1
başlık 60 karakter kısıtlamasına takıldı ama bende sığdıracam diye başlığın aslını unuttum zaten. efendim uzatmadan söyliyeyim harry kewell galatasaraytarihinde hagi den sonra en çok sevilen yabancı konumuna gelmiştir benim gözlemlerim sonucunda. hemde bunu bir buçuk yıl gibi çok kısa sürede ve avrupa da bir kupa kaldırmadan başarmıştır.
geldiği günden beri saha içi - saha dışı tavırları, davranışları, demeçleri bu adama hayran olmamıza, onun adına besteler yapmamıza, gülüşüne kurban olmamıza hatta ve hatta kız olsak verecek duruma gelmemize yetti bile. e bakınca fena topçu da sayılmaz hani . ( yazar bu cümlesinden sonra bu mübarek günde 15 dk lığına bilinmeyen bir güç tarafından çarpılmıştır)
şimdi bende oturdum hiç işim yokmuş gibi düşündüm. bu adama geldiği zamanlarda hasta dediler, oynayamaz dediler, eski gücünde değil dediler, mutlu olamaz dediler, yedek kalır dediler. ama ağızlarından çıkan sesler daha bir duvara çarpıp yankıhaline dönüşmeden büyücümüz gerekli cevabı verdi. hoş bizim için * o kulubede de otursa, çekirdek de çitlese sorun yok. yeterki orda dursun ve gülümsesin.
peki bu bizim güzide basınımızı durdurabilir miydi?arda kaptan olmak için yeterli değildi ve şımarmıştı. nonda artık işe yaramazdı ve baros da sezona kötü başlamıştı onlara göre. servet in aklı transferde elanonun uyum süreci hayatta bitmiyecek ayhan yaşlanmış mustafa sarp soru işareti gökhan zanünlem di. ama rijkaardyönetiminde ki galatasaray lige fırtına gibi girmiş, takım sponsorluk anlaşmaları ile rahatlamış, spor yorumcularının gözdesi adnan sezginortalarda görünmez olmuş bunun üzerine serhat uluerenkendine sektör ekleyerek gazete bile çıkarmıştır. hatta ve hatta rıdvan dilmenin yüzde yüz futbola çıkmadan önce sakinleştirici aldığı güntekin tarafından çaktırmadan basına sızdırılmıştır.
aziz yıldırım ın verdiği 3 yıllık şampiyonluk sözünü bütün yorumcular üstlerine alınmış. sezon başı herkes galatasarayın performansından tedirgin, hakemlerin fenerbahçeli futbolcular tarafından dayak yemelerine bile birkaç cılız tepki dışında ses çıkaran yoktu. sonuçta bu basına aziz yıldırım "hepiniz şerefsizsiniz" diye bağırmamış mıydı ortalık yerde. bir kokteylde ayak üstü 15 dk aziz yıldırımla konuşan gökmen özdenak taki değişim bile telegol yorumcularını hayrete düşürmeye yetmişti bile. ( ne 15 dakikaymış )
sonuçta yorumcular fenerbahçeye toz kondurmazken başkanlarına olan sadakatlerini yerine getiriyorlardı ama yetmiyordu işte. beklenmedik birşey olmuştu ve galatasaray lig sonuna kadar "ciddi bir rakip" ile karşılaşamayacak gibi duruyordu. bir şey yapmalıydılar. ama ne ?
söylediklerinin hiç biri tutmamıştı. arda liderliğinde takım adeta uçuyordu.
işte burda devreye ben gireyim sevgili türk spor basını. şahane bir önerim var. avustralyalı harry kewell neden çanakkaleye atalarını ziyarete gitmedi. neden ha neden ? bu vatan haini kılıklı adam kim bilir belkide dış mihraklar tarafından ülkemize yollanmıştır. belki de bu duygusuz insan takımın kimyasını bozar. mesela bir 10. hafta maçından önce, maç sabahı gazetemizi açtığımızda sevgili ertuğrul özkök'ün hary kewell ın neden atalarını ziyarete gitmediğini eleştirdiği bir yazısını okusak fena olmaz mı ? belki yazının sonlarına doğru galatasaray taraftarının sarı-kırmızı-yeşil renklerini neden tribünlerde kullandığıda sorgulanır.
şimdi bu da nerden çıktı diyenler olduğunu duyar gibiyim. anlamsız anlamsız entry nereye bağlanacak diye buralara kadar okuduysanız şayet bende koptum konudan. ama bir gün böyle bir haber görürsem hiç şaşırmayacağımı belirtmek istiyorum. acaba zamanında galatasaray lisesi mezunu dedelerimiz kurtuluş savaşı sırasında ölmelerine rağmen sırf fransızca eğitim var diye bizleri vatanı fransızlara satmakla karalayan zihniyetin bugunkilerden ne farkı var ki ?
beni şaşırtanın ne olacağını size söyliyeyim.. bir gün televoleyi açtığımda ( televole mi kaldı len ) arkada yedi karanfilin hani şu mehşur fon müziği ( genelde vefat etmiş türk sinemasının ünlü isimlerini anarken, resimlerinin ekrandan bir bir kayıp giderken arka da çalan o müzik işte) eşliğinde harry kewell ve ailesinin çanakkale yolculuğunu izlemek.. ekranda duygusal bir ses, küçük kewell lar anlamsızca mezarlar arasında dolaşmakta, harry kewell ile yapılmış yapmacık bir roportaj ve bunun üzerinden haftalarca dönen geyikler. biz neden seviyoruz kewell ı işte bunu yapmıyacağı için. arabasına atlar gider atalarını ziyaret eder ve bundan kimsenin ruhu bile duymaz.
geldiği günden beri saha içi - saha dışı tavırları, davranışları, demeçleri bu adama hayran olmamıza, onun adına besteler yapmamıza, gülüşüne kurban olmamıza hatta ve hatta kız olsak verecek duruma gelmemize yetti bile. e bakınca fena topçu da sayılmaz hani . ( yazar bu cümlesinden sonra bu mübarek günde 15 dk lığına bilinmeyen bir güç tarafından çarpılmıştır)
şimdi bende oturdum hiç işim yokmuş gibi düşündüm. bu adama geldiği zamanlarda hasta dediler, oynayamaz dediler, eski gücünde değil dediler, mutlu olamaz dediler, yedek kalır dediler. ama ağızlarından çıkan sesler daha bir duvara çarpıp yankıhaline dönüşmeden büyücümüz gerekli cevabı verdi. hoş bizim için * o kulubede de otursa, çekirdek de çitlese sorun yok. yeterki orda dursun ve gülümsesin.
peki bu bizim güzide basınımızı durdurabilir miydi?arda kaptan olmak için yeterli değildi ve şımarmıştı. nonda artık işe yaramazdı ve baros da sezona kötü başlamıştı onlara göre. servet in aklı transferde elanonun uyum süreci hayatta bitmiyecek ayhan yaşlanmış mustafa sarp soru işareti gökhan zanünlem di. ama rijkaardyönetiminde ki galatasaray lige fırtına gibi girmiş, takım sponsorluk anlaşmaları ile rahatlamış, spor yorumcularının gözdesi adnan sezginortalarda görünmez olmuş bunun üzerine serhat uluerenkendine sektör ekleyerek gazete bile çıkarmıştır. hatta ve hatta rıdvan dilmenin yüzde yüz futbola çıkmadan önce sakinleştirici aldığı güntekin tarafından çaktırmadan basına sızdırılmıştır.
aziz yıldırım ın verdiği 3 yıllık şampiyonluk sözünü bütün yorumcular üstlerine alınmış. sezon başı herkes galatasarayın performansından tedirgin, hakemlerin fenerbahçeli futbolcular tarafından dayak yemelerine bile birkaç cılız tepki dışında ses çıkaran yoktu. sonuçta bu basına aziz yıldırım "hepiniz şerefsizsiniz" diye bağırmamış mıydı ortalık yerde. bir kokteylde ayak üstü 15 dk aziz yıldırımla konuşan gökmen özdenak taki değişim bile telegol yorumcularını hayrete düşürmeye yetmişti bile. ( ne 15 dakikaymış )
sonuçta yorumcular fenerbahçeye toz kondurmazken başkanlarına olan sadakatlerini yerine getiriyorlardı ama yetmiyordu işte. beklenmedik birşey olmuştu ve galatasaray lig sonuna kadar "ciddi bir rakip" ile karşılaşamayacak gibi duruyordu. bir şey yapmalıydılar. ama ne ?
söylediklerinin hiç biri tutmamıştı. arda liderliğinde takım adeta uçuyordu.
işte burda devreye ben gireyim sevgili türk spor basını. şahane bir önerim var. avustralyalı harry kewell neden çanakkaleye atalarını ziyarete gitmedi. neden ha neden ? bu vatan haini kılıklı adam kim bilir belkide dış mihraklar tarafından ülkemize yollanmıştır. belki de bu duygusuz insan takımın kimyasını bozar. mesela bir 10. hafta maçından önce, maç sabahı gazetemizi açtığımızda sevgili ertuğrul özkök'ün hary kewell ın neden atalarını ziyarete gitmediğini eleştirdiği bir yazısını okusak fena olmaz mı ? belki yazının sonlarına doğru galatasaray taraftarının sarı-kırmızı-yeşil renklerini neden tribünlerde kullandığıda sorgulanır.
şimdi bu da nerden çıktı diyenler olduğunu duyar gibiyim. anlamsız anlamsız entry nereye bağlanacak diye buralara kadar okuduysanız şayet bende koptum konudan. ama bir gün böyle bir haber görürsem hiç şaşırmayacağımı belirtmek istiyorum. acaba zamanında galatasaray lisesi mezunu dedelerimiz kurtuluş savaşı sırasında ölmelerine rağmen sırf fransızca eğitim var diye bizleri vatanı fransızlara satmakla karalayan zihniyetin bugunkilerden ne farkı var ki ?
beni şaşırtanın ne olacağını size söyliyeyim.. bir gün televoleyi açtığımda ( televole mi kaldı len ) arkada yedi karanfilin hani şu mehşur fon müziği ( genelde vefat etmiş türk sinemasının ünlü isimlerini anarken, resimlerinin ekrandan bir bir kayıp giderken arka da çalan o müzik işte) eşliğinde harry kewell ve ailesinin çanakkale yolculuğunu izlemek.. ekranda duygusal bir ses, küçük kewell lar anlamsızca mezarlar arasında dolaşmakta, harry kewell ile yapılmış yapmacık bir roportaj ve bunun üzerinden haftalarca dönen geyikler. biz neden seviyoruz kewell ı işte bunu yapmıyacağı için. arabasına atlar gider atalarını ziyaret eder ve bundan kimsenin ruhu bile duymaz.