• 231
    barış alper yılmaz-sekidika kanadıyla kahraman olmayı, arda turan-ömer bayram değişiklikleriyle rezil olmaya tercih ettik. rakip zaten 11 kişi defans yapıyor, sol kanata bu iki oyuncuyu koyarak oyuna hız katacağımıza arda-ömer değişiklikleriyle aktif kullandığımız kanadı da rezil ettik.

    ömer bayram ve arda turanın nesine kızacağız? oyuna gir dendiğinde hayır hocam eyvallah mı çekecekler? ki ben arda turanın oyunun son 10-15 dk sında oyuna akıl katacağına da gayet inanan biriyim ama biz ardadan neredeyse ilk 11 oyuncusu çıkarmaya çalıştığımızdan gerçekten ardaya da yazık oluyor. ömer bayrama hiç yorum yapmıyorum vaktime yazık.

    kısaca güzel giden oyunu yanlış tercihlerle önce bozduk sonra aytaçın sıvamasıyla zayıf rakibimizi evimizde yenemedik. hayırlısı..
  • 234
    maç öncesi de demiştim makasın teknik ve taktik olarak ne kadar açık olduğunu göreceğiz ve ne olursa olsun maç sonu mazeret duymak istemiyorum diye.
    evet makas açık ancak en kötü avrupa takımına karşı bile diş geçiremeyen galatasaray için makas açık. karşıdaki rakip kim olursa olsun bize karşı makas ya da pergel dinlemiyor. çünkü bizim sistemimiz ölü. olsun taraftar terim' i anlıyor o bakımdan 3 yıl sonunda değerlendirme yapacağız.

    maç analizine gelirsek;
    1- babel ile çıkmak yanlıştı. koy kerem' i sola koy son maçlarda iyi oynayan sekidika' yı sağa oynasın çocuklar.
    2- hadi diyelim babel ile çıktın onun yedeği arda mı?
    3- aanholt gayet iyi oynarken neden onun ikamesi ömer değilken bile o değişikliği yapıyorsun?
    4- hocam sana mohammed ne yaptı? bizim göremediğimiz neyi gördün de mohammed' i oyundan aldın?
    5- bas bas bağırdık aytaç bu takımın oyuncusu olamaz diye emre kılınç aytaç tan eksik ne yapabilirdi?

    yani konuşacak daha çok şey var ancak yoruldum gerçekten yoruldum.
  • 236
    bu maçın benim için en acı taraflarından biri şu; oyuncuların motivasyon anlamında hiçbir sorunu yok. adamlar istiyorlar maçı, uğraşıyorlar ama organize olamadıklarından bir süre sonra yavaş yavaş düşüyorlar, küsüyorlar, sinirleniyorlar ve yoruluyorlar. bakın şu takım iyi oynasın marcao daha az kart görür ama adam bıkıyor artık. kolay değil çünkü sahada yaşadıkları. rakip fark etmeksizin her maçta açık alanda rakip kovalıyor, sürekli kademesiz şekilde birileriyle bire bir kalıyor. üzerine bir de sürekli topla oynayıp sürekli boş adam aramak zorunda kalıyor sahada.

    5 ağustos 2021 galatasaray st johnstone maçında çok ilginç bir pozisyon oldu. kerem, topu almak için geri geldi, topu alıp sahayı enlemesine topla kat etti. bunu yaparken eliyle gelin dedi, sonra da topu stoperle verdi. işte sen orada bir pas opsiyonu yaratamazsan topla falan çıkamazsın savunmadan. marcao'dan top çıkarmasını istiyorsun da nasıl çıkaracak? bir set oyunu çizilmiyorsa, herkes markaj altındaysa ya da illa ki çizilen sete bağlı kalması isteniyorsa ve o sette pası atması gereken oyuncu topu alabilecek konumda değilse ne yapacak marcao? adam luyindama'ya veriyor alıyor, veriyor alıyor. hadi luyindama'nın ayağı kötü ki bence değil ama hadi kötü olsun; marcao'nun ayağı da mı kötü? galatasaray ne yazık ki berbat bir halde ve mesele benim nazarımda taktik ve teknik ekip.
  • 237
    hala şu golü atsa, bunun ayağı 2 santim yanda olsa, şunun kıçına çarpsa bunun başına çarpsa sonuç farklı olurdu maç bizdeydi yorumları yapılan maç. geçen sezonun* ikinci yarısındaki yeni malatyaspor maçından tut çaykur rizespor maçına kadar açın başlıkları bakın aynı yorumlar var. sanki manchester united deplasmanına gittik de 2 pozisyona girip atamadık. hocaya bu 2 gol neden kaçar diye sorması yerine biz nasıl sadece 2 gol pozisyonu bulduk diye düşünmesini öneriyorum. bu maçtaki futboldan umut duymam da imkansız. şu maçı psv'ye karşı oynasak çok umutlu olurdum ama zaten kafasında elenmeye gelmiş bir rakibe bu futbol oynarsan kalan umudumu da bitirirsiniz. tekrar ediyorum kapanıp topu size bırakmış rakibe karşı yarı sahalarında top çevirip random ortalar açmak iyi futbol demek değildir.
  • 238
    skor açısından kötü, oyun açısından fena olmayan maçtır. takımın eksiklikleri kabak gibi ortaya çıktı. iyi bir hazırlık maçı kıvamında geçti. rovanşta rakibimizi mutlaka eleyeceğimizi düşünüyorum o yüzden skorda çok büyük sıkıntı görmüyorum. uzun vade de ortasaha da cicalounun takıma katılması ve kafası çalışan bir kanat ile takımın hücumlarda başı kesik tavuk misali dolaşmasından öte, yaratıcılığa geçmesini umut ediyorum. fakat burada problem saha içinden çok saha kenarında hocaya gerçekten yardımcı olacak isimlerin ekibe katılmasından geçiyor.
  • 239
    babel ısrarı ve statik oyun etkisiyle avantaj kaybettiğimiz maç. bizim tek ihtiyacımız dinamik koşular, hem hücumda hem savunmada. koşmadıkça boş alan açılmaz, çizgiye top isteyerek hücumda ikinci bir kanat bekten fazlasını yapamazsın. kerem ince işlerini sergilesin istiyorsak, santrafor demarke kalsın istiyorsak, bekler bindirsin istiyorsak, savunmayı takımca ön alanda yapalım istiyorsak verimli koşu ve kanatların rakip ceza sahasına süratli hareketliliği önemli. birbirinden çok farklı hızlarda oynayan, takım olamamış kakafonik bir dinleti gibi oynadığımız maçtı.
  • 241
    açıkçası ben bu maçtan gayet memnunum. özellikle ilk yarıdan. ancak ona geçmeden ikinci yarıya da bir övgü koymam lazım. aytaç'ın berbat pası ve muslera'nın akıl tutulmasıyla komedi bir penaltı yaptırdık ve 10 kişi kaldık. özellikle fizik ve dirayet takımlarına karşı böyle oynamak zor bir şey. ancak bu fark edilmedi. yani eksik gibi gözükmedik sahada. özellikle geçen sene bir kişi eksik kaldığımızda çok dağılıyorduk. bu hoşuma gitti.

    ilk yarıyı daha çok beğendim. özellikle sol kanat aksiyonlarımızı ve çapraz koşularla buradaki işleri bir adım yukarı çıkartan kerem'e bayıldım. bu yüzden ikinci yarıya başlama şeklimizi çok algılayamadım. bana sorsanız ilk yarının sonunda aksayan 2 kısım vardı. her ne kadar maça iyi başlasa da sonradan düşen aytaç ve boey. aytaç dediğim gibi kanatlara deplasa olmakta gecikmeye başladı bir yerden sonra. boey ise ilk yarı hem bir saniye geç kaldı. tamam önünde oynayan kerem'in profili ve luyindama'nın istikrarsızlığı yeni bir takımda adapte olmayı zorlayan bir durum ama o geç kalmaları baya bir sıkıntı yarattı.

    benim bu gördüğümün tersine ikinci yarıya yep yeni bir sol kanatla ve önde diagne'yle başladık. diagne'yi anlıyorum. her ne kadar muhammedi al verleri dahil beğenmiş olsam da ve her ne kadar onu oyundan ben olsam çıkarmam desem de bu değişikliği anlayabiliyorum. madem muhammedi çok fazla hareket ettirtemiyorum (çok fazla adam var ve kerem de çapraz koşu yaptığı için sayı artıyor) daha cüsselisini atayım ki hedefi bulmak daha kolay olsun diye düşünmüş olabilir hoca. kendi içinde gayet tutarlı bir değişiklik. ancak sol kanadı komple değiştirmeyi anlamadım. özellikle van aanholt (bazı yapısal özelliklerini bir kenara bırakırsam) çok beğendim. babel de bence baya iyiydi. acaba diyorum van aanholt'u ikinci yarı çıkartmak önceden alınmış bir karar mıydı? belki de maça çok iyi girmiş bir kerem'e ve arkasında istediği oyunu bulamamış boey'e daha iyi bir ortam hazırlamak için mi babel'i de çıkardı.

    dip not: taylan bebeğim, seni çok özlemişim.
  • 242
    avrupa ile makasın her anlamda açıldığını kabul ettiğimiz (!) bir diğer maç.
    bu maç özelinde takımdan beklediğim (ki 11'de 3 yeni transfer de oynadı) şuydu, psv bize ilk maçta neyi yaptıysa biz de onu bu takıma yapalım. tabii görülen yine ve yeniden mıy mıy top oldu.

    yukarıda renktaşlarım takım iyi oynadı falan dediler; lakin oynadığımız takımın seviyesi, bizim süper liginin ilk 5-10'u ayarında.
    fatih hoca başkanla kavga etti, adam gitti, yerine yeni başkan geldi.
    transfer lazım dendi. iyi ya da kötü 7-8 transfer yapıldı.
    takımda fizik açıdan en çok göze çarpan üç isimden ikisinin yeni transfer olması zaten olayı özetliyor.

    ben burada ömer bayram, ardaya vs kızmıyorum. çünkü bu adamların görevi ve yapabilecekleri belli. ömer'le sözleşme uzatmasak, bu yabancı kuralı garabetinden dolayı yine bir yerli adam almamız gerekiyordu, ki piyasada boşta olan iyi yerlileri de aldık. bu nedenle bu adamlar iyi ya da kötü, az ya da çok oynayacaklar.

    ancak ve ancak, 4 senedir takımın başında 30 küsür avrupa maçına çıkmış ve sadece 4 galibiyet alabilmiş bir takımda hocanın da sorumlu olduğunu lütfen atlamayalım. lakin hoca, iki maçtır muhammed'e sallamaya başlıyor, ona buna laf ediyor. yazı dağınık oldu, lakin şunu da ekleyeyim. psv'den 5 yediğimiz, ancak adamların 10 falan atabileceği bir maç sonraıs, hoca şöyle olacak böyle olacak diyerek 21 yaşındaki keçiörenden alınan elemanı 11'e koydu, 45'de babeli attı. demek ki çocuk psv'ye karşı yetersiz (hocanın gözünde). ve aynı eleman dün oynanan maçta oyuna giremedi. *. olay tamamen mantıksızlık silsilesi. bu çocuk, ardanın bu takıma karşı 45 dakikada oynadığı futbolu oynayamayacaksa biz niye aldık.

    özetle, takımın temel sıkıntısı takım yönetimidir. transferler, başkan, yönetim, mali disiplin hikaye. fatih hoca maalesef 3 senedir gösterdiği başarısızlığı 4. seneye de taşıyacak gibi duruyor. umarım ben yanılırım.
  • 243
    oynanan oyun nasıl beğeniliyor anlamış değilim. sanki çuvalla pozisyona girdik, rakip kaleci harikalar yarattı da berabere kaldık. girdiğimiz net pozisyon sayısı 2, bilemedin 3. doğru düzgün kaleyi bulan şutumuz bile yok. rakip teknik kapasitesi son derece düşük, bardan 11 tane adam toplayıp gelmiş bir ekip. böyle bir takıma karşı oynanan bu kısır oyun teknik adama yazar. oyuncular üzerinden değerlendirme yapmayı bırakın artık.
  • 244
    iyi oyun oynamadığımız maç. rakip sahada biraz daha fazla zaman geçirdik, o kadar. 20. dakikadan sonra ise oyundan düştük. bu dediklerim zayıf bir takım karşısında meydana gelen şeyler. mesela trabzonspor'la oynasak ve trabzonspor molde karşısındaki temposu ile oynasa 3-4 gol yerdik. bunları anlatma sebebim kötü durumda olduğumuz için değil çok kötü durumda olduğumuz içindir. saha içindeki sorun orta saha ve forvette. orta sahada yaratıcı futbolcu yok, (tek yaratıcı futbolcumuz arda bitik) forvette mustafa kendini salmış, mısır'a dönme hayali kuruyor. saha dışında ise fatih hoca kurduğu kadronun, aldırdığı futbolcuların vasatlığını bize ve kendisine çektiriyor. patrick van aanholt ve berkan iyiler, kerem 20 dakika iyi,diğer futbolcularımız ise vasat oynadılar. ömer'in duran top ısrarı, ömer'in hedef futbolcu seçildiği ve ömer'in gönderileceğine delalet. ömer iyi hizmet verdi kulübümüze ama duran toplarda ısrar etmemesi gerekiyor.
  • 245
    artık nasıl vasata alıştıysa taraftar bildiğin köy takımından hallice toplam maliyeti bir falcao etmeyen takıma 2 pozisyona girince umutlananları görüyoruz.
    pes gerçekten. o kadar kötü bir takım ki 10 kişi kaldıktan sonra bile atağı düşünmeyen risk oluşturmayan bir rakipti.
    artık bu maçın izahı mı olur? size net söylüyorum sivas’ı vs bırak bu takımı süper ligde oynayan rahat bir 10 takım rezil eder.
    iyi oynadık diyenler galatasaray’ın herhalde karşısındaki takımı hesap etmeden yorum yazanlar.
  • 248
    maçı izleyemedim ama maç sonu yorumlarını dinleyince okuyunca son dönemde izlediğim maçlardan bir farkı olmadığını anladım.

    -ilk 15 dakika iyiydik.
    -skor gelmedi, ayağına iki top gelen forveti oyundan alalım. mümkünse maç sonunda laf sokalım.
    -luyindama sahadaysa mütemadiyen oyuncuya bağıralım. mümkünse maç sonu transfer sorularına galatasaraylılar beni anlar deyip oyuncuyu hedef gösterelim.
    -babel ile başlayıp ardayla değiştirelim.
    -ömer bayramı alalım.

    taraftar kısmına bakıyorum,
    -bu oyuncular yetersiz.
    -hoca efsane bakın 2000 de şöyleydi böyleydi.
    -hocamı eleştirmek için pusuda bekleyenler çıkmış yine.
    -tamam eleştirin ama ileri gitmeyin.

    son dönemlerin genel maç özeti.
  • 249
    iki olgu arasında gidip geliyorum bu maç hakkında yazı yazıp yazmama arasında.

    birisi "söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil".
    diğeri de "nasıl anlatsam, nereden başlasam? bodrum bodrum..."

    daha önce şurada ciddi bir tablo çizmiştim. (bkz: #3211938)

    30 temmuzdan 6 ağustos'a bir şeyin değişmesini bekliyor muydum? ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. ha bir tek rakip değişmişti, bize önde kompakt pres yapan psv yerine geride 5'li 6'lı falan bekleyen bu iskoç ekibi gelmişti. onun dışında sahada değişiklik vardı ama, biz o değişiklikleri de değiştirerek eskiye döndük.

    demiş ya fatih terim maç sonunda "galatasaray değişe değişe değişecek" diye.
    https://twitter.com/.../1423394398516170766

    ben bu sözü anlamadım. gerçekten anlamadım. mustafa sarıgül'ün tv ekranında bir şeye bakıp "değişecek değişecek değişim" diyip sehpaya vurduğu tiktok videosu gibi cümle kurmuş sayın hocamız. ona da kabul ya, ne lafları sindirdik biz bunu da elbet (anlamasak bile) bir yerde kafamıza oturturuz.

    peki, ne değişecek?

    sağ bek değişmiş. kabul. sacha boey henüz eksikleri olan bir bek, ama kattığı dinamizm yadsınamaz. patrick van aanholt da aynı şekilde. berkan kutlu'ya hayran kaldım, tam ihtiyacımız olan adam. christian luyindama biraz daha iyi göründü ama rakip kötü olduğu için mi toparlıyor mu kestiremedim.

    "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" gibi bizde de değişmeyen tek şey ryan babel'di.
    maç önü başlığına yazdığım entry: (bkz: #3215077)

    e nasıl değişecek? takımın oyununu baltalayan, üstelik bunu 1 maç 2 maç değil geldiğinden beridir her maç yapan, her topu ayağına bekleyen, ayağına gelmeyince oyuna katkı vermeyen ryan babel ile mi? madem öyle baştan söyleyeyim, ryan babel ile değişse değişse bir youtube kanalının izlenme oranı değişir, yüksek miktar yatırım yaparsa belki bitcoin değişir, bir clubhouse odasına girerse odadaki katılımcı sayısı değişir. bu kadar. babel'in başka değiştirebileceği hiç bir şey olamazken, elimizde geliştirmemiz, yetiştirmemiz tecrübe katmamız gereken barış alper yılmaz kenarda oturuyorsa orada değişim falan olmaz. bu kadar netim bak.

    psv maçında sahaya atıyoruz çocuğu, elinden geldiğince bir şeyler yapıyor. 45'te çıkarıp babel'i koyuyorsun. bu maçta babel ile başlıyorsun 45'te çıkarıp arda turan'ı alıyorsun. demek ki bu mantıkla bir sonraki maçta arda turan başlayıp 45'te barış alper ile mi değişecek hocam, bir işaret mi vermeye çalışıyorsun ne yapıyorsun?

    hadi onu geçtim. bir allahın kulu bana patrick'in çıkıp ömer'in girmesinin alamet-i farikasını anlatabilir mi? bırakın şimdi patrick antrenman yapmadı vs. safsatasını, vallahi de billahi de ömer'den daha hazırdı. en azından 60'ı çok net görürdü. 10 gün sonra ilk lig maçında da ömer bayram oynayacak o zaman patrick hazır değilse. ya da 10 günde mi hazırlanacak bu adam?

    hadi bunu da geçtim, elinde geçtiğimiz sezon (kanat olmasına rağmen) senin orta saha merkezde kullandığın, daha delici ve hücumcu bir oyuncu olan emre kılınç var, sen neden aytaç ile bu maça çıkıyorsun? taylan zaten ön libero oynuyor, aytaç'ı da koyup savunmayı güvene almak mı? st johnstone'a karşı? adamlar şaşırmıştır. herkes senden hücum beklerken sen hücumda daha aktif olabileceğin adamı oturtup aytaç ile başlıyorsun. nedenini ben kafamda bulamıyorum, tek bulabildiğim aytaç'ın orta saha merkez oyuncusu olması. e herkesi yerinde kullanacağız, emre kılınç neden sağ kanatta başlayıp solda babel yerine kerem ile başlamıyoruz? yoksa o da mı hazır değil? e kim hazır?

    ve benim için en önemli parça: mostafa mohamed ahmed.

    neden her maç 11 başlayıp 45'te değiştiriyoruz bu arkadaşı? kötü mü oynuyor? kötü oynuyorsa neden 11 başlıyoruz? 11 başlayacak kadar fiziği iyi durumda mı? neden o zaman 45'te çıkıyor? ne olacaktı dün akşam diagne yerine mami devam etse? ya da diagne'nin oyuna katkısı oldu mu da? diagne mi daha iyi forvet mami mi? diagne ise mami'yi tutmayalım, mami ise diagne yedeği olacaksa ona göre hareket edelim. hepi topu gol kaçırdı. gol bu ya, kaçacak, olur. galatasaray tarihinin en büyük golcüsü hakan şükür neler kaçırırdı, ne çabuk unuttunuz? bırak adam oynasın, oynasın ki özgüvenini kazansın. adamın üstüne bindirdin stresi, diyorsun ki şimdi "oyna gol at". oldu. nasıl atacak? sürekli aklının bir köşesinde "45'te çıkacağım" varken sen bu adamdan nasıl verim alacaksın? o güveni vermeden nasıl oynatacaksın? her maç 45 dakika oynayacak birisi mi bu adam?

    ve zurnanın son deliği, si bemol dediği yer: fernando muslera.

    abi bu ne özgüven? psv maçı top geldi çalım atacağım diye yedirdin 5 oldu. bu maç top geldi, dizinle top kontrolüne yatıyorsun, eline alamazsın geri pas (ki alsan daha faydalıydı ama oraya hiç girmeyeceğim) ama neyin özgüveni o topa öyle saçma bir şekilde çıkıp dizinle top kontrol etmeye çalışmak? abi vurun taça gitsin ya, nedir bu taç korkusu? aytaç çizginin kenarında taça vursa rakip taçı kullanana kadar baskıya geleceğiz, kullanacaklar ve alacağız topu geri. hadi vurmadı geldi sana, sen vur. vur abi gitsin taça, ne olacak? hadi onu da yapmadın, top adamın önünde kaldı, bırak vursun atsın abi. yemin ediyorum bırak vursun atsın, yaptın o hareketi ne oldu? penaltı. yine yedik. sen kırmızı görmesen de yiyecektik penaltıyı. hayatımızda tek değişiklik senin çıkman, bir de yaptığından dolayı 10 kişi kalmamız ve kaleye berk'in geçmesi oldu, neden abi neden yapıyorsun orada o hareketi? neyin özgüveni ya? yapmasan o hareketi golü yesek yine 1-0 geriye düşeceğiz, sen sahada kalacaksın ve 11 kişi olacağız. bir de 2. maçı var bu işin, o maçta da yoksun şimdi, büyük olasılıkla fatih "çerçeyi tuttur yeter" öztürk oynayacak, daha beter. yani bir hareket her şeyiyle bu kadar anlamsız ve saçma olabilir mi? ve bunu yapan sensin ya, 100 taraftar toplayalım hepsine "takımda en güvendiğiniz oyuncu kim?" diye soralım 95'i seni söyler. eline alsan endirekt serbest vuruş olacak sarı göreceksin, vursan taça gitse böyle bir pozisyon bile olmayacak, bıraksan adam atsa 11 kişi kalma avantajımız halen bizde olacak, sen sahada olacaksın. sıfır mantık ya. her şeyiyle hata ya, komple hata ya.

    değişe değişe değişecekmişiz ya, gelelim şimdi değişmesi gerekenlere:

    bir oyun mantığımız olmak zorunda. öyle tesadüfi pozisyonlar sonrası "yakaladın mı atacaksın 1 pastan kaçırmayacaksın" falan demeyeceksin. o 1 pas dediğimiz yere maç içerisinde 10 kere 20 kere girersen 1 değil 5 de atarsın her rakibe. oraya nasıl daha fazla girmeyi düşüneceksin, 300 pas yapıp sağdan sola soldan sağa bomboş top gezdirip %60 topla oynamak yerine. %20 oyna topla ama oraya gir. girmezsen atamazsın, 1 kere girer kaçırırsın oyuncunu da bitirirsin.

    oyun aklı olsun diye diye sahaya 30+ yürümeye mecali olmayan adamları atmayacaksın. gençlere oyun aklını kazandıracaksın, o tecrübeye sahip olacaklar. bak seni eleyen psv'ye, 20 yaşındaki kanat oyuncusu ile senin içinden geçti adamlar. babel'in kattığı oyun aklından ne olacak sanki, görüyoruz işte 3 senedir. arda o aklı katabilir belki ama artık ayakları gitmiyor, bitmiş. sen gençlere oyun aklı kazandırıp onları kazanacağına halen geçmişin isimlerine takılıp kalıyorsun. babel bu takımdan gönderilmeli, arda bu takımda olmamalı, falcao olmamalı, feghouli olmamalı. dinamizmi olan oyunculara oyun aklını kazandırırsan eğer o oyuncular seni alır götürür şampiyon da yapar. sen yeter ki kazandır bunu.

    bir gol kaçırdı diye adamı silip atmamalıyız. bu adamlar bize lazım, mami bize lazım, kerem bize lazım, ali yavuz bize lazım, yunus akgün bize lazım, barış bize lazım. bu adamlar lazım bize, babel arda feghouli falcao falan lazım değil abi bize. oynayacak, hata yapacak, kaçıracak. 35'indeki falcao kaçıracağına ali yavuz kaçırsın ben razıyım. yeter ki o kaçıracağı yere kadar girsin. bunları yapmayı öğrensin, o tecrübeyi kazansın. nasıl vurunca kaçıracağını bilsin ki nasıl vurması gerektiğini öğrensin. babel psv maçında kerem'in 3 kişiden kurtulup verdiği topta dağa taşa vurdu, ne oldu? aynı topu bırak barış alper vursun, vursun ve öyle gitsin top. gitsin ki "ha ben buradan şut çalışmalıyım ya da buradan başka bir şey yapacak oyunu öğrenmeliyim" desin. babel der mi bunu akıl var mantık var.

    oyuncuları mental olarak en iyi şekilde hazırlamalıyız. gerçek psikologlar katılmalı gerekiyorsa ekibe, oyunculara terapi seansları verilmeli, düşük ya da yüksek özgüven sorunları çözülmeli. mami düşük özgüvenden gol kaçırıyor, nando yüksek özgüvenden gol yediriyorsa bu takımda çözülmesi gereken ciddi psikolojik sorunlar da var demektir, futbol asla sadece futbol değil. insan bu çocuklar da.

    artık yüzeysel problemleri "o çıksın bu girsin" ile çözmemizin bir katkısı olmadığını anlamışızdır herhalde. bu takımda sorunlar var, bu sorunların dibine, kaynağına inip bu sorunları çözmemiz gerekiyor.

    acil servise sol kol uyuşukluğu için giden bir hastaya bunun için bir ilaç verir gönderirseniz o hasta kalp krizinden ölür gider. bizim kalp hastalığını tedavi etmemiz gerekir. biz temel hastalıklarıyla bu takımın hiç uğraşmıyoruz, önümüze gelen semptoma bakıp "a bunu şöyle yaparsak düzelir" diyip gönderiyoruz. ana hastalıklar olduğu gibi duruyor.

    bu takımın komple bir check-up'a ihtiyacı var. öyle eylülde "ocağı bekleyin" şubatta "temmuzu bekleyin" ile olmaz bu iş. tamamen derinlemesine bir check-up yapılacak, tüm her şey öne dökülecek ve acilen tedavilere başlanacak yoksa biz bu hastayı kaybedeceğiz.

    kim yapar bilmem, nasıl yapılır bilmem. ama yapılması gereken budur.
  • 250
    3 haftadır resmi maça çıkan bir takım gibi değil de sezon öncesi form tutmaya çalışan bir takım gibi oynadığımız müsabaka. sezonun ilk antrenmanının üzerinden 8, başkanlık seçimi ve hocanın yeniden göreve başlamasının üzerindense 7 hafta geçti. oysa biz hala 2 hafta kondisyon kampı yapmış da topla çalışmaya yeni geçmiş bir takım görüntüsündeyiz. her ne kadar sezon başı olsa da bunlar, özellikle makasın açılması sebebiyle sezonun hedef maçları arasında. oysa bizim bu süratle iyi kötü hazır hale gelip kendi optimum seviyemize çıkmamız iyimser bir tahminle kasım ayını bulacak gibi. bugünden kasım ayına kadar geçecek sürede neler yaşanacağı, nelerin kaybedilip nelerin kazanılabileceği merak konusu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın