45
galatasaray tribünü ya da diğer tribünler farketmez, buradaki kafa adamlarda iki kritere dikkat ederim :
1 : gerçekten tribün lideri sıfatını hakediyorlar mı; zekasıyla, bağlılığıyla, tutkusuyla, sadakatiyle, cesaretiyle, dürüstlüğü ve mertliğiyle?
2 : bu sıfatı kullanarak kendilerine maddi manevi menfaat sağlıyorlar mı?
bu ağabeyimiz bence bu iki konuda da olumlu bir duruş sergiliyor. ağabey demem şimdi birilerine dert olmasın, u ile başlayan n ile biten menfaat odağı grupla ilgili söylemlerimden dolayı aldığım tehditleri bilseniz 'yürek' yiyip de yazıyorsun hala dersiniz. yalan dolan reisliğe, abiliğe karşı kendi çapımızda duruşumuz gücünü arttırarak devam edecektir. gel gör ki bu adama da abi deriz, abimizdir çünkü gerçekten de.
30 yaşına merdiven dayayan, 12-13 yaşından beri tribün kovalayan, bir çok şey görmüş yaşamış bir kardeşiniz olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, şiddet eğilimi olmak, kavgasever olmak tribün insanı için en hafif kusurlardan biridir. karaborsa, beleş bilet rantı, galatasaray tribününü kullanarak şahsı için menfaatler edinme, gençleri sömürme, onların galatasaraylılık sevdalarını kendilerine köle yapma için kullanma vs. o kadar büyük günahlar var ki; çıkıp da hakedenin ağzını burnunu kırmak ulvi bir davranış olarak addedilebilir bu hareketler içinde.
tabi ki bir insan öldürmek tartışma bile kabul etmeyecek türden yanlış ve çok büyük bir kendini bilmezliktir. ya da sokakta yol kesip bilip bilmediği adamları dövmek, arabalara saldırmak, camlarını kırmak, uçan tekme atmak vs. ama sana saldırana karşı da ''şiddete hayııııırrr'' diye gül buketiyle koşamazsın. ha koşarsın ama uyarayım, gülün ömrü az olur.
kasap gökhan gibi biraz deli, biraz kaçık adamların yakınlarınızda bir yerde olması bazen iyidir. bir el hareketiyle ya da bir bağırışıyla sizi kendinize getirir, beyniniz arkadaki yokuştan aşağı yardırmak fikrini tartışıp kabul etme durumuna geldiğinde yüzünüze bir tokat gibi çarpar ve olduğunuz yerde durup yerinizi, semtinizi, mekanınızı terketmezsiniz, savunursunuz. belki birkaç yumruk yersiniz, ya da elin oğlu kalçanızın tam ortasına uçan tekmeyi yapıştırır, her soğukta sızladığını hissedersiniz ama yine de bu da bir şeydir. eğer orada, o sokakta duruyorsanız, orada o sokakta durmayı haketmeniz gerekir. yoksa milyonlarca ev, otel, kahve, cafe, lokanta, restaurant buralarda da durabilirsiniz. siz orayı tercih ettiyseniz, oranın raconunu, kurallarını uygulayıp orayı kale gibi savunmalısınız. yoksa orası sizin olmaz, olamaz.
tribün barışını sağladık, tribünlere barışı getirdik diye övünenler, bunun üzerinden kendilerine rant sağlayanlar varken ve mecidiyeköy'de bile haramiler sırf üstünde galatasaray ile ilgili bir aksesuar var diye senin takımdaşlarına çok rahat bir şekilde saldırabiliyorken, sözlü tacizde bulunuyorken, kız arkadaşına laf atabildikleri bir durum söz konusuyken... gökhan abi, birkaç kişinin kafasında sandalye kırmış ne kadar ayıp..
'kasap' diye lakap mı olur ayrıca, ne kadar da yanlış. :( gurme gökhan olmalıydı belki, ya da aktivist, çevreci gökhan.
1 : gerçekten tribün lideri sıfatını hakediyorlar mı; zekasıyla, bağlılığıyla, tutkusuyla, sadakatiyle, cesaretiyle, dürüstlüğü ve mertliğiyle?
2 : bu sıfatı kullanarak kendilerine maddi manevi menfaat sağlıyorlar mı?
bu ağabeyimiz bence bu iki konuda da olumlu bir duruş sergiliyor. ağabey demem şimdi birilerine dert olmasın, u ile başlayan n ile biten menfaat odağı grupla ilgili söylemlerimden dolayı aldığım tehditleri bilseniz 'yürek' yiyip de yazıyorsun hala dersiniz. yalan dolan reisliğe, abiliğe karşı kendi çapımızda duruşumuz gücünü arttırarak devam edecektir. gel gör ki bu adama da abi deriz, abimizdir çünkü gerçekten de.
30 yaşına merdiven dayayan, 12-13 yaşından beri tribün kovalayan, bir çok şey görmüş yaşamış bir kardeşiniz olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, şiddet eğilimi olmak, kavgasever olmak tribün insanı için en hafif kusurlardan biridir. karaborsa, beleş bilet rantı, galatasaray tribününü kullanarak şahsı için menfaatler edinme, gençleri sömürme, onların galatasaraylılık sevdalarını kendilerine köle yapma için kullanma vs. o kadar büyük günahlar var ki; çıkıp da hakedenin ağzını burnunu kırmak ulvi bir davranış olarak addedilebilir bu hareketler içinde.
tabi ki bir insan öldürmek tartışma bile kabul etmeyecek türden yanlış ve çok büyük bir kendini bilmezliktir. ya da sokakta yol kesip bilip bilmediği adamları dövmek, arabalara saldırmak, camlarını kırmak, uçan tekme atmak vs. ama sana saldırana karşı da ''şiddete hayııııırrr'' diye gül buketiyle koşamazsın. ha koşarsın ama uyarayım, gülün ömrü az olur.
kasap gökhan gibi biraz deli, biraz kaçık adamların yakınlarınızda bir yerde olması bazen iyidir. bir el hareketiyle ya da bir bağırışıyla sizi kendinize getirir, beyniniz arkadaki yokuştan aşağı yardırmak fikrini tartışıp kabul etme durumuna geldiğinde yüzünüze bir tokat gibi çarpar ve olduğunuz yerde durup yerinizi, semtinizi, mekanınızı terketmezsiniz, savunursunuz. belki birkaç yumruk yersiniz, ya da elin oğlu kalçanızın tam ortasına uçan tekmeyi yapıştırır, her soğukta sızladığını hissedersiniz ama yine de bu da bir şeydir. eğer orada, o sokakta duruyorsanız, orada o sokakta durmayı haketmeniz gerekir. yoksa milyonlarca ev, otel, kahve, cafe, lokanta, restaurant buralarda da durabilirsiniz. siz orayı tercih ettiyseniz, oranın raconunu, kurallarını uygulayıp orayı kale gibi savunmalısınız. yoksa orası sizin olmaz, olamaz.
tribün barışını sağladık, tribünlere barışı getirdik diye övünenler, bunun üzerinden kendilerine rant sağlayanlar varken ve mecidiyeköy'de bile haramiler sırf üstünde galatasaray ile ilgili bir aksesuar var diye senin takımdaşlarına çok rahat bir şekilde saldırabiliyorken, sözlü tacizde bulunuyorken, kız arkadaşına laf atabildikleri bir durum söz konusuyken... gökhan abi, birkaç kişinin kafasında sandalye kırmış ne kadar ayıp..
'kasap' diye lakap mı olur ayrıca, ne kadar da yanlış. :( gurme gökhan olmalıydı belki, ya da aktivist, çevreci gökhan.