kaostan beslenen ve istismara ziyadesiyle açık olan bir konu.
biz doğal olarak türkiye sınırlarına, tanıdığımız ve tanımadığımız yüzbinlerce insana çevirmiş olsak da
6 şubat 2023 depremi tabi ki sınır hattına gelince etkisini kaybetmedi. sınırın güneyinde de ykıntılar, kayıplar ve dramlar yaşanıyor. hatta bölgeye uzak olan insanlar için çok şaşırtıcı bir bilgi olsa da sınırın iki tarafına da yayılmış olan aileler, suriyeli mültecilerin ülkeye gelmeye başlamasından çok önce bile vardı.
ekonomik koşullar kötüleştikçe mültecilerin bir sorun olarak görülmesi, düşmanlığın körüklenmesi hatta insanlarda bu hislerin fazla da bir körüklemeye gerek kalmadan çok kolayca oluşabilmesi şaşırtıcı bir olay değildi. bölgede yaşanan yıkım ve sonrasındaki kaosta hayatta kalma mücadelesi çok daha sert bir ortam olduğundan bu gerginliğin artması kaçınılmazdır. buna deprem bölgesi dışında olup olayın acısını yüreğinde hisseden, günlerdir doğru düzgün uyku uyuyamayan tepkili toplumu da ekleyince bu konunun parlayıp yangın olması için küçücük bir kıvılcım bile yeterli olacaktı.
nitekim bu konularda görüşü net olan bir siyasinin bir küçük kıvılcım olsun diye attığı tweet yanlış çıktı. yağmacı diyerek eşşek sudan gelene kadar dövülüp yağmacı olmadığı anlaşılınca bir kenara bırakılıp kaçılan insanların videoları da düştü sosyal medyaya. insanlar bu "yağmacı dayak videosu" adı altında sosyal medyada dolaşan videolara bakıp "oh olsun" çekip vicdan rahatlatırken bölgedeki asıl yağma eminim ki gayet tıkırında ilerliyordur. gerek münferit gerekse irili ufaklı gruplar halinde organize bir şekilde bu işleri yapanlar sessiz sedasız çalmaya çırpmaya devam ediyordur.
öbek öbek enkazlarla dolu sokaklar, günlerdir yarı şok halinde dolaşan farklı boyutta travma yaşamış insanlar, enkaz eşelemekten bitap düşmüş arama kurtarmacılar, dört bir yandan gelmiş gönüllüler...
bütün bu kaos ortamı ne yazık ki yağmacılar için tam da biçilmiş kaftan. devletin kendisinin bile sahaya %100 hakimiyeti sağlayamaması, devletin kurumlarının yardım organizasyonun tepesinde yer alması gerekirken sivil toplum örgütleriyle rekabete girmeye hatta rol çalmaya çalışması derken bu konularda kaosun boyutları iyice artıyor.
yardım ekiplerinin 3 günde ulaşamadığı şehirlere yağma için farklı yerlerden organize çetelerin gelmesi, yardım tırlarının yolunun kesilip malzemenin başka tırlara aktarılması hatta tırların üzerindeki plaka/amblemlerin sökülmesi, makinelerin ya d yardım tırlarının bekletilmesi gibi çok daha vahim olayların konuşulmasındansa bu konunun birazcık köpürtülüp gündemde tutulması her zaman daha pratik bir deşarj yoludur.
umarım mümkün olan en kısa sürede bölgede denetim sağlanır ve hayatta kalan insanlar hayatlarını idame ettirebilecek şartlara kolayca ulaşabilir duruma getirilir. yoksa asgari bir hayati ihtiyaç için insanların kendi başının çaresine bakmasının gerektiği, bunu da dışarıdan bakınca "yağmacı bu" diyebileceği çözümlere yöneleceği bir ortam oluşursa işte o zaman kurunun değil yaşların yanacağı yeni bir insanlık ayıbı serisi yaşanır...
bu konu da köpürtenlerin şımarıklıkla karışık sorumsuzluğu olarak tarihte yerini alır...