• 93
    2-3 maç beklenen skor gelmeyince karalar bağlayan, önüne gelen topçuya küfür eden taraftara hastayım.

    daha ne izlediğini bilmiyor adam. diyor ki takım berbat oo sıçtık bittik. ya nereye bittik bi dur amk felaket tellalı.

    takım kötü oynamıyor, takım iyi oynuyor. şu maçta eskişehir'e pozisyon vermedik, golleri de ofsayt zaten. son maçlarda ortaya çıkan tek sorunumuz kapanan takımları açamamak. alıp ileriye adam akıllı katedecek, normalin dışında koşular deneyecek adam yok kadroda. daha doğrusu var ama cezalı; engin. böyle maçları açabilecek kapasitede bir oyuncu. amrabat da bu kategoriye girebilir fakat kanat harici içeriden katedemiyor. kanattan gitsek de burak'a orta açılıyor. yav burak'ın kafa golü mü var allaşkına, adam da diyor kafamla vuramıyorum diye.

    rakibin ortası kalabalık diye oyunu sürekli yanlara yıkmaya çalışıyoruz, halbuki selçuk yerden forvete paslar denese, kenardan top kaptırmamızdan daha yeğ bir durum, kaptıracaksak böyle kaptıralım. 3 denersin 5 denersin biri geçer diğeri gol olur.

    bunlar aşılamayacak sorunlar değil. rakiplere uygun oyun setleri çalışırsın edersin, daha çok istersin olur. geçen sene bu zamanlar takım puan olarak vs. daha kötü haldeyken bile umutsuz değildik, şimdi niye iki maçta sonuç gelmedi diye karalar bağlıyoruz amk?

    milli takım arası iyi denk geldi, sonrasında toparlanır koyar geçeriz.
  • 96
    - gol pozisyonuna gi-re-mi-yo-ruz
    - es kaza gol pozisyonu oluşuyorsa bile değerlendiremiyoruz
    - bir maçın 89. dakikasında o takımın kalecisi ceza sahası içindeki bir pozisyonda 3 defa kurtarış yapmasına rağmen hala karşı takım oyuncusuna gol atılıyorsa o takım defans filan yapmayı bil-mi-yor-dur
    - kontra ataktan gol yeme dersi olsa galatasaray futbol takımı model takım olurdu herhalde
    - yaratıcı oyuncumuz yok
    - bazı futbolcuların s.ki taşşağına denk umurlarında bile değil skor
    - eskiden galatasaray küme düşme hattının oralarda gezerken bile gol arardı deli gibi debelenirdi şimdi ise maç 1-1 5 dk daha var taçı bile 1 dk da kullanıyoruz
    - taraftar skor olarak rahatlayana kadar inanılmaz tepkili bu tehlikeli
    - arena'da seyirci baskısı filan yok ne hakeme ne rakibe
    - uyutucu tezahüratlar tüm hızıyla devam ediyor
    - gidiş ve dönüş yolu çileli
    - yemek de pahalı bir köfte 1 ayran fiyatına rahatlıkla taksimde iskender yer bir de tip bırakırsın
    - bu takım şampiyon olur zira rakibi yok ama avrupa'da başarı şuan için mümkün gözükmüyor
    - her ne olursa olsun önümüzdeki ilk maçın başlangıç düdüğünde bu saydıklarımın hepsini unutup deteğe devam edicem bunu biliyorsunuz
  • 103
    puan kaybının sorumlusu %100 fatih terim'dir. neden?

    1) bu takım 3 maçtır pozisyona giremiyor. topa %60-70 sahip olsa da, 3 maçta 1 golü var. ordu maçında "olur böyle şeyler" dendi, biz de dedik. ama braga maçında hoca yine "olur böyle şeyler, rüya takım değiliz" derken, ben artık yanlış bir şeyler olduğunun farkındaydım. keşke hoca da farkına varabilseydi.

    bu yüzden stada galibiyet beklentisiyle gitmedim. çünkü 3. maçtır aynı taktikle sahaya çıkıyorduk: kannattan çizgiye in, ceza sahasına gelişigüzel ortalar yap

    geçen sezon attığı 33 golün 25'ini sağ ayak 7'sini sol ayakla atmış adamla maç boyu orta kafa gol oynarsan pozisyona da giremezsin, gol de atamazsın. üstelik de kanadında emre çolak ve hamit gibi iki tane yavaş adam varken çizgiye inmeye çalışıyorsun.

    braga maçındaki tüm tehlikeler burağın kafa vuruşlarının auta veya kalecinin üzerine gitmesiyle sonuçlandı. orta dışında da yerden giderek oluşturduğumuz bir tehlike yok.

    eskişehir maçında ilk yarı frikik dışında tek şutumuz var zaten, ikinci yarı da tüm tehlikeler yerden paslarla geldi en az 5-6 pozisyonumuz var bu yüzden. doğru oynadığımızda doğru pozisyonları buluyoruz. "rüya takım değiliz'le açıklanabilecek bir durum değil bu içine girdiğimiz çünkü. biz braga'dan da, ordu'dan da, eskişehir'den de iyi takımız. ama bu takım 3 maçtır yan-lış-oy-nu-yor. çizgiye inip orta yapmak yerine kanatlardan içeri yerden paslarla kat etmeye başladığımızda her şey düzelecek.

    ya da illa orta kafa gol oynamak istiyorsan hamit'i değil hurşut'u, burak'ı değil nobre'yi almalıydın. ya da necati'yi göndermemeliydin. ama hocanın kafasındakinin bu olmadığını biliyorum.

    2) takım yürüyor. pası alan adamın, çalıma girip topu kaybetmek dışında bir seçeneği kalmıyor 5 pozisyonun 2'sinde. çünkü çevresinde pas seçeneği bırakmıyorlar, kimse yardıma gelmiyor.

    3) emre çolak seni futbol'a musallat edenlere her gün küfür ediyorum.

    4) emre çolak neden sağ taraftaki bütün firikikleri ve bütün kornerleri kullanıyor? ve neden fatih hoca bu boktan korner vuruşları ve bu boktan serbest vuruşlardan ders almıyor, neden ısrar ediyor? bunlar cevabını alamayacağımız mistik sorular. ama bu vuruşları emre kullanmaya devam ettikçe, kornerler ve frikikler bizim için birer gol şansı olmaktan çıkıyor. üzerine bir de kontra yiyoruz.

    liderliği kaybettiğimiz bu haftada, umarım fatih terim gerekli analizleri yapmıştır. yoksa gençlerbirliği deplasmanında da muslera'ya emanetiz. dün golü yediğimizde, ne kadar iyi bir kalecimiz olduğunu düşünmekten üzülemedim bile.

    edit: fatih hoca'nın "skorun haricinde hiçbir şey kötü değildi" açıklamasını yeni izledim. "eskişehir'in ilk şutu 30'daydı" demiş. "bizimki de 25'te serbest vuruştandı" diyemez tabii pınar argun. herkese ileriki maçlar için geçmiş olsun diliyorum.

    3 maç üst üste kazanamıyorsan bu artık "şans"la açıklanamaz. umarım fatih terim bunun farkına en kısa sürede varır.
  • 98
    elimizdeki oyuncu kadrosu ile uyumsuz bir şekilde oynamaya çalıştığımız bir başka maç daha oldu. yine rakibi analiz etme ve ona göre bir şeyler üretme zahmetine de girmedik.

    topun bizde kalması gibi bir takıntımız var. bir boka yaramadıktan sonra bizde kalmasının ne anlamı var topun? ya da nasıl bir anlayış, nasıl bir futbol felsefesi ki bu, her maça, her rakibe, her şarta uygun?

    sen, topun sende kalmasını bir istiyorsan, ersun yanal topun sende kalmasını beş istiyor. servet- diego ikilisi ile gol yememek için mümkün olduğunca kalesine yakın oynamak zorunda çünkü. top sendeyken, çekebildiği kadar çekiyor takımı geriye. önlerine önce hürriyet'i, sonra da orta dörtlüyü diziyor, kıpırdayacak alan bırakmıyor. kendi sahamızın son 20 metresi ile, rakip sahanın ilk 20 metresinde eveleyip geveliyoruz topu biz de. sonra da, topa sahip olduk, oyunu kontrol ettik, az pozisyon verdik diyoruz, iyi oynadık falan zannediyoruz.

    top onlara geçtiği anda da, önde basmazsa ölecek hastalığımız tutuyor. belirli bir alanda oynanan oyunu iyice sıkıştırıyoruz, alan iyice daralıyor. rakibi iyice geriye doğru itiyoruz. pres, temelindeki amaçlardan uzaklaşıyor, bizden çok rakibin işine yarar hale geliyor.

    alan daralıp, oyun sıkıştıkça, tamamına yakını geniş alan oyununa yatkın hücum oyuncularımız da zorlanıyorlar. çizgiye inip top çıkarabilen kanat oyuncusu istihdam etmemeye yeminli olduğumuzdan ya uzaktan şut deniyoruz, ki genelde dağa taşa vuruyoruz ya da ceza sahasına şişirmeye başlıyoruz ki o da zaten çoktan rakibin tuzağına düşmüş olduğumuz anlamına geliyor. duran toplardan da gol çıkaramayınca, işimiz allah'a kalıyor haliyle. cuper de, peseiro da, yanal da aynı şekilde bundan yararlanarak istediklerini aldılar. biz henüz duruma uyanamadık.

    bu tip takımlara karşı, topa sahip olmak çok bir anlam ifade etmiyor. zira %80'e 20 bile oynansa maç kazanacağınız anlamına gelmiyor. aksine, topu paylaşmak gerekiyor bu maçlarda. rakibi ve haliyle savunma hattını mümkün olduğu kadar öne çekebilmek zaten pozisyon demek. servet'i yıllarca izledik. önde yakalanıp arkasına kaçan birileri olunca neler olduğunu bilmeyenimiz yok. adamı öne çekmek yerine, bastırabildiğimiz kadar geri itip, havadan top atıyoruz ne alakaysa.

    saha içindeki yanlışlara tribünlerdeki megafonlu kazmalar da ortak olunca, rakibin istediğini elde etmesinin önünde pek bir engel kalmıyor. ateşlerden cehennemlerden bahsedenlerin yarattıkları etki, malesef ki babanemin davul fırını kadar, anca kendini ısıtıyor.
  • 89
    ilk yarı kötü oynadığımız hatta pozisyon bulmakta çok zorlandığımız, ikinci yarı kilidi burak yılmaz' la açmamıza rağmen skoru 2-0' a getirip rahatlayamadığımız, eskişehir'in ise bütün maç tamamen kapandığı, muslera'nın gol yememek adına çırpındığı fakat 4.şuta engel olmaya çalışırken defans oyuncularımızın penaltı noktasında piknik yaptığı maç. ayrıca atılan iki golün de ofsayt olduğu karşılaşma.

    umut bulut' un ofsayt olduğu pozisyon :http://s7.directupload.net/.../121006/6g7ai5bc.jpg

    nuhiu' nun ofsayt pozisyonu (1.) :http://s7.directupload.net/.../121006/k7h38h8a.jpg

    2. ofsayt poziyonu : http://s1.directupload.net/.../121006/z8j34f9x.jpg

    peki yan hakem nerede?

    edit : vbesen çok daha uygun bir açıdan bulmuş kendisine teşekkür ediyorum.

    edit 2: zoom yaptığımızda kabak gıbı ofsayt olduğu çok net görünmekte. http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/...9894_979833018_o.jpg
  • 95
    maç notlarım özetle şu şekilde;
    a. maça gene 2. kez ters sahada başladık. (ilk yarı pegasus önünde gol aradık)
    b. ilk yarı rezil bir oyun vardı.
    c. melo ve selçuk'da düşüş devam etmekte.
    d. ileri pas hatası yapma korkusu hastalığımız devam etmekte.
    e. elmander ve engin'i özledik.
    f. doğu üst bu maç içinde en iyi performanısını gösterdi ve sanırım 2 dakika pegasusu bile yönetti.
    g. son 3 maç 2 yenilgi ve bir beraberlik aldık. takımın canı sağ olsun. biz 14 sene bekledik yenmek için veya şampiyonluk için bu takımı sevmedik.
    h. rekabet takım olma özelliğimizi bozmuş gözükmekte.
App Store'dan indirin Google Play'den alın