• 605
    ellerindeki en iyi oyuncuyu da bonservissiz olarak kaybeden kulüp. gerçekten zor durumdalar. şike mevzusu, bu mevzudan ötürü gerçekleşen malum yakınlaşma olmasaydı galatasaray cephesinin zor durumdaki rakibine yaklaşımı örnek cinsten olurdu. ama yıllardır bu kadar vizyonsuz davranan, günü kurtarmaya, destekçi kitlesinin gözünü boyamaya oynayan yönetimin düşeceği durum haliyle buydu. içlerindeki gerçek arma sevdalılarına yazık..
  • 606
    dünya'nın en büyük, küçük takımı;

    ,bundesliga; verder bremen, son 10 sezon içinde 1 şampiyonluk, 2 ikincilik, 3 defa 3. olup, 5 defa tabelaya girememiş.

    la liga; valencia, 1 defa şampiyonluk yaşayıp, 5 sezon ilk 5 takım içersine girme başarısını gösterememiş.

    premier lig; arsenal, 10 sezonda 1 şampiyonluğu, 2 ikinciliği, 3 üçüncülüğü mevcut. 4 sezon esamisi bile okunmamış.

    seri a; juventus, hakkını teslim edelim 3 şampiyonluğu var, 1 defa 2, 1 defa da 3. olmuş. gerçi asansörlük yapıp inip çıkmışlığını saymaz isek, 4 sezon da üst sıralarda görünmemeyi tercih etmiş.

    fransa; bordo, büyük lig saydığımız fransa ligi lion'u saymaz isek tam bir langırt ligi olmuş son 10 sezonda. aşağı yukarı her takım tabela yüzü görmüş. çok uğraştırdı ama bordo'nun 1 şampiyonluğunu, 2. ikinciliğini 1 üçüncülüğünü tespit edip 6 sezon da sürüm sürüm süründüğünü ortaya çıkardım.

    türkiye spor toto; son 15 sezonu dikkate aldık. tüm sezonları da saysak sonuç değişmiyor. beşiktaş, 2 sezon ipi göğüslemiş, 2 defa 2. olarak büyüklerden birini bertaraf edebilmiş, 5 sezon da olması gereken yeri muhafaza ederek 3.olmuş. konumuz başka ama merak edenler için ayrıntılı bir istatistik veriyor , galatasaray'ın 7 fenerbahçe'nin 5 sezon şampiyon olduğu, maç bazında bakarsak oynadığı maçlarda aldığı puanlar açısından fenerbahçe'nin 2.010 puan ortalamasına karşın, galatasaray'ın 2.09 puan alarak, şampiyon olamazsam yakarım kendimi dediğini anlıyoruz. üçüncü takımımız başiktaş'ın ise 1.92 puanlık maç ortalamasını tutturarak haklı bir unvan aldığını görüyoruz.

    bu kadar kafa ütüleyip hipotezlerimizi ortaya koyduktan sonra, teoremimizi rahatlıkla ortaya atıyoruz. avrupa'nın, dolayısıyla dünya'nın en büyük liglerinin en büyük takımlarının cürmünün ne olduğuna baktığımızda, beşiktaş'ın dünyanın en büyük, küçük takımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

    türkiye ligi, biz ne kadar küçümsersek de, avrupa'nın baba liglerinden biridir. en kral futbolcular gelip gitmiş, en mamur hocaların arkalarına teneke bağlanmıştır. avrupa'nın her deliğinde taraftarı olan bir ligdir. herhangi bir stadında bir maçta mutlaka seyreden türk vardır, hatta oynuyordur bile. yani hatırı sayılı ligimizin avrupa sahalarında hatırı sayılı takımlarla oynaması, futbolu yönetenlerin tercih nedenidir. bunca yıllık, mücadeleler sonucunda şampiyonlar lig oynamaya ilk 2 takımımız hak kazanmıştır. 3 takımımızın da uefa ligi oynadığını düşünürsek her sezon 5 takımımıza ekmek çıkmaktadır, kurtlar sofrasında. ilk 2 takım, büyük ihtimal belirlenmiş durumda. 15 sezonda 2 defa şampiyonluk alabilen 3. takımımız, diğer büyük liglerin 3. takımlarına uzak ara fark basmış durumdadır. en kötü ihtimalle 5. olabildiğinden her sene uefa kupası alma gibi bir ihtimali vardır. ulus kontenjanından beşiktaş, mutlaka her sezon avrupa maçı oynayabilmektedir. bu sezon başına gelen futbol dışı hadiseyi ihmal edilebilir buluyoruz elbette. en çok şampiyon olan galatasaray, bile tabelaya giremeyip, avrupa maçı oynayamamış, fakat beşiktaş mutlaka her sezon standardını koruyarak tabelaya girerek edirne'den dışarı çıkmayı başarmıştır.

    işte konumuza mahzar olan durum da bu yüzdendir. diğer liglerin küçük, büyük takımlarının tarihlerinde avrupa şampiyonluğu var iken, bizim ligimizin küçük, büyük takımı her sezon gidip, sıra takımlarına çarpılıp gelmekte zar zor kazanılmış ülke puanına katkıda bulunamamaktadır. velhasıl kelam hiç gitmemesi, ülkemiz futbolu açısından daha evladır. futbol takımı olarak garanti katılacağı, hiç bir getirisi olmayan turnuvaya, eski başkanlarının suçu yüzünden gitmemek beşiktaş taraftarı olsam beni memnun eder. bir galatasaraylı olarak da ziyadesiyle olumludur benim için. yerine gidecek belediyespor, veya eskişehirspor muhtemelen ikinci ön eleme maçlarını bile oynayamayacaklar ama onlar büyük takım olmadığından ne bir boz baykuş'un, ne de bir es es'in beklentisi vardır. beşiktaş büyük takım sayıldığından oynadığı maç önemlidir, elenip gittiğinde kendi takımının taraftarına yarattığı travma, sonraki maçlarda lokal lige yansıdığından bize sirayet etmektedir.

    futbolumuzun daha bir huzurlu, daha bir seyredilir olması için iki yol vardır beşiktaş için. ve bu yol bu sene kendiliğinden açılmıştır. çarşı'nın yapamadığını, platini yapmış, beşiktaş'ı turnuvalardan atmıştır. 1 yolları, baba hakkı'ların, baba recep'lerin devrine geri dönmektir.hadi o kadar geriye gidemezler ise, süleyman seba halen hayattadır, beşiktaş tarihinin arka odasına gidebilirler. her şeye sıfırdan başlayabilir, takımı parazitlerden temizleyebilirler. 40 sene önce 3 büyükler diye adlandırılan kategoriye yeniden dahil olabilirler. bu uzun yollarda şampiyonluklar hiç gelmeyebilir, önemli değil diyerek bağırsaklarını temizleyebilirler. ya da çok kolay olan 2. yola sapabilirler şu an içinde bulundukları kavşaktan. ülkedeki küçük takımların en büyüğü, en iddialısı olarak böyle gelmiş böyle gidere biat ederek, 7.5 sezonda 1 gelecek şampiyonlukları bekleyerek ömür tüketirler.

    dost acı söz söylermiş, at sizin, avrat sizin, silah sizin, şan sizin. bizimkisi namus belasına beyhude bir savaş.
  • 610
    takımda adam gibi oynayan, takımı ayakta tutan 3-5 oyuncudan egemen ve sivok'u kaybetmiş takım. daha doğrusu defansın tamamını kaybetmiş. fernandes, ernst ve mustafa'dan 1-2 tanesi daha gidince üstüne kibrit atılmış benzin bidonuna dönecekler. küçülmek ve tasarruf etmek takımın demirbaşlarını yollamak değil tam tersine onları elde tutup istediği parayı verip diğer adamların alacaklarında indirime gitmek ve ya yollamaktır.
  • 614
    belki sözlükte oluşan atmosfer gereği tribünlere oynayıp,güzel küfür edebilir,fikret orman ve onun stad arzuları üzerine
    post-modern şakalar yapabilir, hatta şike davasında takındıkları tavırla alakalı anadolu'da kullanılan"gerdek sağdıçlığı"
    müessesi benzetmesini kullanabilirdim. son üç-dört ay önceye kadar hiçbir zaman yoğun bir antipati beslemediğim bu
    camianın ahalisi aynaya bakmak yerine, içlerinden çıkan ve dibine kadar saygı duyduğum şu hikayeyi okusa eminim
    taraftarlıklarını askıya alır.(fanatik ergenler okumasın. beşiktaşlılıkla ilgili bir yazı, bana ve hikayeye sövmesinler sonra. )

    beşiktaşlı mehdi - copy paste -

    "istanbul otogari viyaduklerin cevreledigi bir orumcek agidir. aglarina
    yalniz bahtsizlar takilir. parasi olmayanlarin kaderleri degismesede
    yerlerinin degistigi bir baslangic, yada sondur burasi. hele oglen kalkan
    yada oglen ulasan otobuslerin yolcusuysaniz bu hayata sarilma
    direncinizin ilk test yeri yine bu otogardir. oglen ezani okunuyordu.nisandi ama
    hala kaskollara sarilmis insanlar,cigerlerinden cikan havayi kaskolun
    icine ufleyerek isinmaya calisiyorlardi. artvin'e gidecek otobus
    yolculari sigaralarindan son bir firt cekip, otobusun basamaklarini
    cikiyorlardi. muavin bagaj kapaklarini kapatti, peron gorevlisi icerideki
    yolculari sayip, kafasini arka kapidan uzatip bagirdi.
    -22 numara, 22 numara....
    22 numara yoktu. tam o sirada bir ambulans yanasti yan perona.
    ambulanstan gözaltina kadar sakalli bir adam indi.muavine el kol yapip otobusu
    durdurdu.muavin
    -bagaj var mi ?
    adam
    -yok,ama cenazem var
    dedi.
    muavin yikildi. cunku agzina kadar dolu bagaji indirip, tekrara
    yerlestirmek demekti bu. peron zili çaldığı halde artvin otobusu hala
    bagajlarini topluyordu. tabut orta kisma suruldu, ambulans sessizce
    ayrildi yan perondan. yolcular cama dayanmis, efkarli gozlerle izliyordu
    olan biteni. terden pembelesmis yuzuyle muavin adami buyur etti iceri,
    otobus yola dustu. 22 numara yolcusunu merakla suzdu otobus. musade
    isteyip yerine oturdu.yanindaki yolcu merakini kustu hemen,
    -allah rahmet eylesin, yakinin miydi ?
    adam dusundu uzun uzun,"mehdi" benim neyim oluyor diye. icini cekip,
    -kardesim di
    dedi.otobus kopru uzerinden geciyordu. adam icinden," mehdi, son kez
    hisset bogazi" diye gecirdi. uzun yol basliyordu.adam kitabini acip
    okumak istiyordu ama yanındaki yolcu kipir kipirdi.surekli icleniyor, vah
    vah cekiyordu.
    -kac yasindaydi
    diye sordu yolcu. adam,
    -tam olarak bilmiyorum, ama ben yaslarindaydi
    -yahu kardesim diyorsun yasini bilmiyorsun
    diyerek hayret dolu cikisti yolcu.
    -kardesim dediysem, oyle degil
    diye cevap verdi adam.
    ya nasil
    dedi yolcu.uzun bir sohbet basliyordu, otobus istanbul sinirlarindan
    cikarken.
    -mehdi'yi ilk kez hapishanede gardiyanlarla dovusurken gordum. alt
    koguslarda, 1980 fraksiyonunun koguslarinda kaliyordu. orada kavaga
    cikinca bizim kogusa postaladilar. 1980 fraksiyonu ile bizim kogusun
    gorusleri ters oldugundan kimse yuzune bakmadi mehdi'nin. en dipte benim
    ranzanin sag altina yatirdilar onu. birkac ay kimseyle konusmadi. yemek
    yapti, topladi,cay dagitti. havalandirmada yalniz dolasirdi. kogus
    egitimlerimize katilmazdi, annamam oyle seylerden der kenara cekiilirdi.
    anladim ki fraksiyoncu filan degil. bir harita metod defterine gazetelerden
    resimler kesip yapitirirdi geceleri. her kogus baskininda jandarma o
    defteri bulur yirtardi. bizim zulayi bilmediginden her seferinde yeni
    defter bulur, bir dahaki baskina kadar calismasina devam ederdi. bir
    sonraki baskin tiyosu geldiginde haline aciyip, defterini bizim zulaya attim.
    jandarma dosek altini acip defteri bulamayinca mehdi hayretler icinde
    kaldi. ona aldigimi soylemedim, merak ediyordum cunku deftere neler
    yapistirdigini. herhalde kari kiz resimleridir, hela icin malzeme
    yapiyorudur diye dusunuyordum. oyle ya jandarma bulur bulmaz paramparca ediyordu
    defteri. isiklar sonunce zuladan cikardim defteri. gozlerime
    inanamamistim. kogusta kimsenin okumayip bir kenara attigi, ziyaretlerde don,
    sigara sarilip getirilen, iase sandiklarinin uzerinde gelen ne kadar spor
    sayfasi varsa ayiklanmis, iclerinden ne kadar beşiktaş ile ilgili haber
    varsa kesilip bu deftere yapistirilmisti. resimlerin kimilerinin
    uzerinde domates cekirdegi vardi, kimileri sonradan utu vurulup duzlestirimis
    burusukluktaydi. ama herbirinin altinda tarihi dusulmus, onemli
    yerlerinin alti cizilmisti. ilginc gelmisti bana mehdi. bir sabah yoklamasinda
    yaninda durdum. pantolunuma soktugum defteri arkadan sikistirdim eline.
    sasirdi. cocuk gibi sevindi. tesekkur etmek istedi, konusmadim onunla.
    ajan damgasi yiyebilirdim kogusta. havalandirmada yolumu kesti."sagol"
    dedi. sigara tuttum ona. comeldik."kimsin, necisin, neariyorsun
    siyasilerin mapushanesinde"dedim."vallahi bende bilmiyorum, necioldugumu bende
    bilmiyorum" dedi mehdi."peki anlat o zaman" dedim.kimseye demek yok
    ama, soz mu" dedi."soz" dedim.eylul 80 yiliydi.malumstad bir tane. ulke
    bir savas yasiyor ama bizimderdimiz kapaliyikaptirmama savasi. aksamdan
    yigildik, sabahliyoruzkapalinin kapisinda.kimimizin koynunda sarap,
    kiminde emanet, kimindeyarim somunekmek. baskin yemeyelim diye ucer ucer
    erketeye cikiyoruz mackatarafina, dolambahceye, spor sergiye. ben gece uc
    gibi mackadayim.motorcular geliyordu asagidan. son seferinde karsidan
    grup indirmis,numayis yapacaklarmis dikkat et dediler. bickin
    delikanliyiz ozamanlar,semtimizde numayise tahammulumuz yok elbet. bir o
    sokagadaliyorum, bir busokaga derken bir baktim, o grup duvara tezahurat
    yaziyor. allah dedim,cektim emaneti uzerlerine yurudum. on kisiydiler, dayak
    yerim ama hic olmazsa bir ikisini iyilestiririm dedim ama beni gorunce
    ocu gormus gibi kacamaya basladilar, bende arkalarindan. meger benim
    hemen arkamda polis varmis, ben onlari kovaliyorum, kosuyorum, polis
    hepimizin arkasindan kosuyor. girdik bir cikmaz sokaga, cocuklar durdular,
    elleri havada, ben hala bana teslim oldular diye havalardayim, polis
    arkadan isik tutunca uyandim, elimde emanet, kolum havada, megafondan "at
    elindeki silahi" diye bagiriyor, ben kala kaldim. icimden sictik simdi
    dedim ama yirtariz. cocuklar bilmem ne orgutunden, ben orada saf saf
    bir adam, polis minibusunde gayrettepeye vardik. nezarete oturduk, gecmis
    olsunlastik. cocuklar duvara yazi yazacakalarmis meger, ben onlari ne
    zannettim, guldum kendi kendime, bir an once salsalarda maca yetissem
    diyorum hala. nezarette cocuklardan ayrilip duvara yaslandim, sabah
    oluyordu, sigara tuttu arkamdan biri. uzandim aldim, hirsizmis, basilmis
    evde salak. durumu anlattim guldu bana. rakip takimi tutuyormus, iyi
    beklememissin maci nasilsa koyacaz size dedi. agirima gitti zirtapoz
    hirsizin lafi, koyum kafayi burnunun ustune, dagildi agzi burnu. apar topar
    cikardilar disari. tehditler savurdu bana. hadi lan ikile, kodumun
    hirsizi dedim arkasindan. sabah dokuz gibi sorguya aldilar teker, teker. sira
    bana geldi. klasik sorgu odasi iste. icim rahat, ifadeyi verip
    gidecegim maca. aaa, bir baktim bizim hirsizida aldilar odaya, oturdu karsimda.
    burnu tamponlu, sargi icinde. noldu lan yetmedi dedim. koltugunun
    altindaki silahi gorunce yikildim. sivilmis meger, nezaretten laf almaya
    karismis, nasil yedim bu numarayi diye kendi kendime kizdim. diger
    cocuklari salmislar mahkemeye kadar, ama bizim kirik burun davasindan " memura
    karsi koyma ve darptan" kalakaldik. mac gitti, ama asil giden benim
    hayatimdi. asker ertesi gun darbe yapti. memurun raporuna gore hala ben
    orgut uyesi zanlisiydim. darbenin ilk gunlerinde kurulan mahkemelere
    cikartildim. konusturmadilar bile. sonrasi o kogus senin, bu kogus benim.
    her kogus derdimi anlattikca bana ajan muamelesi yaptilar. bende
    kimseyle konusmamaya basladim. disarida hala bizim tribunden avukat cocuklar
    ugrasiyormis ama yakalandigim grup cok sivriymis, cok vukuati varmis,
    yirtamaz demisler. bende bir umuttur bekliyorum iki yildir, ama su
    gardiyanlara gicik oluyorum, ne oldugumu bildiklerinden ne zaman mac kaybetse
    beşiktaş abuk subuk hareket yapiyorlar, bende daliyorum, sonrasi
    jandarma dayagi, biktim, agzimda dis kalmadi.otobus otobani bitirmis, yola
    doner donmez, mola vermisti. yolcuya kalsa hikayenin devamini dinlemek
    icinaltina isemeye raziydi. ikide bir vah, vah diyor, yorum yapmak
    istiyordu. adam asagi indi, bir sigara yakti. hava sogumaya baslamisti. bagaj
    sicakmidir,diye dusundu. oluler usumezdi oysa.caylarla birlikte ust
    uste, hizli,hizli sigaralar icildi. ananons yapildi,otobus mola yerinden
    ayrildi. merakli kulaklar dikildi, vcd'de oynayan filmi kimse seyretmez
    olmustu. adam devam etti. mehdi'nin bir arkadasi olmustu artik. ben.
    okumamisti, ama hayat onu yetistirmisti. bize katil dedim ona. anlamam o
    islerden, sevmem o isleri dedi. olsun vakit baska turlu gecmez, gel
    otur aksamlari sende tartis bizimle dedim. kogus sorumlumuza durumu
    anlattim. ajan olabilir dedi. ben kefil oldum mehdi'ye. oturdu o aksam
    bizimle. kismetsiz mehdi'nin ilk geceside sanssiz baslamisti aramizda. okuma
    yapilacakti. zuladan kitaplar cikti. herkes haril haril okumaya
    basladi. yan gozle mehdi'yi seyrediyordum, okumak ne kelime, kitaba bakmiyordu
    bile, sonra harita metodunu soktu kitabinin arasina, yine kendi
    dunyasina daldi. ama onu bekleyen bir supriz vardi ki, okunan kitabin bolumu
    hakkinda tartisma yapilacakti geceyarisi. okuma bitti. bolum bolum
    herkes kogus sorumlusunun sorudugu sorulara yanit veriyordu. sira mehdi'ye
    geldi. ben gozlerimi kapadim, cikacak cumbusu ve mehdi'nin
    sorumlulugunun bende oldugunu dusunerek basima gelecekleri dusunuyordum. kogus
    sorumlusu sordu " mehdi,teoride yenilmek kisi benliginde ideolojiyi
    zedelermi?" ben yer yarilsada icine girsem diye dusunurken mehdi girtlagini
    temizledi, konusmaya basladi, kulaklarimi tikadim." bir harekete taraf
    olmak, eger ona aşk ile baglanmamissan sana kaçacak çok firsat birakir.
    insanin kendi dunyasi bencillik uzerine kuruludur.benlik, bencillikten
    turemistir. teori diye tanimlanan hareket, insanin bencilligini
    beslemezse kaybolur gider. iste insanoglu harekete saygini yitirmemek icin aski
    dogurmustur, beyninde ask olmazsa benlik yada bencillik, teoriyi
    zorunluluk haline getirir. teoride yenik dusmek, eger teorinin insana
    salgiladigi ask yoksa yenilmektir. ben sevdalarima hic yenilmedim" sessizlik
    oldu. kulaklarimi diktim sessizlige. felsefenin temel ilkeleri,bir
    adamin sozleri karsisinda yenik dusmustu. isiklar sondu, herkes o gece
    ogretilen teoriyle askini koydu teraziye. birkac gece gecti. kogus sorumlusu
    mehdi'yi istedi yanina. ajan olup olmadigini disaridan sorgulamisti.
    hicbir kayit yoktu.direk sorgu yapacakti. havalandirma sirasinda ben,
    mehdi'yi karsisina oturttu, hikayesini onada anlatti mehdi."peki, sen
    bunca felsefe kitabiyla bogusup vardigimiz yargilari, bir aska baglayip
    nasil sonladin mehdi " dedi kogus sorumlusu. "siz hic besiktasli oldunuz
    mu?" diye cevap verdi mehdi ve devam etti. " yasadigimiz bu hayati nasil
    yasayacagimizi biz kitaplardan ogrenmedik veya su dogrudur diye kimse
    bize destur vermedi. hayati egrisiyle dogrusuyla yasadik dibine kadar.
    ve bizim yasayislarimizin bize gosterdigi dogrular oldu, yeri geldi
    bizim yanlislarimizi dogru uygulamasi icin abi olduk. bir felsefemiz oldu
    yalniz yasanmisliklardan. simdi siz baskalarinin hayat deneyimlerinden
    turettigi felsefe ile degil kendinizinkini , bir ulkenin kaderini cizme
    yarisina giriyorsunuz. peki kendinizi, yeteneklerinizi ve harekete olan
    askinizi ne kadar biliyorsunuz. veya bu cografyada yasiyanlar sizin
    icin ne ifade ediyor" diye konustu mehdi. ben yanilmistim. universiteler
    okumustum, kitaplar yutmustum, makalelerim cikmisti dergilerde ama
    mehdi'nin besiktaslilik uzerine yaptigi kucuk bir yorum bile felsefemizin ne
    kadar kitaba ve teoriye bagli oldugunu bana gostermisti. ileriki
    gunlerde mehdi o bize biraz sig ve argo jargonu ile besiktasliligi anlatti. o
    zamana kadar sporu, hele hele futbolu kucuk burjuva eglencesi olarak,
    toplumun afyonu sayan bizler, besiktaslilik cfelsefesi icinde fanatik
    bir taraftar olup cikmistik. simdi anlayabiliyorduk mehdi'yi, bu kadar
    bir futbol takimini sevip, maclardan, seyirden, gazetelerden, radyodan bu
    kadar uzak kaldigi halde beşiktaş bu kadar sevebilmesini. cunku sahada
    oynanan oyun degil, taraf olmanin hazzi yakiyordu ve bagliyordu
    beynini. 82 yilinda durusmalarimiz hizlanmisti. karari cikan kendi memleketine
    yakin cezaevine naklini istiyor, orada daha rahat edecegini
    dusunuyordu. mehdi'ye yapisan orgut davasi cok dallanmis, hakkinda agir kararlar
    cikar hale gelmisti. cok idam vardi ve mehdi hala sucsuzlugunu
    kanitlayamiyordu. bu arada cok uzun yillardir sampiyon olamayan beşiktaş
    sampiyonluga kosuyordu. aksam saat yedide herkes haberlere kulak kesmisken
    mehdi bir an once spor haberlerinin gelmesini bekliyordu. yaza dogru karar
    cikti, devlet duzenini degistirmek amacli suc orgutune uye olmaktan
    idami istenmisti mehdi'nin. hakim daha once islenmis sucu olmadigindan
    hafifletici sebeblerle cezasini muebbete cevirmisti. bu tam bir yikimdi.
    mehdi'yi sakinlestirmek icin yanina gittim. zaten sakindi ama
    huzunluydu. "simdi olacak sey mi bu muebbet. yani ben bir daha hic beşiktaş maci
    seyredemeyecekmiyim simdi?" dedi mehdi ve devam etti. "birde benim
    sevdigim vardi biliyormusun. o benim sevdigimin farkimda bile degildi ama
    ben onu cok severdim, bir veda bile edemedim." mehdi sevdigi kizi uzun
    uzun anlatti bana. yuzunu anlatti, ellerini anlatti, gulusunu anlatti,
    evinin yonunu anlatti, bakislarini anlatti. beynimde zehirli bir
    dusunce, o anlatirken, kizin resmini cizmisti gozumun onune. soyleyemedim ama
    bende asik olmustum o kiza, mehdi'nin kizina. karara ciktiktan sonra
    temyiz istedi ama nafile. artik buralarda kalmasinin anlami yoktu. nakil
    istedi. hemde kimselerin tahmin edemedigi bir yere, eskisehir'e. ki en
    kotu sartlardaki cezaeviydi o donemin. ama beşiktaş orada oynayacakti,
    sampiyon olacagi maci. idare seve seve kabul etti, bir ilk yaz gunu
    elinde bavul, ardinda bizleri birakip cekip gitti. giderken sanki
    mahpusluga degil, istanbuldan es-es deplasmanina giden cocuklar gibi bir
    tebessum vardi yuzunde. otobus geceyarisi samsun otogarina girdi. uykudan
    agirlasmis gozlerde bir huzun vardi. butun otobus bu hikayeyi dinler
    olmustu artik. yemekler yenildi otogarin lokantasinda, adam hurmet
    goruyordu ve soforlerin masasindaydi artik. biran once otobuse donup mehdi'yi
    dinlemek istiyorlardi.oysa mehdi bagajda kendi hikayesinden habersiz,
    oylesine cansiz topraga dogru seyrine devam ediyordu. "sonra ne oldu,
    gorusebildiniz mi?"diye sordu sofor.adam kaldigi yerden devam etti. bizim
    kogus az bir ceza ile yirtti bu isten. ucer beser yil yatip cikacaktik.
    bu sevince birde beşiktaş'in eskisehiri 3-0 hukmen yenip sampiyon
    olusuda eklenince, o gece hem mehdi'yi anmak, hemde sampiyonlugu kutlamak
    icin eglence tertip ettik. bir hafta sonra bende ayrildim oradan.bursa
    hapisanesinde sevk oldum, iyi bir yerdi. ama eskisehir' den inanilmaz
    haberler geliyordu. kiyim vardi, cok zor haber alabiliyorduk. mehdi gelen
    sevklerle iyi haberlerini gonderiyordu, birde boncukculuga merak
    sarmis, cakmak kilifiydi, anahtarlikti, siyah beyaz hediyeler gonderiyordu
    bana. ara sira mektupta yaziyordu, ama yarisi yirtik, karalanmis ve
    silinmis sekilde. silinmeyen yerlerinde o kizdan bahsediyordu yine.kucuk bir
    isyan var diye duyduk eskisehir'de. icim icimden gitti mehdi dedim.
    birsey olmamis ama surmusler doguda bir yere, heber gelmedi sonralari. ben
    tahliye oldum. mehdi'yi aramaya koyuldum ama nafile. eskisehirdeki
    isyani o baslatmis. o yuzden gittigi yeri soylemiyorlardi. avukatlar
    tuttum, isi kovaladim ama devir bizim devrimiz degildi. caresiz istanbul'a
    dondum. icim icimi yiyordu. mehdi'yi bulamiyordum. arkadaslarini buldum,
    beşiktaş'ta. onlarda kovaliyorlardi isi ama nafile. birden karsima o
    cikti. o kiz. mehdi'nin sevdigi kiz, mehdi'yi sordu. buyulenmistim.
    konusamadim bir sure. bir muhallebicide oturduk, uzun uzun anlattim ona olup
    bitenleri. ama icimin yaglari eriyordu ona baktikca. sik gorusmeye
    basladik, bir sure sonra mehdi'den cok birbirimiz hakkinda konusmaya
    baslamistik. adam bunlari anlatirken bir homurtu oldu otobuste, yapilir mi bu
    diyordu bir kismi, diger yandan niye olmasin diyordu arka taraftakiler.
    otobus karadenize paralel virajlari ala ala, saatler sabaha karsi
    vakfikebire ulasmislardi.adam devam etti, onunla evlendim. beşiktaş'ta ev
    tuttuk. mehdi'den haber yoktu. issizdim. zor geciniyorduk. ozal zamanina
    cabuk uymustu kogus arkadaslarim. reklamci oldular, gazetelerde yazar
    oldular, hepsi yolunu buldu. mehdi geliyordu aklima ve soyledikleri.
    hani o benlik bencillige donmesi, aski,sevdasi. nerede kalmisti o yuce
    teoriler. hepsini bir cirpida silmisti mahpus dostlarim. cocuguz da oldu
    bu sikisiklikta, adini koymakta tereddut etmedik. " mehdi" onun
    aliskanliklari bana gecmisti sanki. tribun tayfasi olmustum, bir is buldum
    sonralari.kalem katipligi gibi birsey belediyede. yillar gecti, mehdi'den
    haber yoktu. kimileri gordugune yemin ediyordu, yeni acikta. ama ben
    gormedim. izini surmeyi biraktim.yillar gecti aradan. bu sene bir macta
    yeni acikta bayragini siyahbeyaza ceviren partililerin arasinda gorur
    gibi oldum sanki . saclari beyazlamis bir adam pesinden kostum,
    yetisemedim.o muydu, degilmiydi, cok kuskulandim. tekrar klima dustu mehdi.
    arastirmaya koyuldum ve buldum onu. dosyasini cabuk cabuk okudum. mardinde,
    antepte, bingolde yatmis. hastalanmis. yaralanmis. onceden suc isledigi
    maddeler avrupa birligi uyum yasalariyla ortadan kalkmasiyla suclarida
    ortadan kalkmis, sonrada rahsan hanim affindan saliverilmis. demek
    dogruymus, oymus. sonra muhtarliklari dolasip kaydini aradim. bulamadim. ta
    ki gecen haftaya kadar. uyku cokmustu otobuse. artvin gozukuyordu ama
    viraj, viraj, viraj. ulasilamayan bir kartal yuvasini andiriyordu
    artvin. adam yorgunluktan kisilan sesi ile bitiriyordu hikayesini. gecen
    hafta iki polis geldi evime. polis gelince bir korku aldi beni ,
    mahpusluktan kalma aliskanlikla. bir kagit tutusturdular elime. istinye devlet
    hastanesinden cagiriyorlardi beni. ne icin diye sordum, tesbit dediler.
    ceketimi aldim ciktik. hastanenin bodrum katina indirdiler beni. morg
    odasina bir surgu acilmis, beyaz bir carsafin basinda bekliyordu morg
    bekcisi beni. carsafi kaldirdi, yatan mehdi'ydi. oylesine yaslanmis,
    saclari beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatiyordu sedyede. "basiniz sagolsun,
    giris kaydina sizin isminizi yazmis yakini olarak, kardesinizmis, allah
    sabirlar versin" morg kadar sogumustu damarlarimdaki kan. yillardir
    aradigim adam karsimdaydi, sarildim ona caresiz . evraklari hazirladilar,
    islemleri yaptirdim. ben ve bir tabut gecenin yarisi basbasa kalmistik.
    dogum yeri gozume carpti mehdi'nin. artvin. ertesi gun onu artvin'e
    goturup gommeye karar verdim. "peki kimi kimsesi kalmamis mi garibin
    istanbul'da"dedi muavin. "yok, olmus hepsi, enistesi de devlet memuru
    oldugundan basim belaya girmesin diye bulasmadi cenazeye" diye cevap verdi
    adam. artvin otogarina girdi otobus. omuzlar uzerine alindi mehdi. yukari
    mahallede bir camiye goturduler. otobus yolculari cemaat olmustu. imam
    sordu, "nasil bilirdiniz?" hepbir agizdan "iyi bilirdik" sesi
    yankilandi. yalcin bir kayalik gibi mezarlikta, kartal yuvasinda bulustu
    toprakla mehdi. ama aşki hic olmedi."
  • 617
    küçülürken de ezeli rakipleriyle rekabet etmek istiyorlarsa bunun tek adresi şüphesiz kalli'dir. getirsinler kalli'yi, onlara savaşan, 90 dakika basan, mağlubiyeti kabul etmeyen, karakterli ve takım oyunu oynayan bir takım bırakır ve gider. hem kadrosunda tutmadığı hem de ilgilendikleri / transfer ettikleri oyunculara bakıyorum da, küçülme böyle olmaz arkadaşım. sen ekrem dağ'ı bırakıp onunla aynı kalibredeki bir oyuncu olan uğur boral'ı almaya çalışırsan bu gelecek sezon tabeladaki sıralaman 4. lükle 8. cilikt arasında bir yer olur. ötesi yoktur. çok yanlış işler yapıyorlar çoook. taraftarına sabırlar diliyorum.
  • 625
    yanlis isler pesindeler. kuculme politikasi gudeceklerse getirsinler basa kalli'yi bence. once pislikleri temizler, sonra basan, isiran her dakka galibiyet icin cirpinan bir takim kurar daha sonra da gider ama giderken arkasinda tas gibi bir takim birakir ki o takimin iskeletinin minimum uc sene gideri olur. aybaba ile olmaz oyle isler babacim demis olayim. herif bizi baris ozbek-ayhan akman-mehmet topal orta uclusuyle sampiyon yapti lan daha ne olsun. model apacik ortada ama nerde sizde o kafa. he canim he feda he...
App Store'dan indirin Google Play'den alın