resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:70
Uyruk:Türkiye
  • 7860
    hoca 2011-12 sezonunda takımın başına geçtiğinde, başarılı olmaktan başka bir şansı yoktu. garantici olmak zorundaydı ve öyle de oldu. takım o sezon ligi domine etti. o sezon gelen şampiyonluk sonrası, hoca yine eski haline geri dönüş yaptı. taraftar, kadıköy'de kaldırılan kupa sonrası -haklı olarak- daha yüksek sesle imparator demeye başladı. bu da hocaya ekstra bir kredi sağladı. bu kez hocanın elinde çok güçlü bir koz vardı. devr aldığı takım, ligi 8. bitirmiş kötü bir takımdı. takımı oralardan alıp, -büyük kadro değişikliği ile birlikte- kadıköy'de şampiyonluğu kazanan bir takım haline getirmişti. üstelik, bir kaç haftalık bocalamanın ardından takım ritmini bulmuş, lig bitene kadar da harika futbol oynamıştı. her şey buraya kadar güzeldi. takımımızın bugünkü durumunun temelleri işte o ''rüya'' sezondan sonra atıldı. herkes böylesine bir sezon geçiren galatasaray'ın daha güçlenerek yeni sezona girmesini beklerken, tam aksi oldu. takım iskeletini, tam olarak sağlam bir hale getirmek için harika bir yaz transfer dönemi bizi bekliyordu. ancak saçma sapan transfer hamleleri ile birlikte, galatasaray güçlenmedi. ilk sezonunda, ''melo, ujfa, muslera, eboue'' gibi önemli isimleri kadrosuna katan fatih hoca, şampiyon takımına bu sefer galatasaray'da oynaması mümkün olmayan amrabat, dany gibi yabancı oyunculara dönsün. vizyon olarak gelinen bu nokta inanılır gibi değil. güçlenmemiz gereken sezonda yaptığımız transferlerden sadece umut ve burak'tan verim alındı. yani en kritik transfer sezonu çöpe gitti. devre arasına kadar bocalayan takım, drogba ve sneijder'in getirdiği sinerji ile ite-kaka şampiyonluğu tekrar kazandı. 2011-12 sezonunu bize yaşatan bir takımın, 12-13 sezonundaki şampiyonluğu maalesef ki evet ite-kaka gelmişti. kolay kazanılmadı. oysa ki, akıllı yapılacak hamleler ile o sezon da 11-12 sezonunun devamı niteliğinde olabilirdi. maalesef olmadı ve bizler bugün bu durumun sancıları yaşıyoruz, yaşamaya da devam edeceğiz.

    tüm bu yaşanan sıkıntılara rağmen, gelen şampiyonluk bize bir şans daha vermişti aslına bakarsak. ders alınması gerekiyordu. 12-13 sezonu adeta bizim için bir uyarıydı. ama yine (!) bir şey değişmemişti. üstelik bu sefer, karşımızda saçma sapan bir yabancı kuralı vardı. 1 sene öncesinden belli olan bu kuralı, ''aman yahu, burası türkiye bir şekilde halledilir' diye geçiştiren yönetiminden, hocasına kadar herkes, karşılarında tescilli şikeci oldukları halde hiç bir yaptırıma uğramamış bir takım olduğunu bilmiyordu. kimdi bu takım? tabii ki fenerbahçe. tüm camia, yerli transfere odaklanırız bu sene sonra da mis gibi topumuzu oynarız derken transfer dönemi bittiğinde elimizde sadece bruma, chedjou ve alınıp hemen gönderdiğimiz erman kılıç vardı. sezon bittiğinde kadroya baktığımızda; yedek kalecimiz, sol bekimiz, selçuk ve melo yokluğunda orta sahada onların yerini alabilecek adam eksikliğimiz vardı. kısacası, ilk 11'in arkası sağlam değildi. yıllardır hiç bir şey vermeyen, takım bulamayıp geri dönen aydın'ın sözleşmesi uzatılıyordu. bunlar ortayken, çok net bir şey ortaya çıkıyordu : ''galatasaray güçlenmiyordu.'' ilk 11'den bir oyuncu sakatlandığında, cezalı durumda olduğunda yerine anadolu takımlarında bile zar zor oynayacak kalitede adamlar giriyordu. etkileri sıfırdı. her şeye rağmen, sezona başladık. verim beklediğin yerli futbolculardan semih ve selçuk'un inanılmaz formsuzluğu, hamit'in sakatlanması, hakan balta'nın yetersizliği kabak gibi ortaya çıkınca, yabancı kuralı da tüm bunlara eklenince kaçınılmaz son gelmişti. galatasaray'ın zorluklarla kazandığı 12-13 sezonu şampiyonluğunun yarattığı toz pembe bulutu, galatasaray'ın kadro mühendisliği yanlışını görmemizi engellemişti. tüm bunların yanında, ünal aysal - fatih terim ekseninde yaşananlar ve 13-14 sezonuna kötü başlangıç, arkasından gelen 6-1'lik real mağlubiyeti artık bizlere gerçeği acı bir şekilde gösteriyordu. bugün mancini'ye ya da ünal aysal'a sallamaktansa, bir efsaneyi eleştirdiğinizi unutmadan belli bir düzey içerisinde tek eleştirilecek isim fatih terimdir. birileri çıkar, hocanın istediği isimler alınmadı falan diyecektir ya da iyi çalışma ortamı yaratılmadı diyecektir. onlara; hocanın ilk sezonunda istediği melo'yu, muslera'yı, ujfa'yı, eboue'yi, ikinci sezonunda amrabat'ı, dany'i, umut bulut'u, burak yılmaz'ı, hamit altıntop'u, -başkanın istememesine rağmen- melo'yu tekrar kimim bu takıma aldığını hatırlatmak isterim. tabii arada, sercan'ı, yiğit gökoğlanı, furkan özçal'ı falan da unutmayalım. çalışma ortamı konusuna da gelirsek; fatih terim'in çalışma alanı neresidir? florya. ee hani fatih hoca florya'nın sahibiydi? istediği gibi her şeyi yapabiliyordu? böyle bir insanın, çalışma ortamının iyi olmadığını söylemek ne kadar doğru? yoksa, fatih terim çalışma ortamının ya da sınırlarının diyelim dışına mı çıkmaya çalışıyordu? ondan dolayı mıydı bu rahatsızlık söylemleri? evet, tam da bu noktaydı bu sorunun kaynağı da. hoca sadece florya'da kalmak istemiyordu. kulübün her şeyi ile ilgili olmak, söz sahibi olmak istiyordu. ama onun görevi sadece futbol takımını idare etmek, yönetmekti. geçenlerde bir alıntı yapmış, bunu da sözlükte paylaşmıştım. şuydu; ''hoca kendisine ait bir galatasaray fikrini, galatasaray'ın kendisinden daha çok seviyor.'' olayın özeti de buydu aslında.

    bugün galatasaray'ı çiftliği haline getirmekle suçlanan oyuncular mı yoksa, florya'ya soktuğu muhabirlerinden tut da, vedat inceefesi'nden, müfit erkasap'ına kadar galatasaray'ı kendi adamlarıyla dolduran fatih terim mi galatasaray'ı kendi çiftliğine çevirdi? düşünün ki, o kişilerden birisi hoca gönderildi diye galatasaray kulübü başkanına hakaretler edebiliyor. varın siz düşünün durumun vahametini. bugün yine o florya'ya soktuğu muhabirlerin, gerek mancini'ye gerek ünal aysal'a nasıl giydirdiğini de hepiniz görüyorsunuzdur. şaşırmamak lazım bunlara. tüm bu kişiler galatasaray'ın mı yoksa, fatih hoca'nın mı geleceğini, iyiliğini düşünüyorlar? bu kişiler, galatasaray'ı mı yoksa kendi yaratıp, yönettikleri galatasaray'ı mı seviyorlar? sonuç belli ya, neyse. yine bu kişilere ve taraftarlar arasında olan terimsporlulara göre galatasaray'ı sadece fatih terim çalıştırabilir. başkası olmaz. florya'yı adam edemez! romantizmle, hikayelerle, taraftarı kalbinden vuracak sözlerle gerçeklerin üzerini örtmek zor olmasa gerek, böyle bir topluluk için özellikle de. hoca kalsa da şu andan farklı bir durumda olmayacaktık, ama tüm terimsporlulara ve o kendi adamlarına da gün doğdu. ''terim gitti, ondan böyle oldu.'' diye dolanıyorlar ortalıklarda, kendilerini ve fatih hoca'yı aklamaya, korumaya çalışıyorlar. ama bilmiyorlar ki komik oluyorlar. türk futboluna ihanet edenlerle birlikte, ''türk futbolunu yeniden inşa etme'' projesine falan da hiç girmiyorum. üstelik galatasaray'ı böyle bir dönemde bırakıp giderek bunu yapmasına hiç ama hiç girmiyorum. yeterince konuşuldu. hoca bunlarla çalışmaz, bakın görün sözleşme imzalamaz, bizleri hayal kırıklığına uğratmaz diyen romantiklerin de 7 yıllık sözleşme sonrası ne hallere düştüklerinden de hiç bahsetmiyorum. ''kader birliği'' yaptığı, her ne yaşarsa yaşasın galatasaray başkanına laf sokulurken tüp kafa ile kameralara gülümsemesinden, ''bakın gerçek imza'' diye resmen hepimizle alay eder gibi olan tavrından da bahsetmiyorum. aslında bunlar, kadro yapılanmasından da, takımın durumundan da daha önemli konu başlıkları ama derinlemesine girmek istemiyorum. çünkü, her ne kadar kızsam da, söylensem de fatih terim'in o kişilerle yan yana olması, ''kader birliği'' yapmasını falan bir çok galatasaraylı'yı olduğu gibi beni de derinden yaralıyor. yazdıkça bu konuyu ya da düşündükçe kötü oluyorum. kafamdaki fatih terim imajı bozulmasın, hocayı ömrüm boyu bu olayla hatırlamayayım diye ne yazmak ne de konuşmak istiyorum bu konuyu. ama işte lanet olsun ki, bu gerçeği değiştirmiyor. neyse;

    tarih; elde ettiğin başarılar, kupalar kadar elbet bunları da yazar hocam. unutma bunu. saygılar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın