3054
on altı yaşında çocuğun on iki saat beklediği bilet kuyruğuna son yarım saat kala çöküp bir de aldıkları biletleri nazire yaparcasına sırıta sırıta sallayan arsızların başını çektiği oluşum. kalkıp sokağı öğretecekseniz eğer burada; bu hareketi sadece etrafına beyinden azade etten veya paradan duvar örmüş, yeterince yara almamış adamlar yapar. geçiniz.
bir ikincisi; "tribün hayatın ta kendisidir" diye yola çıkıp "ben perişan oldum, onlar da huzur bulmasın" noktasına varırsanız, onu da sokak kabul etmez. etmez dediğim; gerçek sokak etmez. sokağın anasını siktiniz, ne kadar değeri varsa içini boşalttınız, sonra her ağaca çıkana "fil dişi kulenden in, öyle konuşalım" çektiniz. o yeni sokaklar her şeyi kabul eder. hani şu; tribün liderlerinin bindikleri canti arabaları yan sokağa park edip öyle geldikleri sokaklar, onlar her şeyi kabul eder. bir kişiye üç kişi çullanıyorlar diye o bir kişinin yanında saf tutan çocukların oturduğu, sokak lambası daima patlak olan sokak kabul etmez bu söylediğinizi. geçiniz.
bu adamlar; ne kitaba uyuyor, ne de sokağa. o yüzden de göze batıyorlar. kitap için fazla cahil, sokak için fazla şımarıklar. son olarak; tutunacak hiçbir şeyi yokken galatasaray'a tutunarak hayatta kalabilmiş insanlarla, tutunabileceği milyon tane şey varken yine de galatasaray'ı ön plana çıkartmış insanları aynı kefeye koymaktan vazgeçin artık. birkaç dil bilen, bütün gününü elli beş katlı bir plazanın otuz yedinci katında "en tepedeki orospu çocuğu da, ben de genel olarak neler döndüğünü biliyor. banka hesabıma yatan para da sus payım benim. ve ben, sike sike susmak zorundayım çünkü benden başarılı bir adam, hayırlı bir evlat, ideal bir koca, oğluna yıllar boyunca hor gördüğüm tüm piç kuruları kadar para yedirebilecek bir baba olmam bekleniyor. bu cendereden çıkış yok." diye düşünerek geçiren, sığınabileceği bir kadın ve dertleşebileceği dostları olan, bir haftada adeti dört yıllık kale arkası kombine parasına denk düşen pahada dört farklı takım elbise giyen, kravat koleksiyonu olan, her iki kaşında da sevgilisini elinden aldılar diye hırs yapıp saldırdığı üstü açık spor arabalı piçin arkadaşlarının kuytuda kısıp hatıra bıraktığı birer iz olan ve şimdi üstü açık spor arabaya binen, kravatını gevşetip kale arkasında maç izleyip bağır çağır olan, ciğerinden koparta koparta bağırıp içten şekilde söven adamı kıyaslamayın burada tek çıkar yolu galatasaray (ya da bir başka takım, fark etmez) olanlarla. kitap kabul etmez bu söylediğinizi.
yeterince açık sanırım.
bir ikincisi; "tribün hayatın ta kendisidir" diye yola çıkıp "ben perişan oldum, onlar da huzur bulmasın" noktasına varırsanız, onu da sokak kabul etmez. etmez dediğim; gerçek sokak etmez. sokağın anasını siktiniz, ne kadar değeri varsa içini boşalttınız, sonra her ağaca çıkana "fil dişi kulenden in, öyle konuşalım" çektiniz. o yeni sokaklar her şeyi kabul eder. hani şu; tribün liderlerinin bindikleri canti arabaları yan sokağa park edip öyle geldikleri sokaklar, onlar her şeyi kabul eder. bir kişiye üç kişi çullanıyorlar diye o bir kişinin yanında saf tutan çocukların oturduğu, sokak lambası daima patlak olan sokak kabul etmez bu söylediğinizi. geçiniz.
bu adamlar; ne kitaba uyuyor, ne de sokağa. o yüzden de göze batıyorlar. kitap için fazla cahil, sokak için fazla şımarıklar. son olarak; tutunacak hiçbir şeyi yokken galatasaray'a tutunarak hayatta kalabilmiş insanlarla, tutunabileceği milyon tane şey varken yine de galatasaray'ı ön plana çıkartmış insanları aynı kefeye koymaktan vazgeçin artık. birkaç dil bilen, bütün gününü elli beş katlı bir plazanın otuz yedinci katında "en tepedeki orospu çocuğu da, ben de genel olarak neler döndüğünü biliyor. banka hesabıma yatan para da sus payım benim. ve ben, sike sike susmak zorundayım çünkü benden başarılı bir adam, hayırlı bir evlat, ideal bir koca, oğluna yıllar boyunca hor gördüğüm tüm piç kuruları kadar para yedirebilecek bir baba olmam bekleniyor. bu cendereden çıkış yok." diye düşünerek geçiren, sığınabileceği bir kadın ve dertleşebileceği dostları olan, bir haftada adeti dört yıllık kale arkası kombine parasına denk düşen pahada dört farklı takım elbise giyen, kravat koleksiyonu olan, her iki kaşında da sevgilisini elinden aldılar diye hırs yapıp saldırdığı üstü açık spor arabalı piçin arkadaşlarının kuytuda kısıp hatıra bıraktığı birer iz olan ve şimdi üstü açık spor arabaya binen, kravatını gevşetip kale arkasında maç izleyip bağır çağır olan, ciğerinden koparta koparta bağırıp içten şekilde söven adamı kıyaslamayın burada tek çıkar yolu galatasaray (ya da bir başka takım, fark etmez) olanlarla. kitap kabul etmez bu söylediğinizi.
yeterince açık sanırım.