92
son 1.5 sezondur (hatta daha az) canımızı sıkan şey. aslında "fobi" değil, daha çok "uygunsuzluk". bana kalırsa bu durumun 1 numaralı sebebi, deplasman oyununda takımın ambiyanstan etkilenmemesini sağlayacak, gerektiğinde bağırıp çağıracak, oyun içi liderliğini yapacak karakter eksikliği.
bilhassa son 1.5 sezondur yaşıyoruz biz bu durumu. öncesindeki saçma sezonları saymıyorum çünkü o dönemlerde sahip olduğumuz kadrolarla evde de maç kazanamıyorduk kolay kolay.
1.5 sezon önce kurulan mevcut kadronun defosu; "ağır abi" karakterli futbolcu noksanlığı. bahsettiğim ağır abilik yeniçerilik, yaşını başını almışlık değil. dokunmak istediğim nokta, kişilik.
drogba, elmander*, melo, sneijder, ujfalusi ilk aklıma gelenler. eboue ve riera da isyankâr tiplerdi misal. daha eskiye gidersek bülent vardı, hakan vardı... şu an kim var? muslera belki lakin o da kaleci olduğundan oyunun akışına, dinamizmine, işleyişine "yeteri kadar" dahil olamıyor. "kaleci yalnız adamdır" diye boşuna denmemiş. nagatomo? büyük profesyonel, işleyen çarkın çok kaliteli dişlisi ama bu kadar. fernando? büyük karakter ama ne kadar kavgacı, ne kadar yaygaracı?
bir de şu var tabii; galatasaray futbol takımı, teknik adamıyla yollarını ayırmış, as golcüsü cezalı, daha 2 gün önce avrupa maçına çıkmış ve galibiyeti olmayan lig sonucusu bir takımı akhisar'da da*, pekin'de de, mars'ta da, henüz adı konmamış galaksilerde de yenecek. bunun bahanesi yok.
bu durumun kolay kolay düzelebileceğini düşünmüyorum. 20 küsür yaşındaki adamlar kişilik evrimi geçiremeyeceklerine göre tek çıkış yolu, farklı taktik varyasyonları.
ipi göğüsleriz biz ama deplasmanlarda yine bol inişli çıkışlı bir macera bizleri bekliyor. beklentiyi bu yönde kurgulamakta fayda var.
bilhassa son 1.5 sezondur yaşıyoruz biz bu durumu. öncesindeki saçma sezonları saymıyorum çünkü o dönemlerde sahip olduğumuz kadrolarla evde de maç kazanamıyorduk kolay kolay.
1.5 sezon önce kurulan mevcut kadronun defosu; "ağır abi" karakterli futbolcu noksanlığı. bahsettiğim ağır abilik yeniçerilik, yaşını başını almışlık değil. dokunmak istediğim nokta, kişilik.
drogba, elmander*, melo, sneijder, ujfalusi ilk aklıma gelenler. eboue ve riera da isyankâr tiplerdi misal. daha eskiye gidersek bülent vardı, hakan vardı... şu an kim var? muslera belki lakin o da kaleci olduğundan oyunun akışına, dinamizmine, işleyişine "yeteri kadar" dahil olamıyor. "kaleci yalnız adamdır" diye boşuna denmemiş. nagatomo? büyük profesyonel, işleyen çarkın çok kaliteli dişlisi ama bu kadar. fernando? büyük karakter ama ne kadar kavgacı, ne kadar yaygaracı?
bir de şu var tabii; galatasaray futbol takımı, teknik adamıyla yollarını ayırmış, as golcüsü cezalı, daha 2 gün önce avrupa maçına çıkmış ve galibiyeti olmayan lig sonucusu bir takımı akhisar'da da*, pekin'de de, mars'ta da, henüz adı konmamış galaksilerde de yenecek. bunun bahanesi yok.
bu durumun kolay kolay düzelebileceğini düşünmüyorum. 20 küsür yaşındaki adamlar kişilik evrimi geçiremeyeceklerine göre tek çıkış yolu, farklı taktik varyasyonları.
ipi göğüsleriz biz ama deplasmanlarda yine bol inişli çıkışlı bir macera bizleri bekliyor. beklentiyi bu yönde kurgulamakta fayda var.