40
http://yalnizadaminefkari.blogspot.com/...zun-futbolistan.html
--- alıntı ---
“takım ruhu diye bir şeyden söz edecek olursak bunu galatasaray’a getiren isim gündüz kılıç’tır diyorum. o zaman hepimiz takımla özdeşleşmeye başladık,” diyor attilâ ilhan, galatasaray dergisi’nin kendisiyle yaptığı bir söyleşide ve ekliyor: “daha evvel öyle bir şey olmuyordu. geçen seneki fenerbahçe taraftarları gibiydik. durmadan kötülüyorlardı takımı, hocayı. biz de durmadan yeniliyorduk be kardeşim yahu! işte, gündüz zamanında yenmeye başladık bunları. gündüz harp meydanından gelmiş bir simdi.” tabiri caizse, bir halk ordusunun komutanı kadar halktan ve aynı zamanda centilmen, insancıl ve görgülüydü. evet, gündüz kılıç, galatasaray’ın ilk gerçek ‘komutan’ıydı. ilk hakiki ‘commandante’!
galatasaray ve türk futbolu için, ‘gündüz öncesi’ ve ‘gündüz sonrası’ diye iki dönem belirtsek herhalde yanlış yapmış olmayız. futbolculuğundaki teknik direktörlere taş çıkartacak liderlikte kaptanlığı ile başlıyordu aslında her şey. daha o zamandan diğer türk futbolcuların aksine dünya futbolundaki gelişmeleri sıkı sıkıya takip ediyor, yurtdışı seyahatlerinde edindiklerini (teknik-taktik, altyapı, futbolcu psikolojisi) kaptanlığını yaptığı arkadaşlarında ve kulübünde uygulamaya çalışıyordu gündüz kılıç. galatasaray kaptanlarının babacan ve bir abi gibi olması ‘töresi’ (metin oktay, fatih terim, cüneyt tanman, bülent korkmaz, hakan şükür bu törenin devamcısı değiller miydi?) onunla başlıyordu. bütün arkadaşlarıyla, bilhassa gençlerle kendi kardeşi ya da çocuğuyla ilgilenir gibi ilgileniyordu. o baştan ayağa doğru kaptanlığın prototipiydi. sahadaki liderliği daha sonra türk futbolu’na teknik direktörlük olarak damga vuracak ve (izmirspor’dan getireceği metin oktay ile beraber bir fidel – che ikilisi oluşturarak elbette) galatasaray’ın liseden gelme o sabun köpüğü seçkinciliğini iyiden iyiye kıracaktı. insanlar onun galatasaray’ını seveceklerdi. o, büyük galatasaray devrimi’nin robbespierre’i olarak gönül verdiği armaya gerçek bir hissiyat, gerçek bir karakter verecekti. sonra ise, “galatasaray bir his takımıdır,” diyerek tanımlayacaktı kuruluşunda aranıp da bulunamayan kolektif ruhu üflediği yuvasını, “kısacası galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep birlikte sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
gündüz kılıç’ın türk futbolu’na kattıkları yalnızca galatasaray’ı şahlandırmasından ibaret değildi elbette. bilhassa teknik direktörlüğü öncesinde türk takımları bir tık yukarıya çıkabilmek için yabancı hocalara tâbi gözüküyordu. türk teknik direktörler, açık konuşmak gerekirse teknikten de taktikten de bihaberlerdi. gündüz kılıç, öğrenme açlığı ve araştırmacılığı ile, teknik direktörlüğü ‘futbolcu eskiliği’ olarak gören diğer türk teknik direktörlerden ayrılıyordu. hatta bu araştırmacılığı ve hevesi öyle üst seviyedeydi ki, yazları tatil yapmayıp ingiltere’deki ‘antrenör kursları’na katılıyordu. üstelik bunu hemen her yaz gerçekleştiriyordu. artık öğrenebileceği bir şey kalmadığını, neden yine de bu kurslara katıldığını soranlar içinse şöyle diyordu bir yazısında: “onlara dalında her şeyi bildiğini sananların bile muhakkak öğrenecekleri bir şeylerin olduğunu anlatmaya kalkarsanız göbeğiniz çatlar.” onun için değişimi yakalamak şarttı. sürekli zihnini yenilemek istiyordu. bu yüzden, hiç olmazsa başka teknik direktörlerle girdikleri tartışmaların yararlı olabileceğini düşünüyordu. kurslarda futbol tartıştığı ve zamanla samimiyet kurduğu isimlere bakınca da haksız olmadığını anlaşılıyor: david sexton, don howe, brian birch, nicolescu ve hatta bob charlton!
uzun lafın kısası, gündüz kılıç (nam-ı diğer baba gündüz), türk futbolu’nun ilk büyük devrimcisidir. daha sonra galatasaray’ın ve türk futbolu’nun dinamosu olacak hocalar hep onun anlayışını benimsediler. baba gündüz ismi, başlı başına bir futbol masalının ismi oldu. onun yeşerttiği futbolistan topraklarında dallarını uzatan derwall cinsi bir çınarın dibinde açtı mustafa denizli ve fatih terim çiçekleri; ve kuşlar götürdü futbolistan ülkesinin yapraklarını kuzeye, bir şenol güneş tohumu niyetine.
masallarda iyiler daima kazanır. kazanmadılar mı?
onur bayrakçeken
--- alıntı ---
--- alıntı ---
“takım ruhu diye bir şeyden söz edecek olursak bunu galatasaray’a getiren isim gündüz kılıç’tır diyorum. o zaman hepimiz takımla özdeşleşmeye başladık,” diyor attilâ ilhan, galatasaray dergisi’nin kendisiyle yaptığı bir söyleşide ve ekliyor: “daha evvel öyle bir şey olmuyordu. geçen seneki fenerbahçe taraftarları gibiydik. durmadan kötülüyorlardı takımı, hocayı. biz de durmadan yeniliyorduk be kardeşim yahu! işte, gündüz zamanında yenmeye başladık bunları. gündüz harp meydanından gelmiş bir simdi.” tabiri caizse, bir halk ordusunun komutanı kadar halktan ve aynı zamanda centilmen, insancıl ve görgülüydü. evet, gündüz kılıç, galatasaray’ın ilk gerçek ‘komutan’ıydı. ilk hakiki ‘commandante’!
galatasaray ve türk futbolu için, ‘gündüz öncesi’ ve ‘gündüz sonrası’ diye iki dönem belirtsek herhalde yanlış yapmış olmayız. futbolculuğundaki teknik direktörlere taş çıkartacak liderlikte kaptanlığı ile başlıyordu aslında her şey. daha o zamandan diğer türk futbolcuların aksine dünya futbolundaki gelişmeleri sıkı sıkıya takip ediyor, yurtdışı seyahatlerinde edindiklerini (teknik-taktik, altyapı, futbolcu psikolojisi) kaptanlığını yaptığı arkadaşlarında ve kulübünde uygulamaya çalışıyordu gündüz kılıç. galatasaray kaptanlarının babacan ve bir abi gibi olması ‘töresi’ (metin oktay, fatih terim, cüneyt tanman, bülent korkmaz, hakan şükür bu törenin devamcısı değiller miydi?) onunla başlıyordu. bütün arkadaşlarıyla, bilhassa gençlerle kendi kardeşi ya da çocuğuyla ilgilenir gibi ilgileniyordu. o baştan ayağa doğru kaptanlığın prototipiydi. sahadaki liderliği daha sonra türk futbolu’na teknik direktörlük olarak damga vuracak ve (izmirspor’dan getireceği metin oktay ile beraber bir fidel – che ikilisi oluşturarak elbette) galatasaray’ın liseden gelme o sabun köpüğü seçkinciliğini iyiden iyiye kıracaktı. insanlar onun galatasaray’ını seveceklerdi. o, büyük galatasaray devrimi’nin robbespierre’i olarak gönül verdiği armaya gerçek bir hissiyat, gerçek bir karakter verecekti. sonra ise, “galatasaray bir his takımıdır,” diyerek tanımlayacaktı kuruluşunda aranıp da bulunamayan kolektif ruhu üflediği yuvasını, “kısacası galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep birlikte sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
gündüz kılıç’ın türk futbolu’na kattıkları yalnızca galatasaray’ı şahlandırmasından ibaret değildi elbette. bilhassa teknik direktörlüğü öncesinde türk takımları bir tık yukarıya çıkabilmek için yabancı hocalara tâbi gözüküyordu. türk teknik direktörler, açık konuşmak gerekirse teknikten de taktikten de bihaberlerdi. gündüz kılıç, öğrenme açlığı ve araştırmacılığı ile, teknik direktörlüğü ‘futbolcu eskiliği’ olarak gören diğer türk teknik direktörlerden ayrılıyordu. hatta bu araştırmacılığı ve hevesi öyle üst seviyedeydi ki, yazları tatil yapmayıp ingiltere’deki ‘antrenör kursları’na katılıyordu. üstelik bunu hemen her yaz gerçekleştiriyordu. artık öğrenebileceği bir şey kalmadığını, neden yine de bu kurslara katıldığını soranlar içinse şöyle diyordu bir yazısında: “onlara dalında her şeyi bildiğini sananların bile muhakkak öğrenecekleri bir şeylerin olduğunu anlatmaya kalkarsanız göbeğiniz çatlar.” onun için değişimi yakalamak şarttı. sürekli zihnini yenilemek istiyordu. bu yüzden, hiç olmazsa başka teknik direktörlerle girdikleri tartışmaların yararlı olabileceğini düşünüyordu. kurslarda futbol tartıştığı ve zamanla samimiyet kurduğu isimlere bakınca da haksız olmadığını anlaşılıyor: david sexton, don howe, brian birch, nicolescu ve hatta bob charlton!
uzun lafın kısası, gündüz kılıç (nam-ı diğer baba gündüz), türk futbolu’nun ilk büyük devrimcisidir. daha sonra galatasaray’ın ve türk futbolu’nun dinamosu olacak hocalar hep onun anlayışını benimsediler. baba gündüz ismi, başlı başına bir futbol masalının ismi oldu. onun yeşerttiği futbolistan topraklarında dallarını uzatan derwall cinsi bir çınarın dibinde açtı mustafa denizli ve fatih terim çiçekleri; ve kuşlar götürdü futbolistan ülkesinin yapraklarını kuzeye, bir şenol güneş tohumu niyetine.
masallarda iyiler daima kazanır. kazanmadılar mı?
onur bayrakçeken
--- alıntı ---