• 76
    profesyonel futbolda böyle bir kavram olamaz arkadaşlar. olmamalı. hele ki 2017-2018 ve 2018-2019 sezonlarındaki galatasaray için bu kavram kullanılamaz. bizimki bildiğin bazı karaktersiz oyuncuların işi. kendi sahanda canavar ol, deplasmanda kedi. bu takımda ruh eksikliğinin bariz göstergesidir. fatih terim'in olduğu takımda böyle bir şey olabilir mi? oluyormuş. yazıklar olsun.
  • 82
    bizde olmayan seydir, fobi mobi gecin bu isleri. bizim haftalar gecmesine ragmen hala net bir oyun sistemimiz yok arkadaslar. deplasmanda kotu oynamamizin sebebi budur. senin bir sablonun bir planin olsa bu kadar kotu oynayamazsin deplasmanda. icerde taraftar gaziyla bireysel yeteneklerle birseyler yapiyoruz sadece aci gercek bu.

    sarri chelsea'ye yeni geldi ama o oyun sistemini 100% olmasa da goruyorsun ve o oyunu her yerde oynuyorlar. biz her mac ayri oynuyoruz bunu sacma sapan fobiye baglamak bizi ileriye getirmez.
  • 89
    deplasman fobisi yoktur, sadece kötü oyun vardır. bu sezon oynanan trabzonspor maçında ve bugün oynanan akhisar maçında puan kayıpları yaşayacağımızı biliyordum. maçlar sadece teknik, taktikle oynanmıyor. başka etkenlerde vardır. motivasyon, özgüven. trabzonspor ve akhisar bizimle oynadıkları son maçları kazanmaları nedeniyle bunu tekrar başaracaklarını biliyorlardı ve o özgüvenle oynadılar. galatasaray takımı ise bu maçlardan önce oynadıkları maçlarda çok iyi sonuçlar almıştı. galatasaray bu özgüvenle, motive olmadan oyuna çıktılar. sonuçta bugünkü sonuç oldu.*ne teknik ekip, ne de oyuncular ders almıyor.
  • 90
    deplasmanda oynamanın 1 numaralı kuralı, bulduğunu atacaksın. rakibi iyi analiz edeceksin. sinanı kanatta oynatma gibi hatalara yer yok. duran toplarda etkili olamazsan maç alamazsın deplasmanda. ben herhangi bir duran top organizasyonu görmedim. şu takıma stoper ve forvet alın dedik, buyrun takım dışarda maç alamıyor. 6-pas yok, hava toplarını ve ikinci topları almak yok, pres yok, son vuruşlar kalitesiz, ver kaç yok. uzun diagonal paslar yok, dikine pasla çıkma yok. takım savunması geriye koşamıyor. sahayı parselliyecek ve diagonal pasları yaratacak taktik derinliğimiz yok. bukadar passif ve agresiflikten uzakta oynamak bu takıma yakışmıyor. mariano taç kullanıyor, üçgen yapacak bir adam yok. gol yiyoruz, oyun disiplini kopuyor. az biraz hızlı çıksak ofsayta yakalanıyoruz. habire yana pas. acilen pas ve şut organizasyonu çalışması lazım takımın. zihinsel olarak bazı pisikolojik hamleler gerek. bazı oyuncular sorumluluk alıp takıma liderlik yapamıyor. deplasmanda çok çabuk siniyoruz, çünki sabırlı oynamıyoruz. bu takımı ateşlemek teknik ekibin işi. eğer bazı şeylere dokunulmazsa tudor dönemine doğru yol alırız.
  • 91
    benim bildiğim ona deplasman fobisi denmez, maç seçen oyuncu denir. mariano açık açık maç seçti geçen sene. fernando'da belirgin düşüş var ki ben belli seviyenin üstü oyuncuların türkiyede gerilemesini ülkemizde oynanan kötü futbolun köreltici etkisine bağlıyorum. hatta şu saydığım iki ismin brezilyalı olduğunu fark edince arsene wenger in meşhur sözünü de hatırlıyorum.
    oyuncular maç seçiyor. sorunumuz bu. ndiaye zaten hem maç hem ülke hem maç dönemi vs. seçiyor. garry zaten her maçı mahalle maçı zannederek oynuyor. eren maç seçmeksizin "aga beni salın ben bu takımın ancak 3. forveti olurum" diyor. sinan için kupa maçlarında attığı goller ile senede bir kaç maçı çevirdiği anların tatlı hatıraları yeterli görünüyor. muslera için de bazı fikirlerim var ama anlaşılmaz bir şekilde takımın kutsalı ilan edildiği için konuşamıyorum.
    velhasıl, oyuncular maç seçiyor. takımdaki oyuncuların çoğunluğunun, bakın çok korkunç bir şey söyleyeceğim, galatasaray futbol kulübü ve taraftarından ayrı bir ajandaları var. o ajandaya göre kendileri için önemli maçlara motive oluyorlar.
  • 92
    son 1.5 sezondur (hatta daha az) canımızı sıkan şey. aslında "fobi" değil, daha çok "uygunsuzluk". bana kalırsa bu durumun 1 numaralı sebebi, deplasman oyununda takımın ambiyanstan etkilenmemesini sağlayacak, gerektiğinde bağırıp çağıracak, oyun içi liderliğini yapacak karakter eksikliği.

    bilhassa son 1.5 sezondur yaşıyoruz biz bu durumu. öncesindeki saçma sezonları saymıyorum çünkü o dönemlerde sahip olduğumuz kadrolarla evde de maç kazanamıyorduk kolay kolay.

    1.5 sezon önce kurulan mevcut kadronun defosu; "ağır abi" karakterli futbolcu noksanlığı. bahsettiğim ağır abilik yeniçerilik, yaşını başını almışlık değil. dokunmak istediğim nokta, kişilik.

    drogba, elmander*, melo, sneijder, ujfalusi ilk aklıma gelenler. eboue ve riera da isyankâr tiplerdi misal. daha eskiye gidersek bülent vardı, hakan vardı... şu an kim var? muslera belki lakin o da kaleci olduğundan oyunun akışına, dinamizmine, işleyişine "yeteri kadar" dahil olamıyor. "kaleci yalnız adamdır" diye boşuna denmemiş. nagatomo? büyük profesyonel, işleyen çarkın çok kaliteli dişlisi ama bu kadar. fernando? büyük karakter ama ne kadar kavgacı, ne kadar yaygaracı?

    bir de şu var tabii; galatasaray futbol takımı, teknik adamıyla yollarını ayırmış, as golcüsü cezalı, daha 2 gün önce avrupa maçına çıkmış ve galibiyeti olmayan lig sonucusu bir takımı akhisar'da da*, pekin'de de, mars'ta da, henüz adı konmamış galaksilerde de yenecek. bunun bahanesi yok.

    bu durumun kolay kolay düzelebileceğini düşünmüyorum. 20 küsür yaşındaki adamlar kişilik evrimi geçiremeyeceklerine göre tek çıkış yolu, farklı taktik varyasyonları.

    ipi göğüsleriz biz ama deplasmanlarda yine bol inişli çıkışlı bir macera bizleri bekliyor. beklentiyi bu yönde kurgulamakta fayda var.
  • 94
    deplasmanda rahat rahat maç kazandığımız tek sezon 2011-2012 sezonudur. sonrasında gelen sezonlarda bir şekilde hep zorlandık. bence bunun temel nedeni ujfalusi-melo-elmander gibi bir iskeletimizin olmamasıdır. ujfa=tecrübe, melo=isyan etme, elmander=savaşçılık. maicon ile ujfalusi'yi kıyas edemeyiz. diğer yandan futbol aklı olarak fernando'yu daha önde görsem de, melo'nun bir çok özelliği kendisinde yok. zaten elmander gibi santraforu hiç bulamadık. artık fobi midir, takımın kişilik eksikliğimidir ne bilmiyorum ama sorunun temeli sağlam bir omurganın olmamasıdır. ve ne yazık ki düzeleceğine dair çok bir umudum yok. 2017-2018 ve 2018-2019 sezonunda deplasmanda 20 maç oynamışız. yani 1.800 dakika eder. iyi oynadığımız toplam dakika sayısı 250'yi geçmez. bir büyük takım için kabul edilemez bir durum. dün öğleden sonra yiğenim "amca maç*ne olur" diye sordu. 'yeniliriz' dedim. "yok artık amca, akhisar'a da yenilmeyelim" dedi. yani benim artık deplasman maçlarından umudum pek kalmadı. aslına bakarsanız bu sezon* içerde oynadığımız maçlardan da çok memnun değilim. evet skoru buluyoruz ama oyun olarak bazı anlarda çok düştüğümüz oluyor. yani bu takımın daha fazlasını yapması gerekiyor.
  • 95
    büyük takımlarda olmayan. olmaması gereken.

    hocanın isyanı da buna. fatih terim bunu kabullenmiyor doğal olarak, biz de kabullenmiyoruz. ancak işte orada hoca devreye girecek ve 2018-19 sezonunun hemen şu günlerinde kimin ipini çekmesi gerekiyor, kime ne yönde ayar, eğitim, disiplin vermesi gerekiyorsa yapacak. kimse gidip penaltıcının elinden topu alamayacak. kimse mağlubiyete reaksiyon göstermeyerek orasını burasını sallayarak oynamayacak. herkes taşıdığı formanın hakkını içeride olduğu kadar dışarıda da vermesi gerektiğini bilecek. disiplinden kopmayacak!
  • 96
    mesele yurek ortaya koyup koymamak falan degildir. bu seneki puan kayiplarinin temelini bireysel hatalar olusturuyor. maicon'un tek basina 4 gol yedirmesi, belhanda'nin atilmasi, fatih hoca'nin anlamsiz tercihleri sebebiyle bu sezon deplasmandaki 2 macimizi kaybettigimizi dusunuyorum. yani en azindan bu sene icin meselenin macin kaderini etkileyecek kadar kotu olan bireysel performanslar oldugunu dusunuyorum. fatih hoca kotu oynayan oyuncuda bu kadar fazla israr etmese akhisarspor* deplasmanindan puansiz donmemizin ihtimali yoktu. ama hoca formda linnes'i kesti yerine temposunu kaybetmis mariano'yu koydu, forvette eren yerine onyekuru'yu denedi, sag kanatta sinan'a haftalarca katlandi, ortada *kasimpasa macinda muhtesem bir performans sergileyen donk yerine formsuz fernando. ustune garry'nin 2 mac ust uste iyi oynayinca 3. mac yaptigi klasik laubalilikler eklenince puan kaybi kacinilmaz oldu. ben buna fobi gozuyle degil de kazanilan iyi bir deneyim gozuyle bakiyorum. hoca kendisinin guvenini hak edenleri de hak etmeyenleri de gormus oldu.
  • 97
    galatasaray bütün deplasmanlara şampiyonlar ligi dönüşünde gidiyorsa maçları ilk yarıdan koparmak zorunda. ilk yarısını berabere veya mağlup bitirdiğimiz maçı ikinci yarıda çevirelim derken daha çok gol yiyoruz, çünkü takımın enerjisi buna yetmiyor. peki iyi bir santrforu olmayan galatasaray deplasmanda nasıl gol atabilir? daha doğrusu atarken nasıl atıyordu?

    -22 ocak 2018 kayserispor galatasaray maçı-
    ilk gol: yasin kendi kanadını bırakıp sağa geliyor ve rodrigues'i savunma arkasına kaçırıyor, rodrigues tek topta eren'e oynuyor. kanattan savunma arkasına sarkma hücumu.
    ikinci gol: feghouli sol çizgiye kaçıyor, selçuk'un pasıyla savunma arkasına sarkıp eren'e çıkarıyor, eren golü atıyor. kanattan savunma arkasına sarkma hücumu.
    üçüncü gol: ndiaye 60 metre top sürüp rodrigues'i karşı karşıya bırakıyor. kontratak hücumu.

    -18 şubat 2018 kasımpaşa galatasaray maçı-
    ilk gol: donk topu muhteşem taşıyıp sol kanattaki rodrigues'e gönderiyor. rodrigues açıyı düzeltip uzak köşeye plaseyi bırakıyor. kontratak hücumu.

    -21 nisan 2018 alanyaspor galatasaray maçı-
    ilk gol: belki de deplasmanlarda yerleşik savunmaya attığımız tek gol. gomis geriye yaklaşıp feghouli'den pası alıyor, rodrigues'e bırakıyor, rodrigues'in şutu kaleciden dönüyor, gomis tamamlıyor.
    ikinci gol: mariano'nun önü boş ve iyi fırlayıp muhteşem bir orta yapıyor, savunma dengesiz yakalandığı için tzavellas kendi kalesine atıyor. kanattan kontratak hücumu.
    üçüncü gol: sinan sağ kanattan savunma arkasına koşu yapıyor, mariano ona yine muhteşem bir pas atıyor. kanattan savunma arkasına sarkma hücumu.

    -6 mayıs 2018 akhisar galatasaray maçı-
    ilk gol: donk'tan uzun pası alan linnes feghouli'yi savunma arkasına kaçırıyor. feghouli bekletmeden arka direğe kesiyor, rodrigues tamamlıyor. kanattan savunma arkasına sarkma hücumu.
    ikinci gol: akhisar kalabalık gelmişken topu kaptırıyor. serdar topu selçuk'a veriyor, selçuk rodrigues'e veriyor. rodrigues geniş alanda hızlanıp karşı karşıya kalıyor ve golü atıyor. kontratak hücumu.

    -19 mayıs 2018 göztepe galatasaray maçı-
    ilk gol: nagatomo topu içeri çekip gomis'e oynuyor, gomis vücut çalımı atarken faule maruz kalıyor ve penaltıyı alıyor. yerleşik savunmaya attığımız ikinci gol.

    kısacası galatasaray rakip savunmayı merkezden paslaşarak delemediği için savunma arkasına sarkmak zorunda. merkez hücumunu kısmen de olsa başarabilen emre akbaba ilk yarıyı kapatmışken artık deplasmanlarda onyekuru ve rodrigues aynı anda oynamalı ve sürekli savunma arkasına koşu yapmalı. forvet arkasında oynayan oyuncu ister belhanda ister feghouli olsun bu oyuncuların koşu yoluna pas atmalı. diğer kanattaki oyuncu da ikinci santrfor gibi gol koşusu yapmalı.

    galatasaray geçen sene tarif ettiğim kanat oyuncularını savunma arkasına kaçırma yöntemiyle kolaylıkla gol buluyordu. gördüğünüz gibi birçok maçı bu sayede aldık. ancak bu sene fatih hoca'nın sinan gümüş'ü kazanma arzusu yüzünden iki deplasmanda da gol bulamadık. artık iki kanatta da savunma arkasına penetre eden oyuncular oynamalı. deplasman sorununun en etkili çözümü bu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın