• 5
    http://i.hizliresim.com/MJVpMa.jpg annemin dedesine sordum* anlattı soyumu. ben de sana anlatayım. ege kıyılarına göç etmeden önce horasan'da yaşarmışız. malum türk göç dalgasıyla anadolu'ya gelmiş, bir süre göçebe yaşadıktan sonra izmir'de karaburun taraflarına yerleşmiş atalarımız. bir süre sonra oradan seferihisar dolaylarına taşınmışlar. taşınmış dediysem atlar ve çadırlarla. seferihisar'ın ulamış köyü civarına yerleşmişler fakat bölgenin yaşlılarından biri atalarım için endişelenince burada yaşamayın, zarar görürsünüz diyerek uyarmış ve bizimkiler bir kez daha fakat son kez taşınmışlar urla civarına. ilk anda bir düzine çadır ile birkaç derme çatma evden ibaretmiş yerleştikleri yer. şimdiyse bademler köyü. google'a yazmanı tavsiye ederim. işte soyum buradan geliyor. yakın geçmişteyse babamın dayısı mahmut türkmenoğlu eski bir bakan, köylüm musa baran ise türkiye'nin ilk arkeologlarından biridir. bademler köyü, türkiye'nin tiyatrosu olan ilk köyüdür ki bu unvana 70 yıl kadar önce, henüz pek çok şehirde tiyatro yokken sahip olmuştur. amcamı sahnede izleyerek büyüdüm, lisedeyken ben de çıktım o sahneye. hoş, bademler'de o sahneni tozunu yutmamış insan bulmak zordur. uzamasın, işte benim soyum bu. üşenmezsen oku, gör senden daha az mı türküm?

    yine karar veremediysen ekleyeyim. bana geçmişimi anlatan insan, annemin dedesi, kore gazisi'dir. babamın dayısı, mahmut türkmenoğlu'nun bakanlık dönemi kıbrıs barış harekatı'nı da kapsar. bunlar yeterli olur sanırım 'soysuz' olmadığımı kanıtlamaya, ne dersin? bir de unutmadan, aleviyim. bu türkiye'nin %50'si için türk olmama, soysuz olma olarak görülüyor fakat ben alevi olduğum ve araplaşmadan türk kültürünü yaşamaya devam ettiğim için gururluyum.

    samimi söylüyorum, bir gün bademler'e gelmeni isterim. tiyatroyu, çocuk oyuncakları müzesini, köy pazarını gezip görmeni isterim. ama baştan uyarayım, telefonunun alarmını her gün için 5 defa hatta ramazan'da gelirsen 6 defa kurman gerekir çünkü bademler'de ne ramazan davulcusu dolaşır ne de cami vardır. merak etme, cemevi de yok. dini binalara karşıyız. ama çok güzel bir kafemiz var. cuma akşamları canlı müzik olur, hem halk türküleri söylenir hem de popüler şarkılar. güzeldir bademler. sokaklarında nazım'dan şiirler asılıdır, mezarlığı türk kültürünü yüzüne vurur, yazın köy meydanında sabaha kadar gitar çalarız. millet pencereye çıkar ama kızmak için değil, dinlemek için. diziliriz kafemizin barına o gün hangi sporun maçı varsa onu izleriz. gitar çalmak istemezsek, maç yoksa çekeriz masa ve sandalyeleri sokağa, herkes evinden malzeme getirir tarhana çorbası ve makarna yaparız gecenin bir yarısı sokakta. sabahın ilk ışıklarıyla yeriz onu köye günün ilk otobüs seferi gelirken. şoför de oturur yanımıza karnını doyurur, otobüsü kullanırken simidini yemeye çalışmak zorunda kalmaz. satranç takımın varsa onu da getir, karşılaşacağın hemen herkes satranç bilir, işi yoksa uykusu gelene kadar oynar. sen bize istemiyorsan türk deme, abart soysuzsunuz de. hepimiz türk olmakla övünüyoruz ama asla unutmuyoruz, orta asya'dan önce afrika'daydık. türk'ten önce insanız. iyi insan olmaya çalışıyoruz. kabul edersin ki iyi yerleşimler iyi insanlar sayesinde olur. bademler iyi bir yer, gel kendi gözlerinle gör.
  • 6
    kendisi gibiler aynı gün içinde önce macaristan'ı ardından da aynı anda belçika ve italya'yı desteklemiş olduğu halde başka takımı destekleyenlere bu sevginin nereden geldiği konusunda annelerine danışmalarını söylemiştir. ben de kendi içinde 3 millete birden depreşen (özellikle de italyan ve belçikalı sevgisinin aynı anda depreşmesi enteresan) sevginin açıklamasını annesinden istemesini tavsiye ediyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=ifmo4I6m8Pg

    ama alacağı cevap belli; aynı anda depreşen belçika ve italya sevgisi nutellalı waffle'dan, macar sevgisi de barbara palvin'den geliyor. yoksa siz başka bir şey mi düşündünüz?
App Store'dan indirin Google Play'den alın