5716
hakkında çok kötü şeyler de yazdım zamanında, ikinci fatih terim döneminde aramız çok açıldı, kontrolsüz bir ego görüp tiksinmiştim, çocukluktan da göremedik bazı şeyleri.
iki taraf da hatalı yani.
neyse bak. sevilir sevilmez, tartışılır -ki zaman zaman çok sevdiğim ve nefret ettiğim taraflarını da gördüm kendimce, kendime- ama büyük teknik adam.
kendisi hakkında bazı yazılanları gördükçe baya baya kahkahayla güldüğüm oldu.
fatih terim'in şu anki galatasaray'ı, istediği galatasaray'ın yüzde otuz, bilemedin kırkıdır muhtemelen.
lige yeter mi? yeter.
peki avrupa'ya?
yetmez.
öyleyse bir koz bulmalı? nasıl bulmalı?
neyle?
futbol bilginle. gözlem yeteneğinle. ileri görüşle.
bu adamda bunların hepsi var.
schalke maçından önce oynanan üç maçta, terim sistem mi denedi sanıyorsunuz?
elindeki malzemeyle ne yapabileceğini biliyordu, en iyi yemek nasıl çıkar onu da buldu, ona en yakın diğer seçenekleri alıp teker teker tadımlık tattırdı futbolcularına. her maç farklı sistem.
en iyi formasyonla, en iyi haliyle oynasan, avrupa'da koz rakibin elinde. kendi sahanda gol yeyip berabere de kalmışsın.. bu durumda fatih terim ne yaptı? takımının en iyi halini rakip oyunculara hiç göstermeden eline bir koz aldı.
avrupa maçlarının lige tek kötü yansıması da budur kanımca, avrupa için ligden feda etmek. ama cebinde fazla puanın vardır, kendine güvenir, takımının geleceğine de güvenirsen, her maçı dakika dakika yönetip daha çok emek verir, önündeki maçları kazanacağına inanırsan, işte o üç maçı da feda edersin.
sadece bunlar da değil ki..
altı tane eski trabzonspor'lu ve liderleri(ve elbet tüm takımın lideri) selçuk inan'ın yanına sneijder'i alıyorsun. yönetimin böyle bir transfer yaptıysa, sen istesen de istemesen de iki lider tipli oyuncu arasında sorun çıkar.
terim ne yaptı?
üç maç en iyi olmayan formasyonları deneyerek, "bak selçuk, seni göbekten ayırmamak için elimden geleni yaptım ama görüyorsun, olmuyor. ikinizi bir arada oynatamazsam ben de sen de sneijder de yönetim de, herkes biter" mesajını bir yandan da vermiş olmadı mı sizce de?
peki, yönetim ne yaptı?(işte en çok burasını seviyorum)
drogba'yı getirdi.
ne selçuk, ne sneijder, burada drogba var, lider o dedi.
bir drogba herkesi böyle rahatlattı işte. gerçek bir efsane. her şeyiyle tam bir lider.
neyse, konuya döneyim ben.
avrupa'da terim'in elindeki en önemli faktör, sürpriz faktörü. takım olarak hiçbirinden daha iyi değilsin, henüz. öyleyse, sürpriz yapıp, şaşırtmak isteyeceksin.
bundan sonra sürpriz kartını kullanması çok olası değil terim'in.
yeni bir koz bulsa da, karşısında mourinho diye bir manyak var. adamın didik didik etmediği şey yok, bulup çıkaramaması sürpriz olur.
çeyrek finale çıkılarak zaten maksadını bile aştın.
hal böyleyken, herkes bir rahatladı. bundan sonra ligde kafadan şampiyonuz her türlü.
bu arada iyi ki madrid geldi, terim'in kişisel maçına dönüştü olay.
bu turu geçirebilecek bir adam varsa, o da terim.
sürpriz kozunu oynadı ama,
kim bilir, belki de bu seferki kozu en bilenmiş, tatmin için oynayan, en hırslı halinde bir fatih terim'dir?
iki taraf da hatalı yani.
neyse bak. sevilir sevilmez, tartışılır -ki zaman zaman çok sevdiğim ve nefret ettiğim taraflarını da gördüm kendimce, kendime- ama büyük teknik adam.
kendisi hakkında bazı yazılanları gördükçe baya baya kahkahayla güldüğüm oldu.
fatih terim'in şu anki galatasaray'ı, istediği galatasaray'ın yüzde otuz, bilemedin kırkıdır muhtemelen.
lige yeter mi? yeter.
peki avrupa'ya?
yetmez.
öyleyse bir koz bulmalı? nasıl bulmalı?
neyle?
futbol bilginle. gözlem yeteneğinle. ileri görüşle.
bu adamda bunların hepsi var.
schalke maçından önce oynanan üç maçta, terim sistem mi denedi sanıyorsunuz?
elindeki malzemeyle ne yapabileceğini biliyordu, en iyi yemek nasıl çıkar onu da buldu, ona en yakın diğer seçenekleri alıp teker teker tadımlık tattırdı futbolcularına. her maç farklı sistem.
en iyi formasyonla, en iyi haliyle oynasan, avrupa'da koz rakibin elinde. kendi sahanda gol yeyip berabere de kalmışsın.. bu durumda fatih terim ne yaptı? takımının en iyi halini rakip oyunculara hiç göstermeden eline bir koz aldı.
avrupa maçlarının lige tek kötü yansıması da budur kanımca, avrupa için ligden feda etmek. ama cebinde fazla puanın vardır, kendine güvenir, takımının geleceğine de güvenirsen, her maçı dakika dakika yönetip daha çok emek verir, önündeki maçları kazanacağına inanırsan, işte o üç maçı da feda edersin.
sadece bunlar da değil ki..
altı tane eski trabzonspor'lu ve liderleri(ve elbet tüm takımın lideri) selçuk inan'ın yanına sneijder'i alıyorsun. yönetimin böyle bir transfer yaptıysa, sen istesen de istemesen de iki lider tipli oyuncu arasında sorun çıkar.
terim ne yaptı?
üç maç en iyi olmayan formasyonları deneyerek, "bak selçuk, seni göbekten ayırmamak için elimden geleni yaptım ama görüyorsun, olmuyor. ikinizi bir arada oynatamazsam ben de sen de sneijder de yönetim de, herkes biter" mesajını bir yandan da vermiş olmadı mı sizce de?
peki, yönetim ne yaptı?(işte en çok burasını seviyorum)
drogba'yı getirdi.
ne selçuk, ne sneijder, burada drogba var, lider o dedi.
bir drogba herkesi böyle rahatlattı işte. gerçek bir efsane. her şeyiyle tam bir lider.
neyse, konuya döneyim ben.
avrupa'da terim'in elindeki en önemli faktör, sürpriz faktörü. takım olarak hiçbirinden daha iyi değilsin, henüz. öyleyse, sürpriz yapıp, şaşırtmak isteyeceksin.
bundan sonra sürpriz kartını kullanması çok olası değil terim'in.
yeni bir koz bulsa da, karşısında mourinho diye bir manyak var. adamın didik didik etmediği şey yok, bulup çıkaramaması sürpriz olur.
çeyrek finale çıkılarak zaten maksadını bile aştın.
hal böyleyken, herkes bir rahatladı. bundan sonra ligde kafadan şampiyonuz her türlü.
bu arada iyi ki madrid geldi, terim'in kişisel maçına dönüştü olay.
bu turu geçirebilecek bir adam varsa, o da terim.
sürpriz kozunu oynadı ama,
kim bilir, belki de bu seferki kozu en bilenmiş, tatmin için oynayan, en hırslı halinde bir fatih terim'dir?