üzerinden bir sene geçmiş olan zirve...
"hep baskete gidip geliyorsun bir gün de futbol maçına gel de yüz yüze görüşelim" laflarından gaz alıp açmıştım başlığını. maçtan iki gün öncesine kadar da sözlük tabiriyle üzerime kalmıştı. tabi muhatapların türk olduğunu, yumurta kapıya gelmeden işe başlamama genetiğini unutmuşuz.
hagi'nin bir gün önce bildik tanıdık yer diyerek
aslanım demesiyle ilk kurşun atılmış oldu bir nevi. tabi bir derbi günü nevizade'de toplanıp tanışmanın pek kolay olmayacağını herkes biliyordu ama son dakikada başka alternatif kalmamıştı.
sabah 2:45'te çalan telefon alarmıyla başlamıştı gün benim için. havaalanında "ne alaka" denilen tanıdıklar dahil
buraları görüyorsun herkes galatasaraylı bir kalabalık. 70-80 lira fark için sabahın köründe kalkan uçağa biniş ve manasız bi saatte daha da büyük bir
buraları görüyorsun herkes galatasaraylı toplulukla sabiha gökçen havalimanında buluşma...
missgese'nin bir gece önce attığı "biraz rahatsızım gelemeyeceğim" mesajı sonrası nasılsa vakit var diyerek kısa bir görüşme için kadıköy taraflarına geçtim. tabi sabahın köründe kalkan uçak sabahın köründen hemen sonra inmişti istanbul'a. anlamsız bir vakitte olunca vakit geçirmek için iskeleden yürümeye başladım, "google maps'e baka baka bağdat bulunur" diyerek. önce meşhur boğa'nın oradan geçtim, sonra da fenerbahçe stadı'nın önüne geldim.
sırtımdaki çanta hariç sivil olmanın rahatlığıyla etrafında bir tur attım, yusuf fahir baba'ya bir fatiha okudum(!)
*, sonra yola devam ettim. öğlen 12 gibi yine stadın önüne geri döndüğümde tek tük toplanmaya başlayan deplasman taraftarının arasında renk vermeden dolanıp metrobüse bindim. takip eden 3 saat tamamen hareket halinde geçti. metrobüstü, metroydu, arada otelin yerini şaşırıp 20 dakika boş yere yürümeydi, sonra tekrar taksim'e gitmeydi, beyoğlu store'da tek geçişlik kart almaydı derken 2 buçuk gibi başlayacağı söylenen zirve için
hagi'yle buluşup mekana girdiğimizde sanırım saat 4 civarı olmuştu.
tabi bütün hafta mesaili çalışmışsın haftasonu boşa çıksın diye. sabah 3'te kalkmışsın, uçağa binmişsin, otobüse binmişsin, 2 saat yürümüşsün, tekrar metroya bişeye binmişsin. bir de nevizade'nin o tıklım tıkış, promilli desibelli hali. adamda derman kalır mı? insanlar konuşuyor ben anlamıyorum, konuşuyorum sesim çıkmıyor öyle bir durum. zaten iki yanındakini duymak imkansız o gürültüde. masa kalabalıklaştıkça malesef bir selamlaşmadan öteye geçemedik malesef.
ekipten samimi olduğum bir tek
muzeci vardı, müthiş bir sevgiyle sarılıp kucaklaşmıştı.
erman41 ve orjinal baskı retro forması, o ses tonuyla yeni bir dine davet etse kolay reddedemeyeceğin
pivot santrfor ve ailemizin italyan erkee
borissimo biz gittiğimizde çoktan muhabbeti koyulaştırmıştı. daha sonra
olumvarsabenyokum,
beni siz delirttiniz ve malesef hayal meyal uzaktan görüp nickini burdan öğrendiğim
brezilyali kanat da dahil oldu ama hem yorgunluk hem de mekanın gürültüsü sebebiyle doğru dürüst iletişim kuramadık.
zirveden maça gittik hagi ile birlikte, hayatımda ilk defa arena'da maç izlemem dışında geride hiçbir şey bırakmayan
28 eylül 2019 galatasaray fenerbahçe maçını yaşadım. ertesi gün mecidiyeköy'e gittim. eski stadın orada gökdelenlerin arasında dolaştım, burger'da oturdum. akşam da yine bir sürü benzerimle beraber kıbrıs'a döndük.
bir gün sonra mı iki gün sonra mı ne,
borissimo'dan bir mesaj. "abi zirvedeki ekiple birlikte düzeyli ve kontrollü şekilde futbol konuşmak için bir whatsapp grubu kurmak istiyorum, katılır mısın?". tamam dedim, bir süre sonra bir gruba eklendim. aradan bir yıl geçti, grupta ne kontrolün "k"sine ne de futbolun "f"sine rastladım. sabah uyanıyorsun 300 mesaj, işe gidiyorsun mesela çekmeyen bir yere gidip geliyorsun 400 mesaj, toplantıya giriyosun çıkıyorsun 650 mesaj. korona oldun telefon susmuyor mesela, 2-3 gün sonra ancak durulunca eline alıp bir bakıyorsun 2500 mesaj...
evrenin oluşmasından dünyanın sonuna kadar her konu konuşuluyor, futbol hariç...
en iyisinden en kötüsüne her duygu/durum yaşanıyor grupta, kontrol hariç...
bir güzel gün geçirecek bir etkinlik olsun diye açmıştım bu başlığı. sonra işler ne ara bu hale geldi ben de bilmiyorum...
olumvarsabenyokum ve
brezilyali kanat'ı tenzih ederim. onlar zirveden sonrasında kendilerini kurtarmayı başardılar.
*