• 111
    onlarlayim su anda sözlük. takımın kaldığı otel melia da. imparatorla tanıştım abdurrahim albayrak cok ilgi gösteriyor sagolsun tanıdığının yegeniyim diye. salak gibiyim ne yazcam bilmiyorum. he bu arada elmander - burak çıkıyoruz. imparator ole uygun gormus savunma psikolojisine girmeyelim die.

    cok mutluyum be sözlük aksam gelen turla devam eder inşallah

    edit: havami siksinler ünal baskan ali dürüst fernando meira ile de tanıştım ya la. *

    + felipe melo + tafo + selçuk inan! + elmander! + nando ve kral
  • 277
    heyecanı en dibine kadar yaşadığımız maçlardan biriydi. ilk 3 maçta 1 puan toplamıştık grupta, cluj'u deplasmanda yenince ümitlendik, sonra istanbul'da united'ı geçtik. geldik bu maça. diğer maçtaki skora göre göre yenilmek bile belki de tur atlamamızı sağlayacaktı. 32'de golü yedik, cluj da old ttafford'da öne geçince ecel terleri başladı. o anki heyecanı unutmak mümkün değil. soyadları yılmaz olan iki futbolcumuzun golleriyle öne geçtik, skoru son ana kadar koruyup son 16'ya kaldık.

    çok ama çok özlediğimiz zamanlarda oynadığımız çok önemli bir maç, çok değerli bir galibiyetti.
  • 258
    hayatımda yasadgım en guzel gunlerden biri belki de en guzeli. bu baslık ile ilgili yazım hem portekiz’de yasadıklarımla hem mac oncesi takımla gecirdigim zamanla hem de macla ilgili gozlem ve yorumlarım ile ilgili olacagı için destan yazdıgı entryleri sınıfına girecek sanıyorum o yuzden ozet gec la piç dediginizi duyar gibiyim fakat gecmicem yazıcam. *

    4 aralık 2012 fas casablanca’dan harekete gectim. got kadar bir ucakla portekiz lizbon’a ulastım. hızlı tren dedikleri guzel vasıta ile 2.30 saatlik bi yolculuktan sonra porta’ya gectim. * otelime yerlestikten sonra porto yu kesfe koyuldum. gercekten guzel tarihi bir şehir. insanları sıcak mimarisi dogal guzellikleri gercekten tarih kokan bir şehir. douro nehri ile ortadan ikiye bıcak gibi bolunmus sarabı ile unlu bir sehir porto. herneyse. keşif esnasında 4 erli 5 erli gruplar halinde takılan galatasaray tarafları ile karsılastım. bir kısmıyla gerek sohbet gerek sehir ile ilgili bilgi almak adına konusmaya calıstım fakat acıkcası bekledigim sıcaklıgı bulamadım. karsıma cıkan porto’lulara gitmek istedigim yerleri sorarak yol tarifi aldım ve sonunda douro nehri’nin kıyısına vardım. hava soguk ama oyle cok degil. nehir kıyısında galatasaray’lı gruplar. hemen galatasaray’lı bi gruba yakın sarap evi gibi bi yere oturdum ve porto sarabmı soyledim. nehir manzarası karsımda guzel bi ulkede tek basımayım sagımda solumda galatasaraylılar ve içiyoruz. keyfim gıcır. belli bi sure sonra herkesin kafası saraptan kırıldıgında arkamdan soyle bi tezahurat yukseldi; sampiyonluk nagmaleri inletiyor portekizi. bi yandan da kasıkla catalla tempolar tutulmaya basladı. yuzumde piççe ve gurur dolu bi sırıtma ile sandalyemi onlara dogru cevirerek eslik etmeye basladım. gelen giden saraplar ne beşiktaş ne fener ne trabzon marsları nasılda koydu barcelonalar ve tabi ki nevizade gecelerinin portekiz gecelerine uyarlanmıs hali. (u: (: ) cok uzatmıyım gece sonunda kafam gayet guzel huzur dolu odama gittim ve zıbardım buyuk bi heyecanla.

    5 aralık 2012 sabahı 10:00 da alarmsız malarmsız zıpkın gibi kalktım. porto yu cok begendigimden o gun braga da kalma programımı iptal edip mactan sonra tekrar porto ya donmeye karar verdim. bu arada yazmadıgım bi detay ise sen ne ayaksın lan diyenler için; dayım yonetimden ve ünal aysal, ali durust ,adnan ozdemir gibi isimlerle mekteb-i sultani den yakın arkadaslar ve yonetimde. dolayısı ile abdurahhim albayrak’ı da tanıyor. hal boyle olunca kendisinin lan pezo maca gidiyosun biletini de sana orda abdurahhim albayrak vericek mesajı ustune hayatımın akısı deişti. bu kısa bilgilendirmeden sonra devam etmek istiyorum. duşumu aldıktan sonra parcalı formamı swetimin ustune cekerek porto sokaklarında tren istasyonuna kadar gururla ve kasıla kasıla yurudum. yolda benım gibi maca gitmekte olan renktaslarımla goz kırpısarak kafa sallasarak selamlastık ve trene ulastım. tren de isvicre’de dogmus buyumus galatasaray’lı bi gurbetci vatandasımızın yanına oturdum. kız arkadası ile gelmiş kız isvicre vatandası fakat butun tezahuratları biliyo isvicre’de olduklarından mutevellit avrupa’da ki cogu maca gidiyolarmıs hemen hemen butun branslarda. kıskandım ozendim. biz avrupa’ya bi deplasmana gidiyoruz kendimizi kaybediyoruz adam kafasına esti mi manchaster’da kafasına esti mi bordo’da braga’da. 1 saatlik yolculugumuzdan sonra braga’ya vardık. turist bilgi kısmına gidip takımımızın kaldıgı melia otel’e nasıl gidecegimi sordum bana 2 no lu otobuse binmem gerektigini soylediler. duraga dogru yururken caaart diye 2 no lu otobusun gelmesi belki de işlerin guzel gideceginin habercisiydi. otobuse atladım sofore otel adını soyledim vardıgımızda beni ayıktır hacı gibisinden bişeyler yaptım anladı. 10 dakika sonra varmıstık. indim. içim içime sıgmıyordu. sabahtan beri bişey yemedigim için ‘’lan cocukların yanında agzın kokmasın git su mcdonaldstan bişeyler ye’’ diyen sesimi dinledim ve ac olan karnımı doyurduktan sonra otel kapısına dogru yurumeye basladım. ulan sevdigimle bulusurken bile su otele yururken yasadıgım heyecanın yarısını yasamadım lan ben…

    ve… ya allah diyip otele girdim ve girer girmez lobi de abdurrahim albayrak’ı gordum. kendisine dogru cekingen adımlarla yurudum ve yanına gelip kim oldugumu nerden geldigimi anlattım. beni masaya davet edip cok sıcak bir karsılama ile halimi hatrımı sordu. kendisiyle baya bi konustuk. masada biri beni m yaslarımda biri abdurrahim abi * nin yaslarında birisi daha vardı. hep beraber biraz sohbet edip kendimi herkese tanıttıktan sonra bi anda bişey oldu. insanların tavrından birinin masaya geldigini hissettim ve donup arkama baktım. o geliyordu… imparator… fatih terim geliyordu lan oturdugum masaya fatih terim diyorum. dilim bogazıma, tukuruklerim damagıma, nefesim gotume kactı adeta. kolumu bacagımı nereye koydum ne yaptım bilmiyorum belli bi sure. iyice yaklastı masadakiler ile selamlasıp el sıkıstıktan sonra bu kardeşimiz kim diye abdurrahim albayrak’a sordu. ‘’adam’’ hem beni soruyor hem de kardeşimiz diyo lan bana. abdurahhim abi kim oldugumu kimin nesi oldugumu kısaca ozetledi ve hepberaber oturduk. oturduk oturmasına da kendisi tam yanımda idi hatta kolu koluma temas halindeydi… elinde tesbihi ile bişeyler soyledi masaya inanın ne dedi hatırlamıyorum. belli bi sure ses goruntu renk gitti bende. ulan ustune bide ne içersin diye sormaz mı.. ne dedim bilmiyorum ama kendisine kahve bana çay geldi. o cok sırıtmadan bi gulusu vardır hani onun boyle hafif tebessumlu gozlerinin içi guler sıcaktır. heh işte hep o ifade hakimdi suratında daha da rahatlattı beni boyle olması. sohbet etmeye basladık. once burak elmander cıkıyorum oyle karar verdim 4-1-4-1 oynucaz belki ama savunma psikolojisine girmesin bizimkiler diye boyle karar verdim dedi. manu-cluj macının skorunun istedigimiz bekledigimiz gibi olacagını dusundugunu soyledi. bahislerden anlamadıgını verilen oranların neye gore nasıl oldugunu sordu masadakilere. bize 2.40 veriyolarmıs snaırım hosuna gitti begendi ben anlamam acıklayın bana falan dedi :) sonra bana dondu ne yaptıgımı sordu fas’ta anlattım. fas ekonomisi fas futbolu eric gerets hakkında konustuk. noldu fas futboluna dedi valla hocam gerets geldikten sonra boyle oldu sanırım dedim ki gerets’i cok severim kendisinden çok olmasın. şırıngayı verdi darbeyi yaptı diyosun he dedi guldu. biraz daha konustuk sonra yan masada kendisiyle foto cektirmek için can ceken taraftarlarımızın yanına gitti onların gonlunu yaptı. geldi ben bi yukarı cıkıyorum dedi. abdurahhim abi’ye bende foto cektirmek istiyorum gibi bi işaret yaptım. ‘’hocam dedi kardeşimizle bi foto…’’ demeye kalmadı tabi tabi dedi. ben ayakta kendisini beklerken gel buraya otur yanıma dedi eski halimizi aldık fotomuz cekildi. kalktı herkesle el sıkıstı ben de dahil tam giderken bende arkasından okuz gibi bakarken dondu tekrar memnun oldum dedi guldu. tam giderken içimden bi ses hocam dedi sesli bi şekilde ve buyuk bi cesaretle. durdu dondu.. allah sizi basımızdan eksik etmesin hocam dedim guldu tebessum ve tesekkur etti. elim ayagım dolanmıs bi şekilde tekrar oturdum o sırada gs tv ve gorevliler gelmeye basladı. cok uzattım sıkıcı olmaya basladı sanırım ama yazıcam arkadas cok ozeldi benim için ve kim olsaydı benım yerınde aynen boyle sanıyesı sanıyesıne yasardı yazarken. bi detayı atlayınca sanki cok buyuk bi eksiklik varmıs gibi geliyo be heralde konu galatasaray oldugundan. neyse. daha sonra gs tv ile roportaj için lutfi arıbogan geldi. abdurrahim albayrak ve kendisi roportaja baslamak uzereydiler ki kendisi bana bakarak hafif basını egip sleam verdi. sazan durumuna dusmemek ve ulan lutfi arıbogan kim sen kimsin adam sana ne selam vercek sazanlık yapma diyip arkama sagıma soluma bakmaya basladım acaba baskasına mı verdi diye ama benden baska kimse yoktu. ben de kendisine aynı sekilde selamımı verip roportajı izlemeye basladım.

    otel yavas yavas dolmaya baslamıstı protokol ve yoneticilerle . ali durust ve diger adını bilmedigim yoneticiler de gelmeye baslamıslardı. o sırada lutfi arıbogan geldi elini uzatı ve halimi hatrımı sordu. hakkaten cok karizmatik ve galatasaray’lı durusu olan asil bi insan. oydu buydu suydu derken bi anda kapıda biri belirdi. ünal aysal. içeri kendinden emin saglam adımlarla girdi insanlarla selamlastı ve tam yanımdan gecerken abdurrahim abiyle selamlastılar. abdurahhim abi yine klasik benim kimin nesi oldugumu anlatınca aaa oyle mi hosgeldin canım diyip elimi sıktı ve opustuk. normal insanlar gibi yani, opustuk diyince yanlıs anlasılmasın. * daha sonra mac saatini bekleyiş başladı ve ben otelde olup biteni izliyordum. ali durust lutfi arıbogan fatih terim ve unal baskan arkada sotede bi yerlere gidip oturdular. o sırada yavas yavas futbolcular gelmeye basladı. ilk gelenler ise felipe melo ve cris’di. imparator baskan yonetim derken rahatlamıstım ve direk melo ile cris’in yanına gidip melo’ya yonelip ‘’felipe photo please’’ dedim. soguk bi şekilde after ok ? diyip beni gecistirdi. bozulmustum. lan fatih terim, unal aysal, lutfi arıbogan gelmiş elimi sıkmıs ilgi gostermişler bana sen ne ayaksın la pitbull dicektim ki kendine gel ve yavasca masana don dedim kendime. 1 saat sonra falan baktım birileri ile foto cektiriyo paşam yine gittim is it after now dedim ok dedi. fotomuzu da cris cekti * cris’e de good luck diyip ordan uzaklastım. iyice gotum kalkmıstı artık zaptedilmez bi hal almıstım :). futbolcular da artık yavastan inmeye baslamıslardı. ilk gordugum ise burak yılmaz’dı. abdurahhim albayrak ve orda tanıstıgım masada oturan benım yaslarımda olan arkadasın yanına dogru geldi onlarla selamlastı bizde el sıkıstık. sırasıyla muslera, hasan şaş, eboue, danny ve semih geldiler. tabi onlara gidip foto falan diyemedim cunku cok konstantre gorunuyorlardı. yavas yavas diger oyuncularımızda gelmeye baslamıstı. yukardan asagı inip direk takım otobusune gidiyorlardı. o karambolde tafo’yu yakaladım. taffarel çooguzeeel diye yanına gittim cocuk gibi. sıcak bi şekilde bana sarıldı onla da fotomuzu cektirdik. abdurahhim albayrak’ın yanında duruyordum cunku futbolcular onla el sıkısıp otobuse gidiyorlardı. selçuk, elmander ve nando’nun da abdurahhim albayrak sayesinde elini sıktım ulan sizin allahınıza kurban olurum la diyecektim ama diyemedim. (u: :( )

    takım otobuse yerleştikten sonra son olarak imparator geldi ve otobusteki yerini aldı. artık mac zamanı gelmişti. orda tanıstıgım ve futbolculardan hamit’in kankası olan bahsettigim arkadas ve 1481 isimli tur organizasyonunda calısan bayan bi arkadas ile ile kulubun ayarlamıs oldugu araca binip stada gittik. abdurahhim albayrak’ın bana verdigi bilet ultraslan ve cogunluk olan taraftar grubumuzun oldugu yerden değil protokol tribundendi ve orda da azımsanmıcak sayıda galatasaray taraftarı vardı. tek sorun ise yaş ortalamalarının 55-60 olması idi.

    stada gelince. 2 tane kapalı tribunu var kale arkalarından eski acık tarafı dag bayır yeni acık tarafı ise orman çim yokus bişeyler. bunu numaralıda oturdugumu varsayarak soyluyorum.
    maça gelince. galatasaray cok durgun basladı maca. orta sahada hem iyi basamadık hem de pas yapamadık nitekim fazlaca pozisyon verdik. bu sırada kulaklar manchester’da idi fakat beklenen gol bi turlu gelmiyordu. ustune bide monssoro topu aglarımıza gonderince herkesin keyfi kacmıstı. golu de ne tesaduftur ki 4-4-2 basladıgımız bi macta 4-1-4-1 e dondukten sonra yedik. elmander sola emre forvet arkasına gelmişti. ilk yarıda hersey kotu gidiyordu bizim adımıza. skorbordda o aksam oynanan sampiyonlar ligi aclarının onemli anları ve goruntuleri gosteriliyordu. benfica barcelona deplasmanında baya kacırmıs ilk yarı ve her kacan pozisyon izlenirken braga taraftarıı adeta orgazm oluyolardı. içimden dedim ki la ülke puanınız ? 

    neyse 2. yarı basladı ve imparator bence dogru bi hamle ile hamit’i cıkarmıstı. ama 2. yarı 11 inde aydın yılmaz ve emre çolak’ı aynı anda gorunce acaba hamit’in ölüsü mü ? sorusu aklına gelmeyen olmamıstır heralde. bu arada sir alex ferguson’un validesinin kulakları baya cınladı. hatta ona sir unvanı verenlerde bundan nasibini aldı. fakat galatasaray yine istedigi yerde istedigini alacak gucte oldugunu gosterdi ve kendi gobegini kendisi kesti.bunda imparatorun yaptıgı taktiksel değişikligin de cok onemli payı oldugunu dusunuyorum. 4-4-2 den 4-1-4-1 e ve 2. yarıda 4-2-3-1 gibi bi taktige donerek macı cevirdi. once burak sonra aydın yılmaz’ın golleriyle kendimizi kaybetmiştik ve işte o an fiziksel olarak 55-60 olan yas ortalaması ruhen bi anda 25 e inmişti. amcalarla dayılarla kolkola rerererarara gassaray gassaray cimbombom çekmelerimizi gorulmeye degerdi.

    ve ve vee maç bitmişti. bi ust tura cıkmıstık hemde uzun bi sure sonra boy gosterdgimiz sampiyonlar liginde. imparator içinde bi ilkti bu. bizim için de cok buyuk bi hasret. marslarla otobuslere yuruduk ordan da otobuslerle porto’ya. taraftar kafilesi porto havalimanında ucaklarına ben ise ordan metro ile otelime yola koyuldum ustumde parcalı ve suratımda buyuk bi mutluluk ve gururla. gittigim sarap evinde masama 2 portekizli cocuk oturdu yine benım yaslarımda. he bu arada yasım 27 hiç bahsetmedim sanırım :) elimde sarabım galatasarayım tur atlamıs zevkten 4 kose onlarla galatasaray’dan sporting lizbon’dan porto’dan ve tabi ki super mario jardel’den konustuk. bizim kadar onlarda jardel manyagı. kafamız guzel olunca seni kutlamaya goturucez diyip beni bi gece kulubune soktular. sarı kırmızı formamla gelsin cinler gitsin cinler vur patlasın çal gagnam stayla olsun deliler gibi eglendik. yanıma gelip galateeasaaeraay diyenler cabası.. kısacası hayatımın en guzel bi kac gununu gecirdim dayım sayesinde. uzun zamandır bu kadar içten guldugumu hatırlamıyorum 12 mayıs 2012 den beri. bu da boyle bi anımdır sozluk.

    not: okumaya usenip ozet gec la diyenler olacaktır; annem babamla bir sevdigim galatasaray’ımın avrupa arenasında cok onemli bir macına canlı sahit olup mac oncesi futbolcularla, imparator fatih terim’le, yoneticilerimiz ve ünal başkanımızla vakit gecirmiş cok sanslı bi insanın hikayesi var yukarda. turkçem yettigince anlattım. bu anıyı yasamamda maddi manevi katkısı cok cok buyuk olan dayıma da huzurunuzda sonsuz tesekkurlerimi edip bide utanmadan sitem etcem: geç bile kaldın be dayı.

    not2: bazı foto ve vidoları koymaya calısıcam.

    imparator ile
    http://gss.gs/R2l

    buyuk başkan ile
    http://gss.gs/9ys

    tafo ile
    http://gss.gs/IHC

    pitbull ile
    http://gss.gs/c9h
  • 279
    o sezon iyi oynamamıza rağmen hak ettiğimiz sonucu alamadığımız 19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçı, 2 ekim 2012 galatasaray sporting braga maçı ve 23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı'nın belki de diyeti olarak felaket bir futbolla kazandığımız gruptan çıkma maçımız. 10 üzerinden 1 bile etmeyecek bir ilk yarı performansıyla soyunma odasına 1-0 geride gitmiştik. 2. yarıda ilk yarıya nazaran çok daha iyi bir oyun ortaya koymuş ve sonuca gitmiştik.

    yine de şunu söyleyebilirim ki bu maç galatasaray futbol takımı'nın şampiyonlar ligi 2012-2013 sezonu'nda oynadığı 10 maç arasından en kötü oynadığı maçtı. biraz da o yüzden çok hoşuma giden bir maçtır hala. o takım şunu göstermişti ki, "işler ne kadar kötü giderse gitsin biz ismimizle bu maçı alırız." o sezon ve devamındaki sezondan sonra o galatasaray'ı görememek ne üzücü.
  • 268
    bundan tam 4 sene önce bugün deplasman tribününde yerimi aldığım maç. kale arkasında tribün yerine dağ taş olması, maç esanasında bira içilebilmesi, 1-0 dan geri gelerek 1-2 kazanıp gruplardan bir üst tura çıkmamızla hafızamda yer eden maç. ayrıca braga'nın tek golünü şu an başakşehir forması giyen mossoro atmıştır. maçtan sonra parçalı formam ile porto gecelerine akmış, tanıştıgım 1-2 eleman ile mario jardel muhabbeti yapmıştık. hey gidi günler hey. hayatımın en güzel tatillerinden biridir. şimdi buraya fotolarımı koyup hepinizi kıskandırırdım ama ayıp olur. :(
  • 293
    ilk yarı sahada yoktuk neredeyse. 1-0 yenik gittik soyunma odasına. 2 olmasın diye dua etmiştik devre biterken. braga’nın iddiası da yoktu bu arada.

    devre arası fatih terim etkisi bekledik. fatih hocam da hem teknik açıdan hem mental açıdan kendine yakışana yapmıştı. 4-4-2’den 4-3-3’e döndük. nordin amrabat ve aydın yılmaz 4-4-2’ye iyi çalışarak merkezi güçlü tutan braga’yı şaşırtmıştı. oyunu genişletmemiz karşısında afalladılar. skoru aldıktan sonra da maçı uyutmuştuk.

    bir yandan da bu maç bize wesley sneijder ve didier drogba kazandırdı diyebiliriz.

    inşallah 12 aralık kopenhag galatasaray maçı’da bir orta saha ve bir sol bek kazandırır.
  • 265
    şimdi bunu söylemenin bir anlamı yok ama, ben bu maçta bizim golleri atan futbolcuları bildiydim. çorlu'da bir arkadaşımda kalıyordum maçtan 2 gün önce. sabah uyandığımda aydın yılmaz'ın gol attığı rüyam bitiyordu. beyaz forması vardı ama bu 2007-2008 sezonundaki beyaz forma vardı üzerinde. kale sahası içerisinde ayağa kalkıp seviniyordu. bir önceki gole dair görüntü yoktu ama onu da burak yılmaz atmıştı. herkese anlattım rüyamı, buraya yazmak nasip olmadı bi türlü. genel tepkiler, "hadi burak neyse de, aydın nasıl gol atsın lan?!" şeklindeydi. daha önce bir cl maçı anısında anlattığım bir kahve vardı. orada izliyordum maçı. bu sefer perdeden izliyorduk. dakika ve skorun perdeye değil de arkasındaki duvara yansıdığını anımsıyorum. abinin birisinin "dakika niye yok ekranda?" diye sorusuna bir önceki cümledeki bilgiyle cevap vermiştim. sonra oradan muhabbet açılmış, 1-0 geri düşeriz, burak ve aydın atar 2-1 alırız demiştim. aydın'ın gol atma ihtimali onu da güldürmüştü. 1-0 geriye düştüğümüzde hafiften beni sorumlu tutmuş, mesafe koymuştu aramıza. ben kendimden çok emin bir şekilde "raad olun yea burak ve aydın atıyor biz de gruptan çıkıyoruz" demiştim. aydın'ın gol atacağına dair iddiam kulaktan kulağa yayılmıştı. hafiften gururum örselenmişti. ama yine de bir şekilde bunun gerçekleşeceğine inanıyordum. ikinci yarının hemen başıydı sanırım, amrabat ve aydın oyuna dahil olurken kahvedekilerin bir kısmının beni kestiğini hissetmiştim. çok hoşuma gitmemişti. içerideki bıyıklarla ortalama bir 3+1 evin salonunu dolduracak halı örülebilirdi. bu beni tedirgin etmişti. 1-2 pozisyonda heyecanla ayağa kalkarken "bekleyin burak ve aydın'ın golü var bekleyin" diye bağırarak iddiamı yüksek sesle yinelemiştim. telefonumun whatsapp'ı yoktu, mobil olarak facebook'a girip insanlara "burak ve aydın gol atacak maçı alacağız" şeklinde mesajlar atıyordum. elalemin oğluna bir süre gururumu örselettim durdum. bir süre sonra amrabat ortaladı, burak yılmaz golü attı. coşkuyla yerimden kalkıp sevindim. oturmadan evvel "aydın'ın da golü var bekleyin" diye bağırdım. madem doşşak oğlanı oluyoruz, bari dik duralım dedim. ama içimden bir his gerçekten aydın gol atacak diyordu. aynı hissin bana kupon yaptırdığı olmadı hiç. hatta alt oynadığım maçın 12-13. dakikada 2-2ye geldiği bile oldu. ben bu içimdeki hissin hiç hayrını görmedim. kendime güvenimi kaybediyordum ama daha 5-10 dakika evvel sağ elimin işaret parmağını da dahil ettiğim jest ve mimiklerimle beraber aydın'ın gol atacağını iddia ediyordum. artık kaybedecek bir şeyim yoktu. aydın topsuz oyunda koşarken bile onu takip ediyordum. halamı dayımı böyle beklememiştim. karakterimden şüphe ediyordum. elin oğluna bu kadar bel bağlanmazdı. annem bilse azarlardı. neyse. dakika tam olarak kaçtı bilmiyorum ama, ben "aydın gol atıyor, aydın atacak bekleyin, ayrıl da gel aydın" diye sürekli bağırıyordum. nitekim aydın golü attı. benle doşşak geçen kahvehane ahalisi buz kesti. tüm gözler üzerimdeydi. önce şişme montlu bir abi sarıldı bana. cebinde maltepe ya da samsun 216 taşıdığına emin olduğum muhtemelen bir öğretmen ya da devlet memuru abi sarıldı sonra. sandalyelerin üzerine düşenler oldu. etrafımda montlu insanlardan oluşan bir sevgi yumağı oluştu. yemin ediyorum sözlük, kendimi önemli gibi hissettim. sağ yumruğumu sıkıp sallayarak, "gördünüz mü, gördünüz mü?!" diye bağırıyordum. aydın yılmaz'dan daha çok forsum vardı. hayatımda bir şeylerin değişeceğine inandım az da olsa. kahveden çıkarken sarılmayan kalmadı. yörüngeye uyduyu oturtup elindeki kağıtları havaya fırlatan nasa çalışanı hindu mühendisler gibi hissettim kendimi. "ulan oldu ama, ne oldu ki?" sorusunu sorarak eve gittim.

    inanmayanlarınız olacaktır. ama cidden burak ve aydın'ın gol atacağını bildiydim. hayatımda bir değişiklik olmadı.

    geçmiş mesajlara baktım, bunu bulabildim.

    http://i57.tinypic.com/2q8u8wm.png
  • 282
    paspas ettiğimiz fenerbahçe'nin uefa'da yarı final oynadığı yıl, bizi şampiyonlar liginde gruptan çıkaran maç. hep içimde kalmıştır, aydın o golü atarak galatasaray'a iyilik mi yaptı kötülük mü diye... bu maçta berabere kalarak yolumuza uefa'da devam etsek, formumuzun zirvesindeyken rezil fener'in yarı final yaptığı turnuvayı 2. kez kazanabilir miydik ? o dönem benim ve en fanatik fenerli arkadaşlarımın düşüncesi de aynıydı, galatasaray o yıl en az finali görebilirdi. hatta yarı finalde fener'i eleyerek kupaya uzanmış olduğumuzu düşünsenize... uefa kupası... kokun çok güzel...
  • 281
    galatasaray avrupa'da başkadır sözünün vücut bulmuş maçlarından bir tanesi. zaten bundan sonra da öyle 1-2 maç dışında çok bir örneğimiz kalmadı. kötü oynarken sırf avrupa tecrübesiyle hem de deplasmanda ve 1-0 geriye düştükten sonra maçı kazanmayı bildik. rakip braga falan diye küçümseyen arkadaşlar olabilir. ancak şimdilerde bırak böyle maçları kazanmayı fark yememek için şekilden şekile giriyoruz. ahh nerde o eski avrupa maçları...
  • 247
    ''olan olmuş, şimdi önümüze bakalım, ne görünüyor aktaralım. biz bu kluj demirspor'u deplasmanda yeneriz, braga'yı'da yeneriz, hatta işi bitmiş mançester'i bile yeneriz.''

    arena'daki kluj maçının son satırlarını böyle yazmışız. ne mutlu ki galatasaray bir kez daha bizi haklı çıkardı. mükemmel bir hoca hamlesiyle galatasaray şovun içinde kaldı. galatasaray, bizi haklı çıkartırken kaç kere ağzıma gelen yüreğimi geri yuttum, bir ben bir fatih terim biliyor.

    maç tahminimin çok ötesinde zor geçti. öngörülerimizde isabet ettik etmesine de oyun olarak bu maçın bu kadar belalı geçeceğini beklemiyordum. belli ki hoca da beklemiyordu. rahatlığı biraz da kankası ferguson'un bir kıyak daha çekeceği beklentisiydi belki. bizim oraların bir lafı vardır, ''el elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış'' baktı ki galatasaray'ın galatasaraylıdan başka seveni yok, unutulmaya yüz tutmuş büyük karakterini sahaya aktarmak gerekiyor. gerekeni yaptı, unutulmaz bir geri dönüşle, kurucu ortağı olduğumuz turnuvada galatasaray'ın o büyük ismini bir kez daha soy kütüğüne yazdırdı. büyük takımlar yaptığı geri dönüşler kadar büyüktür.

    maç başı kadrosuna kimsenin itirazı yoktu. galatasaray'ın oyuncu gurubu içerisinde en kuvvetli 11 le sahaya çıktı. emre çolak için mırın kırın eden vardı ama bence de doğru tercihti. emre çolak ne kadar kızarsak kızalım, bu takımda oyuncu eksilterek topu 3. bölgeye taşıma ihtimali olan tek futbolcusuydu. braga yaslanarak oynamayacak, mutlaka üzerine gelecekti. boş alan fazlasıyla bulacaktı, top tekniği, çalım atma yeteneği yüksek olan emre, 10 maçta bir defa da oynasındı artık. fakat o da ne? ilk yarı beklentisinin çok üzerinde top kaybetti takım. ileride istediği gibi çoğalamıyor, gol tesadüflerle aranıyor, ingiltere'den gelecek iyi haber bekliyordu. takımın en tecrübeli futbolcusu hamit'in, kesin olarak futbol hayatının en kötü maçını oynayacağını nereden tahmin etsindi. üstüne elmander'in bu düzeydeki maçta kendisine yardımcı olamayacağını nasıl bilebilsin.

    ilk yarı oynanan kötü futbol, braga'nın iştahını kabartmış, yüklendikçe yükleniyordu. golün gelmesi an meselesiydi. kaleci sakat sakat oynuyor, geriye pas atılması risk taşıyordu. çok tehlikeli pozisyonları savuşturduk. asimo insan üstü, futbolcu üstü savaşıyordu. riera'nın da sol bek kariyerindeki kötü maçı, hepimizi korkutmaya yetiyordu. ters bir dani hamlesi bekleyenler yanılmadı, bu kez top çerçeve yerine kornere gitti. ama topun canı karar vermişti bir kere, kalemize bir türlü girecekti. bu kez pitbull ıskaladı, dani'den seken topu. muslera'nun uzanamadığı yerden tabela değişti. yine de bu yenen gol bizi fazla endişeye sokmadı. nasıl olsa el oğlu, kaybettiğimiz eşeğimizi bulmamıza yardımcı olurdu. pozisyonsuz, kötü futbolla ilk yarıyı kapadık.

    ikinci yarı kulübeden terim'in hayaleti göründü. son sözümüzü sehpada söyleyecektik. 2 kötü adam çıktı, 2 yazı tura futbolcusu girdi. haydi hayırlısıydı, kul daralmayınca hızır yetişmezdi. büyük takım dizilişine döndü hoca yaptığı hamlelerle. melo- selçuk savaşacak, topu sağ açık ve sol açıktaki hızlı adamlara aktaracak, gol bölgesinde fazla adam bulunduracaktı. ferguson'un kelek yaptığı haberi geldi iki dağ arasındaki stada. selçuk'un,büyük futbolcu olduğunu birileri daha görmeliydi. 100 futbolcudan 99 u o pozisyonda geri dönerdi, biri olanca tekniğiyle topukladı amrabat'ın önüne doğru. tay burak'ın kafasıyla topun buluştuğu andaki filmi daha önce de seyretmiştik. çalışılmış bir kafa vuruşuydu, imparator dengeyi sağladı. oyun olarak öne geçtiği maçı, tabela olarak eşitledi. bizi rahatlatacak golün yaşlı trafold'dan gelmeyeceğini anladığımız dakikalarda, saatine baktı.

    son sözünü umut'la söyleyecekti. büyük galatasaray taraftarı dünya'nın her stadında meşale yakmıştı. bu şovun dışında kalmamıza platini'nin de rızası yoktu. biz olmayacaktık da, kendi sahasında bile seyircisi olmayan kluj demirspor'mu devam edecekti. futbol tanrılarının sevgili peygamberi hücum emrini vermiş, askerleri siperlerden fırlamıştı. bıraksa tek başına asimo fethedecekti portekiz kalelerini. böyle maçların bu dakikalarında futbolcu yerine delilere ihtiyaç duyulurdu. pitbull ben yenilmem diye direniyor, takımı şubat'a taşımaya söz veriyordu adeta. vurduğu top, aydın'ın önüne düştüğünde, cehenneme gelecek takım ölümlerden ölüm beğenmek üzere cuma günü masanın üzerindeki kavanoza isminin yazılı olduğu tüpü bırakıyordu.

    fatih terim'in aldığı bir maçın kısa hikayesiydi. galatasaray, stadı, taraftarı, imajı, karizması, bütçesi, tarihi ile bu turnuvanın majör takımıdır. şampiyonlar liginin lokomotifidir. sarı kırmızı renkler bu büyük organizasyonunun yılbaşı süsüdür. final takımıdır, teke tek dövüşte kaybetmezler, allah'tan umut kesilir galatasaray'dan kesilmez. bu saatten sonra avrupa ligi bizi kesmez. ülke futbolunun yüz akıdır, öyleyse çok daha büyük maçları oynamak üzere yolları, bahtları açık olsun. taraftarıyla birlikte savaşsın. yarın sabah okul servislerinde sarı kırmızı formaları, bayraklarıyla savaş ve zafer naralarıyla çıldıracak galatasaray'lı çocukların bayramı olsun.

    imparator, zaferin kutlu olsun, gaaaassaaaay! bir gün beni kalpten götüreceksin, eminim, o gün geldiğinde şimdiden vasiyet ediyorum, canın sağ olsun, çok yaşa. ne mutlu galatasaraylıyım diyene
  • 271
    https://youtu.be/2D2jkKde8ZU

    arka planda barış abimiz'den kol düğmeleri ile hatırlanan bir maç.
    benim için o kol düğmeleri selçuk-melo, ünal başkan-fatih hoca ve galatasaray-şampiyonlar ligi ikililerini temsil ediyor.
    sessiz geçen o son gece de 7 kasım 2015 çaykur rizespor galatasaray maçı ya da melo'nun inter'e transfer olduğu gündür. hiçbir şey o vakitten sonra eskisi gibi olmadı ve işin kötüsü dibi de hala göremedik ki yüzeye çıkalım tekrar...
  • 103
    bu maç için söylenebilecek herşeyi yıllar önce muhammed ali'nin antrenörü söylemiş..

    "dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et.. çocuklar için salla yumruklarını..

    kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et.. şu alçağın işini bitir!!

    meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için.. dans et şampiyon, savaş onlar için!!

    şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin.. düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için..

    meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için.. dans et şampiyon, savaş onlar için!!

    temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için.. savaş onlar için şampiyon.. otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!!

    seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi.. sokaktaki insanlar kurtardı seni.. şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!!

    bu ring ikinize fazla.. hadi bitir işini, suratını paramparça et.. yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!!

    hadi yavrum salla yumruklarını!! muhammet ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse.. sadece cassius clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil..dans et şampiyon, hadi oğlum dans et.."
App Store'dan indirin Google Play'den alın