• 26
    buraya gelen her insanın hayatını galatasaray'ın maçları belirler. kiminin atılan bir golün sevincinde kırılan koludur anısı, kiminin bir mağlubiyetten sonraki siniriyle ayrıldığı sevgilisidir. ben bir dönem 2003 senesinde başımdan geçen bir olayı anlatırken, mesela "kocaeli deplasmanıyla malatya maçı arasındaki dönem" diyerek söze başlardım.

    benim bu maçla ilgili anım da; maçı teleon verdiği için ofisini bana açan mevki sahibi abinin, hasan şaş golü attığında tuvalette olması ve golü duyunca tuvaletten pantolonunu toplamadan çıkmasıydı. "eee bize ne bunlardan?" size ne tabii, ne okuyorsunuz milletin özelini?

    belki daha önce gheorghe hagi başlığına yazılmıştır, onca karma kaygılı kalitesiz yazının arasından bulmaya üşendim, bu başlığa daha önce yazılmadığına göre belirtelim: bu maçın bitiminde mağlup figo, belki de son kez göreceği bir futbol efsanesinden; hagi'den, formasını istemiştir. forması istenen hagi kimdir? bugün alex ile karşılaştırılan, o dönem de sırf asabi diye yerden yere vurulan hagi. figo kimdir? 2000 senesinin temmuz ayında real madrid'e gelen, henüz zidane madrid'e gelmediği için dünyanın en pahalı futbolcusu olan figo. olayın güzelliğine bir kez daha bakar mısınız? peki hagi formasını verebilmiş midir? verememiştir... maçtan önce daha önceki takım arkadaşı hierro'ya söz vermiştir çünkü. madriddeki maç için de figo'ya söz vermiştir hagi, fakat daha sonra sözünü tutmuş mudur, hiç bilmiyorum. zira mağlup olunan maçtan sonra gazete karıştırmak insanın içinden hiç ama hiç gelmiyor.

    nereden geldi şimdi bütün bunlar aklıma? sabah kalkıyorsunuz, internetten bu maçın özetine baktıktan biraz sonra bir de bakıyorsunuz ki trt süper kupa maçını veriyor. insanın iki gündür aklına başka şeylerin gelmesi mümkün mü?

    bir daha gelmeyecek o günler. hagi bir daha altın golden sonra jardel'in kucağına atlamayacak, taffarel gol sevinciyle jardel'in kafasını tokatlamayacak. hakan ünsalla okan buruk'un açtığı bayrağın kızıllığı bile belki gözümüze bir daha o kadar coşkun gelmeyecek.

    önümüzdeki sezon galatasaray şampiyonlar ligi şampiyonu olsa ne kadar sevineceğimi, aklımı kaybetme noktasına geleceğimi tahmin edebiliyorum. sadece tahmin. emin olduğum tek birşey var, o da bundan sonra alınacak hiçbir kupaya bu kadar sevinmeyeceğim. ikinci bahar vardı televizyonda, yılan hikayesi vardı, reha muhtar haber sunuyordu, kriz başlamıştı. hayattaki herşey kötüye giderken sarılacağımız tek şey galatasaraydı. en önemlisi, hepimiz bir başkaydık. çoğumuzun yüzünde ergenlik sivilcesi yenice çıkıyordu, kimimiz çocuktuk... en ihtiyarımız bile bundan dokuz yaş gençti. şimdi hagisiz, taffarelsiz, jardelsiz, bülentsiz, hakansız, ümitsiz galatasaray'ın aldığı kupalara gel de 15 yaşındaki kadar sevin. itiraz edecek her bünye şu soruyu sorsun kendisine: "kucağımda laptopım, ayağımı uzatmış sözlüğe yazarken lcd televizyonumda izlediğim galatasaray mı daha çok heyecan veriyor bana, yoksa ilk bilgisayarımda gizli gizli abuzer kadayıf'ın sevişme sahnesini izlerken 'acaba psg maçı ne oldu ki' diye düşündürten galatasaray mı?"

    bir türk takımı bunu başarabiliyorsa ... kalıp bu oldu bir dönem. hepimizin özgüvenini yerine getiren, cesaretlendiren kalıp... bir türk takımı bunu yapabiliyorsa ben neden zam isteyemeyim? bir türk takımı bunu başarabiliyorsa ben neden sevdiğim kıza/oğlana açılamayım? böylesi yüzlerce örnekten birini yaşamamış kaç kişi vardır ki aramızda?

    ben tarihi olasılıklar üzerinden tekrar yazmayı çok severim. abdülhamit bu kadar baskıcı olmasa ne olurdu, hitler moskova'ya yürümeseydi avrupa bugün nasıl bir şekil alacaktı? atatürk 10 sene fazla yaşasa türkiye bugün ne kadar farklı bir yer olurdu? her birinin cevabı senaryo... kader hiç bir sorunun cevabını vermedi bana, vermeyecek.

    peki galatasarayla yatıp kalkan bir bünyenin aklına bu maçla ilgili soru gelmemesi mümkün mü?

    sorarım bazen kendime; acaba türk takımlarına hep uğurlu geldiği söylenen collina jardel'in ofsayt olmayan ikinci golünü saysaydı, popescu kart cezalısı olmasaydı bernabeu'daki maçta farklı bir skor alınır mıydı?

    real madrid geçilseydi, muhtemel rakipler dişliydi. valencia, manchester united, bayern münih... o gazla gelen galatasaray bu takımları da aşar mıydı? hepimiz o ihtimalin peşinde maçları izlemiyor muyuz?

    sonra? kupa alınsaydı bugün "lan oğlum 9 sene oldu lan! unutun artık şampiyonlar ligi şampiyonluğunu" diyen bir fenerbahçeli'ye neremizle ya sabır çekerdik?

    peki şampiyonlar ligi şampiyonluğu'na koşan galatasaray'ı emreler, okanlar bırakabilir miydi? içimizdeki kötü tohumlar hala burada olsa şimdilerde emre'ye "helal olsun adama, süper bücür!" diyerek iltifatlar düzmeyecek miydik?

    her şeyde bir hayır var desem fazla iyimser olur muyum?

    yazıya hagi'den başlamıştık, değil mi? onunla bitirelim.

    90lı yıllarda türk futbolu'nun en büyük talihi nedir?

    hayır, erman-şansal ikilisinin türk televizyonlarına bodoslama dalışı değil. hagi'nin galatasaray'a gelerek türk futbolu'nun kaderini değiştiren, ufkunu genişleten o isimlerden biri olmasıydı.

    peki, hagi'nin 90lı yıllardaki en büyük talihsizliği neydi?

    avrupa'nın bir takımına gitseydi, başka bir avrupa takımına veya bir türk takımına attığı bir golü internetlerde izlerken "vay lan bu adam keşke bizim takıma gelseydi" diyecek insanların ülkesine gelerek, o insanların kendisini oynadığı dönemde erol ersoy'a tükürmesiyle eleştirip, bıraktıktan sonra alex de souza ile karşılaştırılmasıdır.
  • 27
    o dönem kapalıya beraber gittiğimiz ama yer karmaşasından dolayı hep oturduğumuz yerden farklı bir yerde oturduğumuz, abimin maç başında 3-2 alırız demesiyle start alıp sonrasında gelen golle birlikte önceden seyretmişcesine bana hala rahatlıkla 3-2 biter rahat ol dediği maç. yediğimiz ikinci golün ardından bu konuşmaları duyan etraftakilerin homurdanmaya başlamaları benim de çaktırmadan "ya abi ne diyosun allasen 2 olmuş dur bi" diye sinire kestiğim ve devrenin bitmesiyle birlikte hala ısrarla 3-2 kazanırız demesiyle çevre güruhla ufak çaplı bir itiş kakış yaşanmıştır. ardından gelen ikinci devrede attığımız gollerle birlikte abimin sarmaş dolaş yerlerdeyken ben demiştim sana rahat ol demesiyle şaşırdığım(göt oldum aslında sözlük şaşırmak ne ki) tüm ahbap olmadığımız, ufak çaplı dalma teşebbüsü yapan o çevre güruhtan birisinin "burda bir abi vardı o söylemişti, o söylemişti" demesiyle bir anda kendisinin ermiş kıvamına erdiği, sonrada ufak çaplı omuzlara alındığı maç. sayılmayan golden sonra birisinin büyük bir saygıyla abi 4-2 deseydin de sayıverseydiler şu golü demesiyle abimin kahin modunun tavan yaptığı maç olarak da hafızama kazınmıştır.
  • 32
    teleon spikeri sürekli "türk basınında bir komedi yaşandı sevgili izleyenler.. teleon dava edildi" vb. zırvalamıştı maç boyu. super mario'nun golü atmış kollar açık tribüne koşarkenki pozun yer aldığı duvarıma bakıp da bu maç aklıma geldiğinde, aklıma gelen bir diğer ayrıntı hep bu oluyor. bu yüzden star'ı da, teleon'u da, cem uzan'ı da hiç affedemiycem galiba.

    ben demiştimcilerden nefret etsem de, ilk yarı capone'un oyundan alınması için ettiğim duaları bir ben bilirim. değişiklik yapılınca olanlar malum.*
  • 33
    derbi öncesi çadırın önünde toplanıp kadıköy otobüslerine saldıracak derece aklıselim! olan yeni açık üst numaralı tarafı tayfası, 3. golden sonra önlerine samba yapmaya gelen jardel'e su şişesi fırlatmıştı. bildiğin 1,5 litrelik pet şişeydi. harbiden nasıl bir sevinçse bizdeki de arkadaş. ama yine de hep merak ederim; o arkadaş hangi dürtüyle attmıştı o su şişesini... galatasaray taraftarının sessiz "amına koruk bülent başkan" sevincidir tahminimce bu.
  • 34
    duman altı bir vaziyette bir lokalde izliyordum maçı. helguera ve geremi skoru 2-0 yaptığında bizim hıncal uluç zihniyetli pederin tepesi atmış, dışarı çıkıp sigaralarını tüttürdükten sonra geri döndüğünde ilk yarının 0-2 bittiğini görünce de iyice dellenmiş ve "hadi ulan eve gidiyoruz" demişti. ufak tefektik tabi bir şey diyemeden düştük arkasına. eve gelince skorun 1-2 olduğunun öğrenilmesi de pek bir işe yaramamıştı. ne zaman ki hasan'ın gol haberi geldi işte o zaman şifreli teleon'u açıp gözleri kısa kısa izlemeye başladık. ben de televizyonun hoparlörüne kulağımı dayamıştım ki bu şekilde bazı kelimeler seçilebiliyordu. odadakilere maçı anlatırken 3. golün gelmesiyle iyice sevinmiştik. sonrasında milimlik ofsaytı gören yan hakem yüzünden 4. gole boşu boşuna sevinmiştik ama olsundu. hep düşünürüm o zamandan beri, eğer 4-2 alsaydık maçı belki rövanşı farklı oynardık. 3-2'lik bir skorun ev sahibine pek de yarar getirmedği açıktı ama yarattığı heyecan sebebiyle de bu skora kimse takmadı o zamanlar.

    (bkz: 18 nisan 2001 real madrid galatasaray maci)
  • 36
    10-11 yaşlarındaydım. babam, iş arkadaşı serkan abiyle maça gideceğini söylemişti. baba, dedim bende gelebilir miyim? ' iyileşirsen gelirsin ' dedi. (bronşit)
    her neyse iyileşemedim, babam da götürmedi haliyle. heycandan, hastalıktan halsiz düşmüşüm. babam uyandırdı gece yanında serkan abide var.
    başucuma oturup maçı anlatmaya başladılar. onlar anlattıkça sevinçten gözlerim doluyordu.

    + 2-0 olunca üzülmediniz mi baba ?
    - üzülmez olur muyuz, hiç konuşamadık bile.
    serkan abi : ben taten tonutamıorum o taman hit tonutamadım.

    serkan abinin konuşmasına oldum olası gülmüşümdür zaten.
  • 40
    ilk yarı skor 2-0 olunca devre arasında moral ve enerji depolamak için bi koşu köşedeki bolulu hasan usta'ya gidilir. kazandibiler alel acele mideye indirildikten sonra gerisin geri maç izlenilen mekana dönülür ve hoop gool! kazandibiler etkisini hemen göstermiştir, skor 2-1'dir artık. sonrasında realliler de aşerer, onların da akılları bizim tatlılara gider ve o da nesi, skor 2-2! bizimkiler bu golle iyice gaza gelir, aşeren realliler'e tatlı değil, tuzlu bi şeyler yedirmeye karar verirler.. ardından süper mario jardel "misafir umduğunu değil, bulduğunu yer" nidalarıyla skoru 3-2'ye getiren golü atıp real madrid'e arzu ettiği tatlıyı değil, bizim ikram ettiğimiz turşuyu yedirir ve bu maç da türk spor tarihindeki destanlar arasındaki yerini alır.*
  • 48
    saatlerce maça gitmek için florya'da takım otobüsünü beklediğim, ama talihsizlik sonucu gidemediğim maçtır.

    ilk yarı bittiğinde kızdırmak için ellerinden geleni yapanlara " maç sonu görüşelim " diyecek kadar güven duyduğum takımımın maçıdır.

    ikinci yarının son kısmında arkamı döndüğümde beni ilk yarı bitiminde kızdıranlardan sadece bir tanesinin kaldığını gördüğüm, o'nun da maç sonu beni tebrik ettiği maçtır.

    yıllarca gidemediğime üzüldüğüm, " peki gitseydim ne olurdu ? " diye kendime sorduğumda " sahanın içine dalacağım veya tribünden atlayacağım kesin " sonucuna vardığım maçtır :)

    hepsinden öte formasının hakkını veren, galatasaray aşkı ile yanıp tutuşarak formasını terleten, son galatasaray aşığı futbolcuların oynadığı karşılaşmadır !
  • 49
    nereden nereye geldiğimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olan bir maçtır.

    şöyle ki:

    çok iyi hatırlıyorum, henüz 12 yaşında olmama rağmen hiç aklımdan çıkmadı o 3 nisan akşamı. ailecek dayımlara gitmiştik o akşam. star tv'nin geleneksel şampiyonlar ligi yayını o akşam nedense olmamıştı. star tv başka bir maç yayınlıyordu, emin değilim fakat sanırım bu maçımız şifreli kanaldan yayınlanmıştı ve star tv'de sağ üst köşede bu maçımızın skoru yazıyordu.

    dayım ve babam batak eşliğinde maç skoruna göz atarken benim gözüm sürekli oradaydı. önce 0-1, sonra 0-2 olmuştu. dayım da fenerbahçeliydi ve ağır bir hezimet yaşayacağımızı söyleyip duruyordu. fakat benim inancım tamdı takımıma. bu maç dönecekti, bu kadar kolay teslim olamazdı. ikinci yarı başladıktan sonra önce 1-2 olduğunu görünce evde kıyameti koparıyordum. sonra 2-2 olduğunda dayımla şakalaşıyordum.

    o andan sonrası tam bir efsane anı şeklinde. ben babama bu maç 3-2 olacak diyordum ve bahse girmeyi teklif ediyordum. babam da kabul etmişti ve olası bir 3-2 ' lik skoru kim daha önce görürse ona sürpriz hediye vereceğini söylemişti. gözüm sürekli oradaydı. ve 3-2. 2-0'dan çevirmiştik maçı, 3-2'ye getirmiştik. o skor değişikliğini görür görmez babamın koluna yapışmıştım. baba 3-2 oldu 3-2 oldu diye bağırıyordum.

    ne de güzel bi akşamdı sözlük.

    not: yanlış hatırlıyorsam uyarın, maç star tv'den canlı mı yayınlanmıştı, yoksa şifreli bi kanalda mıydı ?
App Store'dan indirin Google Play'den alın