• 52
    an itibariyle* maçın hakeminin hızını alamayarak bir sarı kart da bana gösterdiği, uzandığım yerden fırlayarak bu satırları yazmaya başladığım karşılaşmadır.

    istatistiksel bilgi vermeyi pek beceremem ama galiba benden başka sahada 3 yada 4 oyuncu daha kalmıştı kart görmeyen. maçı bitirirken gözünü ayhan'a dikmişti zaten hakem fırat aydınus. gözleriyle belli bir süre takip etti, hatta elini sıkmak isteyen eskişehirsporlu futbolcuyu bile iplemeyerek gözünü ayhan'dan ayırmadı. efendi bu ne hırs? bu ne kararlılıktır ki gözlerini adamın üzerinden ayırmıyorsun ve maç bittikten sonra kendini alkışladığı için bir oyuncuya 2. sarı kartı sonra da kırmızı kartı gösteriyorsun? hem de topu sana doğru getiren bir oyuncuya...

    hakem baştan sona maçın hakimiyetini kaybetmiştir. konuşulmayan hatta maç özetlerine bile girmeyen, nonda'nın ceza sahası ön çizgisinde resmen yere düşürülüşü ve verilmeyen bir serbest vuruş var. maç daha 1-0 şeklindeydi yanılmıyorsam. sonrasında ayhan'ın golü, baros'un eliyle temas ettiğine inandığım fakat her ne şekilde alırsa alsın kusursuz bir vuruşla topu ağlarla buluşturması. ardından da en az orta hakem kadar basiretsiz yan hakemin, ofsayt mı değil mi tartışmaları yüzünden 5 galatasaraylı futbolcunun sarı kart görmesine sebebiyet vermesi. arkadaşım kararlı ol biraz eğer sen o bayrağı kaldırdıysan indirme, indirdiysen de orta hakemle konuş ki, itiraz eden onca futbolcu zarar görmesin. daha bugün açılan bir başlıkta, hakem kararına itiraz edilmesiyle ilgili bir entryim olmuştu, tamam çözümsüz denklemdir gibi bir ifade bile kullandım fakat burada birbiriyle aynı görüşte olmayan iki hakem var, top kaleye girmiş ve oyun durmuş. yan hakemle istişare edersin, ya ortaya doğru koşup golü verirsin yada elini kaldırıp endirekt serbest vuruşa karar verirsin. ama sevgili hakemimiz aydınus yardımcısıyla konuşmadan kararını verdi, ortalığın karışmasını izledi ve sıra dayağı şeklinde sarı kart gösterdi bütün sınıfa.

    üçüncü golü tartışmaya gerek duymuyorum , zaten bunu tartışan futboldan anlamıyordur. aynı şekilde 4. golde de tartışılacak bir taraf yok, eleştirilecek çok şey olsa da... galatasaray açısından hiciv bölümüne geçmedik henüz. saygıdeğer hakemi bitirirsek oraya da geleceğiz inşallah.

    hakemin zafiyet gösterdiği bir diğer nokta, atılan gollerden sonra yapılan anonslarda. alışılageldik olan nedir? dakika söylenir, "takımımızın golünü atan futbolcuuu" diye bir uzatılır, duruma göre adı yada soyadı söylenir, taraftar da söylenmeyeni söyler. bu bazen 2-3 kez tekrarlanır. buraya kadar normal her şey, her hangi bir kural ihlali yok. anacak eskişehirspor'un attığı her golden sonra bütün bunlarla birlikte "en büyüükkk..." diye bağırıp taraftarı da "eskişehhiirrrr...." diye bağırtmak nedir? hani anons yoluyla tezahürat yapmak yasaktı? bu bir kural ihlali değil midir? maçın orta hakemi duymadı diyelim, dördüncü hakem de mi duymadı? bu yüzden eskişehirspor'a ceza gelecek mi? birisi bunu bana açıklarsa sevineceğim.

    gel gelelim sevgili galatasarayımıza ve sayın skibbe'ye...

    divan edebiyatı okuyanlar bilirler, lirik ve aşk şiirlerinden hariç iki türlü şiir daha vardır. birisi methiye, diğeri de hiciv. methiye yazması en kolay olanlardandır. hiciv ise her zaman yazılmayan, bazen kellenize bile mal olan, hem ustalık hem de yürek isteyen bir tarzdır. işte bu noktadan hareketle galatasarayımızı iyi gününde methettiğimiz kadar da kötü gününde hicvetmek gerekir.

    elimizden bulunan ve sakatlıklardan muzdarip kadromuzda bariz bir orta saha sorunu ve buna dayalı bir savunma sorunu var. geçen hafta her ne kadar trabzonspor karşısında golünü atmış olsa da, korner direğiyle yaptığı dans sonrası ikinci sarıdan kırmızı görmesi gereken ama az gecikmeyle elle müdahale ettiği top sonrasında ikinci sarıdan kırmızı gören bir lincoln eksiği vardı bu hafta. sorumsuzluk mudur? evet.. cezalandırılması gerekir miydi yönetim tarafından? bence bu da evet... neyse, lincoln öyle yada böyle eksik, orta alanda ayhan'ın yalnız kalacağı gün gibi ortada. peki sormak istiyorum sayın hocam, ayağına hakim, akıllı bir oyuncu olan oz büyücüsü harry kewell bu maçta oyun kurucu olarak kullanılamaz mıydı? bence kullanılırdı, ayhanla birlikte gayet de başarılı olurdu. sağ kanada yaser yıldızı koyup belki böyle bir çözüm düşünülebilirdi. ama işin aslı eskişehirspor maçına çift forvet çıkmamakla iligli. yaser de forvet zaten diyenler çıkabilir. fakat şu an kadroya baktığımızda sabri'den sağ bek, meira'dan ön libero olabiliyor. yaser de pek tabi sağ açık oynar. oyun kurgusu bu şekilde olsa ve tek forvet çıkılsa idi ben bu maçın daha farklı biteceğine inanıyorum, hem de hakemlere rağmen.

    servet-emre ikilisi zaten akıllara zarardı bu gece. orta sahadan başlayan savunma zafiyeti bu maçta da maalesef kendini gösterdi. sen 3 kulvarda mücadele eden, şampiyonluğun en güçlü adayı bir takımın futbolcususun. meria, servet, balta, yada emre fark etmez. sen bugün anadolu takımlarıyla yaptığın karşılaşmalarda bir maç yusuf şimşek'i tutama, bir maç souleymane youla'yı tutama... kim kaldı geriye allah aşkına? her takımda böyle bir oyuncu var aşağı yukarı. çok koşan, adam geçen, hata kollayan. bu sene lig her senekinden zor ve bu tip adamları tutamayıp deplasmanlardan puan kaybedersek işimiz zor. diğer herkesin işi de aynı şekilde zor...

    bana göre kaleci de sanctis birinci golde bariz hatalıydı. ya hiç çıkmaması gerekirdi yada daha hızlı çıkıp tereddütte kalmaması... ama diğer gollerde yapabileceği çok bir şey yoktu.

    öyle yada böyle 3 puanı eskişehir'de bırakarak istanbul'a döndük, maç boyu saç baş yolduk, maç bittiği sevgilimizi, canımızı, görmek istediğimiz şekilde olması için eleştirdik, naçizane fikirlerimizi belirttik.

    edit: imlâ

  • 38
    ne hakemlerin ne de galatasarayın konsantrasyonlarının olmadığını gösteren maç olmuştur...kötü oynadık, hakettiğimiz bir mağlubiyet aldık...lehimize, aleyhimize verilen kararları bir kenara bırakalım ve sadece futbol konuşalım..
    öncelikle galatasaray bu maça hiç hazırlanmamış, ne kafa olarak ne fiziksel olarak...nasılsa yeneriz havasında geçen bir maç ve güzel bir ders oldu bizim için..defansımızın saçma sapan hatalarını ben değil, takımın başındaki teknik direktörümüzün çözmesi gerekiyor ancak takımı kurmaktan başka görevlerinin de olduğu bilmeyen bir teknik direktöre sahibiz..orta alanda lincoln gibi bir oyun kurucunun olmayışını çok ciddi şekilde hissettik..lincolnün yokluğunda takımı derleyen toplayan sevdiğim saydığım arda, sanki maçtan 1 dakika önce benliğini soyunma odasındaki askıya asmış öyle çıkmış sahaya..kendisini hakemle münakaşa ederken ve rakibi iteklerken görebildik sadece...milan baros çok kaliteli futbolcu..cidden ayaklarına hakim, güçlü ve hızlı..ancak sevmediğim yönünü bugün çok göze soktu baros..fazla futboldışı düşünebiliyor kendisi...gol pozisyonu ve sarı kart yediği penaltı yaptırma hareketi en bariz örnekler..biraz daha futbol oynamak istese, golü arzulasa takımımıza çok daha faydalı olacak..

    mağlup olmayı da bilmek, mağlubiyetten ders alabilmek gerekiyor...bence bizim için güzel bir mağlubiyet oldu...biraz aklımızı başımıza alsın ki, bursa maçının tesadüf olmadığını, konsantre olmazsak, gerçekten galibiyeti arzulamazsak ne kadar kaliteli kadromuz olursa olsun çuvallayabileceğimizi bilelim..

    saygılar.

    edit: imla
  • 65
    akabinde takımı asıp kesenlerin aşağıdaki yazıyı mutlaka okuması gerekir.

    --alıntı--

    bundan yıllar önce "en fazla online üye 6 kasım 2002 tarihinde giriş yaptı." yazısı çok uzun bir süre kaldı forum istatistiğinde. dün akşam ki maç sonunda, forumda online olan kişi sayısı da 450’yi geçmişti...

    şuan itibariyle, 2250 (ikibin ikiyüzelli ) mesaj yazılmış bir maç başlığında. yazılanların büyük çoğunluğu o gitsin, bu gitsin, o hoca mı, bu golcü mü, böyle kaleci mi olur, hay ben bu tak...!

    paragraf’ın başında verilen örneğe iyi bakın. keşke o forumun mesajlarına şuan ulaşabilinseydi de, tekrardan okunabilseydi...

    bi düşünün; ezeli rakibinizden yarım düzine gol yiyorsunuz. galatasaray tribünleri’nin kalbi olan ua forumuna girip sözleşmişcesine "alnınızdan öpüyoruz" diyenlerle, "yarın okula-işime formamla gideceğim" diyenlerle, tek bir futbolcusuna sallamayanlarla, takımın başındaki teknik direktör’e (sizin deyiminizle td) tek laf söylemeyenlerle aynı duyguları taşıyorsunuz...

    bir gerçek vardır türkiye’de, başarı herkesindir...

    lakin ortada bir başarısızlık varsa, bunun sorumlusu mutlaka bulunmalıdır!

    buraya yazılan ikibin küsür mesaj sahibi arkadaşın kaç tanesi 1 hafta içinde oynanan 2 maçın başlığına girip, canını dişine takan futbolcuya teşekkür etti? kaç kişi yüreğiyle oynayan futbolcuları ve onu takıma kazandıran yönetimi tek tek alt alta yazıp şükranlarını sundu? dönelim okuyalım hadi... 200’ü geçmez...

    peki ne değişti 2000’li taraftar profilinden bugüne? belki de kasım 2002 dönemlerinde bu kadar yaygın değildi menajerlik oyunları?

    yada gelişmiş teknik özelliklere sahip kablosuz kollarla büyük başarılara imza atılan futbol oyunları yoktu? gelişine vuruyorduk sadece gelen toplara... ne güzeldi...

    kim çıkardıysa 4-3-2-1’i ... ön libero’lu sistemi...

    velhasıl, ülke’nin bilmem kaçta kaçı işsizmiş.okulu bitirenler meslek sahibi olamıyormuş. yalan..! iftira..!

    al sana milyon tane teknik direktör.

    yüzbinlerce futbol eleştirmeni...

    fifa, fiba, uefa, fbi, cia kokartlı sayısız hakem...

    aslantepe inşaatına yorumlar yapan binlerce inşaat mühendisi, yapı denetim uzmanı...

    mevcut borçlardan kurtulmamız için hergün yeni reçeteler yazan binlerce ekonomist arkadaş...

    galatasaray store’u düzlüğe çıkarmaya çalışan yüzbinlerce marketing uzmanı...

    eşini, çocuğunu haftada bir tesadüfen denk gelirse görebilen, tüm vaktini kulube adamış, kulupte yatıp kalkan, bedenini yıpratan, beyin patlatan galatasaray yöneticisine bile sallayan, 16 yaşında "pırlanta" gibi yönetici adayları...

    burası taraftar forumuydu hani? peki kaç tane kalmış elimizde "taraftar"?

    başlık altında yazılanlarda ne var demeyin. 2250 mesaj varsa, en az 250 tanesi dün akşam silindi. bir o kadarı editlendi.

    yani bir taraftan bazı "taraftar" arkadaşlar forumun ortasına kusarken, zavallı bizler ve ellerimizde paspaslar...

    evet takım kötüydü. yenildi de. evet hem de eskişehir’e..!

    rengimiz mi attı? açık sarı mıyız artık ? bordo mu?

    her maçı kazanmak kime ne keyif verir?

    yenildik, üzüldük...

    gazete okumadık... bizi kızdıran fenerli dostaların telefonlarına çıkmadık...

    hepsi bu kadar...

    lakin, bu yerden yere vurduğunuz takımdır yarın sizi konvoylara çıkaracak, şampiyonluk partileri düzenletecek, üstünüzdeki formaları daha bir gururla giydirecek olan...

    kaç kişiyiz her yenilgi sonrası daha bir sevgiyle, bağlılıkla, pazarlıksız "canınız sağ olsun aslanlar" diyebilen ?

    kaç kişiyiz "bir günde kral olmadık, bir günde tahtan inmeyiz" sözünün nerde doğdu bilen?

    kaç kişiyiz şimdi futbolcu’ya "metin oktay ruhu"nu hatırlatırken, alpaslan dikmen ruhu’nu içinde yaşatan?...

    saygılar
    alpaslan dikmen

    ulaş bayam

    --alıntı--
  • 48
    cok tepki gorucek ama maglubiyetin kesinlikle firat aydinus'a baglanmamasi gereken karsilasmadir. takimda oyun kurucu olmazsa, savunmacin kendini amc sanirsa, oyuna kurtarici diye mehmet guven ve kartalspor forveti yaser girerse tabii ki de maglubiyet kacinilmaz olur.
    ama gene de skibbe'yi suclamamak lazim. 9 eksikli, yorgun kadroyla o da elinde kalani en iyi sekilde kullanmaya calisiyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın