371
dna sındaki çift sarmal, uefa ve süper kupa
avrupa boyut değiştirdik, sıradan ligimizden bir an için kendimizi olmamız gereken yere attık. kurucu ortağı olduğumuz şampiyonlar ligine yeniden tutunduk. istesek avrupa ligine girmek için bu kadar korkulu rüya görmezdik. fakat gurup öyle bir hale geldi ki, dün gece maçı berabere bile bitirseydik, bütün şovlardan uzakta kalacaktık. öne geçmişken kaybetsek, son maçta braga'ya beraberlik bile yetecekti. o moralsizlikle bu takım ölüm kalım maçını biraz zor oynardı. korktuğum, an be an yaptığım hesap, büyük galatasaray'ın ödeyemeyeceği hesap olmaktan çıktı da, rahatladık. bir galatasaray taraftarı olarak, en az nisan'da avrupa kupası maçı izleyemez isem, kahrolurdum. 17 mayıs'da canlı maç seyretmiş biri olarak bu beklenti, milyonlarca galatasaraylı gibi benim de en büyük hakkım.
manu'nun işi garantileyip, bize posasının gelmesi inanın beni fazla rehavete sokmadı. hatta gönlüm göğüs göğüse bir aslan-şeytan maçını bir kere daha seyretmek isterdi. benim böyle maçlardan korkum yok. kendi hantal ligimizde oynana oyunları, oynayan futbolcularımızın böyle maçları çok rahat oynayacaklarından emindim. yeter ki, galatasatay o an kadro gurubu içerisinde, oynayabilecek en kuvvetli 11 le sahada olsun. belki vasat altı lig maçlarında alınan kötü sonuçlardan, belki imparator'un, adrenalin yaşama, yaşatma bağımlılığından, kel'in derdest edilip, galatasaray tarihinin aslan kayası asimo, bir daha asla oturtulmayacak şekilde, savunmanın mendireğine dikildi. takımın ilk bankosudur, yangın çıksa, bomba atılsa, yanardağ patlasa, galatasaray'da kurtarılacak ilk futbolcudur. yanındaki dani'nin oyunu yetmez, bakın oynayamaz demiyorum, çok da iyi oynadı, ama beni kesmez. galatasaray eğer her oynadığı turnuvada en az yarı final kovalamaya mecbur sa bu dani'nin oynadığı bu futbol yetmez. olur mu olur, gözünü budaktan sakınmayan, kornere, geriye pas atmayı ayıp sanan, topla güzel çıkmayı hedefleyen, hız, denge, akıl, kuvvet, futbolcu aklıyla beklenen seviyelere gelebilir. asimo'yla ikisi eğer değilse oda arkadaşı yapılmalıdır. aynı masada yemek yiyecekler, aynı kahvede okey oynayacaklar, aynı anda tuvalete gidecekler. kavga çıksa beraber dalacaklar, biri cezalı, ya da sakatsa diğeri de oynamayacak, aynı yumurta ikizi gibi yaşasınlar, seneye kalmaz, bu ikisi galatasaray savunmasının kanije kalesi olur.
galatasaray taraftarı için manu maçı, sadece maç değildir. manu'lu biriyle sokakta karşılaşsam ben bu yaşta güreşirim. kavga ederim demiyorum, o nostaljik, romantik, unutulmaz maç bizi geçinemeyen iki kardeş yapmıştır. bizim manu maçları, bu saatten sonra futbol tarihten silinene kadar, uzun zaman görüşemeyen kardeşin kardeşle yaptığı kavgadan öteye geçmez. gerek gelişleri, gerek uğurlanışlarında estirilen hava bu havadır. bazı medya maymunlarının sandığı gibi değildir olay. biz bu turnuvayı, manu'yu eleyerek, titreyerek, ağlayarak, sami yen'in kapısına cehennem tabelası asarak kurduk. aynı hislere onlar da sahiptir. bu yüzden sahada hangi takımla oynarsa oynasınlar yenmeye konsantre olurlar. hiç bir mançester birliği taraftarı, galatasaray'a yenilin gelin demez. normal maçta oynamayanlar, bu maçta kendilerini tanımayanlara gösterme şansı bulurlar. nitekim bana göre asla kötü oynamadılar. topları direkten dönmese, biz o gireni biraz zor çıkartırdık. yedek kalecileri buysa yandığımızın resmiydi.
maçın adamı riera idi. gel şimdi hoca hakkında karar ver. böyle bir sol bek var takımda, sen bizi hakan balta'ya mahkum et, onun kötü oynayacağı, taraftarın kucağına atılacağı bir maçı kolla, mecburiyetten oynat. çok büyük bir öngörüyle, takımın en ihtiyaç duyulan bölgesine, kazasız belasız, yeni bir maddi külfet getirmeden, bu güne kadar gördüğümüz en iyi oyununu oynayan riera'yı devşir. bu kez dolu tarafından bakıyorum, imparator'a saygı duyuyorum, bakalım başıma neler gelecek. riera sol kanatta devrim yapar gibi oynadı. zaten kendisi hücum oyuncusuydu, savunma taktik ve stratejilerini de geliştirmiş, hatta belki de ilk defa bizde kullandığı taç atışlarını bile geliştirmiş. beke yabancı adam getireceksen, yabancın en az bu futbolu oynayacak.
bu maç pitbull ile selçuk'un geri dönüş maçı olarak hatırlanacak bu sezon için. attığımız gol öncesi melo'nun uçarak, inanılmaz kafa vuruşunu kaleci kurtardıktan sonra ki an, benim maçı kazandığımıza inandığım andı. büyük maçları büyük futbolcular kazanır. bir takım orta sahası kadar racon keser. bu sene kötü oynadığımızın, kötü oynuyor göründüğümüzün sebebi budur. orta saha maçı istemiyor, savaşmıyor du. futbol oynamıyordu demiyorum, savaşmıyor du diyorum. o kafayı yekta'da vururdu belki, ama 50.000 kişinin ağzına salya süremezdi, kimse melo gibi taraftarı kudurtamazdı. kuduran galatasaray taraftarı, artık ölüye top oynatır, ben bu yaşıma kadar taraftarın kaybettiği bir maç görmedim. bazen büyük bir maç oynarsın, o maçta futbolcudan başka bir elemana ihtiyacın olur. taraftar bir türlü top yekun coşamamaktadır, kenar yetmez, oyuncu değişikliği çare olmaz, bir adam çıkar, havlar, hırlar, delirir,''ben yenilmem bu maçta'' diye kudurur, o maç döner, o adam futbolcu değildir, o adam pitbull'dur, melo'dur, yangından kurtarılacak 2. futbolcudur.
selçuk usta koşarken pitbull'un nefes sesini duyacaktır. duysun ki, sırtını bir kahramana dayadığını hissetsin. çalım, atma, dikine pas atma, şut çekme riskine girebilsin. top kaybedildiğinde, 2, olmadı, 1 numaralı futbolcuların bir şeyler yapacağına emin olsun. böylesi bir özgüvenle oynayacak olan selçuk inan şüphemiz olmasın, bu maçta oynadığından daha kötü asla oynamaz. bir takım kuruluyorsa hala, bir savaş timi oluşturuluyorsa, siren sesi duyulur duyulmaz, florya'dan çekip alacağınız 3. futbolcumuzdur, gözünüz gibi kollayın, galatasaray taraftarını selçuk'un özel koruması görevine tayin ettim, bundan sonra selçuk'un arabası çizilse sizden bilirim çocuklar.
tay burak ile beşiktaş yıllarından kalma ufak da olsa bir hukukum vardı. hem kendisini, hem futbolunu sevdim. fenerbahçe'de oynarken bile bana hiç batmıyor, itici gelmiyordu. bizim takıma geleceği günleri kolladım, ihtimal doğduğu günlerde bilenler hatırlar, herkesten önce bize geldi dedim. kötü oynasaydı, yani atamasaydı beni çok üzerdi. sağ ayak, sol ayak, kafa golleriyle, attıklarından çok, atamadıklarıyla da bir golcü, bir büyük takım golcüsü olmuş durumda. belki umut bulut'a yazık olacak ama, takımın santraforu tay buraktır. gol olan pozisyonda, melo, burak'la aynı koordinattaydı. aynı açı, aynı yüksekliğe, geçen sene beşiktaş maçında elmander'le, baros gibi yükseldiler. o kafa vurulacak, o gol girecekti, kontra- garantiye gittiler, büyük takım golcülerinin kafa topuna laf olsun diye değil, gol atılsın diye çıktığı, vurduğu, attığı andı o an. burak'da diğerleri gibi, felaket anında ilk kurtarılacak 4. futbolcumuzdur.
diğerlerini bırakacak değiliz elbet. galatasaray'ın çaycısını bile kurtaracak gücümüz var evelallah. futbolcuları kurtarıp, grande'yi yakacak kadar nankör olamayız. hoca takımın son oynanan lig maçına göre % 40 ını değiştirmiş. önemli değil futbolcu değişikliği, kendi kafasını değiştirmiş miydi acaba ben ona bakıyordum. dün gece kendi oyun planını da değiştirmiş. topu gelişigüzel oyuna sokturmadı, gol atıldıktan sona, muhtemelen integral, sinus, kosünüs, uzay geometrisi, atom fiziği hesapları yaptı. 9 numara çıkartıp, 9 numara almadı oyuna. hatta bu maça kadar görmediğim bir şey yaptı. gol atılır atılmaz adam değiştirdi. bizi beraberlik turnuva ve şov dışına atabilirdi. braga'nın bizle berabere kalıp, delikten çıkma durumu vardı. bu yüzden ucuz kahramanlık yapıp, yatırdığı manu'yu, tükürüksüz yıkama yoluna gitmedi. engin baytar'ı oyuna alıp, oyunu tuttu. maçı, büyük takımların hocasına yakışır şekilde regule etti.
galatasaray tarihinin en şanssız futbolcusu erdal keser'dir. eski taraftarlar hatırlar, eşşek saffet, kaval kemiğiyle vurur, top çatala takılır, erdal vurur çataldan dönerdi. ben hamit'i gördükten sonra, artık erdal'ın rekorunu kırdığını söyleyebilirim. hamit'te birazcık kısmet olsaydı, şu ana kadar en az 7-8 golü, kimsenin unutmayacağı bir biçimde kaleye mıhlardı. her maç mı olur? vurduğu bir top da girmez mi? büyük futbolcudur, büyük maçlarda oyunundan çok, aklına ihtiyacımız vardır. futbol aklı da kendisinde fazlasıyla mevcuttur.
galatasaray bu sonuçla guruptan kalifiye olmuştur. kluj, ingiltere de berabere kalıp, bizim yenilmemizi bekleyecektir. bu ihtimal yoktur. bundan sonrasına bakalım biz. acaba daha mı kötü oldu deyip, küçük düşünmeyi bırakalım. avrupa liginde çok rahat bir kaç tur daha atlar bu takım elbette. biz büyük takımsak, büyük takım taraftarıysak, hiç bir duruma razı göstermemeliyiz. galatasaray refleksi, dünya'nın en mamur takımlarıyla süngü süngüye mücadele edebilecek kabiliyettedir. galatasaray'ın bu unutulmuş karakteri, avrupa sahalarında yeniden hayula bela olacaktır. iki elim yakandadır imparatore, şampiyonlar şampiyonu olmadan benden kurtulamayacaksın.
yolun ve bahtın açık olsun canımdan çok sevdiğim düşmanım!
94 sami yen kulübesinde görüp, 2012 arena kulübesinde tekrar görmekten onur duyduğum sör aleks ferguson'a, ve dünyada tuttuğum bütün kırmızı takımlardan biri olan sevgili mançester birliğine saygılarımla,
avrupa boyut değiştirdik, sıradan ligimizden bir an için kendimizi olmamız gereken yere attık. kurucu ortağı olduğumuz şampiyonlar ligine yeniden tutunduk. istesek avrupa ligine girmek için bu kadar korkulu rüya görmezdik. fakat gurup öyle bir hale geldi ki, dün gece maçı berabere bile bitirseydik, bütün şovlardan uzakta kalacaktık. öne geçmişken kaybetsek, son maçta braga'ya beraberlik bile yetecekti. o moralsizlikle bu takım ölüm kalım maçını biraz zor oynardı. korktuğum, an be an yaptığım hesap, büyük galatasaray'ın ödeyemeyeceği hesap olmaktan çıktı da, rahatladık. bir galatasaray taraftarı olarak, en az nisan'da avrupa kupası maçı izleyemez isem, kahrolurdum. 17 mayıs'da canlı maç seyretmiş biri olarak bu beklenti, milyonlarca galatasaraylı gibi benim de en büyük hakkım.
manu'nun işi garantileyip, bize posasının gelmesi inanın beni fazla rehavete sokmadı. hatta gönlüm göğüs göğüse bir aslan-şeytan maçını bir kere daha seyretmek isterdi. benim böyle maçlardan korkum yok. kendi hantal ligimizde oynana oyunları, oynayan futbolcularımızın böyle maçları çok rahat oynayacaklarından emindim. yeter ki, galatasatay o an kadro gurubu içerisinde, oynayabilecek en kuvvetli 11 le sahada olsun. belki vasat altı lig maçlarında alınan kötü sonuçlardan, belki imparator'un, adrenalin yaşama, yaşatma bağımlılığından, kel'in derdest edilip, galatasaray tarihinin aslan kayası asimo, bir daha asla oturtulmayacak şekilde, savunmanın mendireğine dikildi. takımın ilk bankosudur, yangın çıksa, bomba atılsa, yanardağ patlasa, galatasaray'da kurtarılacak ilk futbolcudur. yanındaki dani'nin oyunu yetmez, bakın oynayamaz demiyorum, çok da iyi oynadı, ama beni kesmez. galatasaray eğer her oynadığı turnuvada en az yarı final kovalamaya mecbur sa bu dani'nin oynadığı bu futbol yetmez. olur mu olur, gözünü budaktan sakınmayan, kornere, geriye pas atmayı ayıp sanan, topla güzel çıkmayı hedefleyen, hız, denge, akıl, kuvvet, futbolcu aklıyla beklenen seviyelere gelebilir. asimo'yla ikisi eğer değilse oda arkadaşı yapılmalıdır. aynı masada yemek yiyecekler, aynı kahvede okey oynayacaklar, aynı anda tuvalete gidecekler. kavga çıksa beraber dalacaklar, biri cezalı, ya da sakatsa diğeri de oynamayacak, aynı yumurta ikizi gibi yaşasınlar, seneye kalmaz, bu ikisi galatasaray savunmasının kanije kalesi olur.
galatasaray taraftarı için manu maçı, sadece maç değildir. manu'lu biriyle sokakta karşılaşsam ben bu yaşta güreşirim. kavga ederim demiyorum, o nostaljik, romantik, unutulmaz maç bizi geçinemeyen iki kardeş yapmıştır. bizim manu maçları, bu saatten sonra futbol tarihten silinene kadar, uzun zaman görüşemeyen kardeşin kardeşle yaptığı kavgadan öteye geçmez. gerek gelişleri, gerek uğurlanışlarında estirilen hava bu havadır. bazı medya maymunlarının sandığı gibi değildir olay. biz bu turnuvayı, manu'yu eleyerek, titreyerek, ağlayarak, sami yen'in kapısına cehennem tabelası asarak kurduk. aynı hislere onlar da sahiptir. bu yüzden sahada hangi takımla oynarsa oynasınlar yenmeye konsantre olurlar. hiç bir mançester birliği taraftarı, galatasaray'a yenilin gelin demez. normal maçta oynamayanlar, bu maçta kendilerini tanımayanlara gösterme şansı bulurlar. nitekim bana göre asla kötü oynamadılar. topları direkten dönmese, biz o gireni biraz zor çıkartırdık. yedek kalecileri buysa yandığımızın resmiydi.
maçın adamı riera idi. gel şimdi hoca hakkında karar ver. böyle bir sol bek var takımda, sen bizi hakan balta'ya mahkum et, onun kötü oynayacağı, taraftarın kucağına atılacağı bir maçı kolla, mecburiyetten oynat. çok büyük bir öngörüyle, takımın en ihtiyaç duyulan bölgesine, kazasız belasız, yeni bir maddi külfet getirmeden, bu güne kadar gördüğümüz en iyi oyununu oynayan riera'yı devşir. bu kez dolu tarafından bakıyorum, imparator'a saygı duyuyorum, bakalım başıma neler gelecek. riera sol kanatta devrim yapar gibi oynadı. zaten kendisi hücum oyuncusuydu, savunma taktik ve stratejilerini de geliştirmiş, hatta belki de ilk defa bizde kullandığı taç atışlarını bile geliştirmiş. beke yabancı adam getireceksen, yabancın en az bu futbolu oynayacak.
bu maç pitbull ile selçuk'un geri dönüş maçı olarak hatırlanacak bu sezon için. attığımız gol öncesi melo'nun uçarak, inanılmaz kafa vuruşunu kaleci kurtardıktan sonra ki an, benim maçı kazandığımıza inandığım andı. büyük maçları büyük futbolcular kazanır. bir takım orta sahası kadar racon keser. bu sene kötü oynadığımızın, kötü oynuyor göründüğümüzün sebebi budur. orta saha maçı istemiyor, savaşmıyor du. futbol oynamıyordu demiyorum, savaşmıyor du diyorum. o kafayı yekta'da vururdu belki, ama 50.000 kişinin ağzına salya süremezdi, kimse melo gibi taraftarı kudurtamazdı. kuduran galatasaray taraftarı, artık ölüye top oynatır, ben bu yaşıma kadar taraftarın kaybettiği bir maç görmedim. bazen büyük bir maç oynarsın, o maçta futbolcudan başka bir elemana ihtiyacın olur. taraftar bir türlü top yekun coşamamaktadır, kenar yetmez, oyuncu değişikliği çare olmaz, bir adam çıkar, havlar, hırlar, delirir,''ben yenilmem bu maçta'' diye kudurur, o maç döner, o adam futbolcu değildir, o adam pitbull'dur, melo'dur, yangından kurtarılacak 2. futbolcudur.
selçuk usta koşarken pitbull'un nefes sesini duyacaktır. duysun ki, sırtını bir kahramana dayadığını hissetsin. çalım, atma, dikine pas atma, şut çekme riskine girebilsin. top kaybedildiğinde, 2, olmadı, 1 numaralı futbolcuların bir şeyler yapacağına emin olsun. böylesi bir özgüvenle oynayacak olan selçuk inan şüphemiz olmasın, bu maçta oynadığından daha kötü asla oynamaz. bir takım kuruluyorsa hala, bir savaş timi oluşturuluyorsa, siren sesi duyulur duyulmaz, florya'dan çekip alacağınız 3. futbolcumuzdur, gözünüz gibi kollayın, galatasaray taraftarını selçuk'un özel koruması görevine tayin ettim, bundan sonra selçuk'un arabası çizilse sizden bilirim çocuklar.
tay burak ile beşiktaş yıllarından kalma ufak da olsa bir hukukum vardı. hem kendisini, hem futbolunu sevdim. fenerbahçe'de oynarken bile bana hiç batmıyor, itici gelmiyordu. bizim takıma geleceği günleri kolladım, ihtimal doğduğu günlerde bilenler hatırlar, herkesten önce bize geldi dedim. kötü oynasaydı, yani atamasaydı beni çok üzerdi. sağ ayak, sol ayak, kafa golleriyle, attıklarından çok, atamadıklarıyla da bir golcü, bir büyük takım golcüsü olmuş durumda. belki umut bulut'a yazık olacak ama, takımın santraforu tay buraktır. gol olan pozisyonda, melo, burak'la aynı koordinattaydı. aynı açı, aynı yüksekliğe, geçen sene beşiktaş maçında elmander'le, baros gibi yükseldiler. o kafa vurulacak, o gol girecekti, kontra- garantiye gittiler, büyük takım golcülerinin kafa topuna laf olsun diye değil, gol atılsın diye çıktığı, vurduğu, attığı andı o an. burak'da diğerleri gibi, felaket anında ilk kurtarılacak 4. futbolcumuzdur.
diğerlerini bırakacak değiliz elbet. galatasaray'ın çaycısını bile kurtaracak gücümüz var evelallah. futbolcuları kurtarıp, grande'yi yakacak kadar nankör olamayız. hoca takımın son oynanan lig maçına göre % 40 ını değiştirmiş. önemli değil futbolcu değişikliği, kendi kafasını değiştirmiş miydi acaba ben ona bakıyordum. dün gece kendi oyun planını da değiştirmiş. topu gelişigüzel oyuna sokturmadı, gol atıldıktan sona, muhtemelen integral, sinus, kosünüs, uzay geometrisi, atom fiziği hesapları yaptı. 9 numara çıkartıp, 9 numara almadı oyuna. hatta bu maça kadar görmediğim bir şey yaptı. gol atılır atılmaz adam değiştirdi. bizi beraberlik turnuva ve şov dışına atabilirdi. braga'nın bizle berabere kalıp, delikten çıkma durumu vardı. bu yüzden ucuz kahramanlık yapıp, yatırdığı manu'yu, tükürüksüz yıkama yoluna gitmedi. engin baytar'ı oyuna alıp, oyunu tuttu. maçı, büyük takımların hocasına yakışır şekilde regule etti.
galatasaray tarihinin en şanssız futbolcusu erdal keser'dir. eski taraftarlar hatırlar, eşşek saffet, kaval kemiğiyle vurur, top çatala takılır, erdal vurur çataldan dönerdi. ben hamit'i gördükten sonra, artık erdal'ın rekorunu kırdığını söyleyebilirim. hamit'te birazcık kısmet olsaydı, şu ana kadar en az 7-8 golü, kimsenin unutmayacağı bir biçimde kaleye mıhlardı. her maç mı olur? vurduğu bir top da girmez mi? büyük futbolcudur, büyük maçlarda oyunundan çok, aklına ihtiyacımız vardır. futbol aklı da kendisinde fazlasıyla mevcuttur.
galatasaray bu sonuçla guruptan kalifiye olmuştur. kluj, ingiltere de berabere kalıp, bizim yenilmemizi bekleyecektir. bu ihtimal yoktur. bundan sonrasına bakalım biz. acaba daha mı kötü oldu deyip, küçük düşünmeyi bırakalım. avrupa liginde çok rahat bir kaç tur daha atlar bu takım elbette. biz büyük takımsak, büyük takım taraftarıysak, hiç bir duruma razı göstermemeliyiz. galatasaray refleksi, dünya'nın en mamur takımlarıyla süngü süngüye mücadele edebilecek kabiliyettedir. galatasaray'ın bu unutulmuş karakteri, avrupa sahalarında yeniden hayula bela olacaktır. iki elim yakandadır imparatore, şampiyonlar şampiyonu olmadan benden kurtulamayacaksın.
yolun ve bahtın açık olsun canımdan çok sevdiğim düşmanım!
94 sami yen kulübesinde görüp, 2012 arena kulübesinde tekrar görmekten onur duyduğum sör aleks ferguson'a, ve dünyada tuttuğum bütün kırmızı takımlardan biri olan sevgili mançester birliğine saygılarımla,