aralık 2005
gençlerbirliği kulübü başkanı ilhan cavcav "engin verel'i ,vatan gazetesi fenerbahçe muhabiri feridun niğdelioğlu'nu, abdullah çevrim'i, fatih altaylı'yı kim kurşunladı, bıçakladı, tokatladı? kaleci rüştü'yü kim dövdürdü? saadettin saran, atilla kıyat, hakan bilal kutlualp neler yaşadı neden gittiler " beyanatı verdi.
tarih 14 şubat 2007
aziz yıldırım ve yönetime yakınlığı ile bilinen esenler grubu ile diğer taraftar grupları arasında migros tribününde çıkan çatışmada on beş kişi bıçaklandı. bunlardan altısı ağır yaralandı.
bütün bu futbol dünyası içinde gerçekleşen olaylar, askeri vesayetin hüküm sürdüğü türkiye’de oldu ve bir şekilde kapatıldı.
akp vesayeti döneminde aziz yildirim ve fenerbahçe
tarih 5 mayıs 2007; yaşar büyükanıt ve recep tayyip erdoğan arasında geçekleştirilen meşhur dolmabahçe toplantısı. yani askeri vesayetin, akp vesayetine dönüşmesinin miladı. (bu önemli toplantı ve toplantıda gündeme gelen bazı belgelerle ilgli de aziz yıldırım merkezli önemli iddialar var. internette yapacağınız ufak bir araştırma ile bu konuda fikir sahibi olabilirsiniz. belki de bütün ülkeyi etkileyen bu vesayet değişiminin mimarı da aziz yıldırım.) bu tarihten sonra aziz yıldırım’ın yeni vesayete yanaşma çabaları başlamış ve bu çabalar savcıların gerçekleştirdiği 3 temmuz 2011 şike operasyonu ile hız kazanmıştır. 3 temmuz 2011’den bugüne kadar gelen şike sürecinde bu pozisyon değiştirme durumunu hepimiz net bir şekilde gözlemleme fırsatı bulduk. bu yeni vesayet rejiminde de, askeri vesayette olduğu gibi aziz yıldırım ve başında bulunduğu fenerbahçe için yönetmeliklerin, yasaların nasıl değiştiğine, kişiye ve kuruma özel nasıl farklı uygulamaların gerçekleştiğine tanık olduk. şimdi aziz yıldırım’ın bu yeni döneme nasıl ayak uydurduğunu ve yaptığı operasyonel çalışmayı detaylandıralım.
bu yeni akp vesayetinde ki türkiye’de tek yetkili isim sayın başbakan recep tayyip erdoğan’dı. onun yanında, yöresinde bulunan kişi ve kurumlara gerek yürütmede, gerek yargıda, gerekse yasamada farklı imtiyazlar tanınıyordu.(örnek olarak; yürütme için tekel’in özelleştirmesi, yargı için deniz feneri davası, yasama için ise mit yasası veya yüz küsür kez değişikliğe uğrayan kik yasası verilebilir. son 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması bile başlı başına bir örnektir bu konuda.) bu durumun farkında olan aziz yıldırım iki ayrı grupla, iki ayrı koldan sayın başbakan’a ulaşma gayretine girdi ve nihayetinde de başarılı oldu.
bu gruplardan birincisi; sayın başbakan’a yakınlığı ile bilinen rıdvan dilmen ve göksel gümüşdağ merkezli, fenerbahçe’nin ve aziz yıldırım’ın federasyon tarafından cezalandırılmasını önlemek amaçlı hareket eden gruptu. şike sürecinin futbol ayağı ile ilgilenen bu gruba zaman zaman aykut kocaman, yıldırım demirören, emre bölezoğlu, sinan engin gibi isimler ve şike soruşturmasında adı geçen bir çok isim destek verdi. hatta sonunda oluşturdukları cepheyi güçlendirmek adına çok haz etmeseler de fatih terim’i dahi ikna ettiler. bu şike sürecinde alınan veya alınamayan hangi karara, atılan hangi adıma bakarsanız bakın altından bu isimlerden biri çıkar.
örneğin şike sahaya yansımadı derken ve bu konuda kamuoyu oluşturmaya çalışırken rıdvan dilmen ve aykut kocaman rol alıyor, yıldırım demirören federasyon başkanı veya fatih terim milli takım hocası yapılırken ise göksel gümüşdağ devreye giriyordu. hepinizin bildiği üzere, söz konusu kişilerin faaliyetleri ile şike ve ırkçılık gibi futbolun en büyük iki suçu, sırf fenerbahçe ile ilintili diye cezasız bırakılırken; fenerbahçe şampiyon olabilsin diye sezon ortasında ligin statüsü değiştirilerek play-off icat edilmişti.
ikinci grup ise hukuki yargılama da aziz yıldırım ve şürekasını kurtarmak için çaba gösterecek olan; faik işık ve nihat özdemir’den oluşan gruptu. aziz yıldırım bundan önce onlarca davada yargılanmasına rağmen avukat olarak faik işık ile hiç çalışmamıştı. işin garip tarafı faik işık’ın spor hukuku konusunda da hiç bir tecrübesi ve çalışması yoktu. peki neydi faik işık’ı değerli kılan ve aziz yıldırım tarafından bu davada tercih edilmesini sağlayan? acaba o dönem sayın başbakan’ın avukatı olması mıydı? nitekim aziz yıldırım’ın şike yargılamasında hiç bir aktif rol almayan faik işık’ın marifeti kısa zamanda ortaya çıktı. önce aziz yıldırım’a özel bir yasa değişikliği yapıldı. bülent arınç’ın ve abdullah gül’ün muhalefetine rağmen bir hafta içinde jet hızıyla yapılan bu değişiklikle, suçlu bulunması durumunda 50 küsür yıl ceza yiyebilecek aziz yıldırım’ın cezası 6-7 yıla kadar çekilebilecek, soruşturmada adı geçen diğer bir çok isim ise hapis dahi yatmadan bu işten kurtulacaktı. tabi çalışmalar yasal düzenleme ile sınırlı kalmadı. yine faik işık organizatörlüğünde topuk yaylasında düzenlenen bir sünnet düğünü bahane edilerek aziz yıldırım, adalet bakanı sadullah ergin, başka bakanlar ve yargı dünyasının önemli isimleri bir araya getirildi. bu arada umre’ye giden nihat özdemir aklanmış, paklanmış bir isim olarak artık akp’ye yakın bir müteahhitti. nitekim sırasıyla çok önemli ihaleleri almaya başlayan nihat özdemir ilişkilerini iyiden iyiye ilerletip sayın başbakan’ın oğlu bilal erdoğan’la vakıf ihya ederken kameralara poz veriyordu. bütün bunların da ötesinde 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması nihat özdemir’in iktidarla ne türden ilişkiler kurduğunu çok daha net bir şekilde ortaya koyuyordu..
velhasıl, aziz yıldırım; rıdvan dilmen, göksel gümüşdağ, faik işık ve nihat özdemir gibi isimleri kullanarak yeni düzende ki, yani akp vesayetinde ki türkiye’de de yerini aldı. bu edindiği yer sportif anlamda federasyondan hiç bir ceza almadan bugüne kadar gelmesini ve hatta alınan her kararda fenerbahçe’nin menfaatleri ile hareket eden bir federasyon oluşmasını sağladı. hukuki yargılamada ise (cezalar, çıkarılan yasa ile kuşa çevirilse de) aziz yıldırım ve organizasyonu, mahkemelere ve yargıtay’a yapılan bütün baskılara rağmen, suçlu bulundu.
şike soruşturmasinda sportif yargilamanin sonu
malumunuz üzere uefa yargıtay kararını federasyondan talep etti. uefa'nın ilgili kurulları yargıtay kararı aldıktan ve gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra çok gecikmeden kişilerle alakalı gerekçeli kararını açıklayacaktır.
bu aşamadan sonra uefa türkiye futbol federasyonu’na göndereceği bir yazı ile kişiler ve kulüpler hakkında aldığı kararları kendi kararlarına uyumlu hale getirmesini isteyecektir. şifahi olarak da bu kararların ne olması gerektiğini kapalı kapılar ardında belirtecektir. bu dönemde direnmeye çalışan federasyon'a bir uyarıda muhtemelen fifa’dan gelecektir.
en sonunda federasyon uefa ve fifa'ya daha fazla direnemeyip gerekli kararları alacaktır. bu kararların ne olacağını tahmin etmekte zor değil. uefa'nın daha önce şike ve teşvik eylemlerine katılan juventus, olimpic marsilya, olympiakos volou gibi takımlara verilmesini sağladığı cezalara bakınca fenerbahçe büyük ihtimalle spor toto 2. lig’e, düşük bir ihtimallede spor toto 3. lig’e düşürülecektir. spor toto ikinci lige düşmesi durumunda da büyük ihtimalle kırmızı grupta mücadele edecektir.
tabi diğer kulüplerin başvuruları doğrultusunda kulübün elinden alınacak şampiyonluk veya şampiyonluklar da cabası. şampiyonluklar diyorum çünkü diğer kulüplerin, aziz yıldırım ve yönetiminin şike yaptığına dair yargı kararı ve 1998 yılından beri gerçekleşmiş yukarıda sıraladığımız şike ve teşvik primi faaliyetlerine ait itiraf ve belgelerle federasyon ve uefa'ya başvurmaları durumunda 15 yıllık aziz yıldırım dönemine ait tüm şampiyonlukları elinden alınabilir. zira herkesce malum olduğu üzere sportif yargılamada ağır şüphe karar verilebilmesi için yeterlidir. ilk göreve geldiği yıl şekerspor maçında devletin resmi kurumları tarafından şike yaptığı kayıt altına alınmış ve 2014 yılında mahkeme kararı ile örgütsel bir faaliyetle şike yaptığına karar verilmiş bir yönetimin bu yıllar arasında oynadığı bütün sezonlar ve kazandığı kupalarda ağır şüphe altındadır. bu haliyle fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısı 13'e düşebilir. bunun için şekerspor maçındaki şike olayının polis tutanağı, cafer aydın'ın itirafı, istanbulspor olayında yazılan tmsf raporu ve son çıkan yargıtay kararı ile federasyon'a, sonuç alınamazsa da uefa'ya yapılacak başvurular yeterlidir.
ülkenin kutsallari üzerinden kendini aklama
bu ülkede insanlar yıllarca mütedeyyin kisvesi altında, atatürkçülük kisvesi altında ya da milliyetçilik kisvesi altında suç işlediler. çaldılar, çırptılar, adam öldürdüler, yolsuzluktan hırsızlığa bin bir türlü suç işlediler. kimisi allah, kimisi atatürk, kimisi bayrak dedi. ama aslında hem bu topluma, hem bu değerlere en büyük ihaneti de bu değerleri kullanıp bu suçları işleyen insanlar yaptı; kendi çıkarları ve yapacağı ahlaksızları perdelemek için allah'ı, atatürk'ü, bayrak'ı kullanacak kadar onurdan yoksun bu zavallı insanlar.
geldiğimiz noktada aziz yıldırım’da maalesef böyle bir yöntem izliyor. fenerbahçe’de başkanlığı süresince meydana gelen onlarca illegal olayı; 3 temmuz’dan sonra ortaya çıkan onlarca tape ve fiziki takip tutanaklarını; mahkeme ve yargıtay kararlarını; uefa ve cas kararlarını görmezden gelip bir kenara koyarak işlenilen suçları aslında çokta tutarlı olmayan ideolojik bir tavırla perdelemeye çalışıyor. bu perde kimi zaman “mustafa kemal’in askerleriyiz” oluyor; kimi zaman “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe”; kimi zamansa “ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz” oluyor.
tutarlı olmayan bir ideolojik tavır diyorum; çünkü perde önünde bu sloganlar atılırken, perde arkasında yazımızın ilk bölümünde de bahsettiğimiz müthiş bir suç ceridesi ve de bugünkü akp vesayeti ile kurulmuş bir iş birliği var; faik işık, rıdvan dilmen, nihat özdemir ve göksel gümüşdağ aracılığı ile kurulmuş sağlam bir iş birliği. hatta akp’nin 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından kurtulmak için uydurduğu parelel devlet yalanına ortak olacak kadar sağlam bir işbirliği.
peki fenerbahçe’nin sportif yargılama sonunda alacağı cezalar bu kadar açık seçik ortada dururken ve bu saatten sonra alınacak bu kararların değişmesi hiç bir şekilde mümkün değilken aziz yıldırım neden hala yürüyüşler düzenleyip, yeniden yargılanma için akp’nin paralel devlet yalanına sığınıyor. tek bir sebebi var; adeta sosyolojik bir travma yaşayan fenerbahçe taraftarının gücünü kullanarak, kulübü değil ama kendini kurtarabilecek yeniden yargılama kararını aldırabilmek. yeniden yargılama kararının da bu delillerle kendisini kurtarması imkansız. bunun tek bir yolu var, dinlemeler gerçek olmasına ve kendisince de kabul edilmesine rağmen alınan dinleme kararının hukuksuz olduğu savını mahkemeye kabul ettirerek, tapeler olmadan bir yargılamanın yapılmasını sağlamak.
fenerbahçe taraftarina çağri
eğer kaldıysa fenerbahçe'nin özgürlüğüne ve onuruna düşkün çocukları, ve eğer varlıklarına inanıyorlarsa fenerbahçe cumhuriyeti'nin bu cumhuriyetin bekası için geç olmadan kendi gezi parkı direnişlerini başlatmalıdırlar.
gezi parkı direnişinin yaktığı ateşle her kesimden farklı grupların bir araya gelişinin sebebi demokrasi, özgürlük ve adalet isteği olmuştur. bu direniş, bütün bu unsurlarda sınır çizme ve düzenleme yapma isteğindeki bir başbakana ve onun hükümetine karşı isyan niteliğinde başlamış ve gelişmiştir. fenerbahçe'nin içinde bulunduğu durumda bundan farksızdır. fenerbahçe seçimle iktidara gelen ancak 15 yıldır kulübü bir diktatörya gibi idare eden bir başkana ve yönetime sahiptir; hiç bir muhalif grubu kulüpte barındırmayan, başarı için her türlü illegaliteye kucak açan, gerektiği zaman tehdite ve hatta şiddete dahi başvuran bir yönetim. üstelikte işlediği suçların cezasız kalması için faik işık, rıdvan dilmen, nihat özdemir ve göksel gümüşdağ gibi isimleri kullanarak gezi'de mücadele edilen zihniyetle işbirliği yapan bir yönetim.
bu ülkenin özgürlüğüne düşkün tüm bireyleri tarafından sahip çıkılmış gezi direnişinden, başta fenerbahçeliler olmak üzere tüm sporseverler olarak bir ders çıkartacak isek, o da fenerbahçe ve türk futbolunun kendi gezi parkı direnişini yaratma ve yozlaşmış bu futbol iktidarına isyan edebilme gayreti olmalıdır. türkiye cumhuriyeti için özgürlük ve demokrasi talep ediyorsak fenerbahçe cumhuriyeti ve türk futbolu için de talebimiz bu olmalı. aksi tüm fenerbahçelileri ve sporseverleri iki yüzlü ve riyakar yapar.
"ali ismail korkmaz fenerbahçe yıkılmaz", “mustafa kemal’in askerleriyiz” ya da “cumhuriyet’in son kalesi fenerbahçe” sloganlarının sadece sözde kalmaması için; fenerbahçelilerin bu sözcükleri utanç içinde söylememesi için; mustafa kemal atatürk’ün ve kurduğu cumhuriyetin ideallerinin tezahürü için, fenerbahçe cumhuriyeti'nin çocukları ali ismail korkmaz'ın takımına yakışanı yapmalı ve başındaki aziz yıldırım’a, onun diktatör vari yönetimine ve işbirlikçisi federasyona karşı kendi gezi direnişlerini başlatmalıdır.
http://blog.radikal.com.tr/...ction_ref_map=%5B%5D