kendisi ile alakalı görüşlerim değişmedi, değişmeyecek. acun, rıdvan ve pek siyasi dostlarıyla birlikte dibe vuruşuyla kalacaktır hep aklımda.
nitekim (bkz:
#2835947) böyle bir entrim de mevcut.
fakat şimdi başka bir noktadan bakmak istiyorum.
arda'nın ilk attığı golü, golleri hatırlıyorum, heyecanımı anlatamam. üniversitede öğrenciydim, her fırsatta gidip sadece arda'yı izlemek istiyordum. kewell, baros falan hikayeydi benim için, arda'ydı izlenesi olan, yıldız olan. hele rakip oyuncuları yatırışları, denediği kesme vuruşları, attığı paslar... çok güzel günlerdi çok... arkasından gelen euro 2008 ve arda'nın artık global futbol piyasasında isim yapması, bizim dibe vuruşumuzun başlaması falan buralarda başlar. sonrasında rijkaard, arda'nın aşkları, sinema kapatması (ben de kapatırdım bu arada, kral hareket) falan derken hocanın dönüşü, 3 temmuz...
tüm bu anlattıklarım aşağı yukarı 6 sene...
ama burası türkiye hanımlar, beyler... burada bir futbolcunun yaşadığı sakatlık çok seks yapmasına bağlanabilir. burada kazandığınız para üzerinden saygı kazanırken, varoşluğa (!) da sürüklenebilirsiniz.
maalesef bu ve benzeri hikayelerin müsebbibi biziz, bizim halkımız. çünkü bu işlerin çirkinleşmesine, değerlerin tüketilmesine, sömürülmesine itiraz edemedik, etmedik.
bugün arda dönse, dönsün, itirazım yok. ama kabul edemiyorum, aslında kabul edemediğim bu çocuğun sürüklendiği yer, onu sürükleyenler... onu pis işlerine alet edenler, üzerinden prim yapanlar...
arda, sen de masum değilsin, ama safsın oğlum... uyanık olmak zorundaydın, o koca kafanı çalıştırmak zorundaydın, yapamadın.
biz de masum değiliz, biz elimizdeki değerlere torinolu şaban demiş, lakabı şeytan olan adamı ciddiye alıp izlemiş adamlarız. anlatmaya kalksak çok örnek çıkar bizden de adam çıkmaz o ayrı...
sen gel arda, geç kulübede otur, beni ilgilendirmez. ben seni gördükçe kaybolan hayallerimi hatırlar, ona üzülürüm...