• 1
    galatasarayımızın tugay kerimoğlu (p) ve hakan şükür ün golleriyle 2-1 kazandığı maçtır. fenerbahçe nin golünü kemalettin atmıştır. aslında kemalettin den çok hayrettin yemiştir. tugay kullandığı penaltı kaleciden dönmüş ve tekrar tamamlayarak golünü atmıştır. hakan şükürn golü de son 2 dakika da geldiğinden sevinç daha büyük olmuştur. bu maçla ilgili ilginç bir ayrıntı olarak o zamanlar tribünde seyriciler yarı yarıya oturmaktaydı.

    http://www.medyaspor.com/...d=324&Page=4
    http://www.medyaspor.com/...d=325&Page=4
  • 2
    bu maç benim hayatımda bilinçli olarak izlediğim ilk derbi sanırım. serin bir kuşadası akşamında -sanıyorum tatildi okul yoksa ne işim olur orda- bizim evde show tv çekmediği için komşuya gitmiştik. yazlık yer kimse yoktu birkaç hane doluydu sadece.

    94 yılında güner ümit ile turnike fırtınası esiyordu. hasta bir galatasaraylı olan güner ümit maçtan önce ne olur ilk golü fenerliler atsın çok iyi biliyorum ki ilk golü atan maçı 2-1 kaybedecektir diyor ve maç sonunda küçücük bir çocuk olan şahsım için ulu bir mertebeye yükseliyordu. hala da nasıl olup da bu kadar emin konuşup tutturduğunu anlamış değilim.

    mart olmasına rağmen komşunun yazlığında yeni aldıkları soba benzeri aletin üzerinde envai çeşit yiyecek pişiriliyordu. derken komşunun yazlığını bilenler için söylüyorum mutfağa bakan taraftaki kaleye fener golü atıyordu. bu golle ilgili hatırladığım golü kemalettin kafayla atıyordu sanki hayrettin soluna gelen topu tutyor ama sonra ne olduysa bırakıveriyordu.
    tabi o sırada benim aklıma ne güner ümit ne başka bir şey geliyordu.
    damarlarımda yeni yeni oluşan sarı kırmızı fanatik alyuvarlar adrenalin katsayımı hızla arttırıyordu.

    derken nası olduğunu hatırlamadığım bir şekilde penaltı kazandık. arif kendini atmış da olabilir tam emin değilim. hatta arif takımda var mı onu da bilmiyorum. tugay topun başına geçmiş o kadar sert ve düzgün bir vuruş yapmıştı ki engin'in bu düzgün vuruş karşısında sağa sola yatmasına bile gerek kalmamıştı üstüne gelmişti top. ama dönen topu yine tugay tamamlıyor ve beraberlik geliyordu. maçtan sonra sanıyorum adnan polat " tugay bi an o golü atamıcak sandım" diyordu.

    ikinci gole dair hatırladığım tek şey kendimden geçmiş olduğum. kimsenin olmadığı o ıssız yerde dışarı fırlayıp gol diye bağırmıştım ve etraftaki dağlara çarpan sesim 2 taraftan yankı ile bana geri dönmüştü bir nevi tribün ortamı oluşturmuştum.

    ve gelelim son hatırladığım olaya. ertesi gün sabah gazetesi 4-5 sayfalık derbi özel gazetesi vermişti. bu ekte derbi resimlerinde futbolcuların üzerine konuşma balonları konulup esprili şeyler söyletmişlerdi futbolculara.

    işte bu kadar..
  • 3
    turkcell süper lig

    ali sami yen
    12.03.1994 - 19:00

    ahmet çakar(hakem)
    muharrem firuzbay(1. yardımcı hakem)
    cengiz akyüz(2. yardımcı hakem)
    orhan erdemir(dördüncü hakem)

    yavuz tunç(gözlemci)

    1. hayrettin demirbaş
    2. mert korkmaz
    3. bülent korkmaz
    4. yusuf tepekule
    5. falco gerd götz
    6. tugay kerimoğlu
    7. ali erdal keser
    8. hamza hamzaoğlu
    9. hakan şükür
    10. suat kaya
    11. arif erdem

    yedekler
    12. nezih ali boloğlu
    13. soner tolungüç
    14. cihat arslan
    15. roger ıngemar ljong
    16. mustafa kocabey

    goller
    tugay kerimoğlu,30.dk(f)
    hakan şükür,87.dk(f)

    kartlar
    ali erdal keser 89.dk
    falco gerd götz 47.dk

    oyundan çıkanlar
    tugay kerimoğlu 80.dk
    hakan şükür 88.dk

    oyuna girenler
    roger ıngemar ljong 80.dk
    cihat arslan 88.dk

    1. engin ipekoğlu
    2. emre aşık
    3. tayfur havutcu
    4. andreas wagenhaus
    5. ahmet oğuz çetin
    6. mecnur çolak
    7. nielsen brıan steen
    8. nuri kamburoğlu
    9. cengiz alp
    10. bülent uygun
    11. ilker yağcıoğlu

    yedekler
    12. altay nazif dağdelen
    13. rıdvan dilmen
    14. kemalettin şentürk
    15. semih yuvakuran
    16. aygün taşkıran

    goller
    kemalettin şentürk,30.dk(f)

    kartlar
    bülent uygun 60.dk
    andreas wagenhaus 10.dk
    nielsen brıan steen 89.dk

    oyundan çıkanlar
    emre aşık 25.dk

    oyuna girenler
    kemalettin şentürk 25.dk

    http://www.youtube.com/watch?v=HSltq973diU
  • 9
    ender olarak gördüğüm maç öncesiskor görmerüyasının denk geldiği maçlardan biri.
    seyrettiğim mekanda ki fenerbahçelilerin çoğunlukta olması ve ilk golü onlar attığı için deli gibi sevinmelerine karşılık
    '..bneler boşuna sevinmeyin maç 2-1 bitecek'dediysem de,çocuk olmanın korkusuyla bunu dışımdan dile getirememiştim tabii ki :)
    son dakikalara girildiğinde içim içimi yese de,nihayetinde pek kıymeti bilinmeyen roger ljung'un ortasına hakan'ın süper vuruşuyla
    çifte bayram yapmıştık.
  • 12
    maçi fenerbahçeli babamla seyretmistik. babam maç oncesi galatasaray'in kesinlikle kazanacagini ama hayrettin'i durdurmasi gerektigini soylemisti. peki baba futbol alimi miydi? hayir, bilakis futbolu sevmezdi fakat o gunlerde turkiye'de yasayan herkes bu gerçegi biliyordu; 1- galatasaray fenerbahçe'den iyi takim, 2- hayrettin kotu kaleci. nitekim babam hakli cikmisti. ilk yarim saat gecilirken kemalettin'in besiktas sahilden vurdugu kafa vurusu tingir mingir kalemize geliyor, hayrettin tutsam mi tutmasam mi derken gol oluyordu. golun ardindan suat kaya hayrettin'e bu da yenir mi amk diyor, hayrettin suat'i duymamazliktan geliyordu. fakat unutulan bir sey vardi; buyuk fenerbahçeli andreas wagenhaus. wagenhaus fener one gecince sahneye cikip once dunyanin en gereksiz penaltilarindan biriyle erdal keser'i indirdi. pozisyonu soyle anlatayim arif sag kanatta caresiz kalinca topu içeri dogru "hakan nasilsa vurur yea" diye sisirmisti. top havadayken wagenhaus onunde ziplamayacak, ziplasa da o topa yetisme imkani olmayan erdal'in -hakan mi sandi artik nedir bilmiyoruz- birden ustune çullanmisti. bildigin çullanmak ama. penaltiyi tugay yukarida da soylendigi gibi once engin'e nisanladi, ardindan donen topu aglara gonderdi. tugay'in golunun sevinci sirasinda hakan sukur'un yumruk sovu gorulmeye degerdi. ikinci yari karsilikli ataklarla gecilirken gecmis zamanlar albert rierasi roger ljung'un kose vurusunda sag olsun wagenhaus topa vuramadigi gibi hakan sukur'un onune yumusacik birakiyor, hakan da engin'i affetmiyordu. gol sonrasi tribunler cosuyor, hakan sukur muthis bir sevinç yasiyor ve fenerbahçeliler sinirlendikce sinirleniyordu. kulubede adnan sezgin ileride bosman kurali diye bir sey ciksa da boyle falco gibi, hakan gibi oyunculara bonservis vermesek diye iç geçiredursun, galatasaray yine fenerbahçe'yi yenip sampiyonluga kosuyordu.
  • 13
    maçta kemalettin eski açık tarafındaki kaleye kornerden gelen topa neredeyse ceza yayının üzerinden inanılmaz sert bir kafa vuruşu çıkartmış ve gol olmuştu. sonrasında biz iki gol bularak maçı çevirmiştik. sanırım ikinci golümüzdeki kral hakan şükür vuruşundan önce korneri kullanan adam eski isveçli futbolcumuz roger ljundu ve korneri eski açıkla efsane kapalının bitişiğindeki meşhur itfaiye arabasının beklediği taraftaki köşeden kullanmıştı.

    bu maçtan sonraki 14 yıl boyunca galatasaray fenerbahce derbilerindeki maçlarda hep ilk gölü atan kazanmıştı ta ki 9 kasım 2008'deki fenerbahce galatasaray macına kadar.

    aradaki 14 yıl boyunca da ben kendimi kadıköy'de eğer ilk golü bulursak kesin kazanacağız diye inandırmıştım. fakat 2008 yılındaki maçta lincoln'un golü de galibiyete yetmeyince artık ümidi kesmiştim zaten.
  • 15
    arife gününe denk gelen bir karşılaşmaydı. bayram için köye gitmiş, o dönem köyde trt kanalları hariç başka kanal çekmediği ve naklen yayını da efsane jeneriklerle medya sektörüne yeni yeni giren show tv yapacağı için maçı izlemeye ilçeye, dayımlara gitmiştik.

    kalemizde hayrettin demirbaş vardı. asla gömüldüğü kadar kötü bir kaleci olduğunu düşünmem; kendisinin trabzonspor, beşiktaş, hatta barca ve manu gibi takımlara panter kesilmişliği vardır; lakin hayrettin fenerbahçe maçlarında sakarlaşan bir kaleciydi. o sezon fenerbahçe forması giyen emre aşık sakatlanınca oyuna giren kemalettin şentürk'ten saçma bir gol yemiş ve 1-0 geriye düşmüştük. sonrasında tugay kerimoğlu ve hakan şükür'ün golleriyle 2-1 kazanmıştık. bu yol şampiyonluğa kadar gitmişti.
  • 16
    bu maçı sol frame'de görünce genç kuşakların futbola ilgisinin azalmasına dair birkaç şey karalamak istedim. 90'lı yılların ilk yarısında, özellikle cumartesi akşamları, evde ailecek izlenen maçların keyfi bir başkaydı. mesela bu maçın skorunu, golleri kimin attığını, gol pozisyonlarını hala unutmadım. çünkü herkesin erişimi vardı. yediden yetmişe, üst seviye kentlilerden köylülere kadar herkes desteklediği takımı, futbolcuları, stadyum atmosferini, maç öncesi ve sonrasını dilediği gibi takip edebiliyordu.

    özellikle o maç kim star olmuşsa ertesi gün sokakta top oynarken top ayağına geldiğinde o isim olabiliyordun. belki de bu faktörler, insanların hem futbola olan bağlılığını perçinliyordu hem de tuttuğu takıma olan sevgisini taze tutuyordu.

    aradan yıllar geçtikçe havuz sistemi tartışmaları başladı. maçların bir kısmı şifreli, bir kısmı yine ana akım medya kanallarında yayınlanıyordu. farklı uygulamalar deneniyordu. mesela cine 5'te yayınlanan maçın son 15 dakikası, şifresiz olarak show tv'de yayınlanıyordu. derken tamamen cine 5 tarafından tüm yayın hakları alındı. sonrasında tele-on, digitürk derken süreç bugünlere kadar geldi. ancak yıllar geçtikçe insanların erişimi kısıtlandı. mesela maraton'da yayınlanan özetler belki 20 dakikadan fazla olurdu. maçı izleyememiş olsanız bile takımınızın oyun anlayışını, pozisyonları vs. önemli ölçüde görme imkanı vardı. ancak bugüne geldiğimizde 1-2 dakikalık özetleri izleyip izlememek arasında bir fark kalmadı. bunun yansıması olarak da insanların futbolla, takımlarıyla olan bağları koptu. ülke insanının ortalama maddi durumu her geçen gün kısıtlanıyorken futbol paketi alma olasılığı da dibe gidiyor.

    diğer yandan sokak futbolu bitti. bizler haftasonları sokakta, haftaiçi tören başlamadan önce kozalakla veya kutu kolayı ezerek okulda maç yapan çocuklardık. okul koridorunda kağıtlardan top yapıp oynardık. evde kuzenlerimizle çoraptan top yapıp oynardık. intertoy'dan tenis setini sadece sünger topu için aldırırdık. o sünger topla gürültü yapmadan dilediğimiz gibi şut çekelim de kızmasınlar diye. 80'ler, 90'larda büyümüş insanların çoğunun bir mahalle veya semt takımında şansını denemişliği vardır. yaşlı, aksi bir hocamız vardı. ama adam ingiltere'deki futbol eğitimlerine dair vhs kasetlerle bile bize yardımcı olmaya çalışırdı. vhs kaset demişken alman değil he yanlışlık olmasın.

    yani bir kulübün taraftarı olmak, öncelikle futbola aşık olmaktan geçiyor. günümüzde insanlar çocuklarını sokağa çıkaramıyor. taciz mi olur, kaçırılma mı olur derken güvensiz köykentlerde hayatta kalma mücadelesine döndü yaşamlar. bunun sonucunda genç kuşakların futbolla olan bağları koptu. konsol oyunlarıyla sağlanamaz bu bağ. kim bilir belki de düzen eskiye dönse bile artık o konfor alanlarından çıkmak istemeyeceklerdir. belki de tembelliğe çoktan alışmışlardır. bunun neticesinde de her çocuğun ilk hayali olan futbolcu olma arzusu sona erecektir. çünkü o hayali, sokakta top ayağınıza geldiğinde kurarsınız. hayal edilmeyen bir şey için çabalayan da haliyle azalacak. sonrasında da bırakın futbolcu olmayı, taraftar olmak bile anlamını yitirecektir.

    florentino perez'in z kuşağına tekrar futbol ilgisi kazandırmak için oyunda radikal değişiklikler yapılmasını istediğini duymuştum. ispanya'da durumlar nasıl bilmiyorum. ancak türkiye perspektifinden bakınca sorunun yalnızca oyunun 90 dakika gibi uzun bir süre olmadığını düşünüyorum.

    kemalettin'in kafa vuruşunu yumurtlayan hayrettin'den, son dakikalarda galibiyet golümüzü atan hakan şükür'den mevzu buralara kadar geldi işte.
App Store'dan indirin Google Play'den alın