1
--- alıntı ---
ali sami yen ve tt arena hakkında-i - batug.org
geçen yaz yapı işletmesi dersinde tt arena ve eren talu'nun intihar ihalesi konulu bi ödev hazırladım, bu stat projesi için bilirkişilik yapan bi hocamız sayesinde de bir sürü detayı öğrenme şansım oldu. o yüzden işin bu şekilde yapılmasının galatasaray'a biraz dayatıldığını biliyorum. gs aslında seyrantepe'ye taşınmayı istemiyordu. özhan canaydın döneminde kulüp ali sami yen'in yerine yeni bir stat yapılması için bir alman firmasına projeler çizdirdi, 15 yıllık stat işletmesi karşılığında abd menşeili bir finansör firmayla kredi anlaşması imzaladı, paranın geleceğine güvenerek artık ciddi yıkılma tehlikesi içinde olan asy'den olimpiyat stadı'na taşınıldı. ancak abd firmasının temsilcisi olarak anlaşma yapılan adamlar bir süre sonra telegol'ün ortaya çıkardığı gibi nitelikli dolandırıcılar çıktı, kredi falan gelmedi.
bu arada hükümet yandaşı firmalar ofton ve aşçıoğlu ortak olup stadın yanındaki likör fabrikasını toki'den satın aldı. oraya bir iş merkezi yapılması planlanıyordu, asy arsası da ele geçirilse proje genişleyecek ve kar marjı çok ciddi artacaktı. bu noktada çarklar çalışmaya başladı. stada finansman bulunsa bile inşaat ruhsatı verilmeyeceği dedikoduları başladı. birkaç kez kadir topbaş'ın, istanbul trafiğinin mecidiyeköy'de asy'den daha büyük bir stadı kaldırmayacağı yönünde açıklamaları oldu. "gelin kulüpten 5 kuruş vermeden size seyrantepe'de yeni spor kompleksi yapalım, siz de bu asy'den vazgeçin" dendi. kısacası el altından burayı biz yiyecez, siz en iyisi seyrantepe'ye okey verin, ne şiş yansın ne kebap dendi. galatasaray da kontratı biten melo'yu göndermeye çalışan nuggets misali projeyi kabul etmek zorunda kaldı. zaten sürekli tepki alan yönetim için de bu bi çıkış noktası oldu.
aslında stat ihalesinin hesaplara göre başka bir firmada(muhtemelen nurol) kalması gerekiyordu ama eren talu gs'li olmanın ve gelecekte yönetimde rol alma hesaplarının verdiği gazla inanılmaz bi teklif yaptı. toki bu ilk ihaleyi ital etti ama eren talu ikinci ihalede de beklenenin çok üstünde teklif verince mecburen onunla masaya oturmak durumunda kaldılar. iş eren talu ve ortaklarına acaip şartlarla verildi. anlaşmaya göre eren talu önce kendi finansmanıyla stadı yapacak, daha sonra yine kendi finansmanıyla asy'nin yerine bir iş merkezi dikecek, iş merkezinin satışından ve kiralarından gelecek paranın da önemli bir kısmını toki'ye verecekti. daha sonra malum ekonomik kriz ve finansman sıkıntısıyla hepimizin okuduğu haberler çıkmaya başladı. aslında eren talu yaşanan ciddi problemlere rağmen işi kendisinin bitirebileceği noktaya getirmenin yolunu buldu. toki'nin kefaletiyle halkbank'tan 100 milyon dolar kredi çıkardı ancak kredinin çıkacağı gün erdoğan bayraktar bankayı arayıp toki kefaletini çekti. böylece eren talu için de yolun sonu geldi, ilk başta ortaklarıyla birlikte cebinden koyduğu 50 milyon dolar ve 100 milyonu bulan taahhütlerine karşılık tek lira alamadan işten çekilmek durumunda kaldı.
eren talu'yu aradan çıkaran toki yeni ihale açtı. bu ihalede de ortaya siyah kalem diye bir firma çıkıp teklif vererek işi bozdu. toki bu ihaleyi de iptal etti ve arsa paylaşımından vazgeçti. stadı biz yapacağız, diğer tarafı da biz satacağız dediler. sonuçta tt arena'nın ihalesini kendi taşeronlarından varyap'a klasik hakediş usülü verdiler. asy'nin arsası ise ilk başta planlandığı gibi gelir paylaşımı modeliyle piyasa fiyatının neredeyse yarısına, 415 bin liraya nurol-aşçıoğlu ortaklığına veriliyor. sonra da stadın açılışına gelip yalandan zorluk çekildi falan deniyor. buradan kimler, kaç yüz milyon dolar kar edecek ortada, gs'ın bu süreçte 2 yıl kaybı ortada. buna rağmen adnan polat'ın çıkıp bunları ortaya dökememesi de onun aczini gösteriyor. allahtan hayri kozak gibi dilinin kemiği olmayan bi büyük var da tv'ye çıkıp bunları söyleyen biri oluyor gs adına.
*********************************************************************
*********************************************************************
ali sami yen ve tt arena hakkında-ii - batug.org
işbu yazı son günlerde gündeme oturan protesto olayları çerçevesinde oynanan tiyatronun karanlıkta bırakılan yönlerini bir nebze olsun aydınlatmak amacıyla yazılmıştır.
1996-2002
faruk süren'in başkanlığıyla yepyeni bir sürece giren galatasaray'da yönetim, saha içi kadar saha dışında da atılım yapmak niyetiyle yeni stat projesi için zemin aramaya başlıyor. henüz "5 nisan kararları" olarak bilinen 94 krizinin etkileri geçmiş değil, bu yüzden gereken kredi bulunamıyor. faruk süren bu süreçte ali sami yen'in 49 yıllık üst kullanım hakkını 68 milyon dolar karşılığında alıyor ve erdoğan bayraktar'ın bahsettiği "kira vecibeleri" başlamış oluyor. ardından 98 yılının sonlarına doğru gs yönetimi yeni stat inşaatı için gerekli izinleri alıyor ancak halen kredi sorunu çözülmüş değil. kulüp aynı zamanda burayı bir stattan çok bir spor kompleksi olarak düşünüyor ve stadın yanındaki likör fabrikasını almak için girişimlerde bulunuyor. ekim 98'de faruk süren kulüp üyelerine müjdeyi verip likör fabrikasının galatasaray'a devredildiğini söylese de bürokratik işlemler uzadıkça uzuyor, sürekli engellerle karşılaşılıyor ve devir bir türlü sonuçlanmıyordu. bu sürecin uzamasının altındaki sebepler ancak 10 yıl sonra anlaşılabilecekti. bu süreçte proje için 14 milyon dolar civarı bir para harcanıyor. bovis-tml ortaklığıyla 120 milyon dolar karşılığı stadı yapmaları için anlaşılıyor. ancak o sırada hortlayan şubat 2001 krizi sonucu finansman sorununun çözülememesiyle bu proje rafa kaldırılıyor, akabinde efsane başkan faruk süren de 2001 yılı içerisinde istifa ediyordu
cem uzan destekli ateş ünal erzen'in yeni stat vaadine tamah etmeyen galatasaray camiası seçimde mehmet cansun'u başkanlığa getirdi. cansun döneminde sıkı kemer sıkma politikasına rağmen galatasaray'da stat projesi yine gündemi meşgul eden bir konu. irfan aktar, doğan hasol, emre arolat gibi galatasaraylı mimarlardan bir kurul oluşturuluyor ve süren döneminde çizilen projenin üzerinde değişiklikler yapılarak 35.000 kişilik bir butik stat projesi ortaya çıkarılıyor. daha sonraları bu stat işine bütün servetini gömecek olan eren talu'nun da bu mimarlar kurulunda yer alması kaderin bir cilvesi olsa gerek.
2002-2008
mart 2002'deki olağan genel kuruldan zaferle ayrılan özhan canaydın'ın seçim vaadi sanırım bugün bile çok net hatırlanıyordur; 10 yılda 7 şampiyonluk, her yıl en az bir dünya yıldızı, şampiyonlar ligi şampiyonluğu, modern bir stadyum. ligde 10'da 7, avrupa'da şampiyonluk gibi vaatlere o dönem inanmakta güçlük çeken camia için fenerbahçe'nin şükrü saraçoğlu stadını bitirmek üzere olduğu bir dönemde öne çıkan hayal yeni stat oluyordu tabii ki. özhan canaydın da bunun farkında olduğundan en çok uğraştığı mevzu bu oldu, en büyük darbeleri de maalesef bu konudan yedi.
2002 yılında türkiye'de akp iktidarı başlamış, 2002 aralık ayında toki'nin başına erdoğan bayraktar getirilmişti. 2003'te recep tayyip erdoğan'ın başbakanlığı abdullah gül'den devralması, 2004'te de kadir topbaş'ın istanbul büyükşehir belediye başkanı olmasıyla taşlar yerine oturmuştu. bu noktadan sonra mecidiyeköy'deki milyar dolarlık arazi üzerine perde arkasında yürütülen rant kavgasının ipuçlarını da takip etmeye başlıyoruz. bu rant için kafalardaki ampulleri(!) yakan olay 2003 yılında mustafa sarıgül'ün özhan canaydın'a seyrantepe'deki toki arazisinden bahsetmesi oldu. mustafa sarıgül, o bölgeyi en iyi bilen adam olarak asy ve civarının kaymağından ve seyrantepe'deki boş arsadan haberdardı. o sıralar pek ciddi bir ederi olmayan 120 dönümlük arsayı toki kooperatiflere ihale usulü vermeyi ve oraya orta-alt sınıfa yönelik konutlar inşa edilmesini planlıyordu. kulübün o günkü durumunda mecidiyeköy'deki stadı yenilemek için finansman bulamayacağını gören mustafa sarıgül'ün aklında stadı buraya taşımak, ali sami yen'in yerine de galatasaray kulübüne ait bir iş merkezi yapmak fikri uyandı. böylece hem kulüp çok değerli bir taşınmaz ve düzenli bir gelir kapısı kazanacak, hem de yeni bir stada kavuşacaktı. üstelik böyle bir projeye ortak olmak için sıraya girecek bir sürü yatırımcı firma vardı. özhan başkan'ın aklını çelen nokta da bu projeyi gerçekleştirebilirse her türlü saha içi başarısızlığa rağmen her zaman efsane başkanlar arasında gösterilecek olmasıydı.
bu projeyi hayata geçirmek için canaydın'ın önünde bir takım engeller vardı. birincisi stadın mülkiyetinin gençlik spor genel müdürlüğü'nde olması ve galatasaray'ın arazi üzerindeki kullanım hakkının sadece "spor faaliyetleri amacıyla" ibaresini içermesi, diğeri de projenin yapımı için gereken kredinin bulunamamasıydı. ilk sorunun çözümü de aslında ayrı bir stat maliyetini buluyordu; yaklaşık 100 milyon dolar karşılığı gsgm'den stadın olduğu arazi alınacak, ayrıca arazinin üzerindeki stat yerine yine devlete ait olacak 20.000 kişilik başka bir stat yaptırılacaktı. sarıgül ve iktidarın farklı partilerden olmaları bürokratik engelleri daha da aşılmaz hale getiriyor, projenin maliyeti de galatasaray'ın o sıralar zaten içinde bulunduğu sıkıntılı dönemde işi iyice imkansızlaştırıyordu.
tam bu noktada ortaya bir kurtarıcı çıkıyor ve galatasaray'a asy stadı'nı olduğu yerde yeniden yapması için 99 milyon dolar kredi vereceğine dair bir anlaşmayı kabul ediyordu. 2003 temmuz ayında özhan başkan'ın törenle elini sıktığı adamın onun ömründen belki de yıllar çalacağını o da ummuyordu. sahip som isimli bu dolandırıcı ünlü bir abd finans şirketinin türkiye temsilcisi olarak stadın 15 yıllık işletmesi karşılığında kulüple anlaşma imzalıyor, galatasaray yönetimi sonunda aranan finansmanın bulunmasıyla takımı inşaatın süreceği iki yıl için olimpiyat stadı'na taşıyordu. aradan geçen aylar sonunda sahip som galatasaray'dan kredi harcamaları adı altında aldığı yüzbinlerce dolarla sırra kadem basarken olimpiyat stadı'nda geçen ıstırapla dolu sezonun ardından kulüp kendi imkanlarıyla ali sami yen'i tekrar maç oynanacak hale getiriyor ve yeni stat projesi de bir süreliğine tekrar rafa kaldırılıyordu. mazlumun ahını alan sahip som ise birkaç yıl sonra dolandırdığı bir "ağır abi" tarafından kaçırılıp aylarca işkence görüyor, tutulduğu yerin camından atlayıp kaçıyor, yakalanmamak için kırık ayakla 3 gün sokakta yaşadıktan sonra bir hastaneye sığınıp oradan da hapishaneyi boyluyordu.
bu olaydan büyük darbe alan canaydın yönetimi tekrar seyrantepe'ye yöneldi ve toki'yle seyrantepe'deki arsanın üst kullanım hakkı için görüşmeler başladı. 2004 yılında arsanın üst kullanım hakkının alındığına dair haberler çıktı. diğer taraftan mete arat ve ünlü alman firması asp architekten, seyrantepe'deki stadın projesi için görevlendirilmişti. ortaya 52.000 kişilik, şeffaf açılır-kapanır çatısı olan ultra-modern bir tasarım çıktı ve tanıtımın yapıldığı dönemde büyük sükse yarattı. özhan canaydın tekrar tünelin ucunda ışığı görmeye başlamıştı ki devreye başka güçler girdi. mecidiyeköy'deki araziye yapılmak istenen iş merkezi için bu işteki kaymağı gören yetkililerin başka planları vardı ve çarklar yeniden dönmeye başladı. kadir topbaş medyaya istanbul trafiğinin mecidiyeköy'de asy'den büyük bir stadın veya onun yerine yapılacak büyük bir iş merkezinin trafiğini kaldıramayacağı demecini verdi, bunun üzerine galatasaray'ın asy'yi yenilemek veya oraya hayal edilen projeyi yapmak için gereken finansmanı bulsa bile inşaat izni verilmeyeceği söylentileri dolaşmaya başladı. ayrıca medyadaki bazı belirli kalemlerden gs'ın hem seyrantepe, hem de asy arazisini kullanmasının fb ve bjk'a büyük haksızlık olacağını belirten yazılar çıkmaya başladı.
bu sırada tekel likör fabrikası 2005 yılında 295,7 milyon tl fiyatla hükümete yakınlığıyla bilinen kiler grubuna satılmış, ancak toki ihaleye başka katılan olmadığından satışı iptal etmek durumunda kalmıştı. bu ihale bir süre sonra tekrarlanmış, ancak yine rekabet eksikliğinden dolayı kiler grubu ihaleden çekilmişti. daha sonra 2008 yılında yenilenen ihaleyle yine hükümet yandaşı bir grup olan aşçıoğlu-ofton-meydanoğlu-omak girişimi arsayı 415 milyon 750 bin tl'ye satın alıyordu. planlar en başından beri o arsaya bir iş ve alışveriş merkezi yapmak yönündeydi. ancak asy arsası da ele geçirilebilirse buraya yapılacak projenin içerisine rezidanslar eklenecek, işin hem çapı hem de değeri artacak, metrekare başına fiyatlar daha da yükselecekti. kısacası istanbul'un en değerli projesi haline dönüşecekti.
bunların üstüne bir de seyrantepe'deki üst kullanım hakkının yurt dışındaki finansör firmalar tarafından tanınmamasından dolayı stat için finansman sıkıntısı tekrar boy gösterdi. toki ise bu noktada resme dahil oldu ve galatasaray'ın kapısını göze hoş gelen bir teklifle çaldı. toki, seyrantepe arazisinin 49 yıllık üst kullanım hakkını galatasaray'a verecek, o araziye yeni bir stadyum inşa edecek ve yeni stadın kullanımı için galatasaray'dan kira almayacaktı. yani kulübün kasasından "bir allah kuruşu" çıkmayacak, üstüne o sıralar ödenmekte sıkıntı çekilen yıllık 1,5 milyon dolara yakın stat kirasından kurtulunacak ve bir de üstüne yeni stada kavuşulacaktı. tabii alt metinde gs'ın milyar dolarlık asy arazisinden vazgeçmesi gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. kısacası el altından "burayı biz yiyeceğiz, siz en iyisi seyrantepe'ye okey verin, ne şiş yansın ne kebap" dendi. galatasaray da "kontratı biten oyuncusunu satıp para kazanmaya çalışan kulüp" misali projeyi kabul etmek durumunda kaldı. zaten o sıralar tepki almaya başlayan özhan canaydın yönetimi 2006 yılında ibb, toki ve gsgm ile anlaşmaya imza atıyor ve ihale süreci başlıyordu. bu yazının konusu olmayan başka bir durum da tekel likör fabrikası'nın modern mimarinin ilk eserlerinden biri olarak mimari tarihimizde önemli bir yere sahip olması. art-deco akımının ünlü mimarlarından robert mallet stevens(1886-1945) tarafından dizayn edilen binanın akıbeti henüz belli değil. 24 dönümlük arsa içerisinde sadece 4,5 dönüm yer tutan fabrikanın korunması için herhangi bir sözleşme bildiğim kadarıyla yapılmadı. yani iş biraz arsa sahiplerinin insafına kalmış durumda.
ilk ihale gelir paylaşımı esasına dayanarak yapıldı. yani ihaleyi alan grup kendi cebinden seyrantepe'de bir stat yapacak, daha sonra gs o stada geçtikten sonra asy arazisinin üzerine bir iş merkezi yapacak, bu iş merkezi üzerinden elde edeceği paranın da belli bir kısmını toki'ye verecekti. aslında stat ihalesinin hesaplara göre başka bir firmada(muhtemelen nurol) kalması gerekiyordu ama eren talu gs'lı olmanın ve gelecekte yönetimde rol alma hesaplarının verdiği hırsla milyar doları aşan inanılmaz bir satış geliri teklifi yaptı. toki bu ilk ihaleyi iptal etti ama eren talu-alke ortaklığı ikinci ihalede de beklenenin çok üstünde(777 milyon 777 bin 777 lira satış geliri üzerinden 235 milyon tl idare payı) teklif verince mecburen onunla masaya oturmak durumunda kaldılar. toki'nin pazarlık şartlarını sonuna kadar zorlamasına rağmen eren talu ve ortakları geri adım atmadı ve %7'lik kar payı şartını da kabul edip işi aldılar. 13 aralık 2007 tarihinde 10 yılı aşkın bir uğraşın sonunda seyrantepe stadı'nın temel atma töreni gerçekleştirildi. bu törende mimar sinan'dan beri gelen gelenekle tarih tüpünü stadın temeline gözyaşları içinde bırakan eren talu, o an hayatının belki de son mutlu anını yaşıyordu. o dakikadan sonra eren talu önce itibarını, işini, servetini ve şöhretini, daha sonra da ailesini kaybedecekti.
2008-2011
galatasaray'da adnan polat başkanlık koltuğuna geçerken eren talu için de işler kötü gitmeye başlıyordu. önce toki'nin kendisine çıkardığı sorunlar(iş programlarının verilmemesi, zemin iyileştirme yöntemleri üzerine anlaşmazlıklar...vs) zaman ve para kaybettirirken, daha sonra malum ekonomik kriz ve finansman sıkıntısıyla hepimizin okuduğu haberler çıkmaya başladı. yaşanan finansman krizine ilk çözüm olarak manchester city'nin de sahibi olan abu dhabi group'u 50 milyon tl nakit karşılığı işe ortak olarak aldılar. fakat ekonomik krizin etkileri arap dünyasında da görülüyordu ve abu dhabi group söz verdiği finansmanı sağlamadı. bu süreçte eren talu ve erdoğan bayraktar'ın arasının açıldığı yazıldı, iki taraftan da medyada birbirini suçlayan demeçler geldi. diğer taraftan yeni stadın gecikmesiyle galatasaray da söz verdiği tarihte ali sami yen'i terketmedi. eren talu'nun adnan polat'a yaptığı 1 yıl olimpiyat'a geçelim, o sırada asy'yi yıkıp yerine iş merkezinin inşaatına başlayalım. oranın satışından alacağımız parayla da stadı hemen bitirelim önerisinin adnan polat tarafından yönetime bile sorulmadan reddedilmesi "galatasaraylılık yardımlaşmasına" güzel bir örnekti(!). yine de eren talu yaşanan ciddi krizlere rağmen işi kendisinin bitirebileceği noktaya getirmenin yolunu buldu. toki'nin kefaletiyle halkbank'tan 100 milyon dolar kredi çıkardı ancak kredinin çıkacağı gün erdoğan bayraktar bankayı arayıp toki kefaletini çekti. böylece eren talu için de yolun sonu geldi, ortaklarıyla birlikte yaptıkları 80 milyon doları aşan yatırım ve yine milyonları bulan taahhütlerine karşılık "bir allah kuruşu" almadan işten el çektirildi.
sonunda eren talu'yu aradan çıkaran toki yeni bir ihale açtı. bu ihalede de ortaya siyah kalem isminde, şimdiye kadar bu çapta bir işe girmemiş bir firma teklif verdi. toki bu ihaleyi de iptal etti ve arsa paylaşımından vazgeçti. erdoğan bayraktar "stadı biz yapacağız, paramız var" buyurdu. sonuçta tt arena'nın ihalesini kendi taşeronlarından varyap-uzunlar ortaklığına klasik hakediş usülü verdiler. asy'nin arsası ise ilk başta planlandığı gibi gelir paylaşımı modeliyle piyasa fiyatının neredeyse yarısına, 416 bin 500 liraya nurol-aşçıoğlu ortaklığına satıldı. buradaki en kör göze bile çarpabilecek ranta değinelim. likör fabrikası 2008 yılında, durgun bir ekonomide 415 milyon 750 bin tl'ye satılıyor, üstelik bu arsa düz bir arazi değil. buraya milyonlar yatıran şirketler ne hikmetse 2 yıl boyunca bir çivi bile çakmıyorlar, acaba bildikleri bir şey mi var?! ali sami yen'in bulunduğu arazi ise hem imar açısından düz, hem de fabrika arazisinin aşağı yukarı 1.5 katı büyüklüğünde. düz mantıkla sadece büyüklüğüne bakılsa bile en az 650 milyon tl etmesi gereken, ekonomik konjonktür ve imar durumu gibi etkenler göz önüne alınırsa değeri bunun da üzerine çıkan bir arazi 416.5 milyona elden çıkarılıyor. üstelik ihaleden sonra satışı yapan erdoğan bayraktar "1 milyar edecek arazimizi yarı fiyatına sattık, içimiz kan ağlıyor" ekseninde açıklamalar yapabiliyor. alıcı aşçıoğlu ise başka telden çalmakta, "erdoğan bayraktar kurnaz bir bürokrat, likör fabrikası'nı bizim aldığımızı bildiğinden 200 milyonluk araziyi 400 milyonla ihaleye açtı" diyor. ekonomistler ve emlak uzmanları ise şaşkın. herkes neden iki arazinin birleştirilip satılmadığını sorguluyor. bu iki arazinin satışından 500 milyon dolar civarı bir para alan toki'nin, iki araziyi birlikte satsa rahatlıkla 1 milyar dolar teklif alacağını söylüyorlar.
peki toki bu araziyi ikiye bölüp aynı firmalara daha ucuza satarak neyi amaçlıyor? kimler bu işten "allah kuruş"larını cebine indiriyor? bütün bu ranta rağmen gelip tt arena'nın açılışında sanki ceplerinden stat yapmış gibi atıp tutan erdoğan bayraktar'a neden kimse bu soruları sormuyor? tt arena'nın toplam bedelini 310 milyon tl olarak ifade eden erdoğan bayraktar'a, eren talu ve ortaklarının yatırdığı 120 milyon ve asy'nin satışından alacağı 416,5 milyonu toplayınca 536,5 milyon tl gibi bir girdi elde edileceğini, bu işten toki'nin karının yapılan çakallığa rağmen 200 milyon tl'yi geçeceğini, eğer istenilseydi bu rakamın çok daha arttırılabileceğini medya önünde yüzüne vuracak, "bu işte toki'nin de bir allah kuruşu yoktur, hatta sayemizde para kazanmışlardır" diyecek bir yönetici yok mu? bir tiyatro da altyapı kısmında yaşanıyor. başbakan çıkıp diyor ki 310 milyon sadece stadın parası, oraya yapılan toplam yatırım 600 milyon tl. sanki metro ve yollar sadece stadyuma özel yapılmış gibi göstererek "ben yaptım, değerimi bilin" demeye getiriyor. peki aynı bölgeye yapılan ve istanbul'un en büyük sağlık merkezi olacak yeni şişli etfal hastanesi'ne nasıl gidilecekti diye soran kimse yok. galatasaray'ın bütün değerlerini yıkıp geçen bu adamlara karşılık camianın başkanı adnan polat'ın çıkıp bunları ortaya dökememesi, camiayı ayaklar altına alanlara hadlerini bildirememesi de onun aczini gösteriyor. akp kurmayları ise her seçimden önce olduğu gibi şimdi de kendilerini mağdurmuş gösterip halkın gözünde ezilen, hakkı yenen iktidarı oynuyorlar. dikkatler bu tiyatroya çekilmişken de birileri mecidiyeköy'de gemiciklere gemicik katacak projeler inşa ediyor.
kensai - batug.com
http://kayrakli.blogspot.com/...-gundeme-oturan.html
--- alıntı ---
ali sami yen ve tt arena hakkında-i - batug.org
geçen yaz yapı işletmesi dersinde tt arena ve eren talu'nun intihar ihalesi konulu bi ödev hazırladım, bu stat projesi için bilirkişilik yapan bi hocamız sayesinde de bir sürü detayı öğrenme şansım oldu. o yüzden işin bu şekilde yapılmasının galatasaray'a biraz dayatıldığını biliyorum. gs aslında seyrantepe'ye taşınmayı istemiyordu. özhan canaydın döneminde kulüp ali sami yen'in yerine yeni bir stat yapılması için bir alman firmasına projeler çizdirdi, 15 yıllık stat işletmesi karşılığında abd menşeili bir finansör firmayla kredi anlaşması imzaladı, paranın geleceğine güvenerek artık ciddi yıkılma tehlikesi içinde olan asy'den olimpiyat stadı'na taşınıldı. ancak abd firmasının temsilcisi olarak anlaşma yapılan adamlar bir süre sonra telegol'ün ortaya çıkardığı gibi nitelikli dolandırıcılar çıktı, kredi falan gelmedi.
bu arada hükümet yandaşı firmalar ofton ve aşçıoğlu ortak olup stadın yanındaki likör fabrikasını toki'den satın aldı. oraya bir iş merkezi yapılması planlanıyordu, asy arsası da ele geçirilse proje genişleyecek ve kar marjı çok ciddi artacaktı. bu noktada çarklar çalışmaya başladı. stada finansman bulunsa bile inşaat ruhsatı verilmeyeceği dedikoduları başladı. birkaç kez kadir topbaş'ın, istanbul trafiğinin mecidiyeköy'de asy'den daha büyük bir stadı kaldırmayacağı yönünde açıklamaları oldu. "gelin kulüpten 5 kuruş vermeden size seyrantepe'de yeni spor kompleksi yapalım, siz de bu asy'den vazgeçin" dendi. kısacası el altından burayı biz yiyecez, siz en iyisi seyrantepe'ye okey verin, ne şiş yansın ne kebap dendi. galatasaray da kontratı biten melo'yu göndermeye çalışan nuggets misali projeyi kabul etmek zorunda kaldı. zaten sürekli tepki alan yönetim için de bu bi çıkış noktası oldu.
aslında stat ihalesinin hesaplara göre başka bir firmada(muhtemelen nurol) kalması gerekiyordu ama eren talu gs'li olmanın ve gelecekte yönetimde rol alma hesaplarının verdiği gazla inanılmaz bi teklif yaptı. toki bu ilk ihaleyi ital etti ama eren talu ikinci ihalede de beklenenin çok üstünde teklif verince mecburen onunla masaya oturmak durumunda kaldılar. iş eren talu ve ortaklarına acaip şartlarla verildi. anlaşmaya göre eren talu önce kendi finansmanıyla stadı yapacak, daha sonra yine kendi finansmanıyla asy'nin yerine bir iş merkezi dikecek, iş merkezinin satışından ve kiralarından gelecek paranın da önemli bir kısmını toki'ye verecekti. daha sonra malum ekonomik kriz ve finansman sıkıntısıyla hepimizin okuduğu haberler çıkmaya başladı. aslında eren talu yaşanan ciddi problemlere rağmen işi kendisinin bitirebileceği noktaya getirmenin yolunu buldu. toki'nin kefaletiyle halkbank'tan 100 milyon dolar kredi çıkardı ancak kredinin çıkacağı gün erdoğan bayraktar bankayı arayıp toki kefaletini çekti. böylece eren talu için de yolun sonu geldi, ilk başta ortaklarıyla birlikte cebinden koyduğu 50 milyon dolar ve 100 milyonu bulan taahhütlerine karşılık tek lira alamadan işten çekilmek durumunda kaldı.
eren talu'yu aradan çıkaran toki yeni ihale açtı. bu ihalede de ortaya siyah kalem diye bir firma çıkıp teklif vererek işi bozdu. toki bu ihaleyi de iptal etti ve arsa paylaşımından vazgeçti. stadı biz yapacağız, diğer tarafı da biz satacağız dediler. sonuçta tt arena'nın ihalesini kendi taşeronlarından varyap'a klasik hakediş usülü verdiler. asy'nin arsası ise ilk başta planlandığı gibi gelir paylaşımı modeliyle piyasa fiyatının neredeyse yarısına, 415 bin liraya nurol-aşçıoğlu ortaklığına veriliyor. sonra da stadın açılışına gelip yalandan zorluk çekildi falan deniyor. buradan kimler, kaç yüz milyon dolar kar edecek ortada, gs'ın bu süreçte 2 yıl kaybı ortada. buna rağmen adnan polat'ın çıkıp bunları ortaya dökememesi de onun aczini gösteriyor. allahtan hayri kozak gibi dilinin kemiği olmayan bi büyük var da tv'ye çıkıp bunları söyleyen biri oluyor gs adına.
*********************************************************************
*********************************************************************
ali sami yen ve tt arena hakkında-ii - batug.org
işbu yazı son günlerde gündeme oturan protesto olayları çerçevesinde oynanan tiyatronun karanlıkta bırakılan yönlerini bir nebze olsun aydınlatmak amacıyla yazılmıştır.
1996-2002
faruk süren'in başkanlığıyla yepyeni bir sürece giren galatasaray'da yönetim, saha içi kadar saha dışında da atılım yapmak niyetiyle yeni stat projesi için zemin aramaya başlıyor. henüz "5 nisan kararları" olarak bilinen 94 krizinin etkileri geçmiş değil, bu yüzden gereken kredi bulunamıyor. faruk süren bu süreçte ali sami yen'in 49 yıllık üst kullanım hakkını 68 milyon dolar karşılığında alıyor ve erdoğan bayraktar'ın bahsettiği "kira vecibeleri" başlamış oluyor. ardından 98 yılının sonlarına doğru gs yönetimi yeni stat inşaatı için gerekli izinleri alıyor ancak halen kredi sorunu çözülmüş değil. kulüp aynı zamanda burayı bir stattan çok bir spor kompleksi olarak düşünüyor ve stadın yanındaki likör fabrikasını almak için girişimlerde bulunuyor. ekim 98'de faruk süren kulüp üyelerine müjdeyi verip likör fabrikasının galatasaray'a devredildiğini söylese de bürokratik işlemler uzadıkça uzuyor, sürekli engellerle karşılaşılıyor ve devir bir türlü sonuçlanmıyordu. bu sürecin uzamasının altındaki sebepler ancak 10 yıl sonra anlaşılabilecekti. bu süreçte proje için 14 milyon dolar civarı bir para harcanıyor. bovis-tml ortaklığıyla 120 milyon dolar karşılığı stadı yapmaları için anlaşılıyor. ancak o sırada hortlayan şubat 2001 krizi sonucu finansman sorununun çözülememesiyle bu proje rafa kaldırılıyor, akabinde efsane başkan faruk süren de 2001 yılı içerisinde istifa ediyordu
cem uzan destekli ateş ünal erzen'in yeni stat vaadine tamah etmeyen galatasaray camiası seçimde mehmet cansun'u başkanlığa getirdi. cansun döneminde sıkı kemer sıkma politikasına rağmen galatasaray'da stat projesi yine gündemi meşgul eden bir konu. irfan aktar, doğan hasol, emre arolat gibi galatasaraylı mimarlardan bir kurul oluşturuluyor ve süren döneminde çizilen projenin üzerinde değişiklikler yapılarak 35.000 kişilik bir butik stat projesi ortaya çıkarılıyor. daha sonraları bu stat işine bütün servetini gömecek olan eren talu'nun da bu mimarlar kurulunda yer alması kaderin bir cilvesi olsa gerek.
2002-2008
mart 2002'deki olağan genel kuruldan zaferle ayrılan özhan canaydın'ın seçim vaadi sanırım bugün bile çok net hatırlanıyordur; 10 yılda 7 şampiyonluk, her yıl en az bir dünya yıldızı, şampiyonlar ligi şampiyonluğu, modern bir stadyum. ligde 10'da 7, avrupa'da şampiyonluk gibi vaatlere o dönem inanmakta güçlük çeken camia için fenerbahçe'nin şükrü saraçoğlu stadını bitirmek üzere olduğu bir dönemde öne çıkan hayal yeni stat oluyordu tabii ki. özhan canaydın da bunun farkında olduğundan en çok uğraştığı mevzu bu oldu, en büyük darbeleri de maalesef bu konudan yedi.
2002 yılında türkiye'de akp iktidarı başlamış, 2002 aralık ayında toki'nin başına erdoğan bayraktar getirilmişti. 2003'te recep tayyip erdoğan'ın başbakanlığı abdullah gül'den devralması, 2004'te de kadir topbaş'ın istanbul büyükşehir belediye başkanı olmasıyla taşlar yerine oturmuştu. bu noktadan sonra mecidiyeköy'deki milyar dolarlık arazi üzerine perde arkasında yürütülen rant kavgasının ipuçlarını da takip etmeye başlıyoruz. bu rant için kafalardaki ampulleri(!) yakan olay 2003 yılında mustafa sarıgül'ün özhan canaydın'a seyrantepe'deki toki arazisinden bahsetmesi oldu. mustafa sarıgül, o bölgeyi en iyi bilen adam olarak asy ve civarının kaymağından ve seyrantepe'deki boş arsadan haberdardı. o sıralar pek ciddi bir ederi olmayan 120 dönümlük arsayı toki kooperatiflere ihale usulü vermeyi ve oraya orta-alt sınıfa yönelik konutlar inşa edilmesini planlıyordu. kulübün o günkü durumunda mecidiyeköy'deki stadı yenilemek için finansman bulamayacağını gören mustafa sarıgül'ün aklında stadı buraya taşımak, ali sami yen'in yerine de galatasaray kulübüne ait bir iş merkezi yapmak fikri uyandı. böylece hem kulüp çok değerli bir taşınmaz ve düzenli bir gelir kapısı kazanacak, hem de yeni bir stada kavuşacaktı. üstelik böyle bir projeye ortak olmak için sıraya girecek bir sürü yatırımcı firma vardı. özhan başkan'ın aklını çelen nokta da bu projeyi gerçekleştirebilirse her türlü saha içi başarısızlığa rağmen her zaman efsane başkanlar arasında gösterilecek olmasıydı.
bu projeyi hayata geçirmek için canaydın'ın önünde bir takım engeller vardı. birincisi stadın mülkiyetinin gençlik spor genel müdürlüğü'nde olması ve galatasaray'ın arazi üzerindeki kullanım hakkının sadece "spor faaliyetleri amacıyla" ibaresini içermesi, diğeri de projenin yapımı için gereken kredinin bulunamamasıydı. ilk sorunun çözümü de aslında ayrı bir stat maliyetini buluyordu; yaklaşık 100 milyon dolar karşılığı gsgm'den stadın olduğu arazi alınacak, ayrıca arazinin üzerindeki stat yerine yine devlete ait olacak 20.000 kişilik başka bir stat yaptırılacaktı. sarıgül ve iktidarın farklı partilerden olmaları bürokratik engelleri daha da aşılmaz hale getiriyor, projenin maliyeti de galatasaray'ın o sıralar zaten içinde bulunduğu sıkıntılı dönemde işi iyice imkansızlaştırıyordu.
tam bu noktada ortaya bir kurtarıcı çıkıyor ve galatasaray'a asy stadı'nı olduğu yerde yeniden yapması için 99 milyon dolar kredi vereceğine dair bir anlaşmayı kabul ediyordu. 2003 temmuz ayında özhan başkan'ın törenle elini sıktığı adamın onun ömründen belki de yıllar çalacağını o da ummuyordu. sahip som isimli bu dolandırıcı ünlü bir abd finans şirketinin türkiye temsilcisi olarak stadın 15 yıllık işletmesi karşılığında kulüple anlaşma imzalıyor, galatasaray yönetimi sonunda aranan finansmanın bulunmasıyla takımı inşaatın süreceği iki yıl için olimpiyat stadı'na taşıyordu. aradan geçen aylar sonunda sahip som galatasaray'dan kredi harcamaları adı altında aldığı yüzbinlerce dolarla sırra kadem basarken olimpiyat stadı'nda geçen ıstırapla dolu sezonun ardından kulüp kendi imkanlarıyla ali sami yen'i tekrar maç oynanacak hale getiriyor ve yeni stat projesi de bir süreliğine tekrar rafa kaldırılıyordu. mazlumun ahını alan sahip som ise birkaç yıl sonra dolandırdığı bir "ağır abi" tarafından kaçırılıp aylarca işkence görüyor, tutulduğu yerin camından atlayıp kaçıyor, yakalanmamak için kırık ayakla 3 gün sokakta yaşadıktan sonra bir hastaneye sığınıp oradan da hapishaneyi boyluyordu.
bu olaydan büyük darbe alan canaydın yönetimi tekrar seyrantepe'ye yöneldi ve toki'yle seyrantepe'deki arsanın üst kullanım hakkı için görüşmeler başladı. 2004 yılında arsanın üst kullanım hakkının alındığına dair haberler çıktı. diğer taraftan mete arat ve ünlü alman firması asp architekten, seyrantepe'deki stadın projesi için görevlendirilmişti. ortaya 52.000 kişilik, şeffaf açılır-kapanır çatısı olan ultra-modern bir tasarım çıktı ve tanıtımın yapıldığı dönemde büyük sükse yarattı. özhan canaydın tekrar tünelin ucunda ışığı görmeye başlamıştı ki devreye başka güçler girdi. mecidiyeköy'deki araziye yapılmak istenen iş merkezi için bu işteki kaymağı gören yetkililerin başka planları vardı ve çarklar yeniden dönmeye başladı. kadir topbaş medyaya istanbul trafiğinin mecidiyeköy'de asy'den büyük bir stadın veya onun yerine yapılacak büyük bir iş merkezinin trafiğini kaldıramayacağı demecini verdi, bunun üzerine galatasaray'ın asy'yi yenilemek veya oraya hayal edilen projeyi yapmak için gereken finansmanı bulsa bile inşaat izni verilmeyeceği söylentileri dolaşmaya başladı. ayrıca medyadaki bazı belirli kalemlerden gs'ın hem seyrantepe, hem de asy arazisini kullanmasının fb ve bjk'a büyük haksızlık olacağını belirten yazılar çıkmaya başladı.
bu sırada tekel likör fabrikası 2005 yılında 295,7 milyon tl fiyatla hükümete yakınlığıyla bilinen kiler grubuna satılmış, ancak toki ihaleye başka katılan olmadığından satışı iptal etmek durumunda kalmıştı. bu ihale bir süre sonra tekrarlanmış, ancak yine rekabet eksikliğinden dolayı kiler grubu ihaleden çekilmişti. daha sonra 2008 yılında yenilenen ihaleyle yine hükümet yandaşı bir grup olan aşçıoğlu-ofton-meydanoğlu-omak girişimi arsayı 415 milyon 750 bin tl'ye satın alıyordu. planlar en başından beri o arsaya bir iş ve alışveriş merkezi yapmak yönündeydi. ancak asy arsası da ele geçirilebilirse buraya yapılacak projenin içerisine rezidanslar eklenecek, işin hem çapı hem de değeri artacak, metrekare başına fiyatlar daha da yükselecekti. kısacası istanbul'un en değerli projesi haline dönüşecekti.
bunların üstüne bir de seyrantepe'deki üst kullanım hakkının yurt dışındaki finansör firmalar tarafından tanınmamasından dolayı stat için finansman sıkıntısı tekrar boy gösterdi. toki ise bu noktada resme dahil oldu ve galatasaray'ın kapısını göze hoş gelen bir teklifle çaldı. toki, seyrantepe arazisinin 49 yıllık üst kullanım hakkını galatasaray'a verecek, o araziye yeni bir stadyum inşa edecek ve yeni stadın kullanımı için galatasaray'dan kira almayacaktı. yani kulübün kasasından "bir allah kuruşu" çıkmayacak, üstüne o sıralar ödenmekte sıkıntı çekilen yıllık 1,5 milyon dolara yakın stat kirasından kurtulunacak ve bir de üstüne yeni stada kavuşulacaktı. tabii alt metinde gs'ın milyar dolarlık asy arazisinden vazgeçmesi gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. kısacası el altından "burayı biz yiyeceğiz, siz en iyisi seyrantepe'ye okey verin, ne şiş yansın ne kebap" dendi. galatasaray da "kontratı biten oyuncusunu satıp para kazanmaya çalışan kulüp" misali projeyi kabul etmek durumunda kaldı. zaten o sıralar tepki almaya başlayan özhan canaydın yönetimi 2006 yılında ibb, toki ve gsgm ile anlaşmaya imza atıyor ve ihale süreci başlıyordu. bu yazının konusu olmayan başka bir durum da tekel likör fabrikası'nın modern mimarinin ilk eserlerinden biri olarak mimari tarihimizde önemli bir yere sahip olması. art-deco akımının ünlü mimarlarından robert mallet stevens(1886-1945) tarafından dizayn edilen binanın akıbeti henüz belli değil. 24 dönümlük arsa içerisinde sadece 4,5 dönüm yer tutan fabrikanın korunması için herhangi bir sözleşme bildiğim kadarıyla yapılmadı. yani iş biraz arsa sahiplerinin insafına kalmış durumda.
ilk ihale gelir paylaşımı esasına dayanarak yapıldı. yani ihaleyi alan grup kendi cebinden seyrantepe'de bir stat yapacak, daha sonra gs o stada geçtikten sonra asy arazisinin üzerine bir iş merkezi yapacak, bu iş merkezi üzerinden elde edeceği paranın da belli bir kısmını toki'ye verecekti. aslında stat ihalesinin hesaplara göre başka bir firmada(muhtemelen nurol) kalması gerekiyordu ama eren talu gs'lı olmanın ve gelecekte yönetimde rol alma hesaplarının verdiği hırsla milyar doları aşan inanılmaz bir satış geliri teklifi yaptı. toki bu ilk ihaleyi iptal etti ama eren talu-alke ortaklığı ikinci ihalede de beklenenin çok üstünde(777 milyon 777 bin 777 lira satış geliri üzerinden 235 milyon tl idare payı) teklif verince mecburen onunla masaya oturmak durumunda kaldılar. toki'nin pazarlık şartlarını sonuna kadar zorlamasına rağmen eren talu ve ortakları geri adım atmadı ve %7'lik kar payı şartını da kabul edip işi aldılar. 13 aralık 2007 tarihinde 10 yılı aşkın bir uğraşın sonunda seyrantepe stadı'nın temel atma töreni gerçekleştirildi. bu törende mimar sinan'dan beri gelen gelenekle tarih tüpünü stadın temeline gözyaşları içinde bırakan eren talu, o an hayatının belki de son mutlu anını yaşıyordu. o dakikadan sonra eren talu önce itibarını, işini, servetini ve şöhretini, daha sonra da ailesini kaybedecekti.
2008-2011
galatasaray'da adnan polat başkanlık koltuğuna geçerken eren talu için de işler kötü gitmeye başlıyordu. önce toki'nin kendisine çıkardığı sorunlar(iş programlarının verilmemesi, zemin iyileştirme yöntemleri üzerine anlaşmazlıklar...vs) zaman ve para kaybettirirken, daha sonra malum ekonomik kriz ve finansman sıkıntısıyla hepimizin okuduğu haberler çıkmaya başladı. yaşanan finansman krizine ilk çözüm olarak manchester city'nin de sahibi olan abu dhabi group'u 50 milyon tl nakit karşılığı işe ortak olarak aldılar. fakat ekonomik krizin etkileri arap dünyasında da görülüyordu ve abu dhabi group söz verdiği finansmanı sağlamadı. bu süreçte eren talu ve erdoğan bayraktar'ın arasının açıldığı yazıldı, iki taraftan da medyada birbirini suçlayan demeçler geldi. diğer taraftan yeni stadın gecikmesiyle galatasaray da söz verdiği tarihte ali sami yen'i terketmedi. eren talu'nun adnan polat'a yaptığı 1 yıl olimpiyat'a geçelim, o sırada asy'yi yıkıp yerine iş merkezinin inşaatına başlayalım. oranın satışından alacağımız parayla da stadı hemen bitirelim önerisinin adnan polat tarafından yönetime bile sorulmadan reddedilmesi "galatasaraylılık yardımlaşmasına" güzel bir örnekti(!). yine de eren talu yaşanan ciddi krizlere rağmen işi kendisinin bitirebileceği noktaya getirmenin yolunu buldu. toki'nin kefaletiyle halkbank'tan 100 milyon dolar kredi çıkardı ancak kredinin çıkacağı gün erdoğan bayraktar bankayı arayıp toki kefaletini çekti. böylece eren talu için de yolun sonu geldi, ortaklarıyla birlikte yaptıkları 80 milyon doları aşan yatırım ve yine milyonları bulan taahhütlerine karşılık "bir allah kuruşu" almadan işten el çektirildi.
sonunda eren talu'yu aradan çıkaran toki yeni bir ihale açtı. bu ihalede de ortaya siyah kalem isminde, şimdiye kadar bu çapta bir işe girmemiş bir firma teklif verdi. toki bu ihaleyi de iptal etti ve arsa paylaşımından vazgeçti. erdoğan bayraktar "stadı biz yapacağız, paramız var" buyurdu. sonuçta tt arena'nın ihalesini kendi taşeronlarından varyap-uzunlar ortaklığına klasik hakediş usülü verdiler. asy'nin arsası ise ilk başta planlandığı gibi gelir paylaşımı modeliyle piyasa fiyatının neredeyse yarısına, 416 bin 500 liraya nurol-aşçıoğlu ortaklığına satıldı. buradaki en kör göze bile çarpabilecek ranta değinelim. likör fabrikası 2008 yılında, durgun bir ekonomide 415 milyon 750 bin tl'ye satılıyor, üstelik bu arsa düz bir arazi değil. buraya milyonlar yatıran şirketler ne hikmetse 2 yıl boyunca bir çivi bile çakmıyorlar, acaba bildikleri bir şey mi var?! ali sami yen'in bulunduğu arazi ise hem imar açısından düz, hem de fabrika arazisinin aşağı yukarı 1.5 katı büyüklüğünde. düz mantıkla sadece büyüklüğüne bakılsa bile en az 650 milyon tl etmesi gereken, ekonomik konjonktür ve imar durumu gibi etkenler göz önüne alınırsa değeri bunun da üzerine çıkan bir arazi 416.5 milyona elden çıkarılıyor. üstelik ihaleden sonra satışı yapan erdoğan bayraktar "1 milyar edecek arazimizi yarı fiyatına sattık, içimiz kan ağlıyor" ekseninde açıklamalar yapabiliyor. alıcı aşçıoğlu ise başka telden çalmakta, "erdoğan bayraktar kurnaz bir bürokrat, likör fabrikası'nı bizim aldığımızı bildiğinden 200 milyonluk araziyi 400 milyonla ihaleye açtı" diyor. ekonomistler ve emlak uzmanları ise şaşkın. herkes neden iki arazinin birleştirilip satılmadığını sorguluyor. bu iki arazinin satışından 500 milyon dolar civarı bir para alan toki'nin, iki araziyi birlikte satsa rahatlıkla 1 milyar dolar teklif alacağını söylüyorlar.
peki toki bu araziyi ikiye bölüp aynı firmalara daha ucuza satarak neyi amaçlıyor? kimler bu işten "allah kuruş"larını cebine indiriyor? bütün bu ranta rağmen gelip tt arena'nın açılışında sanki ceplerinden stat yapmış gibi atıp tutan erdoğan bayraktar'a neden kimse bu soruları sormuyor? tt arena'nın toplam bedelini 310 milyon tl olarak ifade eden erdoğan bayraktar'a, eren talu ve ortaklarının yatırdığı 120 milyon ve asy'nin satışından alacağı 416,5 milyonu toplayınca 536,5 milyon tl gibi bir girdi elde edileceğini, bu işten toki'nin karının yapılan çakallığa rağmen 200 milyon tl'yi geçeceğini, eğer istenilseydi bu rakamın çok daha arttırılabileceğini medya önünde yüzüne vuracak, "bu işte toki'nin de bir allah kuruşu yoktur, hatta sayemizde para kazanmışlardır" diyecek bir yönetici yok mu? bir tiyatro da altyapı kısmında yaşanıyor. başbakan çıkıp diyor ki 310 milyon sadece stadın parası, oraya yapılan toplam yatırım 600 milyon tl. sanki metro ve yollar sadece stadyuma özel yapılmış gibi göstererek "ben yaptım, değerimi bilin" demeye getiriyor. peki aynı bölgeye yapılan ve istanbul'un en büyük sağlık merkezi olacak yeni şişli etfal hastanesi'ne nasıl gidilecekti diye soran kimse yok. galatasaray'ın bütün değerlerini yıkıp geçen bu adamlara karşılık camianın başkanı adnan polat'ın çıkıp bunları ortaya dökememesi, camiayı ayaklar altına alanlara hadlerini bildirememesi de onun aczini gösteriyor. akp kurmayları ise her seçimden önce olduğu gibi şimdi de kendilerini mağdurmuş gösterip halkın gözünde ezilen, hakkı yenen iktidarı oynuyorlar. dikkatler bu tiyatroya çekilmişken de birileri mecidiyeköy'de gemiciklere gemicik katacak projeler inşa ediyor.
kensai - batug.com
http://kayrakli.blogspot.com/...-gundeme-oturan.html
--- alıntı ---