• 51
    youla adlı vasat denilebilecek oyuncunun tek başına emre aşık *, meira * ve de santcis * arasına girip rahat bir sekilde gol atarak milan baros'a * ders verdiği maçtır. bu olay bile futbolun ne kadar ilginç , her türlü olaya açık bir oyun oldugunu kanıtlamaya yeter.

    maça gelecek olursak tipik bir galatasaray deplasman maçıydı. nedenini bir türlü anlamadıgım sekilde galatasaray deplasman maçlarına hep tutuk başlamakta. sami yen'de santrayla oyunu rakip sahaya yığan takım neden bütün deplasmanlarda kişiliğini bulamaz bir türlü aklım almıyor. birbirinin kopyası maçlar izliyoruz. ne zaman golü yiyoruz, rakip geri çekilmeye başlıyor, ondan sonra takım futbol oynamaya başlıyor. kayseri, konya ve bursa deplasmanlarından sonra yine aynı senaryoyu izledik. açık ara ligin en iyi kadrosuna sahip olmamıza rağmen 8 maç sonunda 14 puanda kalmamızı hiç bir galatasaraylı içine sindiremiyodur. olympiakos maçıyla yakaladıgımız hava da anlasıldıgı üzere silinip atılmış durumda. önümüzdeki antep-benfica-fener maçları öncesinde takıma son uyarı olur inşallah çünkü oyuncularda da bugün yoktan yere bir gerginlik vardı. hakeme 6-7 kişi dakikalarca itiraz etmeler, arda'nın maç 2-2 iken hakemle inatlaşması, ayhanın maçın sonundaki tavrı vs.

    malesef skibbe'ye hala sabır gösterilmesini düşünen biri olarak mehmet güven değişikliğiyle beraber benim ve benim gibi düşünen az sayıda galatasaraylının da umutları tükenmekte..
  • 52
    an itibariyle* maçın hakeminin hızını alamayarak bir sarı kart da bana gösterdiği, uzandığım yerden fırlayarak bu satırları yazmaya başladığım karşılaşmadır.

    istatistiksel bilgi vermeyi pek beceremem ama galiba benden başka sahada 3 yada 4 oyuncu daha kalmıştı kart görmeyen. maçı bitirirken gözünü ayhan'a dikmişti zaten hakem fırat aydınus. gözleriyle belli bir süre takip etti, hatta elini sıkmak isteyen eskişehirsporlu futbolcuyu bile iplemeyerek gözünü ayhan'dan ayırmadı. efendi bu ne hırs? bu ne kararlılıktır ki gözlerini adamın üzerinden ayırmıyorsun ve maç bittikten sonra kendini alkışladığı için bir oyuncuya 2. sarı kartı sonra da kırmızı kartı gösteriyorsun? hem de topu sana doğru getiren bir oyuncuya...

    hakem baştan sona maçın hakimiyetini kaybetmiştir. konuşulmayan hatta maç özetlerine bile girmeyen, nonda'nın ceza sahası ön çizgisinde resmen yere düşürülüşü ve verilmeyen bir serbest vuruş var. maç daha 1-0 şeklindeydi yanılmıyorsam. sonrasında ayhan'ın golü, baros'un eliyle temas ettiğine inandığım fakat her ne şekilde alırsa alsın kusursuz bir vuruşla topu ağlarla buluşturması. ardından da en az orta hakem kadar basiretsiz yan hakemin, ofsayt mı değil mi tartışmaları yüzünden 5 galatasaraylı futbolcunun sarı kart görmesine sebebiyet vermesi. arkadaşım kararlı ol biraz eğer sen o bayrağı kaldırdıysan indirme, indirdiysen de orta hakemle konuş ki, itiraz eden onca futbolcu zarar görmesin. daha bugün açılan bir başlıkta, hakem kararına itiraz edilmesiyle ilgili bir entryim olmuştu, tamam çözümsüz denklemdir gibi bir ifade bile kullandım fakat burada birbiriyle aynı görüşte olmayan iki hakem var, top kaleye girmiş ve oyun durmuş. yan hakemle istişare edersin, ya ortaya doğru koşup golü verirsin yada elini kaldırıp endirekt serbest vuruşa karar verirsin. ama sevgili hakemimiz aydınus yardımcısıyla konuşmadan kararını verdi, ortalığın karışmasını izledi ve sıra dayağı şeklinde sarı kart gösterdi bütün sınıfa.

    üçüncü golü tartışmaya gerek duymuyorum , zaten bunu tartışan futboldan anlamıyordur. aynı şekilde 4. golde de tartışılacak bir taraf yok, eleştirilecek çok şey olsa da... galatasaray açısından hiciv bölümüne geçmedik henüz. saygıdeğer hakemi bitirirsek oraya da geleceğiz inşallah.

    hakemin zafiyet gösterdiği bir diğer nokta, atılan gollerden sonra yapılan anonslarda. alışılageldik olan nedir? dakika söylenir, "takımımızın golünü atan futbolcuuu" diye bir uzatılır, duruma göre adı yada soyadı söylenir, taraftar da söylenmeyeni söyler. bu bazen 2-3 kez tekrarlanır. buraya kadar normal her şey, her hangi bir kural ihlali yok. anacak eskişehirspor'un attığı her golden sonra bütün bunlarla birlikte "en büyüükkk..." diye bağırıp taraftarı da "eskişehhiirrrr...." diye bağırtmak nedir? hani anons yoluyla tezahürat yapmak yasaktı? bu bir kural ihlali değil midir? maçın orta hakemi duymadı diyelim, dördüncü hakem de mi duymadı? bu yüzden eskişehirspor'a ceza gelecek mi? birisi bunu bana açıklarsa sevineceğim.

    gel gelelim sevgili galatasarayımıza ve sayın skibbe'ye...

    divan edebiyatı okuyanlar bilirler, lirik ve aşk şiirlerinden hariç iki türlü şiir daha vardır. birisi methiye, diğeri de hiciv. methiye yazması en kolay olanlardandır. hiciv ise her zaman yazılmayan, bazen kellenize bile mal olan, hem ustalık hem de yürek isteyen bir tarzdır. işte bu noktadan hareketle galatasarayımızı iyi gününde methettiğimiz kadar da kötü gününde hicvetmek gerekir.

    elimizden bulunan ve sakatlıklardan muzdarip kadromuzda bariz bir orta saha sorunu ve buna dayalı bir savunma sorunu var. geçen hafta her ne kadar trabzonspor karşısında golünü atmış olsa da, korner direğiyle yaptığı dans sonrası ikinci sarıdan kırmızı görmesi gereken ama az gecikmeyle elle müdahale ettiği top sonrasında ikinci sarıdan kırmızı gören bir lincoln eksiği vardı bu hafta. sorumsuzluk mudur? evet.. cezalandırılması gerekir miydi yönetim tarafından? bence bu da evet... neyse, lincoln öyle yada böyle eksik, orta alanda ayhan'ın yalnız kalacağı gün gibi ortada. peki sormak istiyorum sayın hocam, ayağına hakim, akıllı bir oyuncu olan oz büyücüsü harry kewell bu maçta oyun kurucu olarak kullanılamaz mıydı? bence kullanılırdı, ayhanla birlikte gayet de başarılı olurdu. sağ kanada yaser yıldızı koyup belki böyle bir çözüm düşünülebilirdi. ama işin aslı eskişehirspor maçına çift forvet çıkmamakla iligli. yaser de forvet zaten diyenler çıkabilir. fakat şu an kadroya baktığımızda sabri'den sağ bek, meira'dan ön libero olabiliyor. yaser de pek tabi sağ açık oynar. oyun kurgusu bu şekilde olsa ve tek forvet çıkılsa idi ben bu maçın daha farklı biteceğine inanıyorum, hem de hakemlere rağmen.

    servet-emre ikilisi zaten akıllara zarardı bu gece. orta sahadan başlayan savunma zafiyeti bu maçta da maalesef kendini gösterdi. sen 3 kulvarda mücadele eden, şampiyonluğun en güçlü adayı bir takımın futbolcususun. meria, servet, balta, yada emre fark etmez. sen bugün anadolu takımlarıyla yaptığın karşılaşmalarda bir maç yusuf şimşek'i tutama, bir maç souleymane youla'yı tutama... kim kaldı geriye allah aşkına? her takımda böyle bir oyuncu var aşağı yukarı. çok koşan, adam geçen, hata kollayan. bu sene lig her senekinden zor ve bu tip adamları tutamayıp deplasmanlardan puan kaybedersek işimiz zor. diğer herkesin işi de aynı şekilde zor...

    bana göre kaleci de sanctis birinci golde bariz hatalıydı. ya hiç çıkmaması gerekirdi yada daha hızlı çıkıp tereddütte kalmaması... ama diğer gollerde yapabileceği çok bir şey yoktu.

    öyle yada böyle 3 puanı eskişehir'de bırakarak istanbul'a döndük, maç boyu saç baş yolduk, maç bittiği sevgilimizi, canımızı, görmek istediğimiz şekilde olması için eleştirdik, naçizane fikirlerimizi belirttik.

    edit: imlâ

  • 54
    uzun lig maratonunda bu tür kayıplar gayet normal, anormal olan karbon kağıdı goller yenilmesi.
    bu sezon galatasaray dep-las-man-da 5 adet resmi maç oynamış, 3'ünde yenilmiş(steau, bursa, eskişehir), birinde(kayseri) berabere kalmış, birinde (kocaeli;lig sonuncusu) yenmiş. deplasmanda 8 gol yemiş, 6'sı kontrataktan. bu hastalık bilinmiyorsa, bir sürü antrenörü, istatistikçisi, izleyicisi olan takımımızın büyük bir ayıbıdır, yok biliniyor tedavi edilmiyorsa bu daha büyük bir ayıptır.
    dün galatasaray'ın saha çıkan 11'inin 11'i de milli futbolcuydu. 7 sarı, 1 kırmızı kart gördük. sarı kartların 5'i ve kırmızı kart hakeme itirazdan. bu kadar üst düzey oyuncunun, hakemin kararını itiraz ederek değiştirmeye çalışmaları çok enteresan.
  • 58
    alın bir dream team vakası daha. bir haftadır eskişehir ortaalanının ne kadar da iyi takım oyunu oynadığı konuşulurken, skibbe nasılda ortasaha oyun kurgusunu bozar ve 2 önlibero ve 2 forvetle oyuna başlar anlamıyorum!!!!

    neyse genel itibariyle skibbe olası 3 alternatifide denedi yani ;

    1) 4-1-3-2
    2) 4-2-3-1
    3) 4-4-2 yada devşirmesi 4-2-4

    artık bu saatten sonra sadece 2. seçeneği oynaması gerektiğini sanırım fark etmiş olmalı.
    bence skibbe bu hatayı yapmalıydı. çünkü aklının bir kenarında bunuda denemek olduğu sürece bir gün bir yerlerde elimizde patlamaya hazır bir saatli bomba ile dolaşıyor olacaktık. neyseki yolun başında patlattık kurtulduk.

    bu saatten sonra hata kabul edemeyiz 8 hafta geçti 24 puan alabilecekken 14 puan aldık neredeyse %50 kayıpla geldik ayrıca cl den elendik bende ki tüm kredisini yitirdi son şansını kullanıyor.

    dedirten maçtır......
  • 62
    çok tempolu ve zorlu bir uefa kupası maçının ardından gelmesi muhtemel bir mağlubiyet. uefa kupasında mücadele eden takımların en büyük sıkıntısı bu. 1 2 günlük dinlenme ile maça çıkıyorlar bir de üstüne kadroda rotasyona gidilmezse bunlar olabiliryor. esasında bu sakatlığın olduğu bir yerde rotasyonu kimle yapacaksın o yüzden skibbe'ye kızamıyorum ama en azından fena gitmeyen bir 4-2-3-1 sistemine uyarak baros'un yanına nonda koymak yerine lincoln'den boşalan yere o tapları atabilecek kewell'ı yerleştirmek daha akılcı olurdu. haftalardır üstü üste maç yapan baros dinlendirilebilirdi veya oyundan erken alınabilirdi. nonda yerine bu tip deplasmanlarda tek vuruşları iyi yapan ümit karan oynatılabilirdi.

    ayrıca hakeme saldırmanın da bir anlamı yok bence. eskişehir'in attığı golde top bariz ümit karandan gidiyor. sadece 3. gollerinde ofsayt var.

    hafta arası kupa maçında skibbe'nin kilit bütün adamları dinlendirmesi şart. baros, arda, kewell, ayhan, servet, meira, de sanctis kesin yedek beklemeli.

    bu arada servet için de bir parantez açmak gerek. anlaşılan laftan anlamıyor. yapması gereken basit, topu tehlikeli bölgeden olabildiğince riske girmeden basitçe uzaklaştırmak. eğer anlamıyorsa yedeğe çekmek gerekiyor.

    önümüzdeki haftanın ardındna perşembe benfica deplasmanı ve fener deplasmanları var. eğer skibbe takımı fiziksel ve mental olarak bu maçlara hazırlayamazsa işler daha da kötüye gidebilir. bu maç ciddi bir uyarı idi umarım dikkate alır.
  • 64
    herkesin mehmet güven değişikliğine takılmış olduğu maç. buna aceto balsamico da dahil. şimdi eğri oturup doğru konuşacağız. kimse de alınıp gücenmeyecek. mehmet güven maçta ne hata yapmış, ne doğru yapmış ona bakacağız. öyle boş keseden "kewell yerine mehmet güven'i oyuna sokan adam futboldan anlamaz" demeye getirirseniz, lafı ağzınızın ortasına yapıştırırım. oturduğu yerden isimleri yan yana koyup saçma sapan yorum yapmaya, üstelik skibbe'nin futboldan anlamadığına dokundurmaya zerre hakkınız yok.

    mehmet güven girdikten sonra 20-30 metreye iki tane muhteşem pası var ve ikisi de doğrudan pozisyon getirecek paslar.

    tamam eksilerine gelelim. aradım lakin bulamadım. galatasaray'ın yediği goller, yani mehmet güven oyuna girdikten sonra yenilen 3 ve 4.golü düşünelim. bu goller mehmet güven'in kanadından mı geldi? yoksa goller sol kanattan, arda'nın şu güne kadar gördüğüm en şımarık hareketleri ile en vurdumduymaz, savunmaya yardım etmekten bihaber oyunu yüzünden mi geldi?

    mehmet güven sevilmeyebilir ama bıktım ben bu ezbere yorumlardan. sabri eğer 2 maçtır iyi oynamıyor olsaydı şu an sabri'ye laf çarpan kişileri de duyardık, bundan adım gibi eminim.

    maçın kaybedilme sebebi açıkça ortada. mücadele etmezsen kimse sana maç hediye edecek değil. skibbe'den motivasyon istiyorsanız o zaman yanlış adrestesiniz. herkes kendi düşünecek, asgari ücrete çalışmıyor kimse bu takımda. profesyonelliğin ne demek olduğunu bizden iyi bilmeliler!

    son olarak hakan şükür, hakan şükür olmuşsa nedeni her maça aynı mücadeleyi ortaya koyduğu içindir. yüreğiyle oynadığı içindir. arda mücadelesini savunmaya yardım ederek yapsaydı bugün farklı şeyler konuşuyor olurduk. ama arda topu ayağına alınca oynamaya çalıştı, onun dışında sırtını savunmasına dönüp kaldı. savunmaya harcamadığı enerjisini de hakemlerle uğraşarak harcamayı seçti. arda'yı ilk kez beğenmediğim, hatta çok daha ağır şekilde suçladığım bir maç oldu bu. tne bordeaux'lu oyuncuya kafa atması, ne hatalı pas-şut seçimleri. benim tek baktığım şey oyuncunun "ben büyük futbolcuyum, op gelirse klasımı sergilerim" tarzı mı oynadığı, yoksa "canla başla mücadele edeyim" tarzıyla mı oynadığı kısımdır. arda ne yazık ki ilk tarzı seçmiş. umarım hatasını anlar. geçenlerde bir maçta aynı şeyi aydın yılmaz için de yazmıştım. bu futbolcuların akıl hocalığını umarım emre belözoğlu'nun akıl hocalığını yapanlar yapmıyordur!
  • 65
    akabinde takımı asıp kesenlerin aşağıdaki yazıyı mutlaka okuması gerekir.

    --alıntı--

    bundan yıllar önce "en fazla online üye 6 kasım 2002 tarihinde giriş yaptı." yazısı çok uzun bir süre kaldı forum istatistiğinde. dün akşam ki maç sonunda, forumda online olan kişi sayısı da 450’yi geçmişti...

    şuan itibariyle, 2250 (ikibin ikiyüzelli ) mesaj yazılmış bir maç başlığında. yazılanların büyük çoğunluğu o gitsin, bu gitsin, o hoca mı, bu golcü mü, böyle kaleci mi olur, hay ben bu tak...!

    paragraf’ın başında verilen örneğe iyi bakın. keşke o forumun mesajlarına şuan ulaşabilinseydi de, tekrardan okunabilseydi...

    bi düşünün; ezeli rakibinizden yarım düzine gol yiyorsunuz. galatasaray tribünleri’nin kalbi olan ua forumuna girip sözleşmişcesine "alnınızdan öpüyoruz" diyenlerle, "yarın okula-işime formamla gideceğim" diyenlerle, tek bir futbolcusuna sallamayanlarla, takımın başındaki teknik direktör’e (sizin deyiminizle td) tek laf söylemeyenlerle aynı duyguları taşıyorsunuz...

    bir gerçek vardır türkiye’de, başarı herkesindir...

    lakin ortada bir başarısızlık varsa, bunun sorumlusu mutlaka bulunmalıdır!

    buraya yazılan ikibin küsür mesaj sahibi arkadaşın kaç tanesi 1 hafta içinde oynanan 2 maçın başlığına girip, canını dişine takan futbolcuya teşekkür etti? kaç kişi yüreğiyle oynayan futbolcuları ve onu takıma kazandıran yönetimi tek tek alt alta yazıp şükranlarını sundu? dönelim okuyalım hadi... 200’ü geçmez...

    peki ne değişti 2000’li taraftar profilinden bugüne? belki de kasım 2002 dönemlerinde bu kadar yaygın değildi menajerlik oyunları?

    yada gelişmiş teknik özelliklere sahip kablosuz kollarla büyük başarılara imza atılan futbol oyunları yoktu? gelişine vuruyorduk sadece gelen toplara... ne güzeldi...

    kim çıkardıysa 4-3-2-1’i ... ön libero’lu sistemi...

    velhasıl, ülke’nin bilmem kaçta kaçı işsizmiş.okulu bitirenler meslek sahibi olamıyormuş. yalan..! iftira..!

    al sana milyon tane teknik direktör.

    yüzbinlerce futbol eleştirmeni...

    fifa, fiba, uefa, fbi, cia kokartlı sayısız hakem...

    aslantepe inşaatına yorumlar yapan binlerce inşaat mühendisi, yapı denetim uzmanı...

    mevcut borçlardan kurtulmamız için hergün yeni reçeteler yazan binlerce ekonomist arkadaş...

    galatasaray store’u düzlüğe çıkarmaya çalışan yüzbinlerce marketing uzmanı...

    eşini, çocuğunu haftada bir tesadüfen denk gelirse görebilen, tüm vaktini kulube adamış, kulupte yatıp kalkan, bedenini yıpratan, beyin patlatan galatasaray yöneticisine bile sallayan, 16 yaşında "pırlanta" gibi yönetici adayları...

    burası taraftar forumuydu hani? peki kaç tane kalmış elimizde "taraftar"?

    başlık altında yazılanlarda ne var demeyin. 2250 mesaj varsa, en az 250 tanesi dün akşam silindi. bir o kadarı editlendi.

    yani bir taraftan bazı "taraftar" arkadaşlar forumun ortasına kusarken, zavallı bizler ve ellerimizde paspaslar...

    evet takım kötüydü. yenildi de. evet hem de eskişehir’e..!

    rengimiz mi attı? açık sarı mıyız artık ? bordo mu?

    her maçı kazanmak kime ne keyif verir?

    yenildik, üzüldük...

    gazete okumadık... bizi kızdıran fenerli dostaların telefonlarına çıkmadık...

    hepsi bu kadar...

    lakin, bu yerden yere vurduğunuz takımdır yarın sizi konvoylara çıkaracak, şampiyonluk partileri düzenletecek, üstünüzdeki formaları daha bir gururla giydirecek olan...

    kaç kişiyiz her yenilgi sonrası daha bir sevgiyle, bağlılıkla, pazarlıksız "canınız sağ olsun aslanlar" diyebilen ?

    kaç kişiyiz "bir günde kral olmadık, bir günde tahtan inmeyiz" sözünün nerde doğdu bilen?

    kaç kişiyiz şimdi futbolcu’ya "metin oktay ruhu"nu hatırlatırken, alpaslan dikmen ruhu’nu içinde yaşatan?...

    saygılar
    alpaslan dikmen

    ulaş bayam

    --alıntı--
  • 66
    takımdaki sakatların çokluğu en fazla bu maçta kendini gösterdi diyebiliriz. bir hafta içinde 2 adet üst düzey maç oynayan bu takım, 3. ve vasat diyebileceğimiz bu maçı çıkaramadı. en çok rotasyona gitmesi gereken bu dönemde yetersizlikten gidilemedi ve haftayı puan kayıplarıyla kapatan trabzon ve beşiktaş'a daha bir yaklaşmak için, galibiyet için aynı kadroyla çıkıldı. galatasaray takımı yorgundu ve bu her hallerinden belliydi. skibbe mehmet güven ve yaser yıldız'a güvenemiyordu ve galip gelinmesi gereken bir haftada radikal bir karar alamadı. medyanın da yok efendim es es 12 yıldır kazanamıyor şeklinde gaz vermeleriyle dinlenmiş rakip galatasaraymızı yendi ve 3 puanı aldı.

    bu maçla 3 noktaya değinmek istiyorum:

    1) galatasaray ne zaman bir ivme kazanmaya başlasa bazı güçler devreye giriyor ya da bu benim kendi kuruntum. benzer bir durum geretsli galatasaray döneminde de bir trabzon maçı öncesi trabzonun kendi sahasında galatasarayı bilmem kaç maçtır yenemediği medyada yazıldı çizildi. trabzon da o maçta bizi 3-1 yendi. benzer durum bu es es maçı öncesi de yaşandı. medyanın rakip takıma gaz verme, rakibi motive etme gibi bir hakkı var mı? türkiye'de var demek ki. yakında bir çıkış yakalarsa galatasaray yazılı basında borçlarla ilgili bir haber yakalarsanız şaşırmayın.

    2) sakatların bir an önce iyileşmesi ve galatasaray'ın mevcut kadrosunu en verimli şekilde kullanması gerekiyor ki futbolcular diri kalsınlar. nacizane fikrim emre güngör, barış özbek ve mehmet topal'ın bir an önce iyileşip form tutmaları. bu durum son derece dinamik ve dirençli bir galatasaray izlettirecektir

    3) ve son olarak sevgili fırat aydınus... ben sanmıyorum ki binlerce insan para verip hakemlerin şovlarını izlemek için maça gitmekte veya digiturk satın almakta. entry götüme girmemesi için o kadar zor tutuyorum ki kendimi... es es'in ikinci golündeki kendinden emin tavırları, 5 kişiye sarı kart göstermeler... o kadar emin ki yan hakemine bile danışmıyor acaba niye o bayrak kalktı? acaba niye orta noktaya hareketlenmiyor? kardeşim sen bir git en azından konuş yan hakemle sonra golü gene ver ama git konuş ki sana itiraz eden futbolcular görsünler, art niyet aramasınlar, bunun bir telafi karar olduğunu düşünmesinler(!): baros'un golüne karşı). arda'yı illa yanına çağırmak bir disiplin göstergesi mi? arda yanına gelmiyorsa çıkartırsın uzaktan kartını zaten hakemin kartı çıkartırken futbolcuyu yanına çağırmasının nedeni hem futbolcunun kart gördüğünün hem de diğerlerinin kimin kart gördüğünün bilincinde olması için. o sahadaki artı tribündeki herkes kartın arda'ya çıkacağını biliyordu. arda bile göster hocam buradayım şeklinde jestler içerisindeydi. sen daha fazla ortamı gererek zaten yorgun olan galatasaraylı futbolcuları daha da niye zorluyorsun. anlamak mümkün değildi. sonucunda maçtan kafaca kopan zaten fiziksel olarak zayıf galatasaray mağlup olup istanbul'a döndü.

    bu mağlubiyet bir açıdan da iyi oldu. şöyle ki; baros'un elle kontrol ederek attığı gol ile kazanmış olsa idik daha trabzon maçında servet'in attığı gole "temiz eller ne oldu?" diyen futbol cahili, galatasaray nefreti bürümüş kitlelere koz vermiş olacaktık. ama bunu bilmiyorlar ki biz haksız kazandığımız maçlardan sonra da bu durumu eleştiririz. sevincimizi buruk yaşarız.

    edit:imla
  • 67
    galatasarayımın kötü oynadığı ve sonucu ne yazık ki hak ettiği maçtır. evet hakem kötüdür falan filan ancak bazı gerçekleri görmemiz lazım. sabri ve hakan balta kaç kere çizgiye kadar indiler? ayhan hem top kesecek hem oyun kuracak hem de pres yapacak!? bu adam kaç yaşında acaba? bu kadar yüklenilmesi hata. ancak hatalar ders alınsın diye yapıldıklarında bir işe yararlar.

    takım yorgundur. eksikler vardır. kadro güzel ancak genişliğinden henüz yararlanamadık. uğur uçar, linderoth, mehmet topal, emre güngör, barış özbek gibi savaşanların eksikliği vardır takımda.

    ofansif ve defansif gücümüz sezon başından beri biribiriyle mücadele ediyor. ofansif atıyor ancak defansifin açığını kapatamıyor. bunun da kilidi demin de belirttiğim gibi savaşan oyuncular.

    vaktiyle ultraslan formundan atılmadan önce * * * (2. imparator dönemiydi) yazılarıyla tanışmıştım merhumun. şimdi onun bu alıntısını gördüğümde hatırladım neden canınız sağolsun aslanlar dediğimi... içime işlemiş demek... ruhu şad olsun.
  • 69
    eskişehirspor un lige çıktığı ilk sezonda bizi 4-2 yendiği maçtır. maçın hakemi fırat aydınus ve yardımcılarının piç ettiği maçtır. o kadar çok hata yapmışlardır ki eminim hakem seminerlerinde neler yapılmaması gerektiğini anlatılsaydı yanında da bu maç gösterilirdi.

    maç sonrası erman toroğlu, baros un atmış olduğu golde elle oynamasını pazı dolması olarak nitelendirmişti.

    (bkz: tarihte bugün)
App Store'dan indirin Google Play'den alın