resim
Dursun Aydın Özbek
Görev:Başkan
Takım:Galatasaray
Yaş:75
Uyruk:Türkiye
  • 497
    seçildiği günden bu yana galatasaray'ın üzerinde ölü toprağı var hissindeyim, adamın galatasaray başkanı olduğunu hatırladıkça içim ürperiyor, sinirlerim geriliyor...

    sanki bu sene şampiyon olan, çifte şampiyonluk kutlayan takımın taraftarı değilim, sanki "ulan bu dönem de nasıl geçse de kurtulsak" hissiyatı var içimde... afakanlar basıyor...

    sanki tanısı konulmamış bir hastalığım var, sanki bir virüs bulaşmış, enfeksiyon kapmışım, ama çözümünü kimse bilmiyor, böyle boş boş bakıyorum, sezon başlangıcını patoloji raporu bekler gibi, biyopsi çıktısı bekler gibi bekliyorum...

    adam bu seneye dair bütün heveslerimi gri bulutlara gönderiyor, televizyonda, gazetede, internette görmeye, adını sol frame'de görmeye tahammül edemez hale geldim...

    ben tüm bu psikolojiye bürünürken, bu adam daha sezon bile görmedi, göreve geleli 2 ay civarı oldu, oynanan, kaybedilen bişey yok ortada, ama sanki ben çoktan oynamış, kaybetmişim, bütün sorumlu da bu adammış...

    garip olansa, bunları düşünürken içimde "acaba haksızlık mı ediyorum?" duygusundan en ufak zerre yok...
    biliyorum çünkü bu adamın resmen bir iş bilmez olduğunu...
    galatasaray'ın bütün hedefleriyle ve imajıyla çelişen, o koltuğa liyakatı olmayan, alakasız biçimde gelmiş oturmuş bir adam hüviyeti olduğuna kanaat getirmişim bile çoktan...

    bu adam bu yönetimiyle galatasaray'ı başarıya ulaştırırsa, benim göt oluşum, tarihin en büyük göt oluşları arasında yerini altın harflerle, altın kek kalıplarıyla alacaktır...

    ve deli gibi göt olmak istiyorum...
    çünkü galatasaray'ı herşeyden çok seviyorum...

    peki sen başkan? sen benim kadar seviyor musun?
  • 504
    öncelikle, kendisi cebinden 60-70 milyon dolar verdiyse onu eninde sonunda geri alır... bunun örneklerini acı şekilde gördük;

    (bkz: yıldırım demirören) - hatta ne oluyor, bu adam diyor ki "60-70 milyonumu geri istiyorum, ama ibra ederseniz bir kısmını geri almayabilirim..."
    kulübe para veren başkan olmak işin kolay tarafı, o parayı veren karşılığını maddi manevi almadan gitmiyor o kulüpten bunu bi tarafa yazın.

    şimdi gelelim işin diğer yakasına... ünal aysal geldiğinde 8 yıl temlikli gelirler ve vadesi dolmuş kredi taksitleri vardı. galatasaray kredibilitesini sıfırlamıştı, banka borcu 187 milyon liraydı ve hiçbir banka borç vermek istemiyordu.

    ünal aysal ne yaptı? cebinden para mı koydu? hayır...
    kefalet karşılığı yeni bir kredi anlaşması için denizbank'la anlaştı ve borç yapılandırması yaptı. 187 milyon lirayı 212 milyon lira olarak geri ödemek üzere 10 yıl vade yaptırdı ki 10 yıl için çok düşük bir faiz olduğunu söyleyebilirim bu rakamın...

    "e abi kredi çekmiş borç artmış" diyorsunuz da durum öyle değil, adam kefalet hanesine kendi adını yazdırıp altına imza çaktı... yani, adam galatasaray'a kefil oldu ve galatasaray borcunu ödeyemeyecek durumda olunca bu para ünal aysal'dan çıkacaktı. ibra meselesinde de "borcunuza kefilim beni ibra edin yoksa ödemem" deme ihtimalini kendi kendine ortadan kaldırdı...

    ve bu adam için biz "kulübü ele geçirmeye çalışıyor, kendine borçlandırıyor" falan dedik... yazık...

    dursun özbek kadrosunda futboldan sorumlu atanan cüneyt tanman bugün itibariyle görevi bıraktığını ve yönetimde devam edeceğini açıklamış.
    bir çoğumuz hem kendi adımıza, hem takımımız adına hem de cüneyt kaptan adına sevindik, çünkü işi beceremiyordu, işler kötü gidiyordu, takım zarar görüyordu ve cüneyt kaptan 18 senede kazandığı bütün itibarı kaybediyordu...

    ama sağolsun dursun paşa sevincimizi kursağımıza gömmeyi başardı. kardeşi futbol şubesinden sorumlu olacakmış.
    arkadaş öğrenin şunu burası fenerbahçe değil, aziz yıldırım kardeşi ali yıldırım'ı fenerbahçe'de görevlendiriyordu ve ortalığı birbirine katmıştı.
    hatta sırf kendi kardeşi ile zico'nun kardeşi papaz oldu diye en başarılı teknik adamı zico'yu postaladı aziz yıldırım.

    bu sistem galatasaray'da işlemez hacım... aile şirketi gibi yönetirsen galatasaray'ı elinde patlar...
    yağmurdan kaçarken doluya tutulacağız galiba, beterin beteri varmış, cüneyt gitti derken şimdi bir de dursun paşanın şehzade kardeşiyle uğraşacağız.

    allah yardımcımız olsun...
  • 518
    itin götüne sokulması hususunda en büyük etkenin dış görünüşü olduğuna yönelik bir antitez:

    - son 15 senenin başkanlarını gözünüzün önüne getirdiğinizde kalıp ve karizma olarak en dikkat çeken adam adnan polat'tı... kıçına teneke bağlayarak gönderdik... ayrıca bugün istifasına göbek attığımız ve kulak arkası hariç her yerine dokundurduğumuz cüneyt tanman da zamanının en yakışıklı admlarındandır, annem bile "bizim zamanımızda kızlar galatasaray'dan bir tek cüneyt'in adını bilirdi" derler... ona da teneke taktık...

    demek karizmayla, dış görünüşle olmuyor o işler..

    ha bu durumdan etkilenen varsa bilemem, mümkündür, ama taraftarın çok büyük bir bölümü daha 2 ayda bu kadar gaza geliyorsa bunda yapılan icraatlerin "salaklık" seviyesinde olmasının etkisi çok büyüktür.
  • 629
    röporajda transferi gündemde olan gary medel'e mendel diyerek ironi yapmıştır başkan...

    şimdi şöyle, mendel abimiz kalıtım ve genetik biliminin öncülerinden ya hani... dursun başkan da "ben bu takımın genetikleriyle oynuyorum, anasını ağlatıyorum, topyekün genetiğimizi bozuyorum" demek yerine "mendel ile görüşüyoruz" diyerek bir anlamda niyetini maskelemiştir.

    yoksa koca galatasaray başkanı transfer etmek üzere olduğu oyuncunun adını bilmez mi?
    olabilir mi böyle bişey?
  • 636
    internette geldiği günden bu yana söylediği sözler, verdiği vaatler ve bunların neredeyse hiçbirisini yerine getirmemiş olmasına yönelik bir video dönüyor.
    izlemiş midir, izler mi, izlese ne düşünür bilemiyorum ama ben şahsen izlerken utandım.

    hafiften 2 recep 1 erdoğan kıvamına gelmiş artık...
    taraftarda "başkan ne söylüyorsa tersine inanalım" psikolojisi baş göstermeye başladı.
  • 757
    ben çözdüm oğlum bu adamın olayını, şimdi bu ünal başgan bu adama kefilim destekliyorum falan dedi ya, olay şu biraderlerim, ünal başgan galatasaray taraftarına en kötüyü gösterip "bak değerimi bilemediniz, alın bunu görün değerimi anlayın" demeleri için bu adamı gönderdi.

    yani aklımız başımıza gelsin diye ünal başgan bizi bu adamla sınıyor, yoksa dursun da öyle kötü adam değil kasten yapıyor bu yaptıklarını biz ünal başganı mumla arayalım diye... dursun, ünal'ın adamı yani kapish?

    (bkz: thug life)
  • 767
    uyanamadığım kabuslarımın başrol oyuncusu...

    çok kabuslarım olmuştur, yanmışımdır, boğulmuşumdur, kurşun yemişimdir, kesilmişimdir, doğranmışımdır, aldatılmışımdır falan falan falan vs.

    hepsinin sonunda bir şekilde uyanıyorsun, nefes nefese, sonra kalbin yavaşlıyor "ohhh be" diyorsun... "rüyaymış"
    ama bu kabustan uyanamıyorum...

    her gün bu adam takımın başında...
    elm sokağı kabusları gibi.
  • 1150
    kimsenin unuttuğu yoktur kendisini, ipi er ya da geç çekilecektir...

    ve fakat ülke şuan galatasaray'ın yönetiminden ve başkanlık makamının durumundan çok daha önemli, çok daha elim ve vahim konularla meşguldür...
    ülke bekası tehlikededir ve o ülkenin bekası kurtarılamazsa galatasaray'ın da bekası tehlikede olacaktır...

    ülkenin en önemli birleştirici unsurlarından birisi olan galatasaray camiası, kaygı konusunda önceliklerini bilecek kadar bilinçlidir...
  • 1389
    galatasaray'ın bu seneki bariz kangreni...
    futbol tarihimizin belki de en kötü seçimi camia adına...

    30 yaşındayım, yaklaşık 22-23 senedir de bilinçli bir futbol izleyicisiyim...
    galatasaray'ın başında hiç bu kadar aciz, bu kadar niteliksiz ve bilgisiz bir başkan gördüğümü hatırlamıyorum...

    gördüğüm başkanları bir çırpıda sayabilirim:

    - (bkz: alp yalman)
    - (bkz: faruk süren)
    - (bkz: mehmet cansun)
    - (bkz: özhan canaydın)
    - (bkz: adnan polat)
    - (bkz: ünal aysal)
    - (bkz: duygun yarsuvat)

    ve nihayetinde - dursun aydın özbek...

    yukarıdaki listeden hatırladığım en başarısız başkanlar özhan canaydın ve adnan polat...

    canaydın en çok eleştirilen başkan oldu, çok başarısızdı... yığınla transfer, borç batağında bir kulüp bıraktı, lucescu'yu gönderip fatih terim'i getirerek süregelen başarı serisini kendi elleriyle bozdu... ama bunu yaparken tüm taraftar yanındaydı, herkes fatih terim'in geri dönmesini arzuluyordu... bir yığın transfer yaptı, hemen hemen hepsi başarısız transferlerdi, ancak bu transferlerin hemen hepsini fatih terim'in direktifiyle yaptı... fenerbahçe'yi 6 yediğimiz maçta alkışlayarak spor tarihine geçti, bizler küfür ettik ama fair play ödülü aldı... stat projesinin uzadığı dönemde aslında pek çok şeyi son raddeye getiren de o oldu... evet en kötü dönemlerimizden birini yaşattı ancak "niyet ve icraat" vardı... başarısız olsa da denedi en azından...

    adnan polat ise çok farklı bir durumdu aslında... o geldiğinde gelmesini isteyenler hatta efsane başkan olacağına inananlar hiç de az sayıda değillerdi. ben de onlardandım... galatasaraylılığının ve hırsının bize güzel günler yaşatacağına inandım hep... aslında çok da etkileyici bir ekibi vardı... haldun üstünel gibi bir isim, galatasaray'a gelmesini hayal dahi etmediğimiz isimleri kulübe kazandırıyordu... çok iyi isimlerden ve çok iyi bir hocadan çok kötü sonuçlar çıktı... çok üzüldük... ama polat'ı asıl bitiren stat açılışı oldu... hükümetin galatasaray taraftarına azar çektiği gece taraftarının değil hükümet görevlilerinin yanında duruşu, özür dileyişi taraftardaki kredisini bitirdi. bununla birlikte malzemesi çok iyi olan takımın en son 8. olacak kadar dibe vurması sonunu getirdi...

    diğer başkanlarla ilgili kötü şeyler söylemek istesem de çok beceremiyorum...

    - alp yalman galatasaray kimliğine yakışan bir başkanlık yaptı... avrupa vizyonunu destekledi ve dengeli bir başkanlık dönemi geçirdi.
    - faruk süren tarihimizin en büyük başarısını yaşattı...
    - mehmet cansun lucescu mucizesini başlattı, takıma şampiyonlar liginde fiks tur atlayan kimliğin arkasındaydı...
    - ünal aysal bizim için bir dönüm noktasıydı, bende yeri çok ayrıydı, fatih terim'i getiriş şekli de gönderiş şekli de olması gerektiği gibiydi...
    - duygun yarsuvat ise geçici başkanlık döneminde büyük izler bıraktı, futbola ağabey kimliğiyle girdi, 3 kulvarda şampiyonluk yaşayan takımın temellerini doğru yönetici atamalarıyla gerçekleştirdi.

    bu adamların arasında dursun özbek'in yeri nedir?

    hiçbir yeri yoktur... yukarıdaki adamların bir duruşu, bir karizması, bir hedefleri, bir anlayışları ve vizyonları vardı...
    iyisiyle kötüsüyle galatasaray için çalıştıklarını bize hep hissettirdiler...
    en kötüsünün bile ekibinde en az 1 tane futboldan çok iyi anlayan yönetici vardı...
    en kötüsü bile en az 1 tane "yıldız" denecek ve direk 11'e dahil olan oyuncu transfer etti...
    hiçbirisi grosskreutz ile yaşanan transfer kepazeliğini yaşatmadı...
    hiçbirisi kötü gidişten yakınan taraftara trip atmadı...

    dursun özbek benim gözlerimle gördüğüm en kötü başkan olarak tarihe çoktan geçti bile...
    onun için atasözüm bile hazır:

    (bkz: yapamadıklarımız yapamayacaklarımızın teminatıdır)
  • 1552
    (bkz: dursun aydın özbek/@caki101)

    görülebileceği üzere kendisi hakkında felaket senaryolarını yazmaya başladığımızda tarih 18 haziran 2015... şampiyonluğumuz üzerinden 1 ay geçmemiş, adam galatasaray'a geleli 1 ay dolmamış...

    ancak benimle birlikte hemen herkes durumun farkında, dursun özbek galatasaray'ın başına gelmiş en kötü olaylardan birisi...

    - sportif açıdan dibe vurduk, 2015-2016 sezonunun ortasına geldik, takımımız akhisar belediyespor'un ardında 4. sırada, kendisiyle aynı puanda 3 rakibi var, lider beşiktaş'ın 9 puan gerisindeyiz,

    - mali açıdan dibe vurduk, kulübün borcu 800-900 milyon tl bandında, finansman giderlerini ödemekte bile zorlanır haldeyiz,

    - taraftar desteği açısından dibe vurduk, sahada izlenesi bir takım yok, seyirci de haliyle ilgi göstermemeye başladı, bu hem geliri hem sportif başarıyı etkiliyor, bir kısır döngüye giriyoruz, takım kötü - seyirci kötü - finans kötü - takım kötü - seyirci kötü - finans kötü

    - imaj açısından dibe vurduk, galatasaray'ın medyayı yöneten kanadı, internet sitelerinden, capslerden falan liseli gibi ergen ergen cevaplar yazıyor, kurumsal internet sitesinden cevap yazan bir personelin kafasına geleni sokak ağzıyla yazdığı ve yazdıklarının her seferinde bizi zorda bıraktığı günler yaşıyoruz,

    - işleyiş açısından dibe vurduk, almanya'dan panzer transfer ediyoruz, ruhsat çıkaramadığımız için adama 6 ay bedavadan para ödüyoruz, adamın lisansını çıkarmayı beceremeyen insanlar bu kulüpten maaş alıyor, basketbolcularımıza çıkardığımız lisanstan bihaberiz, hükmen maç kaybediyoruz, federasyon bizi hükmen yenik sayarken "benim de hatam var" diye bas bas bağırıyor ama hakkımızı savunacak kadar bile gücümüz olmadığını görüyoruz,

    - rekabet açısından dibe vurduk, futbolda geçen sene "ölümüzün 3 kupa aldığı" sezonun peşine en büyük rakibimiz borç batağındaki haliyle transfer rekoru kırıyor, manchester united'dan 2 tane dünya yıldızı unvanlı adam getiriyor, en kötü transferleri galatasaray'ın en iyi transferinden 3 kat pahalı, diğer rakibimiz 3 senedir stadında maç yapmıyor, ama ligin en iyi futbolunu oynuyor... şampiyonlar liginde grubun en kötü takımını 2 maçta da yenememişiz, zar zor 3. olmuş ve uefa avrupa ligine gitmişiz, kimsenin umudu yok, tur geçmekten ziyade az fark yemenin hesaplarını yapan insanlara dönüştük...

    yaz yaz bitmez...
    bu adamın gitmesi lazım,
    bu adamın acilen gitmesi lazım,
    bu adamın galatasaray menfaatleri için bir şekilde defolup gitmesi lazım...

    yoksa belimizi doğrultamayacak ve geri dönülemeyecek yerlere doğru gidiyoruz, benden söylemesi.
  • 1560
    http://www.cumhuriyet.com.tr/...er_sekilleniyor.html

    son 10 yılın yönetimlerini ve harcamalarını araştırmaya başlarsa, araştırma sonucunda kendi yönetimini falan suçlu bulabilir.

    yani suçlu olduğundan değil de araştırmayı beceremez muhtemelen kabak başına patlar...
    tarihimize bu kadar "işbilmez" bir yönetim hiç gelmedi ve ironiktir, bu yönetimde "işbecer" soyadında bir adam mevcut.
  • 2878
    kendisinden tabiri caizse "nefret etmekle" birlikte, riva ve florya konusunda giydirilmesine karşıyım...

    geçmişte mecidiyeköy arazisinden çıkışımız ve seyrantepe'ye gelişimiz konusunda zarar ettiğimiz ve benzerini riva ve florya'yla dursun özbek'in yapacağı yönündeki eleştiriler bence haksızlık içeriyor.

    şöyle ki;

    - galatasaray mecidiyeköy'den çıkmadı - çıkarılmadı - çıkmak zorunda kaldı. şehir ve bölge planlama mecidiyeköy'de yapılacak bir stadın istanbul merkez trafiğini tamamiyle kilitleyeceğini, planı çizilen stat projelerinin mevcut araziye sığmayacağını, galatasaray'ın tütün fabrikası binasını da satın alması gerektiğini ve o arazinin eklenmesi gerektiğini, bu arazinin maliyetinin galatasaray'a 30 milyon dolar civarında ek maliyet çıkaracağını belirtti. - mevcut durumda tütün fabrikası arazisi satılık da değildi.

    - galatasaray o dönem stat finansmanı için kredi sözleşmelerinden 60 milyon dolar gibi bir rakama anlaştı, ancak o rakam sonrasında stat maliyetinin altyapı problemleri sebebiyle 90 milyon doları bulabileceği söylenince proje baştan patladı. mehmet cansun işin içinden çıkamamıştı, özhan canaydın da çıkamadı. rahmetli takımı 2 sene olimpiyata gönderdi, yersiz yere stattan çıktık, ancak inşaat başlatamadan evimize döndük.

    - galatasaray'a devletten mustafa sarıgül aracılığıyla "gelin sizi taşıyalım, istanbul'un yeni yerleşkesi olacak, büyüyecek seyrantepe arazisini, mevcut alanınızın 3 katına yakın arsayı size tahsis edelim. stadınızı biz yapalım, para harcamayın, stadı da tapulu üzerinize verelim, mecidiyeköy'den çıkın, istanbul trafiği de rahatlasın, o araziye bina yaptırmayacağız teklifi geldi,

    - galatasaray'a toplam inşa maliyeti 120 milyon doları / arazi altyapısıyla birlikte - bulan, irtifa haklarıyla birlikte 200-250 milyon dolar civarında bir değerle ve stat tapusuyla türk telekom arena verildi. galatasaray'ın arazisi tabii ki çok daha değerliydi - rayiç bedeli 500 milyon dolar civarında olduğu söylenen bir arazi. ancak arazinin sadece üst kullanım hakkı 49 seneliğine galatasaray'daydı, bu haliyle zaten tapu sahibi değildik ve devlet, 49 sene sonra kontratı yenilemeyerek gsgm aracılığıyla stadı yıkıp galatasaray'ı evinden atabilecek yetkiye haizdi,

    - galatasaray, stadı 2 sene gibi kısa bir sürede teslim aldı, vodafone arena sürecine bakılınca aslında hayli hızlı. bu kadar da uzamazdı, ancak talu mimarlık çok büyük bir ekonomik kriz yaşadı ve ihale taahhütünü yerine getiremeyince proje 6 ay gecikti, bu gecikme karşılığı galatasaray'ın yükümlülüklerinden bir miktar düşüldü,

    - stadın devriyle ilgili galatasaray - o dönem yaşadığı sıkıntı nedeniyle, ihaleden pay karşılığı stadın çatısını sonra biz tamamlarız teklifiyle bir anlaşma yaptı. bu anlaşmaya göre stadın çatısına harcanacak meblağ galatasaray'a ödenecek, galatasaray stadın tamamlanması sonrasında çatıyı yapınca tapuyu alacaktı, o dönem o para sanıyorum acil borç ödemelerine harcandı, ihale payı olarak galatasaray'a muhasebe edildi. bedeli 10 milyon euro civarında idi. galatasaray halen o çatıyı yapmadı ve yükümlülüğünü yerine getirmediği için stada her maç gördüğümüz gsgm'ye aittir tabelası asıldı. anlaşma gereği çatı yapılırsa stadı devralıyoruz. tabi hükümet galatasaray'a yamuk yapmazsa.

    şimdi;

    aslında galatasaray'ın çevresinde bağ - bahçe olan ancak bar - otel olmayan seyrantepe'ye taşınma öyküsünü aslında bir tufa meselesi olarak görmek fazla acımasızca. eleştiri noktası şu olabilir, mecidiyeköy arazisi rant'a kapalı olacak ve bina yapılmayacaktı - göya - ancak akp hükümeti bu olayı da bir rant havuzuna çevirip arazinin üst kullanım hakkını feshederek torunlar'a araziyi imara açtı.

    imara açılan arazide şuan 3-4 adet gökdelen var, inşasında 7 kişinin asansörden düşerek öldüğü gökdelenler hani.

    bunda utanması gereken bir kurum - kişi varsa o da mevcut hükümet ve şehircilik bakanlığıdır. ancak onlarda o utanma olsa, öncelikle sultanahmet ve ayasofya'nın silüetini beceren o zeytinburnu kulelerini imara açmazlardı ki durum içler acısı.

    yani özetle, seyrantepe projesi eleştirildiği kadar galatasaray'a kayıp vermiş bir uygulama değil. ulaşım sorunları - altyapı ve lokasyon konusu zamanla çözülebilecek, ancak lobimizi yeterince işin içine sokmadığımız için halen başımızı ağrıtan olaylar. yoksa o seneden sonra statta geçirdiğimiz süre boyunca bilet ve seyirci ortalaması göz önüne alınır - imaj olarak da kazandırdıkları hesap edilirse aslında kazançlı olduğumuz bile söylenebilir.

    şöyle hesap edelim - ortalama 8-10 bin kişiye 50 lira biletle maç izlenen ali sami yen size maç başı maksimum ortalama 500.000 tl kazandıran bir gelir kapısıydı. tt arena, takım başarılıyken 25-30 bin ortalama ile ve minimum 60-80 lira bandında bir bilet parasıyla - yanında store'larla falan gelir sağlıyor ki bu da maç haftası yaklaşık 2 milyon tl olarak kulübe dönüyor. stadın yapıldığı günden bu yana 6 senelik dilimde bu paranın toplam galatasaray'a getirisi yaklaşık 90-180 milyon tl civarında.

    yani stadı taşımamış olsaydık mecidiyeköy'de kalsaydık bugün 90-180 milyon tl minimum gelirden mahrum kaldığımız yetmeyecekti, üstüne bir de stat yapmak için 100-150 milyon kredi ödemesi yapacaktık.

    ne anlatmaya çalışıyorum?

    yanlış işler yapan ve sevilmeyen kişiler, galatasaray'ın bekası için yapılmaya çalışılan şeyleri gölgelememeli.

    galatasaray yine bir darboğazda ve kurtulmak için çare arıyor. "riva'yı vermem, florya'yı vermem, ada'yı vermem, kalamış'ı vermem, küçükçekmece'yi vermem, futbolcumu satmam, başarıdan ödün vermem" dediğin zaman o borcun kapanma ihtimali yok ve her sene makas açılıyor.

    başka önerilerle gelin...

    2010'larda fenerbahçe taraftarının kulübüne sağladığı kadar kulübümüze mali açıdan yatırım ve destek sağlamadığımız ortada.
    onların o zamanlar sağladığı mali desteği biz kulübümüze sağlamış olsak belki bu günlere gelmeyecektik.

    ancak taraftar profilimiz belli, öyle çok parası olan adam galatasaraylı olmuyor zaten taraftar nezdinde.
    daha halk takımı, daha düşük gelir profilli adamların takımı galatasaray, iş adamlarını saymazsak.

    uefa ve fifa - kara para aklamanın engellenmesi için kulübe iş adamları tarafından doğrudan para sokulmasına da izin vermiyor artık. kulüp hissesi satmadığınız sürece - ya da kulübü satmadığınız sürece kulübe para sokmanız yasak.

    ne yapacağız?
    borcun açılmasını ve iflasa giden - ki zaten bilanço olarak teknik iflastayız - yolda kulübümüzün gün be gün erimesini mi bekleyeceğiz?
  • 2898
    öncelikle belirteyim, dursun özbek düşmanı, ünal aysal hayranı bir galatasaray taraftarıyım.
    hem ünal aysal'a borçlar ve bilanço üzerinden giydirilmesini, hem de dursun özbek'e mevcut florya ve riva projeleri üzerinden giydirilmesini haksızlık olarak gördüğümü de belirtmek istiyorum.

    bu projeleri yetersiz bulmak, galatasaray'ın elde edebileceğinden az bir gelirle bu projeler sebebiyle gayri-menkulünü kaybedeceğine inanmak ve projeleri desteklememek kabul edilebilir bir detay.

    ancak hem ünal aysal'ı "hırsız" gibi göstermek, hem de dursun özbek'i galatasaray'ı bitirmek üzere görevli hükümet yandaşı olarak nitelemek için hiçbirimizin elinde kanıt, delil, belirti, tespit, ipucu yok...

    bazen cidden abartıyoruz...

    - dursun özbek başarısız bir başkan ve galatasaray'a yakışmıyor. hem fikirim. ancak geldiğinden bu yana o da kendinden öncekiler gibi har vurup harman savurup dünya yıldızı getiriyorum ayağına milyonlar saçabilirdi - saçtı mı? zannetmiyorum. yıllık ücretleri bile eleştirdiğimiz noktada geçmişte çok daha kötü örnekler olduğunu hepimiz biliyoruz. tasarruf etmeye çalıştığını da görmemek körlüktür. becerebildiği ölçüde bir şeyler yapmaya çalışıyor işte...

    - ünal aysal kulübü aldığında adnan polat enkazını devraldı. şirket birleşmesinden bilanço 1 gecede 180 milyon dolar içe göçtü. bunu konuşan yok. neymiş, çok harcamış, zarar ettirmiş. arkadaşlar ünal aysal öncesi ve sonrası bilançoyu açıp bakın, şirket birleşmesinden içe kaçan 180 milyon dolar "hisse payı" haricinde geldiğinde ve gittiğinde arada 5 milyon euro oynuyor ki bunu kendisi de söyledi zaten.

    şimdi;

    "abi florya çok değerli, bunu hükümet biliyor, rant olacak, galatasaray zarar edecek" diyen arkadaşlara bir konuyu hatırlatmak isterim. florya arazisinde 21 dönümlük bir arsamız var. florya bedeliye proje kapsamına dahil edilen toplam işlenebilir arazi ise 82 dönüm. yani galatasaray'ın elindeki arazi işlenebilir arazinin - imar izni alınabilecek arazinin 4'te 1'i... ayrıca bizim "florya'yı boşaltıyoruz, kendimiz proje yapacağız" desek de o 21 dönümlük araziyi gayrimenkul olarak kullanma ve kazanç elde etme iznimiz yok. yani tek başımıza florya'dan para kazanmamız yasal olarak mümkün değil. emlak konut "sen o 21'i ver, 82'yi tamamlayıp biz imar alalım, size de son model tesis yapalım, şu kadar da para kazanın..." diyor. kabul edersin, etmezsin, bir seçenek. ancak tekrar ediyorum: galatasaray'ın florya'daki 21 dönümlük tesis arazisini paraya çevirme şansı yasal olarak başka türlü yok. biz oraya kendimiz bir inşaat ya-pa-mı-yo-ruz... önce bunu bi kafaya koyun.

    riva ise bambaşka konu. olay riva'nın ne kadar değerli olduğu ya da olmadığı değil, galatasaray'ın acil sıcak paraya ihtiyacı olması ve riva'nın sadece %20 imar izni olması... bunu da cebe koyun...

    bana gelip "biz daha çok kazanabiliriz, dursun beceriksiz, daha iyi fırsatlar ve projelerle daha fazla para kazanalım" diyen her adama saygıyla ceketimi iliklerim.

    ancak "dursun peşkeşçi - ünal hırsız" diyerek töhmet altında bırakan kızgın arkadaşlarımızı insafa davet ediyorum.
    bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmeyiniz lütfen, galatasaray sözlük burası, gözünüzü seveyim, kendimize yakışan şekilde hareket edelim.

    galatasaray'a dursun özbek'i yakıştıramayan fikir telakkisinin, benzer şekilde bilgi sahibi olmadan fikir beyanı aynı abesle iştigaldir ve galatasaraylılığa yakışmaz.
    durumlar bunlar. florya, riva. satılırsa borç azalır diye, satılmazsa değerlerimiz elimizde kalıyor diye sevinirim.

    ha isterim ki dursun özbek istifa etsin, yerine bence de ünal aysal gelsin...
    ben o adamın samimiyetine ve aklına güveniyorum. bilanço okumayanlar bilmez, kendisi öncesi galatasaray gelir tablosu ile gidişindeki tablo arasında %120 gelir artışı mevcuttur. adam ilk günden beri "galatasaray büyüyerek borç kapatmalı, küçülerek bu borç kapanmaz" diyordu.

    gelirleri artırdı, gelir gider dengesini türkiye'nin en çok kazanan takımı haline getirerek bıraktı. riva için onay alamadığı için de muhtemelen çok sıkıştı.
    bu onay verilecekse ünal aysal'a verilmesi daha isabetli.

    not: ünal aysal dediğiniz adamın servetini, kağıda yazarken sıfırları "acaba yanlış mı yazdım?" diyerek tekrar tekrar kontrol ederek yazabiliyorsunuz.
    adam o kadar zengin. galatasaray üzerinden karizma yapmasını eleştirebilirsiniz, ki bence yapılmalı da, ancak adamı hırsızlıkla suçlamak cidden çok acımasızca...
    adamın ölene kadar yemeye çalışsa bitiremeyeceği bir serveti ve muhtemelen geriye kalan 10-15 sene bir ömrü var.

    el insaf...
App Store'dan indirin Google Play'den alın