• 709
    bu gece itibariyle karantina süremin bittiği hastalık.

    4 kasım sabahı, halsizlik, boğaz ve genizde hafif yanma belirtileriyle uyandım. bir önceki hafta, dışarıda koşu yaparken ve evde otururken üşümüştüm ancak belirtilerin başladığı sabaha kadar en ufak bir sıkıntım yoktu. bazı grip hastalıkları hafif kırgınlık, yorgunluk veya farklı şekillerde geliyorum der ancak covid bende bir anda başladı. ankara'da havalar aniden soğuduğu ve dengesiz olduğu için ilk başta üşütmeye yordum ancak 4 kasım akşamı vücut ağrılarım artınca eşimle beraber teste gittim.

    5 kasım sabahı testimin pozitif olduğunu öğrendim. eşim herhangi bir belirti yaşamadı ve negatif çıktı. 5 kasım günü sadece hafif halsizlik olmakla beraber beklediğimden çok daha iyiydim. öğleden sonra plaquenil ve favira olarak ilaçları getirdiler. ilacı getiren görevli, sıtma ilacı olan plaquenli'i tartışmalı bir ilaç olduğu için içmeyebileceğimi söyledi. sadece zatürre ilacını içmeye karar verdim.

    ilk iki dozu 8'er hap şeklinde alınan favira'nın ilk dozunu içtikten yarım saat sonra saç diplerimden itibaren kaşıntı başladı. damağım, yüzüm ve bacaklara doğru tüm vücuduma kaşıntı ve kızarıklık yayıldı. ilaçları teslim ederken il sağlık müdürlüklerinin danışma numarasını da vermişlerdi. numarayı aradım, durumu belirttim, ilacın alerji yaptığını söylediler ve hastaneye sevk ettiler. pozitif olduğum için kendi aracımla gitmememi ve ambulans çağırmamı söylediler. hastanede alerji için kan testi yapıldı, birkaç saat de dışarda bekletip eve gönderdiler (ambulans sadece götürüyor, alırken -aracınız varsa biri getirsin- diye söylüyorlar). acil doktoru ilaçları kullanmamamı, alerjinin çok ciddi bir durum olduğunu, en ufak sıkıntıda tekrar gelmemi söyledi. çoğu kişinin (bilinen kronik hastalığı olmayan ve genç yaşlarda olanları kastederek) ilaçsız atlatabildiğini belirtti. tabii çok ağır geçirip ilaca mecbur kalanlarda alerjik reaksiyon olması durumunda nasıl bir yol izleniyor bilmiyorum ancak alerjinin de en az covid'in ağır seyri kadar tehlikeli olduğunu anladım doktorun tavrından. ek olarak; bu tip alerjik reaksiyonlarda kaşıntının kafadan başlaması çok tehlikeliymiş.

    devam eden 3-4 gün boyunca ağrılar ve halsizlik inişli çıkışlı seyretti. öksürüğün gün içinde arttığı ve azaldığı zamanlar oldu. çevremden de aynı şeyleri duyduğum kadarıyla iyileşmenin doğrusal bir grafiği yok. mesela ilk 5 gün içinde en iyi günüm ikinci günümdü.

    son günlerde ise, zaten yılın her dönemi yaşadığım kendi bünyemle ilgili olan geniz akıntısı, hafif öksürük gibi şeyler dışında sıkıntı yaşamadım. 3 yıl içtiğim ve 5 sene önce bıraktığım sigaranın kalıntıları.

    tat ve koku kaybını kısmen yaşadım. daha doğrusu kaybı yaşadığımı yeni anlıyorum.

    ağrıları gerçekten bunun farklı bir hastalık olduğunu hissettiriyor. en çok bacak ve bel ağrısı yaşadım, arada bir boynuma ve enseme vurdu. çok çok fena üşütüp, vücudu darmadağın etmişsiniz gibi ağrıyor illet. ben yine de hafif geçirdiğimi düşünüyorum. ağır geçirenler başta olmak üzere tüm hastalara şifa ve sabır diliyorum.

    günde 3 litre civarı su içmek (çişinizin beyaz renge yakın olması), yiyeceklere ek olarak imkanlar dahilinde vitamin desteği önemli.

    son olarak; zorunlu karantina bittiğinde teste gitmeyi düşünüyordum. ancak il sağlıkla yaptığım telefon görüşmesinde, karantinanın hemen sonrası yapılan testlerde ölü virüslerin yanıltmasıyla hatalı pozitif sonuç çıkabildiğini söylediler. iş yeri tarafından zorunlu test talebi yoksa, karantina sonrası 1 hafta civarı beklemeyi önerdiler. bu genel bir öneri değil tabi, ikinci test tamamen isteğe bağlı. zaten karantina biterken belirtiniz yoksa bulaştırıcılık kalmadığı söyleniyor ve negatife döndüğünüz varsayılıyor (yine de çok tedbirli olmak gerek).

    kronik hastalıklar ve aşırı virüs yoğunluğu dışında çok panik yapmaya gerek olmayabilir ancak hangi bünyede nasıl bir etki yapacağı kestirilemediği için kesinlikle hafife alınacak bir hastalık değil. çok dikkat edin renktaşlar, herkese sağlıklı günler diliyorum.
  • 677
    askerlik dönüşü dün yaptırdığım test ve gece yarısı sağlık bakanlığından gelen mesaj ile pozitif olduğumu öğrendim.

    o kadar korunmama rağmen bulaşmasına şaşırmadım çünkü askerde gördüğüm şeyler, bizleri tutanak tutmakla tehdit edip komutanların ortamı kahveye döndürmesi (maskesiz bir şekilde toplu oturmalar), dışarıya ordu evine sadece onların çıkıp onların virüs taşıyabilmeleri üzüntüden çok sinir oluşturuyor.

    semptom olarak koku kaybı olmasına rağmen tat alabiliyorum. 4-5 gün kadar önce çok üşüyordum ateşim vardı ama geçti. şu an sadece gıcık şeklinde öksürük ve hafif kas ağrıları var.

    anne babam ile dün aynı odada oturduk ve görece yaşlılar o yüzden çok moralim bozuk. umarım onlara bir şey olmaz.
  • 587
    son zamanlarda sözlükteki arkadaşlarımızın ve yakınlarının da başlarına çokça geldiğini gördüğümden mütevellit bu entry'i girme gereğini hissettim.

    bu renktaşınız paulo dybala ile yarışır derecede uzun bir covid-19 pozitif süreci geçirdi.
    tam 45 gün.
    yani 6.5 hafta.
    nacizane bir rehber olabilme adına da sizinle deneyimlerimi paylaşmak istedim.

    16 mart - 20 haziran arası: evden çalışma, full karantina, dışarıya sadece alışveriş için maskeyle çıkma, alışveriş dönüşü - anahtar - para - kredi kartı tutunca dezenfektan kullanımı ve ardından el yıkama ile geçti.
    evde; haftada 5, günde 2 kere 35 dk'lık cardio-hit antremanları yaptım, dışarıdan yemek söylemedim.
    asla toplu taşıma kullanmadım, 5-6 kere maskeyle taksi kullanımı yaptım.
    asla açık alan dahi olsa sosyalleşme için arkadaşlarımla caddebostanmış, balkonmuş vs. çıkmadım.
    bu süre zarfında -normal dönemde- yaşanabilecek olan nezle-soğuk algınlığı türevi hiç bir rahatsızlık yaşamadım.
    turp gibi bir dönem geçirdim.

    20 haziran: o cumartesi çok yüksek ateş ile uyandım. o hafta içinde sadece 2 kere alışverişe -her zamanki önlemlerimi alarak- çıkmıştım. parol alarak ve soğuk duş ile ateşi biraz düşürdüm. fakat herhangi bir riskli hareketim olmadığı için corona diye düşünmedim. biraz ateş, biraz halsizlik ile o günü geçirdim.

    21 haziran: parol almaya devam ettim, hiç bir sıkıntım yoktu. hatta o gün gazişehir maçında baya hakeme söve söve izledim maçı.

    22 haziran: sabah her zamanki gibi mesaiye kalktım. ufak bir halsizliğim vardı. ama gün içinde inanılmaz bir ağırlık çöktü.
    ve gece acıbadem kadıköy hastanesine gittim, testimi yaptırdım.
    kan testi ve covid testi yapıldı.
    acil doktorum kanda bir enfeksiyon görüldüğünü ve covid test sonucunu beklemem gerektiğini söyledi kesin sonuç için.

    23 haziran: 18:30 civarı telefon ile kadıköy ilçe sağlık müdürlüğünden arandım ve test sonucumun pozitif olduğunu söylendi -zira test pozitif olursa hemen aranıyormuşsunuz-. 14 günlük karantina yapmam gerektiği söylendi, genel bilgiler verildi, evde takip edileceğim anlatıldı.
    her gün bağlı olduğum aile hekimim aradı.

    24 haziran: evime 5 gün boyunca -sabah akşam birer tablet- kullanacağım plaquenil ilacım gönderildi.
    toplam 10 tablet geldi.
    sabah akşam, 12 saat arayla almam gerektiği anlatıldı.

    24 haziran-29 haziran: 5 gün boyunca ilacı kullandım. bu sürede, halsizlik, ateş ve ishal sürekli vardı.
    2.günden itibaren tat ve koku gitti. doktorların tavsiyesi üzerine her akşam kelle paça içtim.
    (tadını aldım mı derseiniz, alamadım cidden)
    mümkün olduğunca dinlendim, hiç dışarı çıkmadım.
    tüm market siparişlerini eve verdim, hep online ödeme yaptım, getiren kuryelere asla temas etmedim.

    29 haziran-6 temmuz: ilaç kullanımı bittikten sonra, semptomlarım yavaş yavaş kayboldu.
    artık ateş 37yi geçmiyordu, çok sık çıkmıyordu.
    tat koku geri geldi.
    evde istirahatten ziyade, evde yatış durumuna geldi.

    6 temmuz: büyük umutlar ve biten karantinam sonrası 2.pcr testimi yaptırmaya gittim.
    0 semptom olduğu için çok rahattım.

    7 temmuz: test sonucumun karşısında: tekrar numune gönderilecek yazıyordu.
    bu durum ya testin doğru yapılmadığı, çıkan sonucun pozitife de negatife de yakın olduğu ya da alınan numunenin laboratuar'da bir şekilde zarar gördüğü durumda oluyormuş.
    hemen tekrar test yaptırmaya gittim. (3.testim)

    9 temmuz: sonucum bir daha pozitif çıktı, ardından ilçe sağlık müdürlüğü ile konuştum.
    bana 14 günlük iyileşme süresinin testin ilk yapıldığı tarih değil, semptomların bittiği günden itibaren sayılması gerektiğini söyledi.
    sonuç olarak evimde karantinaya devam ettim.

    16 temmuz'a kadar evde çalıştım, dinlendim. sadece semptom adına kuru öksürüğüm vardı.
    c vitamini ve kelle paçaya devam ettim.
    evde tam randımanla spor yaptım her gün. -yani nefes darlığı vs. gibi bir sorunum hiç olmadı-

    16 temmuzda ise 4.testimi yaptırmaya gittim.
    17 temmuz cuma günü test sonucum bir daha pozitif çıktı.
    18 temmuz cumartesi günü ise, doktorum "jadore bu normal değil, tamam iyisin ama gel bir ciğer filmi çekelim" dedi.

    hemen hastanede ciğer tomografisi çekilmeye gittim.
    orada nöbetçi enfeksiyon uzmanı vardı ve buzlu cam görüntüsü gördüğünü,
    o nedenle beni evime gönderemeyeceklerini bu nedenle bir pandemi hastanesine sevk edilmem gerektiğini söyledi.
    benim başımdan kaynar sular boşaldı.
    düşünsenize, hiç bir sorunum yok ama hastaneye yatmam gerekiyor.
    eğer hastaneye yatmayı reddetseydim, bakanlık kararı gereği "tedavi red" kağıdı imzalamam gerekiyordu.

    artık hukuğumuz olduğu için acil doktorumdan rica ettim, önce eve gidip bir kaç eşya ve çalışmak için bilgisayarımı aldım.
    hastaneye geri döndüm.
    ve beni yatacağım hastaneye sevk ettiler. ****

    18 temmuz - 22 temmuz: hastanede -bakanlığın o dönem (şu an ne alemde bilmiyorum) hastane dışı kullanımına izin vermediği favipiravir ilacına başladım. her gün kan sulandırıcı iğne yapıldı ve kan değerlerime bakıldı.
    çok taşaklı bir enfeksiyon uzmanı doktorumuz vardı, o beni tedavi etti.
    ciğer filmimi ilk görünce "oğlum senin ne işin var burada? taş gibisin. seni kim sevk etti buraya dedi :) bir an önce seni buradan çıkarmamız lazım" dedi. bunları duyunca rahatladım.
    ancak mecburen bahsettiğim ilacın kullanımının bitmesini bekledik bakanlık kararıyla.
    ayrıca doktorum, ciğerdeki buzlu cam görüntüsünün, artık geçmekte olan bir görüntüye sahip olduğu ve iz bırakmayacağını söyledi.

    22 temmuz: sapasağlam taburcu oldum.

    22 temmuz-5 ağustos: doktorun tavsiyesi üzerine bir karantina daha geçirdim.
    0 semptom, evde yattım. (28 temmuzda bir daha kontrole gittim, hiç sıkıntılı bir durum olmadığını söyledi)
    sağlıkla randımanlı sporumu yaptım, beslenmeme dikkat ettim ve son testimi yaptırdım.

    6 ağustos: büyük uğraşlar sonucu, negatifi gördüm :)

    bu süreçte en az 20 kadar bilim kurulu üyesine, 30-40 kadar doktor ve yakınına, sayamayacağım kadar çok fikri olan kişiyle konuştum.
    bir çok farklı şey duydum, gördüm, yaşadım.
    artık herhangi bir kanalda bana da sorulsa, hastalık ile ilgili bilgi verebilecek durumdayım :)

    son olarak; yaş 33 - düzenli spor yaparım - sigara içmem- alkol ise haftada 1-2 defa sosyal içicilik.
    bir de en başından beri kız arkadaşımla karantinaydım. o da covid pozitifti fakat normal insanlar gibi, 14.gününde atlattı :)
    benim davarlığım gibi 45 günü görmedi.

    velhasıl kelam, üzülerek söylüyorum ki ne kadar dikkat ederseniz edin, bu hastalık sizi bulabilir. o yüzden mümkün olduğunca dikkat edin, sağlıklı beslenmeye çalışın.
    allah bizi ve ailelerimizi kourusun.

    not: karantina süresince tek bir galibiyet aldık. o galibiyet de hastanedeyken izlediğim göztepe maçı*nda geldi :)
  • 1081
    türk yoğun bakım derneği tarafından 11 ağustos 2021 tarihine ait bir günlük 921yoğun bakım hastası analizi ile elde edilen veriler şu şekildedir.

    - aşısız yoğun bakım hasta oranı % 51,4
    - iki doz sinovac aşısı olan hasta oranı % 39,4
    - üç doz sinovac aşısı olan hasta oranı % 1,9
    - iki doz sinovac ve bir doz biontech aşısı olan hasta oranı % 1,1
    - tek doz biontech aşısı olan hasta oranı % 2,3
    - iki doz biontech aşısı olan hasta oranı % 0,5

    okulların açıldığı, vaka sayısının yükseldiği şu dönemde herkese bir fikir verir diye düşünüyorum.

    aşı olmayan arkadaşlara da covid-sinovac-biontech olası risk üçgeninden bir çıkarım yaparak karar vermelerinde yardımcı olacağını düşünüyorum.
  • 778
    evelsi gün bir yakınını kaybeden bir arkadaşım , izmir'deki bir mezarlığa gitti. öğlen 13:00 itibariyle bir günde corona'dan ölüp gömülen 39 kişi olduğu söylenmiş. saat 13:00'e kadar olan rakam bu. muhtemelen akşama kadar 30 kişi daha hayatını kaybettiği varsayılırsa sadece izmir'de günlük ölüm sayısı 60-70 kişi dolaylarındadır. bunun daha istanbul'u ankara'sı yok. ve diğer şehirlerimiz...

    gelgelelim günlük ölüm sayısı 150 açıklanıyor. sonra biz bunları söyleyince muhalif devlet düşmanı vatan haini ilan ediliyoruz. keşke bir vatan hainliği testi yapılsa da kim kimden daha çok vatanını seviyor ortaya çıksa.
  • 399
    (bkz: #2887253)
    (bkz: #2888421)

    yüzde 90 bu laneti kaptım ve nispeten hafif atlatıyorum.

    yukarıda entrylerde yazdım, öksürüğün şiddeti arttı iki gündür, öksürmekten boğazım tahriş oldu. canım yanıyordu tahriş olduğu için.

    dayanamadım bugün öğleden sonra dokturumu aradım, tomografi vs ne gerekiyorsa yapın ben kendimi artık iyi hissetmiyorum dedim. çağırdı hemen, gittim.

    önce rutin kontroller, hastalığın seyrinde değişiklik var mı onları sordu, hayır yok dedim sadece öksürük şiddeti arttı, bir kez de ateşim 37.5'e çıktı dedim. (sabah ishal oldum, şimdi aklıma geldi doktora söylemeyi unuttum)

    neyse tomografiye yönlendirdi. ilk kendisi baktı, çok korkulacak bir şey yok, akciğerin kalbin arkasındaki kısmında enfeksiyon var dedi. virüs değilmiş, bakteriyelmiş. mecbur inandım. böyle dedi de kendisi de inanmadı dediğine, radyoloji doktorunu çağırdı, beni dışarı çıkardılar, beraber bakacağız dediler.

    5-6 dakika bekledim dışarıda. radyoloji çıktı, ben girdim. çok korkulacak bir şey yok, kendinizi izole edin dedi ve 10 gün rapor verdi. 10 gün evden çıkmayın dedi. yani karantina kendi evimde.

    ateş, solunum güçlüğü vs olursa doktora gidecekmişim.

    hayırlısı bakalım. 10 gün karantinadayım. evdekiler için de aynı durumlar geçerli. onların ilacı yok sadece. onlar için de acil durum olursa gideceğiz.
  • 890
    pazartesi gününden beri semptomlar vardı, bugün ben de pozitifler grubuna dahil oldum.

    ptesi: soğuk algınlığı
    salı: soğuk algınlığı, baş ağrısı, eklem ağrısı
    çarşamba: soğuk algınlığı, baş ağrısı, eklem ağrısı, öksürük
    perşembe: baş ağrısı, eklem ağrısı, öksürük, nefes darlığı
    cuma: eklem ağrısı, öksürük, nefes darlığı

    şeklinde devam ediyor. ilk iki gün çok uyudum, onun dışında yatalak fln değil çok şükür.
    canımı sıkan son iki gündür olan nefes darlığı. inşallah bundan ileriye gitmez.

    sağlıcakla kalın!
  • 381
    tarih 10 ağustos 2019. yer bayrampaşa otogarı ya da esenler. büyük istanbul otogarı da diyebilirsiniz. veyahut resmi adıyla 15 temmuz demokrasi otogarı. ne çok ismi var aq. bir kez tuvaletlerini ziyaret etme şansınız olduysa *mına koduğum otogarı bile diyebilirsiniz.

    otobüsün kalkmasını bekliyoruz. istanbul'dan sofya'ya oradan da uçakla roma'ya geçicez. neden istanbul'dan direk roma'ya gitmiyoruz çünkü arada bin tl fark var. bin tl daha fark olsa roma'ya yürürüm. düşünüyorum da sanırım bin tl fark için yapamayacağım şey yok. bin tl fark. söylemesi bile güzel.
    peki roma'ya neden gidiyoruz? çünkü liseden arkadaşım fahri ile ara ara tatil planları yaparız. bu yurt içi de olabilir yurt dışı da. bu sefer sıra yurt dışındaydı. 16 günlük bir tatil planı yaptık. içinde bazı avrupa ve iskandinav ülkeleri bulunan bir liste hazırladık. neden avrupa ve iskandinav ülkeleri? çünkü kızları güzel. konunun hâlâ başlıkla ilgisini çözemeyenler olduğunu görüyorum. biraz sabredin. birazdan hep birlikte büyük resmi göreceğiz.
    sofya otobüsüne bileti iki ay öncesinden alırken tüm koltuklar henüz boş olduğundan en ön sırayı almak istedik. satıştaki hanımefendi bizi uyardı. "isterseniz bir arka sırayı alın çünkü yol boyunca şoför sigara içiyor, rahatsız olabilirsiniz." dedi. hangi firma olduğunu söylemicem ama bu hanzoluğa ne kadar sinirlenip şaşırsam da diğer taraftan dürüstlükleri ve samimiyetleriyle az da olsa gönlümü kazanmayı başarmışlardı. biz de arka sırayı almaktansa yan taraftaki en ön sırayı aldık. sigaradan ikimiz de nefret ediyorduk ve bu düşüncesizliğe ve bencilliğe ses çıkarırsak belki bu saçma davranışlarına bir son verebiliriz diye düşündük. yeniden yolculuk gününe dönersek otobüsteki yerimizi almış ve yolculuğa başlamıştık. fahri ile beraber kendimizi hazırladık. sigara dumanı gördüğümüz an tepkimizi ortaya koyacaktık. yolculuk başlayalı bir buçuk saat olmasına rağmen ne şoför ne muavin henüz bir sigara yakmamıştı. acaba yanlış otobüse mi bindik diye şakalaştık. ancak dakikalar, saatler geçmesine rağmen şoförde en ufak bir (sigara yakmadığı için) stres belirtisi yoktu. şakalaşmamız yerini tedirginliğe bıraktı. "lan hakkatten yanlış otobüse binmeyelim aq" dedik. resmen oturduk şoförün sigara yakmasını bekliyoruz. cebinden paketi çıkarsa şükürler olsun diye birbirimize sarılıcaz artık o raddeye geldik. yol üzerinde bi benzin istasyonuna uğrayıp bir yolcu aldık. fahri'ye "gidip marketten sigara mı alsak sigarası bitmiş olmasın" dedim. acaba hangi sigarayı içiyor diye tartışmaya bile başladık. neyse ki bulgaristan sınırına yakın bi tane patlattı sonunda. içimizden "yarasın koçuma", "aslanım benim çek ciğerlerimiz bayram etsin" falan diyoruz.
    gümrük kapısına geldik. türkiye tarafını sorunsuz bi şekilde atlattık. bulgaristan sınırında görevli uzun uzun suratıma baktı. heralde bi yerden tanıdı diye düşündüm. kenarda bekle işareti yaptı bana. herkes geçti tek ben bekliyorum. fahri de sorunsuz geçip yanıma geldi. fahri'nin bulgar vatandaşlığı var bu arada. çat pat bulgarca da konuşabiliyor. sıkıntı yok ben hallederim gibisinden göz kırpıp kafasını hafifçe öne eğdi. yalan yok o hareketinden sonra içime az da olsa su serpildi. herkes geçtikten sonra fahri görevlinin yanına gidip bulgarca konuşmaya başladı. adam buna da bana baktığı gibi bakmaya başladı. fahri konuştukça adam "ne diyo bu amına koduğum" dercesine bakıyor. türk hâlimle çok net anlıyorum. sonra adam bi şey söyledi bu sefer fahri bakmaya başladı. ilk defa aynı dili konuşup anlaşamayan iki insan gördüm. sonra ben "olm pasaportta sorun var diyor heralde" dedim. fahri "sor bakim ne sorun varmış?" dedi. "ne sorunu var?" dedim adama. adam da türkçe "burda 8 gün yazıyor" dedi. hayatımın en saçma anını yaşıyorum resmen. iki bulgar'a türkçe tercümanlık yapıyorum. adam pasaportumun 8 günlük olduğunu iddia ediyor bu arada. "kardeş senin kafan mı güzel? 20 günlük o pasaport." dedim. fahri hâlâ "ne dedi?" diyor. olm dedim türkçe konuşuyoruz aq. işin özeti ben bu schengen vizesi için almanya konsolosluğu'na başvurmuştum. meğer adamlar bana 20 gün süre içinde maksimum 8 gün kalmalık vize vermiş.

    "böyle bir şey olabilir mi ya? ya böyle bir şey olabilir mi ya? ya böyle bir şey tarihte var mı ya? böyle bir şey yok ki! böyle bir şey yok ki abi! ya böyle bir şey olamaz abi!"

    ulan ben size iki haftalık tatil planım var diye bütün dökümanları, otel rezervasyonlarımı, satın alınmış uçak biletlerimi, iş yerinden aldığım izin evraklarını her şeyi vermişim. 16 gün yokum piyasada, gidiyorum bu diyarlardan demişim. 8 gün ne olm? 16 gün senin için uygun değilse hiç verme lavuk. buradan merkel'e sesleniyorum. nasılsın merkel? karantina nasıl gidiyor? duydum ki evden dışarı çıkmıyormuşsun. zaaa.

    öyle veya böyle bulgaristan sınırından da geçip sofya'ya vardık. bizim için tatil o andan itibaren başladı. bi çok ülke gezip sabahın körü yollarda yürüdük, havaalanlarında, tren istasyonlarında, otobüs terminallerinde saatlerimizi geçirdik. hâliyle biraz soğuk da kapıp grip olduk ama şansa çok da etkilemedi. yani en azından beni.
    tatilin tamamını anlatacak hâlim yok ancak en kritik yerinden bahsetmek istiyorum. kopenhag'dan oslo'ya gemiyle geçecektik ve bu gemi yolculuğunun dünyanın kaderini değiştireceğinden malesef habersizdik. internetten yaptığımız araştırmalar çılgın bir yolculuğun bizi beklediğini gösteriyordu. kopenhag'da limana gidip gemiyi gördüğümüzde ise heyecanımız daha da artmıştı. yolculuk yaklaşık 18 saat sürecekti ve belki de hayatımızın en güzel 18 saati olacaktı. birbirinden güzel iskandinav bayanlarıyla dolu bir gemi hayal edin. her katta farklı bir sarışın hatunun dolaştığını, kulüpte hepsiye tek tek dans ettiğinizi hayal edin. tamam çok da şeyapmayın karantinadasınız sonuçta. ben de gidip bi elimi yıkayıp geliyorum. şaka şaka.
    az biraz resim yeteneğim var bilen bilir. böyle zamanlarda bu yeteneğimi silah olarak kullanmayı çok severim. titanic'te jack bile aynı taktiği kullandı biliyosunuz. ben de onun gibi aldım elime kağıt kalemi her katta resim çiziyo gibi yapıp etrafı kesiyorum. bakıyorum kimse ilgilenmiyo başka yere gidip orda devam ediyorum. yalnız bi eksiklik var. yani her şey güzel, gemi hareket etti, hava güneşli, herkesin yüzü gülüyor ama bi şey eksik. ne eksik diye düşünürken sonunda farkettim. ulan gemide kız yok. hiç internette baktığımız, youtube'da izlediğimiz gibi değil anasını satiyim. cruise diil de kuru yük gemisine binmiş gibiyiz aq. her yer çekik gözlü 65 yaş üstü insan. evet yanlış duymadınız çekik gözlü. bütün gemi yaşlı japon ve çinli'lerle dolu. 18 saat yang ying yong yung kafamızı siktiler. bi de bağırarak konuşuyolar. yan odadan sesleri geliyo. ben ilk başta yan odadaki norveçli kızlar pes5 oynuyo falan sanıyodum. odadan bi çıktım pes'teki bütün hakemler gemide. bi tane 75 yaşlarında çinli bi amca ben resim çizerken (daha doğrusu resim çiziyormuş gibi yaparken) yanıma geldi. vayda mayda bi şeyler diyo gülerek. heralde çizdiğim resmi beğendi. sağol amca falan diyorum. kafa sallıyorum. adam gitmiyo. karısını da çağırdı. ikisi birden başımın dibinde vao mao kedi gibi konuşuyolar. iyice sinirlerim bozuldu. iskandinav kızları beklerken yarasa yiyenlerle muhattap oluyoruz. meğer amca da zaten çizdiğim resimle gram ilgilenmiyomuş, karımla fotoğrafımızı çeker misin diyomuş. iyice tansiyonum düştü. hafif gribin üstüne gemide rüzgarı da yeyince dayanamayıp ben bu amcanın suratına hapşurdum. amca iyice coştu yao ming'ler kung lao'lar havada uçuşuyo. wakabayashi amcadan özür dileyip fahri'ye dedim "çek şunların fotoğrafını ben yatmaya gidiyorum."
    ertesi sabah oslo'ya vardık. herkes hazırlanıp odasını terketmiş geminin çıkış kapısında bekliyor. tüm çekik gözlülere nefret dolu gözlerle bakarken herkesin öksürüyor, hapşuruyor ve bazılarının maske takıyor olması ilgimi çekmişti. virüs dolusu bir sürü insanla beraber tekrar karaya ayak basmış ve biz de tatilimize kaldığımız yerden devam etmiştik.

    şimdi düşünüyorum da fahri'nin fotoğrafını çektiği amcanın wuhan'da yaşadığını söylemesi bir tesadüf olabilir mi. yani tüm dünyaya virüsü ben yaymış olamam ama belki de ben hapşurduktan sonra gidip yarasa çorbası içmiştir jackie chan amca chun-li teyzeyle beraber.

    evet beyler karantinada 6. günüm. bu kadar boş vaktim olmasa emin olun yazmazdım bu hikayeyi ama duvarla konuş konuş nereye kadar muhabbet bi yerde tıkanıyor. umarım her şey bir an önce eskiye, sağlıklı günlere döner. bana yurt dışında iki haftayı çok görenler de iki hafta evlerinde sıkılmadan otururlar inş ;) şaka bi yana arada gülüp eğlenmezsek psikolojimiz iyice bozulacak :/

    bu vesileyle başta fatih hocamız olmak üzere tüm hastalara geçmiş olsun diyerek, eski sağlıklarına dönmelerini diliyorum.
  • 621
    negatif çıkmakla beraber işleyişle ilgili gözüme çarpan birkaç saçmalığı yazayım da hazırlıklı olun. geçtiğimiz pazartesi günü halsizlik şikayetim vardı. aslında başta çok takmadım. önceki gece 1 şişe şarap içtim geç yattım sabah işe erken gidiyorum falan dedim ondandır. ama hanım da keyifsiz olunca dedim ben de yatayım. işi salladım yattım aşağı. zaman ilerledikçe ateşim çıktı, üşüme hasıl oldu, belirli eklem ağrıları falan derken kıllandım ama konduramıyorum da tabi. bir gözüm de aslanda ona bakıorum onda bişey yok çokta umursamıyorum yine. ama iş öyle bir noktaya geldi ki kendimi 38 civarı ateşle battaniyenin altında dönerken buldum. ailemizin sağlık danışmanı kız kardeşimle de konuşuyorum ara ara o da git test yaptır diyor ama yani cidden ateşim çıktı diye doktor aramak bana saçma geliyor. neyse sonunda aradım artık bu 184ü dedim böyle böyle tamam biz size ambulans yollayalım dediler. eyvallah dedim peşinden 3-4 kere daha aradılar hepsi aynı soruları soruyor vs. olabilir kimseye de çıkışacak halimiz yok millet canla başla çalışıyor bu illet için zaten. geldiler eve ateşimi ölçtüler hadi götürelim sizi dediler asıl saçmalıklar burda başladı bence.
    eve geldi 3 kişi, bindirdiler kağıthaneden beni sarıyer etfale götürdüler. bilmeyenler için taksiyle 50 - 60 liralık mesafe. indirdiler hastabakıcıya verdiler 2 tane hasta bakıcı, götürdüler içeri bir yatağa yatırdılar o da belli kullanılmış, ambulans desen içinde böcek geziyor. yattım bekledim çok geçmeden doktor geldi ağız ve burundan sürüntü örneklerini aldı gidebilirsin dedi sonuçlar 24-36 saate çıkar. ben de bekliyorum ki film vs çekecekler. yok bıraktılar beni çıktım. gittim bir taksiye bindim eve geldim. şimdi ben düşünüyorum bu 3 kuruşluk testi yapacaksın madem beni neden ambulansla alıp hastaneye götürüyorsun. hem eve gelen 3 kişiyle hem 2 hastabakıcıyla hem doktorla hem de dönüşte taksiciyle beni temas ettiriyorsun. sonuçta ben pozitifsem bu insanların da günahına girecez durduk yere. ayrıca hadi benim imkanım el verdi taksiye attım kendimi geldim. olmasa da 3 vesaitle gelsem bu kadar toplu taşımada yine insanların vebali kalacak üstümüzde. tersini düşününce ben negatif çıktım ama o ambulanstan ya da o hastaneden bu virüsü kapmışsam bunun vebalini kim ödeyecek. yani demem o ki bu kadar saçma bir sistem olamaz. 1 kişi ile gelip benim testimi yapıp gitseler bütün bu olasılık ve üstüne o ambulansın yaktığı mazot bile israf olmayacak ama sistem böyle diyip devam ediyorlar. gerçekten bu ülkede hiç kimse mantık kullanmıyor ben artık buna emin oldum. sizi de eğer ambulans almaya gelecekse uzun giyinin maske gözlük takın ki kendinizi korumaya devam edin ve gideceğiniz yeri öğrenip bir dönüş rotası belirleyin kafanızda. inşallah kimsenin ihtiyacı olmaz tabi.
  • 1064
    aşı karşıtlığı, komplo teorileri, büyük resimciler... her yerdeler profilleri üç aşağı beş yukarı aynı aşı olanlara "kobay" diyorlar, "aptal" diyorlar, "görmüyorsunuz" "anlamıyorsunuz" diyorlar ardına "aşı olmama hakkımız var saygı duyun" "bize baskı yapıyorsunuz" hikayeleri başlıyor.

    asıl konuya gelecek olursak. insanlar ölüyor öyle gizli gizli de değil her gün binlerce insan ölüyor ama whatsapp gruplarında sabah surviver yorumu yapanlar akşam mrna aşı uzmanı oluyor.

    bilim insanı değilim aşı konusunda uzmanlığım yok aşı olma kararımı vermeme neden olan sebeblerimi sıralayayayım. (iki doz biontech oldum kol ağrısı dışında yan etki olmadı.)

    aşı karşıtlarının dediği gibi "bu aşının 10 yıl sonra yan etkisinin çıkıp çıkmayacağını" bilmiyorum ama bu hastalığı geçirirsem 10 gün sonrasını görüp görmeyeceğim garanti olmadığı gibi kurtulsa bile hastalığın etkilerini 2 yıldır çeken insanlar tanıyorum. ve 10 yıl boyunca çekmeyeceklerinin garantisi yok. en basitinden ortağım ayakta geçirdi ama üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen en ufak fiziksel aktivitede soluk soluğa kalıyor, ciğerleri bir türlü eski haline gelemedi.

    sonra bu tıp camiası bu aşı karşıtlarının gördüğü neyi görmüyor acaba diye düşündüm. aşı kıtlığı varken covid19 savaşında en önde oldukları için doğal olarak önce kendileri aşı oldu sonra en yakınlarına aşı oldurdular sonra aşı gelince bizlere olun dediler...

    ayrıca şu yan etki işine ve aşı olurken imzalatılan belgeyi kafayı takan insanlar günlük löpür löpür yuttukları en basit ağrı kesicilerin yan etkilerini bir okusunlar bakalım neler yazıyor, ya da burun estetiği ameliyatı bile olsa narkoz aldıkları bir operasyon öncesi imzaladıkları şeyleri irdelemişler mi? en basiti bir tanıdığım var günde 3 kere reflü ilacı yutan adam aşının yan etkisi bilinmiyor diye millete aşı olmayın diyor ama şeker gibi yuttuğu o ilacın yan etkilerinde de "saldırganlık, olmayan şeyleri görme, hissetme ve işitme kaybı" falan yazıyor.

    sonrasında
    ulan sizin o illumunatiniz, şu aşının bir yan etkisi olsa önce avrupa, amerika ya da israil'den mi başlardı aşılamaya? gider afrika ülkelerinde test ederler ölmezlerse kendi vatandaşlarına yapardı ya da bir aşı ile insanlar kısır yapabılabilse hindistan o aşıyı üreten firmanın kapısında yatardı ya da bizi öldürmek isteyen o lanet olası güçler bu kadar güçlüyse niye virüsle ya da aşıyla uğraşıyor bu aşının içine koydukları şeyi cola'nın, hamburgerin ya da musluk suyunun içine koyamaz mı...

    bunlara ek herşey doğal olsun tayfası var bir de... yahu arkadaş bundan 1000 sene önce yaşayan insanlardan daha doğal yaşama ihtimaliniz var mı? adamlar en temiz havayı soludu, en temiz suları içti, en katkısız etleri ve gübresiz bitkiler yedi... buna rağmen yaşam ortalamaları 30 bile değil. onları da mı bu lanet olası ilaç kartelleri öldürüyordu...insan ömrü 1800lerin sonu sanayi devrimi ile artmaya 1950lerden sonra ise katlayarak artmaya başladı. bir tansiyon ilacı bile insan ömrünü 10 yıl artırdı.

    ayrıca aşı karşıtı olan insanların profiline, eğitim seviyesine , hayata bakışlarına bakıyorum... çok büyük çoğunluğu komplo teorileri ile yaşayan "başkalarının bilmediği şeyleri bildiğini iddia ederek bir üstünlük arayışında" olan insanlar bunlar her toplumda var ve sayıları %5 bunları ikna etmek imkansız önemli olan bunların etki ettiği tereddüt duyan insanlara ulaşmak. o nedenle aşı olan insanların bu tercihlerini en az aşı karşıtları kadar görünür kılması gerek.
  • 112
    sadece stadyumda insana bulaşan virüs türü.

    misal haftasonu avm'nin yemek katında 500 kişi burnunu çeke çeke burger patatese ketçap bandiracak hiç sorun yok. 1500 kişinin aynı anda dolustugu metroda , metrobüsü hiçbir sıkıntı yok. her şey hijyenik ve şeffaf.

    bu amk virusu demek ki futbol topuna geliyo hacı. staddaysan risk altındasin. çünkü millet devre arası olunca tribün tuvaletinde sevişiyor. önlem çok mantıklı. evet.

    (bkz: coronavirus nedeniyle maçların seyircisiz oynanması)
  • 883
    stadların protokol tribünü haricinde spor organizasyonlarda bulaşıcılığı yüksek, sigara içme esnasında bulaşma ihtimali zirve yapan, hele ki iki saniye hava almak için maskenizi indirirseniz geçmiş olsun direk kaptığınız virüstür.

    allah zeval vermesin devletimiz de zaten bu konuda bütün kısıtlamaları getirip pandemide işsiz kalıp aç kalmamak için 1500 liraya sigortasız çalışıyor bile olsanız minimum 3000 lira cezayı yazıyor. allah başımızdan eksik etmesin.

    neyse ki bu virüsün kongrelerde bulaşıcılığı hiç yok ki iktidar partimiz, allah başımızdan eksik etmesin, lebalep (bayılıyorum bu kelimeyi kullanmaya) dolu salonlarda kongresini yapabiliyor. belki de hepsi aşılıdır gerçi bilemiyorum.
  • 934
    dün itibariyle pozitif olduğumu öğrendiğim illet. ilk gün uyandığımda şiddetli bir baş ağrısı, akşam üstü ise üşüme ve ateşle destekledi kendini. bugün ise eklem ağrıları ve halsizlikle uyandım. 2 günde emin olduğum en net şey bu hastalığın bol bol dinlenerek geçebileceği. panik yapmayın, bol bol dinlenin ve bol su tüketin. ayrıca son olarak bu hastalığa yakalanan herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
  • 917
    an itibariyle covid pozitif olduğumu öğrendim ve ilaca başladım. dört kişilik bir aileyiz, önce babam pozitif oldu ardından bize de test yaptılar ve tüm aile bireyleri pozitif oldu.
    şimdilik aşırı bir semptom yok, hafif bir burun akıntısı ve koku tat alamama var. annemle babam dün ilaca başladı, kardeşimle ben bugün başladık. umarım en kısa zamanda sağlıklı bir şekilde kurtuluruz.
  • 674
    (bkz: #2997575)

    kurtulduğunu yazmayı nasip eden allah'a şükürler olsun. bu sabah itibariyle iki haftalık tedavi süreci sona erdi. cuma günü çıkmasına karar verildi ama doktorun kan şekerinde küçük bir fazlalık görüp pazartesiyi görelim demesi üzerine bugünü bekledik. ve biraz önce annemi hastaneden çıkarttık.

    teşekkürlerim öncelikle; en küçük bir şeyi gözden kaçırmamak için çabalayan doktorlarımız ve virüsle yanyana çalışmak zorunda olan hemşirelerimize.

    ve canım sözlük bir teşekkür de size. çok kötü hissettiğim bir anda sıkıntımı paylaştınız. anlatamam bu fakirin minnettarlığını. galatasaray bir his takımıdır gerçeğini bana bir kez daha hatırlattığınız için.

    son olarak, başta bugün hastalığıyla ilgili paylaşım yapan poltergeist kardeşim ve tüm covid-19 hastalarına tez zamanda şifa diliyorum. en yakın zamanda iyi haberlerinizi bekliyoruz sizin de.
  • 876
    bugün pozitif oldugumu ögrendigim hastalik.

    2 gün önce belirtileri fark ettim yavastan. bu sabah pcr testi yaptim ve simdi sonucu aldim. yeni tip sars-cov-2 cikmis bende. ilk gün basim agriyordu, kuru öksürme vardi ve atesim yüksekti.
    simdi ise 3. gündeyim ve öksürük hemen hemen yok oldu. atesim var hala biraz ve azcik halsizlik. ama düzelmekteyim. bittiginde hagi arkadasimiz gibi bir özet yaparim insallah.
    bol zencefilli limonlu cay iciyorum iyi geliyor. dikkat edin renktaslarim.
  • 316
    insanlarımız, özellikle yaşlılarımız akılalmaz bir biçimde rahat davranıyorlar, içlerinde babam da mevcut. adamı evde tutabilmek için bir haftadır kavga ediyorum resmen, en son kardeşime elektrik kelepçesi getir bağlayacağım dedim yarın için, bakanlık yasakladı gerek kalmadı 67 yaşındaki adama eziyet etmeye. üstte arkadaşımız @17 nin yazdığı gibi şımarıklık ile vurdumduymazlık hepsi bir arada.
    ancak işin kötü yanı halen çalışmak zorunda olan insanlarımız. avrupası amerikası insanlar gerçekten evinden çıkmasın, bütün ihtiyaçları da karşılansın diye uğraşırken bizim devlet büyüklerimiz daha çok ev satılsın daha çok para harcansın diye uğraşıyor. bugün twitter da denk geldiğim videoda, köşe başına ufak tezgah açmış bir genç arkadaş uzun uzun anlatıyordu bulamadım şimdi. başta büyükşehirler olmak üzere her gün milyonlarca insanımız toplu taşıma ile işe gidip eve dönüyorlar halen. sadece bu bile tehlikeliyken halen insan ile dönen binlerce işyeri ve kamu kuruluşu mevcut. evden çalışma imkanı bulunmayan tesisler ve fabrikalarda binlerce insan halen birlikte çalışıyor. umarım yanılırım ama bizi kötü bir son bekliyor.

    son not: kamu kuruluşlarında çalışan binlercesinden biri de annem. ver emeklilik dilekçeni uğraşma diyorum artık ama üzüm üzüme baka baka kararır misali babamdan beter, tek haklı olduğu konu yarın virüs bitince babanla nasıl evde geçinirim. ikna da edemiyorum ama onun için gerçekten çok korkuyorum..

    bu kutsal gecede rabbim tüm sevdiklerimize sağlık bahşetsin, biraz da akıl fikir versin ki şu belayı umarım çok büyük kayıplar vermeden atlatalım...
  • 776
    vaka sayıları 25 kasım 2020'de tekrar açıklanmaya başlanan hastalık.

    doktor falan değilim, ancak çevremdeki hekimlerle çok sık hasbihal ettiğimiz için kafama takılanları paylaşmak isterim. yanlışım varsa da lütfen hekim yazarlarımız düzeltsin.

    bakanın da belirttiği üzere "pcr testi pozitif çıkanlar" bu açıklanan sayıya tabi. yani test sonucu negatif olmasına rağmen tomografi ile covid teşhisi konanlar bu sayıya tabi değiller.

    bir başka husus, bakan sayıları açıklarken "hastaların vaka sayısının %20si olduğunu, %80'in semptomsuz ya da çok hafif geçirdiğini söylemiştim" dedi. basit matematik ile 6814 olan hasta sayısı şayet vaka sayısının %20si ise, açıklanan vaka sayısı olan 28351 sayısı tutarlı değil. 6814 eğer %20 civarında ise vaka sayısının 34 bin bandında olması gerekli. bu da iki sayının toplamı olan 35165'e daha yakın.

    bir başka husus da, ibb başkanı imamoğlu'nun bahsini ettiği vefat sayısı. bulaşıcı hastalık verisine alanım olmadığı için girmek istememekle beraber, toplam ölüm sayısı üzerinden yine basit bir matematik hesabı yapmak isterim. normalde geçen yıllarda bu aylarda günlük ölüm sayıları istanbulda 180-190 civarında iken şu anda 450'ye yakın dedi. covid olmayan zamanlarda ortalamayı 200 olarak alalım. diyelim ki bu sene hem nüfus arttı hem başka sebeplerle ölümler arttı (ki bunu bilmiyoruz ama covid sebepli ölümleri minimize ettiğimiz bir tablo çizelim) %50 pay verelim ve ortalama ölümü 300 olarak alalım. kalan 150 için böylelikle covid sebepli diyebiliriz. bütün ülkede açıklanan ölüm sayısı ise 168. çok üstünkörü ve pembe gözlükle yapılan bu hesaba rağmen sayıların gerçek olması için kalan 80 ilde ölümlerin 18 kişiden ibaret olması gerekiyor.

    sözün özü, bu virüse karşı hiçbir zaman "fazla" ihtiyatlı olamayız. ne kadar tedbir o kadar iyi.

    işin bir diğer boyutu ise yüzyüze tanışmasak da hemen her gün birbirimizin yazıklarını okuyoruz, bir diğerimiz okusun diye yazıyoruz. tedbirleri alırken de düşüneceğimiz, her birimizi hayata bağlayan bambaşka şeyler var. önem sırası en sonda dahi olsa, burada her gün okuduğunuz biz yazar dostlarınızı üzmemek için de önlemlerinizi alınız.

    sağlıcakla kalınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın