• 226
    en son, uefa avrupa ligi, 3.tur ofk deplasmanında 3 golden fazla atmıştı takım, tee o zamandan bu yana 3'den fazla gol görmedik. bu maçla, beşiktaş ile aradaki puan farkı da 3'e indi.

    maçtan önce, üç aşağı beş yukarı böyle bir futbol bekliyordum açıkçası, antep maçındaki futbol gerçekten de ümitlendirici bir oyundu. futboldan öte, takımdaki hırs, mücadeleydi en başta güzel olan. arena'nın da atmosferiyle, itici gücüyle o mücadele, hırs katlanmış bir şekilde sahadaydı dün akşam. çok klasik olacak şu takım birbirini tanımıyor olayı ama, harbiden öyle. ne bu yeni taktiğe, ne de birbirlerine henüz tam anlamıyla alışamadıkları bir gerçek. zaman zaman sahada da görülüyor bu ama 'takım' olma yolunda çok iyi ilerliyor hagi ve öğrencileri. antep maçı, bu maç. takım o pısırıklığı, silikliği atmış üzerinden. boyun eğen bir takım yok sahada, çok açık bu. rakibe kendisini hissettiren, sahanın her yerinde basan, sert top oynayan bir takım oluşturmaya çalışıyor ve iyiden iyiye oluşuyor da.. ayrıca hagi, takımı defansa yaslıyor diye çok eleştiriliyor ama katılmıyorum. 2 maçtır forvet çıkarıp sokuyor baros'u, kewell'ı çıkarıp defansif özellikli oyuncu almıyor mesela. çok da iyi yapıyor. rakip korksun istiyor, aynen öyle.. 3-0'dan sonra rehavet baş gösterdi ama 'the king' baros çıktı sahneye, tam da zamanında. uyarı gibi oldu bu rehavet.

    stancu ile culio, gerçekten de yerinde transfer olduklarını her maç gösteriyorlar. yine sahanın en iyilerindendi bu ikili. koşuyorlar, basıyorlar, savaşıyorlar. tam aranan kan. yalnız, zapata konusuna hala şüpheyle yaklaşıyorum. şöyle ki, bir mondi, taffarel gelecekse tamam ama, haricinde ben kalede her zaman yerliden yanayım, en azından şu yabancı sınırlaması devam ederken. fuzuli gibi geliyor. mesela, kalede zapata olacağına balta'nın yerine insua'nın olmasını kesinlikle tercih ederim. ilk golde hatalı olan balta'nın kanadı dün en çok aksayan bölgeydi, en çok oradan geldi eskişehirspor.

    kazım da bir başka oynuyor resmen burada, çok daha istekli, arzulu ve daha etkili. böyle devam eder umarım, o eski kazım kimliğinden kurtulmuştur. yeni bir sayfa açar o da burada..

    neill ile cana yine birbirlerinin mevkilerinde oynadı. sırıtmadılar bu maçta ama her maç böyle olacağını zannetmiyorum. anlayamadığım ve sanırım hiç bir zaman da anlam veremeyeceğim bir şekilde sarp'ın oyuna girmesi, şaka gibi vallahi. eskişehirspor'un attığı 2 golün de sarp oyuna girdikten sonra, dikkat çekmek gerek.

    arena'daki ilk frikik golü, ümit karan. her zaman benim için farklı bir yeri olmuştur ümit karan'ın, frikik golünden sonra sevinmeyişi ile bir kez daha fethetti kalpleri ümit.. ayrıca, arena'daki yabancılar tarafından atılan ilk gol cana'dan. yakışır..

    maçın hakemine de değinmek gerek, gerçekten iyi maç çıkarttı cüneyt çakır. hele ki şu rezalet maç yönetimlerinden sonra, çok çok iyi dahi denilebilir.

    ligde, önümüzdeki hafta bu sezon 3. kez antep deplasmanı. daha fazla ümitliyim doğrusu bu maçtan.

    ayrıca, maç henüz bitmemiş, son dakikalardaki "stadımızı yavaş yavaş boşaltalım" anonsu ne demektir, nasıl bir anonstur. ilk defa gördüm böyle bir şey.

    son olarak da, dünyanın en uzun el yapımı pankartı - bundan önce barcelona'da imiş rekor - tribünlerdeydi dün ve aynen şöyle yazıyordu..

    "106 senelik tarihi, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sayısız başarıları, müzesinde rakiplerinin iki katı kupası olan ilk ve teklerin takımı, var olduğundan beri türk olmayan takımları en çok yenen türk takımı, ülkesinin medarı iftiharı, uefa ve süper kupa sahibi, dünyanın en büyük taraftar oluşumu ultraslan’ın gururu, 1481’den beri kültürün simgesi, 1905’ten beri sporun beşiği, anlı şanlı galatasaray"

    http://jaimelesport.blogspot.com/...galatasaray-4-2.html
  • 227
    her türlü sıkıntıya rağmen hayat hala devam ediyor, ne kadar düşsen de, içinde umut olduğu sürece, yeniden başlamakta direniyorsun. şubat ayının 6 sı da böyle bir gündü işte.

    ali sami yen'e artık alışılmış, (evet ali sami yen anasını satayım, türk telekom falan değil, verin mahkemeye, daha da o ev telefonunu kullananın halı saha arkadaşları, ayhan, mustafa ve barış olsun, bu kadar da büyük konuşuyorum) yerler belli olmuş, eskişehirspor'un ayhan akman'ın 3 maçlık cezasına yaptığı itiraz reddedilmiş, uefa olayı "fair play" açısından inceleyeceğini belirtmişken, takımlar, komedi dükkanından fırlamışcasına tolga çevik'e benzeyen cüneyt çakır'ın peşine takılarak gıcır gıcır çimlere çıktılar.

    evsahibi ekip, çizgili forma, siyah şort çorap kombinasyonu ve hagi'nin "bu maçı da alamazsak dinime imanıma burdan teee bükreş yol sapağına kadar kovalarlar hepimizi" taktiğiyle, eskişehirspor ise düz beyaz iç don kombinasyonu ve bülent uygun'un "kimseyi yenmiyorlar, bizi de yenmezler herhal" taktiğiyle sahaya çıkıyor, cüneyt çakır'ın "naptın müdür, ehi ehi, şaka şaka, ama benziyom dimi lan harbiden, neyse işimize gücümüze bakalım, başlayın" anlamına gelen düdüğüyle maça başlıyorlardı.

    bu arada dikkatimi çekti, bu yeni sami yen'de biz hiç maça başlamadık henüz, cinsel dürtülerini özgürce yaşama yanlısı federasyon ve annesi okuması için pek çok fedakarlık yapmış hakemler, bu zevki bize yaşattırmadılar.

    maça haliyle eskişehirspor başlıyor, lakin son 8 haftadır çok önemli bir çıkış içindeki kırmızı siyahlılar; ayhan, mustafa ve barış'tan yoksun oldukları için orta saha hakimiyetini dolayısıyla maç hakimiyetini galatasaray'a kaptırıyorlardı. galatasaray ise "ulan bu et ise kedi nerede, kediyse et nerede" dercesine sene başından beri, ne sene başısı, teeee kaç yıldan beri görmediğimiz şekilde iştahlı, atak, baskıcı oynuyordu.

    netekim bu baskı sonunda sabri'nin "lan hamburg maçında şurda durup koymuştum, top da iyi oturmuştu ayağıma, ha hamburg ha eskişehir" diyerek korner pozisyonunda yer alması, o topun hakikaten ayağına iyi oturması, ayağına iyi oturmakla yetinmeyip, lorik cana'nın da kafasına iyi oturması, lakin refleksleri sağlam olan cana'nın, son andaki bir hamlesiyle sıyrtarak kurtarması, seken topun uçan sırık iveşa'yı sevgilisine kendini sunmaya gelen adamın, kapıda müstakbel kayınpederi bulduğunda kalması gibi bırakması neticesinde 10. dakikada 1-0 öne geçiliyor, hakan şükür "ayyynısını attım lan ayyynısı valla bak" diye olimpiyat stadındaki fenerbahçe maçını anlatmaya girişiyordu.

    sarı kırmızılılara birşeyler olmuştu, e ne olduğu da belliydi; bam yoktu. normal top oynayan bildiğin orta saha vardı lan. bunlara bir de "yardırma" konusunda meziyetlerini sunan stancu eklenince, rakibi ezen bir galatasaray seyrediyorduk, ki üç dakika sonra da bu sefer serkan kazım'ı sağ taraftan pozisyona sokuyor, çikolata renkli oyuncunun içeriye açtığı topa hareketlenen kewell iki stoperi arkasına arkasına takıp koşuyor, ama vazgeçip topa vurmuyor, eskişehirspor'un stoperleri "ehere, mala bak la, vurmadı mi gibi pozisyonda, belki korner olurdu, ehe mal la, sanki arkasında başka biri var, lan? anasssınııı" şeklinde feveran ederken arkadan gelen bogdan stancu kayarak vuruyor, golü yazıyor, bu esnada iveşa ile çarpışıp iveşa'nın sakatlanmasına sebep oluyor, henüz galatasaray sağlık ekibinin eline düşmediğinden olsa gerek, kendisi bu pozisyondan sağlam çıkıp galatasaray taraftarıyla gol sevincini paylaşıyordu.

    eskişehirspor bu sakatlıktan dolayı mecburi bir değişiklik yapıyor, iveşa saha dışına, atilla saha içine yöneliyordu. bu arada iveşa'ya bütük geçmiş olsun, baya tehlikeliymiş pozisyon.

    tribünler coşmuş, lakin bir tedirginlik vardı, 15 dakika olmadan iki gol olmuştu, ve de inanılmaz olan, bunların hiçbiri bizim kaleye girmemişti. "lan yanlış maça mı geldik acaba" diye düşünürken, galatasaray bastırıyor, sağlı sollu ataklar yapıyor, uzaktan şutlar çekiyor, kah kalecide kalıyor, kah avuta çıkıyordu. hatta bi ara galatasaray kalecisi top bile tuttu. bak vallaha billaha tuttu, yemin ediyorum, top tuttu galatasaray'ın kalesinde olan bir adam, ben maçtan eve döndüğümde televizyondan seyrettim teyit amaçlı,, doğru görmüşüm, baya bildiğin topu tutmuş adam.

    ilk yarının sonlarına doğru, sol taraftan hakan balta getiriyor, kewell'ın önüne yuvarlıyor, kewell sol ayak içiyle vuruyor, futbol tanrıları bu sefer bizim yanımızda yer alıp, o topu kalecinin içinden geçiriyor, skorboard'da 3-0 yazıyor, cüneyt çakır da ilk yarıyı bitiriyordu.

    devre arasında 3-0 yazan skorboard'lar "kesin virüs var abi" iddiasıyla tamir edilmeye çalışılıyor, lakin stad görevlileri paniğe mahal olmadığını söyleyerek taraftarları sakinleştiriyordu.

    eskişehirspor ikinci yarıya batuhan'ı alarak başlıyor, buna karşılık hagi de 63. dakikada kewell'ı alkışlatıp, baros'u oyuna alıyor, bu esnada galatasaray tüm hızıyla devam ediyor, bir topu direkten dönüyor ve dakika 70'e geliniyordu.

    hah, dakika 70... şimdi ben bu sabah şu sözlüğe girsem "tıkır tıkır oynayan orta sahaya mustafa sarp'ı sokmak" diye bir başlık açsam, yüzlerce mesaj alırdım, "abi eşşek kadar, evli barklı adamsın, yakışıyor mu sana trol lük?" şeklinde, eksi oydan başımı kaldıramaz, statüyü yerlerde süründürürdüm, ama hagi yaptı. artık bilmiyorum maça heyecan mı getirmek istedi noldu, neill'ı çıkardı ve mustafa sarp'ı aldı oyuna. tahminim şöyle bir diyalog geçti tugay'la aralarında.

    t: hocam gördün mü bak? o üçü olmayınca güzel oynuyor takım
    h: ya ne alakası var, kewell falan hazır geldi, ondan oldu
    t: hocam valla bak dediğim gibi
    h: ya yürü git, bana futbolu mu öğretecen, yok bi alakası
    t: iyi peki hocam
    h: bak, tafraya bak, tamam lan, bak sokuyorum mustafa'yı oyuna gör
    t: hocam yapma

    yaptı.... gördük ebemizinkini tersten.

    75. dakikada, ceza sahası önünde mustafa tarafından kaptırılan bir top, ceza sahasına ortalanıyor, hakan balta müthiş bir ofsayt taktiği yapıp, duruyor ve elini kaldırıyor, pek tabi ki ofsaytta olmayıp da arkadan gelen burhan takıştırıveriyordu. ofsayt taktiğinin "durup elini kaldırmak" olmadığını şu bizim topçulara ilk öğretecek hocayı getiren takımı bir sene boyunca, kombine ve lisanslı ürün alarak, maçlarına giderek destekleyeceğim, and olsun.

    4 dakika sonra, artık faul mü değil mi belli olmayan bir pozisyonda eskişehir frikik kazanıyor, ümit karan galatasaray formasıyla hiç atmadığı frikik gollerinden birini kaleye gönderiyor "aha şu bizim kalenin önüne bi ahlat ağacı dikseydik, en az 5 puan fazla alırdık" teorimi doğrulayarak baraj arkasında duran zapata maçı iyice heyecanlandırıyordu. şimdi frikik frikik olmayabilir, hatalı karar olabilir, ama bunun bir önemi yok, değil mi ki o mustafa oyuna girmiş, o gol yenecek arkadaş.

    çemkirmeyin bana "mustafa'nın ne günahı var gollerde?" diye. benim de bir günahım yok, benim de bir etkim yok gollerde mustafa gibi, ama ben tribünde oturuyom lan... neyse...

    maç burdan sonra birden heyecanlanıyor, galatasaray orta sahası ne yapacağını bilmez halde bir süre dolaşıyor, eskişehir birkaç atak yapıyor, lakin maçın sonlarına doğru, stancu'nun kornerinden gelen topu kazım topukla aşırıyor, bir santrforda herşeyden önce olması gereken şeyin "şans" olduğunu bize gösteren baros armut gibi gelen topu boş kaleye yuvarlıyor, maçın sonlarına doğru stancu'nun bir frikiği kaleci tarafından engelleniyor, sabri yeni stadımızın tribünlerine de top göndererek muradına eriyor, uzun bir aradan sonra 4 gollü bir galibiyetle metro çilesine doğru yol alınıyordu.

    * bu yazı itü sözlük te de heathcliff nickiyle tarafımdan yazılmıştır.
  • 228
    sabah uyandığımda pek heyecan yoktu.normal bir günmüş gibi kahvaltımı ettim,gazetemi okudum.sonra televizyonu açtığımda stadımızdan bir muhabir yayın yapıyordu.herzamanki gibi içimden şimdi orda olmak vardı bee! derken bir anda aklıma başıma geldi!

    tarih 6 şubat 2011,günlerden pazar ve galatasaray'ına gönülden bağlı atomik super insan'ın sonunda tek isteği gerçekleşiyor,takımının mabedinde ilk kez bir maç izleme şerefine erişiyor!

    içim kıpır kıpır,saliseleri sayıyorum evden çıkmak için.5 dakikada bir bileti inceliyorum yırtılmış mı,su dökülmüş mü,bükülmüş mü diye ödüm kopuyor.aklıma binbir senaryo gelip geçiyor bilete toz kondurmuyorum.(kalp atışı:60)

    saat 4 oluyor ve sonunda çıkıyoruz evden.başımda berem ve çubuklu formamla yollara düşüyoruz.25 dakika altbostancı durağını araken içimden yeni otobüsü kaçırma senaryoları geliyor,bileti çıkarıp bir daha inceliyorum.en sonunda buluyoruz durağı,arabayı parkedip otobüsdeki yerimizi alıyoruz.(kalp atışı:70)

    harika bir yolculuğun ardından 40 dakikada arenaya varıyoruz.unutamayacağım anlardan biri de stadın ufukta ki ilk görüntüsü oluyor.heyecandan kalkıyorum yerimden salak salak geziniyorum otobüsün arkasında.(kalp atışı:80)

    büyük merdivenlerde ilk kontrolü geçtikten sonra iki numaralı unutulmaz an geliyor.karşımda kocaman bir arena! ama asıl güzelliği altında birbirini tanımayan ama "hepsi" galatasaraylı olan insanlar heyecan,merak içinde yerlerine gidiyorlar.yanlış mı görüyorum? b2 kapısı mı?(kalp atışı:90)

    cüzdanımda ki bileti gördüğümde son senaryolarda çürüyor ve b2 kapısından geçiyorum...üç numaralı unutulmaz ana artık son basamaklar..tahmini 40 basamak tırmandıktan sonra..(kalp atışı:130)

    o anı açıklamak için 5 dakikadır düşünüyorum ama açıklanacak birşeyi yok..hiç bir kelime o anı açıklayamaz.sadece yaşarsınız..

    çünkü galatasaray bir his takımıdır...(galatasaray sevgisi:..∞..)
  • 229
    ozetlerini tekrar izliyorum ve soyleyebilirim ki benim icin en guzel gol stancu'nun attigi takimin ikinci goludur.

    top eskisehirspor oyuncusunda ve topu havadan arkadasina aktarmak istiyor. bu sirada araya serkan kurtulus giriyor ve hemen kazim'in onundeki boslugu gorup kafayla oraya pasini aktariyor. kazim muthis kosuyor ve topu surukluyor. bu arada kewell bilincili bir sekilde rakip futbolcuyu arkasina takip on direk tarafina bir kosu yapiyor. kazim kafasini kaldirip bos alani gordu ve stancu'nun kosu yaptigini goruyor ve guzel bir pas cikariyor stancuya. stancu da guzel bir vurusla gol yapiyor.

    serkan'in dogru pasi ve kewell'in zeka dolu kosusu cok guzel. iste hagi bosuna demiyor kafa lazim diye.*
  • 230
    takımın dirildiği maçtı, göğsüm koskocaman kabardı.beşiktaşlı diye geçinen nişanlımın, bağıra bağıra tezahürat yaptığı, atkı show'a hayran kaldığı, çığlıklarla 3lü çektiği mükemmel maç oldu. nişanlım 5 gol için totem bile yaptı (gerçi olmadı). atkısını da boynuna taktı. takım da şaha kalktı ne maçtı be her istanbula gelişimde nişanlımı alır rahat rahat da maça giderim.
  • 235
    sadece bir maç için şehirdışı yaptığım ilk maçtır. puan durumu, kadro vs. unutup madman'le beraber arenada yerimi almıştım. yanlış hatırlamıyorsam 3-0'lık skorun ardından reijkaard'ın mustafa sarp'ı oyuna sürmesiyle beraber bir anda tüm stad maç gidiyor endişesine kapılmıştı. ayrıca şu ana kadar gittiğim tüm maçlarda galatasaray'ın kazanma serisini bu zor sezonda bile sürdürmemi sağlamıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın