1288
--- önceki bölümün özeti ---
(bkz: #858304)
--- önceki bölümün özeti ---
yıllar geçip gidiyor be anam. yarın tarih 7 ekim...
iki sene önceki heyecanı hatırlıyorum. aradan geçen iki yılı, belki de sana inat senin için yapılan binbir türlü şeyi, iyisiyle kötüsüyle yaşanılmış(ya da yaşanılmaya çalışılmış tonla hatırayı)...
ama en çok da yaşadığım dirilişi hatırlıyorum, biliyor musun. geçen sene böyle bir günün sabahının en bir kör vakitlerinde yine aynı tuşlara basıyordu bu parmaklar. açıp okumak bile içimden gelmese de hayal meyal hatırlıyorum yazdığım şeyleri... o yazıda, ondan önce, ondan çok sonra bile; bakıyorum da amma büyük laflar etmişim be anam. hissettiklerime dair söylediğim sözlerin alayının entrynin yazıldığı an itibarı ile anlamını yitirmiş olması kendim dahil herşeyi delicesine sorgulatırken, kendime ve hayatımın geri kalanına dair verdiğim sözlerin tamamına yakınını tutuyor olmak aynı oranda kendime ve herşeye olan inancımı pekiştirir vaziyette...
üstadın dediği gibi bazıları resim olurmuş kazına kazına, bazıları da ressam olurmuş kazıya kazıya... tualimin üzerindeki en yeni darbelerin çoğu senin marifetin hala. alışmış kudurmuştan beter hesabı yeni fırçalarla haşır neşir olmaya çabalasam da ne fırçada iş var, ne de tualin darbe tutacak hali/tutmaya niyeti var...
yaralar da iyileşti sayılır zaten. ameliyat izi gibi izler kaldı sadece. hani eskisinden daha iyi çalışıyor ama arada bir eşeleyince orayı yokluyor ya sancısı, o hesap işte...
iki sene önce hayal bile olmayan o diplomayla aramızda 4 ay kaldı be anam. sen inkar etsen de, inadına üstüne almak istemesen de, senin de bir payın var bu muhteşem geri dönüşte. dört ay sonra o kağıt parçasını alıp kimse duymadan "koyduk mu" diye haykırırken herhangi bir yerlere doğru; muhtemelen ne senin umrunda olacak o haykırış, ne de benim sikimde olacak senin nerede ne halt ediyor olduğun...
işin en mide burkan tarafı da o zaten. maddiyattan yana işler yaş olsa da-çok şükür aç değiliz açıkta değiliz, orası ayrı- servet bellediğimiz maneviyatı "ferrasini satan bilge" misali gözden ve elden çıkaracak hale gelişimiz. insanlara güvenirken bir değil binbir kere düşünür oluşumuz. herşeyimiz tam olsa da aslında hep bir parça eksik oluşumuz.
en çok da iki rengi bile bu kadar sevebilmişken, belki de bir ömür boyu her geceyi yalnız geçirecek oluşumuz...
kurtar bizi solunum cihazından be galatasaray....
(bkz: #858304)
--- önceki bölümün özeti ---
yıllar geçip gidiyor be anam. yarın tarih 7 ekim...
iki sene önceki heyecanı hatırlıyorum. aradan geçen iki yılı, belki de sana inat senin için yapılan binbir türlü şeyi, iyisiyle kötüsüyle yaşanılmış(ya da yaşanılmaya çalışılmış tonla hatırayı)...
ama en çok da yaşadığım dirilişi hatırlıyorum, biliyor musun. geçen sene böyle bir günün sabahının en bir kör vakitlerinde yine aynı tuşlara basıyordu bu parmaklar. açıp okumak bile içimden gelmese de hayal meyal hatırlıyorum yazdığım şeyleri... o yazıda, ondan önce, ondan çok sonra bile; bakıyorum da amma büyük laflar etmişim be anam. hissettiklerime dair söylediğim sözlerin alayının entrynin yazıldığı an itibarı ile anlamını yitirmiş olması kendim dahil herşeyi delicesine sorgulatırken, kendime ve hayatımın geri kalanına dair verdiğim sözlerin tamamına yakınını tutuyor olmak aynı oranda kendime ve herşeye olan inancımı pekiştirir vaziyette...
üstadın dediği gibi bazıları resim olurmuş kazına kazına, bazıları da ressam olurmuş kazıya kazıya... tualimin üzerindeki en yeni darbelerin çoğu senin marifetin hala. alışmış kudurmuştan beter hesabı yeni fırçalarla haşır neşir olmaya çabalasam da ne fırçada iş var, ne de tualin darbe tutacak hali/tutmaya niyeti var...
yaralar da iyileşti sayılır zaten. ameliyat izi gibi izler kaldı sadece. hani eskisinden daha iyi çalışıyor ama arada bir eşeleyince orayı yokluyor ya sancısı, o hesap işte...
iki sene önce hayal bile olmayan o diplomayla aramızda 4 ay kaldı be anam. sen inkar etsen de, inadına üstüne almak istemesen de, senin de bir payın var bu muhteşem geri dönüşte. dört ay sonra o kağıt parçasını alıp kimse duymadan "koyduk mu" diye haykırırken herhangi bir yerlere doğru; muhtemelen ne senin umrunda olacak o haykırış, ne de benim sikimde olacak senin nerede ne halt ediyor olduğun...
işin en mide burkan tarafı da o zaten. maddiyattan yana işler yaş olsa da-çok şükür aç değiliz açıkta değiliz, orası ayrı- servet bellediğimiz maneviyatı "ferrasini satan bilge" misali gözden ve elden çıkaracak hale gelişimiz. insanlara güvenirken bir değil binbir kere düşünür oluşumuz. herşeyimiz tam olsa da aslında hep bir parça eksik oluşumuz.
en çok da iki rengi bile bu kadar sevebilmişken, belki de bir ömür boyu her geceyi yalnız geçirecek oluşumuz...
kurtar bizi solunum cihazından be galatasaray....