• 227
    her türlü sıkıntıya rağmen hayat hala devam ediyor, ne kadar düşsen de, içinde umut olduğu sürece, yeniden başlamakta direniyorsun. şubat ayının 6 sı da böyle bir gündü işte.

    ali sami yen'e artık alışılmış, (evet ali sami yen anasını satayım, türk telekom falan değil, verin mahkemeye, daha da o ev telefonunu kullananın halı saha arkadaşları, ayhan, mustafa ve barış olsun, bu kadar da büyük konuşuyorum) yerler belli olmuş, eskişehirspor'un ayhan akman'ın 3 maçlık cezasına yaptığı itiraz reddedilmiş, uefa olayı "fair play" açısından inceleyeceğini belirtmişken, takımlar, komedi dükkanından fırlamışcasına tolga çevik'e benzeyen cüneyt çakır'ın peşine takılarak gıcır gıcır çimlere çıktılar.

    evsahibi ekip, çizgili forma, siyah şort çorap kombinasyonu ve hagi'nin "bu maçı da alamazsak dinime imanıma burdan teee bükreş yol sapağına kadar kovalarlar hepimizi" taktiğiyle, eskişehirspor ise düz beyaz iç don kombinasyonu ve bülent uygun'un "kimseyi yenmiyorlar, bizi de yenmezler herhal" taktiğiyle sahaya çıkıyor, cüneyt çakır'ın "naptın müdür, ehi ehi, şaka şaka, ama benziyom dimi lan harbiden, neyse işimize gücümüze bakalım, başlayın" anlamına gelen düdüğüyle maça başlıyorlardı.

    bu arada dikkatimi çekti, bu yeni sami yen'de biz hiç maça başlamadık henüz, cinsel dürtülerini özgürce yaşama yanlısı federasyon ve annesi okuması için pek çok fedakarlık yapmış hakemler, bu zevki bize yaşattırmadılar.

    maça haliyle eskişehirspor başlıyor, lakin son 8 haftadır çok önemli bir çıkış içindeki kırmızı siyahlılar; ayhan, mustafa ve barış'tan yoksun oldukları için orta saha hakimiyetini dolayısıyla maç hakimiyetini galatasaray'a kaptırıyorlardı. galatasaray ise "ulan bu et ise kedi nerede, kediyse et nerede" dercesine sene başından beri, ne sene başısı, teeee kaç yıldan beri görmediğimiz şekilde iştahlı, atak, baskıcı oynuyordu.

    netekim bu baskı sonunda sabri'nin "lan hamburg maçında şurda durup koymuştum, top da iyi oturmuştu ayağıma, ha hamburg ha eskişehir" diyerek korner pozisyonunda yer alması, o topun hakikaten ayağına iyi oturması, ayağına iyi oturmakla yetinmeyip, lorik cana'nın da kafasına iyi oturması, lakin refleksleri sağlam olan cana'nın, son andaki bir hamlesiyle sıyrtarak kurtarması, seken topun uçan sırık iveşa'yı sevgilisine kendini sunmaya gelen adamın, kapıda müstakbel kayınpederi bulduğunda kalması gibi bırakması neticesinde 10. dakikada 1-0 öne geçiliyor, hakan şükür "ayyynısını attım lan ayyynısı valla bak" diye olimpiyat stadındaki fenerbahçe maçını anlatmaya girişiyordu.

    sarı kırmızılılara birşeyler olmuştu, e ne olduğu da belliydi; bam yoktu. normal top oynayan bildiğin orta saha vardı lan. bunlara bir de "yardırma" konusunda meziyetlerini sunan stancu eklenince, rakibi ezen bir galatasaray seyrediyorduk, ki üç dakika sonra da bu sefer serkan kazım'ı sağ taraftan pozisyona sokuyor, çikolata renkli oyuncunun içeriye açtığı topa hareketlenen kewell iki stoperi arkasına arkasına takıp koşuyor, ama vazgeçip topa vurmuyor, eskişehirspor'un stoperleri "ehere, mala bak la, vurmadı mi gibi pozisyonda, belki korner olurdu, ehe mal la, sanki arkasında başka biri var, lan? anasssınııı" şeklinde feveran ederken arkadan gelen bogdan stancu kayarak vuruyor, golü yazıyor, bu esnada iveşa ile çarpışıp iveşa'nın sakatlanmasına sebep oluyor, henüz galatasaray sağlık ekibinin eline düşmediğinden olsa gerek, kendisi bu pozisyondan sağlam çıkıp galatasaray taraftarıyla gol sevincini paylaşıyordu.

    eskişehirspor bu sakatlıktan dolayı mecburi bir değişiklik yapıyor, iveşa saha dışına, atilla saha içine yöneliyordu. bu arada iveşa'ya bütük geçmiş olsun, baya tehlikeliymiş pozisyon.

    tribünler coşmuş, lakin bir tedirginlik vardı, 15 dakika olmadan iki gol olmuştu, ve de inanılmaz olan, bunların hiçbiri bizim kaleye girmemişti. "lan yanlış maça mı geldik acaba" diye düşünürken, galatasaray bastırıyor, sağlı sollu ataklar yapıyor, uzaktan şutlar çekiyor, kah kalecide kalıyor, kah avuta çıkıyordu. hatta bi ara galatasaray kalecisi top bile tuttu. bak vallaha billaha tuttu, yemin ediyorum, top tuttu galatasaray'ın kalesinde olan bir adam, ben maçtan eve döndüğümde televizyondan seyrettim teyit amaçlı,, doğru görmüşüm, baya bildiğin topu tutmuş adam.

    ilk yarının sonlarına doğru, sol taraftan hakan balta getiriyor, kewell'ın önüne yuvarlıyor, kewell sol ayak içiyle vuruyor, futbol tanrıları bu sefer bizim yanımızda yer alıp, o topu kalecinin içinden geçiriyor, skorboard'da 3-0 yazıyor, cüneyt çakır da ilk yarıyı bitiriyordu.

    devre arasında 3-0 yazan skorboard'lar "kesin virüs var abi" iddiasıyla tamir edilmeye çalışılıyor, lakin stad görevlileri paniğe mahal olmadığını söyleyerek taraftarları sakinleştiriyordu.

    eskişehirspor ikinci yarıya batuhan'ı alarak başlıyor, buna karşılık hagi de 63. dakikada kewell'ı alkışlatıp, baros'u oyuna alıyor, bu esnada galatasaray tüm hızıyla devam ediyor, bir topu direkten dönüyor ve dakika 70'e geliniyordu.

    hah, dakika 70... şimdi ben bu sabah şu sözlüğe girsem "tıkır tıkır oynayan orta sahaya mustafa sarp'ı sokmak" diye bir başlık açsam, yüzlerce mesaj alırdım, "abi eşşek kadar, evli barklı adamsın, yakışıyor mu sana trol lük?" şeklinde, eksi oydan başımı kaldıramaz, statüyü yerlerde süründürürdüm, ama hagi yaptı. artık bilmiyorum maça heyecan mı getirmek istedi noldu, neill'ı çıkardı ve mustafa sarp'ı aldı oyuna. tahminim şöyle bir diyalog geçti tugay'la aralarında.

    t: hocam gördün mü bak? o üçü olmayınca güzel oynuyor takım
    h: ya ne alakası var, kewell falan hazır geldi, ondan oldu
    t: hocam valla bak dediğim gibi
    h: ya yürü git, bana futbolu mu öğretecen, yok bi alakası
    t: iyi peki hocam
    h: bak, tafraya bak, tamam lan, bak sokuyorum mustafa'yı oyuna gör
    t: hocam yapma

    yaptı.... gördük ebemizinkini tersten.

    75. dakikada, ceza sahası önünde mustafa tarafından kaptırılan bir top, ceza sahasına ortalanıyor, hakan balta müthiş bir ofsayt taktiği yapıp, duruyor ve elini kaldırıyor, pek tabi ki ofsaytta olmayıp da arkadan gelen burhan takıştırıveriyordu. ofsayt taktiğinin "durup elini kaldırmak" olmadığını şu bizim topçulara ilk öğretecek hocayı getiren takımı bir sene boyunca, kombine ve lisanslı ürün alarak, maçlarına giderek destekleyeceğim, and olsun.

    4 dakika sonra, artık faul mü değil mi belli olmayan bir pozisyonda eskişehir frikik kazanıyor, ümit karan galatasaray formasıyla hiç atmadığı frikik gollerinden birini kaleye gönderiyor "aha şu bizim kalenin önüne bi ahlat ağacı dikseydik, en az 5 puan fazla alırdık" teorimi doğrulayarak baraj arkasında duran zapata maçı iyice heyecanlandırıyordu. şimdi frikik frikik olmayabilir, hatalı karar olabilir, ama bunun bir önemi yok, değil mi ki o mustafa oyuna girmiş, o gol yenecek arkadaş.

    çemkirmeyin bana "mustafa'nın ne günahı var gollerde?" diye. benim de bir günahım yok, benim de bir etkim yok gollerde mustafa gibi, ama ben tribünde oturuyom lan... neyse...

    maç burdan sonra birden heyecanlanıyor, galatasaray orta sahası ne yapacağını bilmez halde bir süre dolaşıyor, eskişehir birkaç atak yapıyor, lakin maçın sonlarına doğru, stancu'nun kornerinden gelen topu kazım topukla aşırıyor, bir santrforda herşeyden önce olması gereken şeyin "şans" olduğunu bize gösteren baros armut gibi gelen topu boş kaleye yuvarlıyor, maçın sonlarına doğru stancu'nun bir frikiği kaleci tarafından engelleniyor, sabri yeni stadımızın tribünlerine de top göndererek muradına eriyor, uzun bir aradan sonra 4 gollü bir galibiyetle metro çilesine doğru yol alınıyordu.

    * bu yazı itü sözlük te de heathcliff nickiyle tarafımdan yazılmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın