• 391
    deportivo la coruna'yı, namı diğer el turco'ları eski günlere döndürmek amacıyla yola çıkmıştım. kadromuz zaten ispanya 2.ligi için fazlasıyla ağır olduğu için, bir kaç küçük takviyeyle başladık. ligin ilk haftaları her şey iyi gidince, rahat rahat geçer bu sezon, hatta ligin 2. devresi fazla maaş alan herifleri de yollar, gençlerle devam eder, hem bir kaç oyuncu kazanır, hem de finansı rahatlatırım diyordum. lakin lig sonuncusuna kupada sahamızda elenme ile başlayan formsuzluk yaklaşık 7-8 hafta sürünce, işler zora girdi ve devre arasına lig 5. si olarak girdik. bajramovic ve forvet hattına wallyson transferleri, adeta bir 'yusuf şimşek-fabian ernst', ya da 'necati ateş' etkisi yaratarak ligi domine etmemizi sağladı. antrenör kadroma kattığım emre aşık ile beraber ispanya'da adımızı duyuruyorduk. sezonu da rekor puanla, adeta bir taraflarımızı gere gere şampiyon bitirdik fakat la liga'da neler yapacağımız mechul idi.

    malum, ligin ilk 2 sırası zaten kapılı, onun yanı sıra da ligde harika özellikli oyunculara, ve finansa sahip a. madrid, valencia, malaga, sevilla, bilbao, villereal gibi ekipler, yine baya sağlam olan granada ve real sociedad gibi rakipler olunca, tırsmıyordum diyemem. transfer döneminde de santacroce, nolito, floro flores gibi nispeten vasat üstü adamlar alabilmiştik. tek üst düzey transferimiz coutinho oldu. yabancı sınırlaması yüzündense, takımı 2.lige düştüğünde dahi terk etmeyen, adam gibi adam guardado'ya yol vermek zorunda kaldık. neyse efendim, sözün özü, biraz şans, biraz beceriyle ligde baya bir sürpriz yapıp şampiyonlar ligi vizesi için yarışır hale gelmiştik. bunda tabi ligin o saydığım iyi takımlarının alayının aynı anda formsuz olması da etkendi. ligde 4.lüğü garantilemiş, finansal açıdan düzlüğe çıkmış takım, kral kupası yarı finalinde de real madrid'e 0-0 ve 1-1 lik skorlarla, deplasman golüyle eleniyordu. bu sırada sağda solda boşalan iyi takımlar aklımı çelse de, takımı avrupa kupalarına taşıma hevesiyle kafamı çevirmiyordum. bu sıralar kulüp başkanının takımı satacağı haberleri başladı. 2000 yılından beri hemen hemen her serisini oynadığım oyunda, ilk defa böyle bir şeye tanık oldum. kulübü satın alacağı söylenen zengin iş adamının, italya'da iyi bağlantıları olduğu için, takımı alırsa spaletti'yi getireceğini açıklaması, beni dumur etti. ligde 37. haftada içerde oynadığımız real madrid maçında tribüne dahi getirdi bu keltoşu, başkan adayı deyyuz. basın toplantısında, keyifsiz bir şekilde, ne olacağını bilmiyorum desem de, inanamıyordum başıma gelenlere. oyuncularıma benim için oynayın dememle, madrid'i içerde devirerek keltoşun umutlarını bir nebze zedeledik. neyse, sonunda anlaşma imzalandı ve kulüp satıldı. başkan benle görüştükten sonra kararını en yakın zamanda vereceğini söyledi. benim kafamda da bir yandan, a.madrid ya da valencia'ya iş başvurusu yapıp intikam planları belirdi. lakin bu iki takım da avrupa vizesi alamamıştı. neyse ki, başkanın kafasına dank etti, ve kulüp için değerli olduğumu söyleyerek yeni kontrat önerdi. akbaba spaletti de kaldı sap gibi. şimdi başkanla aramız çok iyi, ne desem yapıyor, paraları da saçmaya başladı sağolsun, sağlam bir bütçe ayırdı bize. hedef tabi ki ligde ilk 4'ü korumak ve şampiyonlar ligi'nde önce gruplara kalıp, sonra da çeyrek final. *
App Store'dan indirin Google Play'den alın