• 151
    çok güzel adam.

    dün beşiktaş'ta petra isimli kahve dükkanına götürmüştüm bir arkadaşımı. iki masa karşımda emre özcan'ı gördüm. çok yakın zaman önce de son yazdığı yazıyı okumuştum. galatasaray'ın savunmadan top çıkarmada yaşadığı sorunun nedenlerini görsellerle de destekleyerek açıklayan güzel bir yazıydı. yanına gitmek, merhaba demek istedim ama adam bilgisayarıyla çalışıyordu, rahatsız etmek istemedim. ama kendi kendime dedim, eğer ondan önce kalkarsam gidip yanına en azından bir selamlaşmış olayım bari diye.

    biz kalkarken kendisi hala oturuyordu, gittim yanına, emre bey merhaba rahatsız etmiyorumdur umarım dedim. keyifle takip ediyorum selam vermeden ayrılmak istemedim özür dilerim böldüysem dedim. çok içten bir şekilde karşılık verdi sağ olsun. ben de onun üzerine son yazısını çok beğendiğimi, plase dergi bünyesinde yer aldığımı ve socrates'ten fazlasıyla öykündüğümüzü, onları örnek aldığımızı söyledim. bu sırada ayağa kalkmıştı zaten kendisi, sağ olsun adımı falan da sordu teşekkür etti.

    mesela biri benim yanıma gelse ben aynı sıcaklıkla karşılık veremeyebilirim. kendim öyle biri olmadığımdan da gerçekten rahatsız etme ihtimalimi düşünüp biraz çekinerek gitmiştim ama emre özcan tavrıyla kırdı o çekinceyi 10 saniyede sağ olsun. çok da mutlu oldum hem gördüğüm hem el sıkıştığım için.

    yarattığı hissiyatı ve tavrı cümlelerle ifade etmek zor ama şu kadar diyeyim ben arkadaşlarım ve bir iki nispeten tanınmış isim hariç pek kimseyi takip etmem instagram'dan falan ama mekandan çıkar çıkmaz direkt ekledim adamı.
  • 212
    kendisi hakkında girdiğim, varlığını hatırlasam da içeriğini net hatırlamadığım bir entry için yaklaşık 2 sene sonra uğraşıp didinip şahsıma özelden ulaşmış olan mütevazi kişilik. twitter'dan dm atıp "galatasaray sözlük'teki daniel tozser sen misin" dediğinde inceden bir yusuf yusuf ettirip başlığında seri bir benimkiler araması yaptırmıştır. gel gelelim övgüyle karışık teşekkürü ve yoğun temposuna rağmen gecenin geç saatine kadar devam ettirdiği leziz muhabbeti ile gönülleri bir kez daha fethetmiştir.

    çok başarılı bir hayatımız yok, işler çoğu zaman yolunda da gitmiyor. üstüne basılıp basılıp dururken, hayatta hobi olarak yaptığım ender şeylerden olan galatasaray sözlük yazarlığının bir şekilde insanlara ulaşabildiğini böyle uç örneklerle yaşamak hakikaten ara sıra da olsa insana gerçekten iyi hissetiriyor...
  • 257
    https://x.com/...707541471297723?s=46

    çok ezbere yorum yapmış.

    maç 1-0 oyuna bakambu ve barış girdikten sonra tek net atağımız oluştu zaten, bir de karambolümüz var.

    ondan önce herkesin yerinde ve 4231 oynadığımız dönemde pozisyonumuz yok.

    maçı eleştirdiği şekilde bitirsek ve yine 1-0 bitse bu kez de niye risk almadın denilecekti.

    bazen olmaz, dün de olmadı. yapacak bir şey yok.
  • 351
    beni kumara özendirmeyen spor yorumcusudur. çok basit, gördüm, vay be dedim, kalktım bir kahve aldım. zattirizotbet'e pantolonu indirip eğilmek biraz da tercih.

    counter strike oynadım, silaha özenmedim. uyuşturucunun, alkolün gırla gittiği diziler ve filmler izledim, bağımlısı olmadım. kimse kusura bakmasın, "ama çocuklarımız-gençler özeniyor" olayını bir geçelim.

    önce eğitimli aileler, sonra iyi bir eğitim sistemi, ilgi alaka. sonrasına bakarız. gençler özeniyormuşmuş. oldu, kolay para kazanma eğiliminin artmasını tartışmayalım, ahlaki çöküşü tartışmayalım, oturma organımız birçok şeyi yazmaya ve söylemeye yetmediği için kendince poker oynayan adamı kumara özendirdiği için çarmıha falan gerelim. hadi be.
  • 82
    adam çıkıp playstation bu ülkede pahalı demiş. ve bunu derken de kimseye hakaret etmemiş sadece eski maliye bakanının 21. yy'ın gerçeklerinden kopuk sözlerine bir gönderme yapmış. dolayısıyla bunun üzerinden silivri şakaları yapılması hatta genel olarak her şey üzerinden silivri şakaları yapılması beni kızdırıyor.

    bu korku imparatorluğuna karşı çıkamıyorsanız da bari çıkana köstek olmamak gerek. yakın zaman önce kaybettiğimiz bekir coşkun'a bir üniversite söyleşisi sırasında korkmuyor musunuz diye sorulmuş. o da, ''korkmaz olur muyum, ben de insanım. korkmak insani bir duygudur ama korkuyoruz diye de korkak davranacak değiliz.'' demiş.

    alışmayın, alışmak en kötüsüdür.

    edit: playstation muhabbetini ilk yapan kişi bilal erdoğan'mış.
  • 134
    son dönemde kendisinden çok ciddi hayal kırıklığına uğradığım yorumlar duyuyorum.

    bugün de "taylan dünya kupası elemelerinde girdiği her maçta epey kötüydü" demiş. taylan'ın kaderini mesela jorginho yaşasa haklı olarak "jorginho'yu nasıl orada oynatırsın" diyerek jorginho'nun hocasını suçlardı. taylan yerinde oynatılmamışken ve tamamen rakibi karşılamamız gereken, hücuma bile çıkmadığımız dakikalarda oynatılmışken "çok kötüydü" demek en hafif tabirle talihsiz. daha ağır tabirler de var ama kendisine olan saygımdan ve niyetinin kötü olmadığını düşündüğüm için o tabirleri kullanmak istemiyorum.
  • 256
    https://x.com/...707541471297723?s=46

    ismail kartal forveti oyundan alıp, yerine forvet koyuyor diye eleştirilir. okan buruk, allah ne verdiyse oyuna sokuyor diye eleştirilir. ben anlamıyorum buradaki ölçü ne olmalı.

    okan buruk’un maç kadrosu eleştirilebilir, herkesin bir görüşü var sonuçta ama kaybedecek bir şeyimiz olmayan bir karşılaşmada da maçın son anlarında tüm risklerin alınması da eleştirilmesin bir zahmet yahu.
  • 201
    genel anlamda beğendiğim fakat dün özelinde eleştirmek istediğim futbol yorumcusu.

    maç sırasında kırmızı sonrası aşağıdaki tiviti atıyor.

    https://twitter.com/...Jr9BcukFgKr7UR6K1vJg

    sonrasında büyük bir kehanet gerçekleştirmiş gibi rakip taraftarlar tarafından da övülüyor. kendisi bir zamanlar bu sözlükte yazardı, artık takip ettiğini sanmıyorum ama yine de okursa diye buradan yazmak istedim.

    saha içini konuşma tavrını değerli buluyorum ama 23 ekim 2022 galatasaray alanyaspor maçında yaşanan olay basit bir hakem hatası veya takdir hakkı denilip geçiştirilecek bir olay değil. sen bu noktada türkiye ligi’ni yorumlayıp para kazanıyorsan (ntv’de yorumculuk yapıyor) bu yaşanan olaya elinle olmasa dahi dilinle tepki göstereceksin. programında ne söyledi bilmiyorum ama “hakem konuşmam” şeklindeki cool tavırların sırası olduğunu düşünmüyorum.

    beşiktaş taraftarı olan (ki bana göre çok iyi yorumcu) bülent kalafat dün dayanamayıp yazdı mesela. bülent kalafat’ın cesaretinin yarısını senden de beklerdim emre özcan…

    https://twitter.com/...Jr9BcukFgKr7UR6K1vJg

    kaçak dövüşüp sürekli steril alanda takılmaya devam ettiğin bir başka örneği daha görürsem kendi adıma seni takip etmeyi/dinlemeyi bırakacağım. bir kişiden bir şey olmaz tabii, ben yine de tepkimi tavrımı ortaya koyayım. gerisi mühim değil.
  • 133
    şenol güneş'i savunurken grubumuzdaki takımların uefa sıralamasını söyleyen yorumcu. isviçre de galler de bizden öndeymiş. peki bunu kim yarattı acaba emre özcan? iki sezondur uefa uluslar liginde küme düşüren teknik direktör şenol güneş değil mi?
    seviyoruz kendisini ama daha cesur yorumlar duymak isterdim kendisinden. turnuvanın açık ara en kötü takımını yaratan teknik direktöre en ufak tolerans gösterilmemelidir. hele de bu kadroyla...
  • 81
    kendisine son yorumlari nedeniyle sevgilerimi sunuyorum. bu cikisi; play station’i gencine luks goren zihniyetin farkinda ve karsisinda olan yiginla gencin ortak gorusu zaten. kendisine hicbir sey olmaz, zira bu malum zihniyetin dunya gorusu sosyal medya ve interaktif dunyayi algilayabilecek kapasitede degil. halen gazete ve televizyonlari kontrol edip ilk kez oy verecek genclere ulasabileceklerini sanan idraksiz bir topluluk kendileri. senin cocuklarin dunyaya erisebiliyor ve eristikleri her an bir telefon icin 8 ay yemeden icmeden calismak zorunda kalirken 4’te 1 maasla telefonun kralini alan avrupali gencle kendini kiyaslayabiliyor. emre abileri sadece bildiklerini soyluyor. kral ciplak diyen milyonlarca genc var zaten artik.

    https://twitter.com/...752789581914113?s=19
  • 83
    evet ülkenin içinde bulunduğu güvensiz ortam yüzünden söylediği çok sert bir söylemmiş gibi anlaşabilir fakat yaptığı son derece normaldir.

    beni asıl üzen ise "çok severdik kendisini, son programı oldu" minvalinde söylemlerin olması. bu bir şaka değil bence. asla buraya yazılmaması gereken, komik de olmayan bir şey.

    özellikle twitter sayesinde yayılan bu komik olmayan, zeka parıltısı içermeyen cümlelerin yazılmadığı bir sözlük dileğiyle.
  • 66
    --- alıntı ---

    “galatasaray ise son 2 aydaki ortalamasının altında bir üretkenlikle çok iyi bir maç çıkarmadı. fakat rakibini radikal bir savunma anlayışına itmesi bile galatasaray’ın bu maçtan çıkarması gereken bir artı olabilir. geçtiğimiz sezonlarda manchester city’ye ve bayern münih’e, bu sezon liverpool’a ve juventus’a karşı gördüğümüz altılı savunma örnekleri, genellikle liglerin hakim güçlerine karşı ortaya çıkarılan bir yapı. sezona felaket bir başlangıç yapan galatasaray’ın iki aylık bir dönüşümle rakiplerine bu reaksiyonu verdirmesi onlar adına güzel haber.”

    emre özcan
    --- alıntı ---

    sezonun ilk yarısını çöpe attığımızı net olarak ortaya koyuyor emre özcan. şu oyunumuzla ve kadromuzla lig yeniden başlasa liverpool veya city dominasyonuna benzer bir durum ortaya çıkacağını düşünüyordum.

    umarım winner karakterimiz son haftalarda ortaya çıkar da ilk devre konusunda bu kadar pişman olmayız.
  • 92
    yorumlarında her zaman saha içini dikkate alan ve hiçbir zaman gizli bir ajandayla konuştuğuna inanmadığım adam.

    varsın, takım ayırt etmeksizin her transferi "çok iş yapar, ölüsü iş yapar, ligi donunda sallar" gibi yorumlarla karşılayan popülist yorumcuların aksine duymak istemediklerimizi söylesin. türkiye'deki taraftar profili elbet bir gün kendisine de saracak, ama o profil biz olmayalım. dost acı söyler, o acı söyleyen dost da emre özcan olsun diyelim.
  • 63
    bundan 10 sene kadar önce aşağı yukarı aynı noktada bulunduğumuz sözlük yazarı ve eski blogger. işte o 10 senede farkı nasıl koyduysa kendisi bugün zirveye çıktı, ben de bu soğuk ve depresif şantiye gününde hem soğuk hem de aşk acısından ötürü iç titremesiyle ofisimden kendisi hakkında entry giriyorum... * *

    hayat hikayesini zaten yok yok programında ve ted x konuşmasında anlattı. gerek burda gerek başka mecralarda da genelde o anlatımdan dönem dönem alıntılar yapılıyor. dediğim gibi aynı zamanlarda benzer durumlardaymışız. babam gelip beni izmir'deki evden toplayıp "bari bu bölümü okur musun" diye sorduğunda pek düşünmememe rağmen biraz da o başarısızlığın ve rezaletin mahçubiyetiyle olur dedim. bir okul bitirip bir meslek sahibi olup para kazanmak işleri rayına sokmaksa ben bu şekilde işleri toparladım. onun şansı da blogunun tutması ve deneme için çağırıldığı eurosport'ta bir şekilde şans verilmesi ve pek de düşünmediği halde spikerlik yolunda ilerlemesi olmuş.

    biraz böyle mahalle kahvehanesinde maç izlerken "beni de galatasaray altyapısında yediler" diye anlatılan kofti hikayelere döndü farkındayım. böyle insanların yükselişlerini gördükçe elbette mutlu oluyoruz, bir yakınlık hissediyoruz. belki içten içe de kıskanıyoruz. hayat böyle küçük nüanslarla bazen farklı yollar çiziyor insanlara. bugün sözlükte analiz kasan, blog yazan, twitter'da flood yapıp maç yorumlayan, hızını alamayıp podcast çeken önemli bir kalabalık var. ve bu kalabalığın önemli bir kısmının en büyük motivasyonu bir şekilde bir şans yakalayıp hayatlarının emre özcan'ın yaşadığı tarzda bir kırılma yaşaması. hatta sözlüklerde özellikle bireylere karşı yaşanan tahammülsüzlüğün ardında biraz da bu beklentinin yarattığı agresiflik var. neyse bu ayrı bir yazının konusu belki de...

    emre özcan'ı benim gözümde diğerlerinden ayıran, ve belki de hiçbir zaman medyada bizim bildiğimiz anlamda bir star olamayacak olmasına sebep olan en önemli şey her haliyle bu şansın farkında olduğunu belli etmesi. format gereği cıvıtması gerektiğinde bile belli bir çizgiyi bozmaması. hem işine hem de izleyici/dinleyici/okuyucusuna karşı saygısını hiç yitirmemesi. güç problemi insanoğlunun önemli bir sorunudur. herhangi bir konudaki güç kişide illa ki bozulmaya yol açar. hızla artan popüleritesine ve aldığı övgülere rağmen hala ankara'daki evde "birileri okur mu acaba" diye düşünmesine rağmen belli kurallardan dışarı çıkmadan yazı yazan o umutsuz vaka gibi davranmaya devam ediyor.

    bu aslında tüm öğretilerde tevazu diye öğretilen ve hep nasihat edilen birşey olsa da kolay rastlanmıyor. herşeye rağmen yapıldıkça da ekstra bir saygıyı hak ediyor. dediğim gibi benim gözümde onu bir şekilde takip ettiğimiz pek çok insandan ayrı bir yere koyuyor. ama bu aynı zamanda ne yazık ki orta-uzun vadede belki de hiçbir zaman ana akım medyada büyük bir yıldız olamamasını sağlayacak. çünkü ana akım futbol medyamız ne yazık ki gündelik gündemler ve yaratılan hayali karakterlerin doğaçlama oyunları şeklinde dönmüş durumda. bunu yapmayıp futbol yorumluyormuş gibi görünen kimselerin yaptığı ise su katılmış algı operasyonları oluyor.

    tanıdığımız, sevdiğimiz haliyle emre özcan'ın bu tarz bir iş yapması hem teknik olarak imkansız, hem de kendisi böyle birşey yapmak istemez... "bu işe başlarken yazarlık hayalim vardı ama herhangi bir şekilde konuşarak iş yapabileceğim asla düşünemezdim" diyor hep. kendisini o açıdan da gayet iyi anlıyorum. yüz yüze görmüş tanışmış olanlar benim ne kadar konuşamayan bir insan olduğumu bilir. *

    cem yılmaz'ın bir gösterisinde "aikido" konulu bir esprisi vardır. bir dövüş kursuna gidenlerin birinci ikinci dersten sonra öğrendiklerini etraftakilere göstermeye çalışırken başına gelenleri anlatır. hatta türk mizahının değişmez ögelerindendir, herhangi bir dövüş sanatında uzman kişilerin gerçek bir kavgada dayak yemesi mizanseni. emre eğer günün birinde ana akım medyaya atılırsa* *, hele hele herhangi bir türk takımının teknik heyetinde yer verilirse muhtemelen düşeceği durum da aşağı yukarı benzer olacaktır...

    adamın yaptığı işe gelirsek böyle şans gib gösterdik aslında ama 10-15 yıllık bir birikim var. championship manager oyunundaki with ball/without ball ekranında kafayı kırmakla başlayan yolculukta bugün herkesin baktığı sahada herkesin göremediğini görebilme noktasına gelmiş durumda. aslında bu ikinci "herkesin" lafı yerine "kimsenin" yazıp yazmamak arasında da gittim geldim bir süre ama o da biraz abartı olurdu. futbolu benzer şekilde gören, algılayan, yorumlayan çok fazla sayıda insana rastlamak mümkün.

    ancak hem sahadaki oyunu bu derece algılayabilip hem de bunu bu derece bütünlüklü, detaycı, aynı zamanda temiz bir dille minimum yorum katıp karşılaştırmalı şekilde aktarabilen, bunu yaparken de egosuna yenik düşmeyen insan sayısı çok çok azdır dünya genelinde. emre'yi işte özel ve farklı yapıp zirve yorumcu yapan tüm bunları bir arada yapabiliyor olmasıdır. bunun arkasında da muhtemelen bilinçli olmasa da uzun yıllar ve çok çok fazla çalışma vardır. oynanan yüzlerce saatlik oyun, taktik ekranları başında geçirilen onca zaman, izlenen yüzlerce maç, yapılan analizler, yazılan yazılar...

    ve tabi tüm bunları hayata rağmen yaptıran büyük bir tutku...

    eğer son 10-15 yılının herhangi bir döneminde bu tutkusunu bir kenara bırakıp ailesinin dediklerini ya da "hayatın gereği" olarak bize dayatılan şeylerin peşine düşseydi şu an duruşmadan duruşmaya koşup duran bir avukat, en iyi ihtimalle savcı olurdu.

    tıpkı hemen hepimizin bir şekilde mecburiyetle yaptığı gibi...

    evet belki hayat ona bir şans sundu ama o da şans geldiği zaman hazır olabildi. büyük ve başarılı kariyerler için ikisinin birlikteliği şart. bazen çok iyi olduğunuz bir konuda şans gelmez, bazen çok büyük şans gelse de siz o şansı değerlendirebilecek durumda olmazsınız. ancak bir konuda çok iyi olmak genelde o konuda önünüzde fırsatların doğmasında şans faktörünü biraz azaltabilir. o durumlarda da bir fırsat yakalamamak şanstan öte şanssızlıkla açıklanabilir...

    bu da hayatın akış şeklidir...

    kıssadan hisse; futbol medyası denen şeyin koca koca adamların şekilden şekile bürünmesi olduğu, sahada oynanan şeyden başka herşeyin önemli olduğu bir ülkede bu derece ufuk açıcı şekilde spor yorumlayabilen biri olarak çölde bir vaha gibidir. allah sağlık sıhhat versin, kendisini keyifle takip etmeye devam edebilelim..

    peşindeyiz zirve reyiz...

    * *
  • 314
    gabriel sara'nın sağ ayağının de iyi olmadığını söylemiştir ancak gördüğümüz gibi gayet iyi bir sağ ayağı var. açıkçası ben emre özcan'ın uzun süredir maç veya oyuncu izlediğini düşünmüyorum. muhtemelen yarım gözle maç izliyor ve daha çok istatistikler ve athletic tarzı platformlarda okuduğu yazılar üzerinden maç/oyuncu yorumluyor. bunu tabii ki kanıtlayamam ama hissiyatım mesleğini eskisi gibi şevkle yapmadığı yönünde.
  • 241
    yıllardır fenerli yorumcuların çakallıklarını dinlemek zorunda kalan bünyemize fatih terim'in yarattığı jenerasyon ile yeni galatasaraylı yorumcuların başında gelen isimdir. rıdvan gibi apaçık mehmet demirkol gibi aleni çakallıklar yapan tiplerden sonra ilaç gibi gelmiştir. bu jenerasyonu fazla linçlemeden sahip çıkalım. çakalların ayak oyunlarını pozisyon yorumlamalarını algılarını o kadar dinledik ki. rok'a bile sahip çıkmak zorunda kaldık ki rok eskiden sahada şimdi televizyonda paslaşanların prime dönemindeki algılarını yerle yeksan etmiştir. bu çocuklar dünya futbolundaki özelikle ingiliz futbolundaki konuları takip ediyorlar içerikleri buraya getirip kullanıyorlar. yeni kuşak ve bunlar sayesinde belli bir futbol elitimiz de oluştu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın