501
artık kahvelerde, cafelerde maç izlemekten bıkan ben daha geçen hafta içi evime lig tv taktırdım. derin bir oh çekip artık maçları ev rahatlığında izlicem derken bi baktım pazar saat 17 civarında dost, akraba bizim eve akın etmeye başladı. aslan nihatevine lig tv bağlatmış haberini duyan gelmiş bize. o göt kadar odaya 15 kişi sığdık inanır mısınız. zar zor, çok kötü bi açıdan bi götlük yer buldum kendime kendi salonumda. işte ev sahibine bi götlük yer bırakmayan bir maçtı 25 ekim 2009 fenerbahce galatasaray maci.
maçın hikayesini anlatırdım anlatmasına ama zaten yeteri kadar anlatılmış. sonuç olarak yine kaybettik. hemen gemileri yakıp onun adamlığına bunun futbolculuğuna girmeye gerek yok. evvela oturup "neden yenildik ?" sorusunun cevaplarını bulmaya çalışalım.
rakip takım sistematik bir şekilde, futbol dışı hareketlerle galatasaray ımızın ofans gücünün omurgasını oluşturan 3 futbolcumuzu
maçtan kopardı. peki neydi bu hareketler ?
i - maçtan önce arda-cristian arasında yaşanan gerginlik.
bu cristian fenerbahçede yer edinmeye çalışan bir adam. şu güne kadar
ahım şahım bir top oynadığınıda duymadım. bariz bir şekilde tribünlere oynamak için, o büyüklüğü ne kupa ne de şampiyonluk büyüklüğüyle ölçülemeyen** kulüpte yer edinmek için ortamı gerdi. maçtan önce başladığı çirkefliklerine arda yerini harry ye bırakana kadar devam etti. maçın hakemi cristian a gereken uyarıyı kart yoluyla vermeyince cristian iyice cozuttu.
sinirleri bozulan arda her başarısız hareketinden sonra maçtan biraz daha düştü. böylece rakip takım hakemin de el vermesiyle galatasaray ımızın en büyük hücum silahlarından birini futbol dışı manipülasyonlarla durdurmuş oldu.
ii- daha maçın ilk dakikasında emre b. nun milan baros'a yaptığı insanlık dışı faul.
emre b. her galatasaray maçında oldugu gibi bu maçta da insan olanın insana yapmayacağı faulleri galatasaraylı futbolcularımıza
yaptı. henüz birinci dakikada baros maçtan çıktı. emre geçiniz kartı uyarı bile almadı. neyse... baros çıktı yerine nonda girdi. peki bu değişiklikle galatasarayımız ne kaybetti ? milan çok dinamik bir forvet, yaptıgı koşularla rakip takım defansını yıprattıgı gibi, peşine
taktıgı defans oyuncularıyla bizim orta saha oyuncularımıza boş alan yaratabiliyordu. nonda ise milan ın tersine statik bir forvet ne bi koşu yaptıgı var ne de hızı. milan - nonda değişikliğiyle fenerbahçe defansı inanılmaz rahatladı. zira onları ısıran bir arı maçtan henüz ilk dakikada çıkmış yerine kelebek gibi bir forvet girmişti.
iii- fenerbahçenin galatasarayımız üzerine oynadığı son ve bence maçı almalarını sağlayan oyunu carlos ve vedersonun abdül kadir keitayı çıldırtan ve maçtan atılmasına sebep olan afedersiniz ibnece faulleridir. bir değil iki değil bütün bir maç boyunca her
hareketinde formasından çekilen, çelme yiyen keita sonunda patlayıp carlosa yumrugu geçirdi. abdül kadir de gidince dikine futbolu
düşünen tek adamımızı da kaybetmiş olduk.
şimdi şöyle genel olarak hareketlere ve tabloya bakalım. arda ve keita soğukkanlılıklarını koruyabilseydiler ve hakem gereken yönetimi gösterseydi galatasaray 2 büyük silahından mahrum kalmazdı. suç hem arda ve keita da hem hakemde. peki maçı sadece saydığım olaylar yüzünden mi kaybettik ? hayır.. defans - ortasaha, ortasaha - forvet pas akışını bir türlü sağlayamadık. ne defansta
hakan balta, servet, zan ortasahaya top çıkarabildi ne de ayhan,sarp, elano ileri üçlüye gereken araları atabildi. tam ofansa çıkacakken saydığım isimlerin kaptırdıkları saçma sapan toplar rakip takımın ataklarının %99 unu başlattılar. zira yediğimiz 2. gol yine defansın yaptıgı basit pas hatasından doğan pozisyon sonucunda yenildi. peki bu hastalığın reçetesi nedir ? ayaklarına hakim bir defans ve bir önlibero transferleri gerekli. bunun dışında takımın soğukkanlı olmayı öğrenmesi şart. peki bunları ben görüyorsam, hıncal görüyorsa hatta sunay akın bile görebiliyorsa frank ve johann göremiyor mu ? pek tabi görüyor... hatta daha fazlasını görüyordur. teknik heyete galatasarayı güzel günlere götürecekleri konusunda inancım ve güvenim tam.
maçın hikayesini anlatırdım anlatmasına ama zaten yeteri kadar anlatılmış. sonuç olarak yine kaybettik. hemen gemileri yakıp onun adamlığına bunun futbolculuğuna girmeye gerek yok. evvela oturup "neden yenildik ?" sorusunun cevaplarını bulmaya çalışalım.
rakip takım sistematik bir şekilde, futbol dışı hareketlerle galatasaray ımızın ofans gücünün omurgasını oluşturan 3 futbolcumuzu
maçtan kopardı. peki neydi bu hareketler ?
i - maçtan önce arda-cristian arasında yaşanan gerginlik.
bu cristian fenerbahçede yer edinmeye çalışan bir adam. şu güne kadar
ahım şahım bir top oynadığınıda duymadım. bariz bir şekilde tribünlere oynamak için, o büyüklüğü ne kupa ne de şampiyonluk büyüklüğüyle ölçülemeyen** kulüpte yer edinmek için ortamı gerdi. maçtan önce başladığı çirkefliklerine arda yerini harry ye bırakana kadar devam etti. maçın hakemi cristian a gereken uyarıyı kart yoluyla vermeyince cristian iyice cozuttu.
sinirleri bozulan arda her başarısız hareketinden sonra maçtan biraz daha düştü. böylece rakip takım hakemin de el vermesiyle galatasaray ımızın en büyük hücum silahlarından birini futbol dışı manipülasyonlarla durdurmuş oldu.
ii- daha maçın ilk dakikasında emre b. nun milan baros'a yaptığı insanlık dışı faul.
emre b. her galatasaray maçında oldugu gibi bu maçta da insan olanın insana yapmayacağı faulleri galatasaraylı futbolcularımıza
yaptı. henüz birinci dakikada baros maçtan çıktı. emre geçiniz kartı uyarı bile almadı. neyse... baros çıktı yerine nonda girdi. peki bu değişiklikle galatasarayımız ne kaybetti ? milan çok dinamik bir forvet, yaptıgı koşularla rakip takım defansını yıprattıgı gibi, peşine
taktıgı defans oyuncularıyla bizim orta saha oyuncularımıza boş alan yaratabiliyordu. nonda ise milan ın tersine statik bir forvet ne bi koşu yaptıgı var ne de hızı. milan - nonda değişikliğiyle fenerbahçe defansı inanılmaz rahatladı. zira onları ısıran bir arı maçtan henüz ilk dakikada çıkmış yerine kelebek gibi bir forvet girmişti.
iii- fenerbahçenin galatasarayımız üzerine oynadığı son ve bence maçı almalarını sağlayan oyunu carlos ve vedersonun abdül kadir keitayı çıldırtan ve maçtan atılmasına sebep olan afedersiniz ibnece faulleridir. bir değil iki değil bütün bir maç boyunca her
hareketinde formasından çekilen, çelme yiyen keita sonunda patlayıp carlosa yumrugu geçirdi. abdül kadir de gidince dikine futbolu
düşünen tek adamımızı da kaybetmiş olduk.
şimdi şöyle genel olarak hareketlere ve tabloya bakalım. arda ve keita soğukkanlılıklarını koruyabilseydiler ve hakem gereken yönetimi gösterseydi galatasaray 2 büyük silahından mahrum kalmazdı. suç hem arda ve keita da hem hakemde. peki maçı sadece saydığım olaylar yüzünden mi kaybettik ? hayır.. defans - ortasaha, ortasaha - forvet pas akışını bir türlü sağlayamadık. ne defansta
hakan balta, servet, zan ortasahaya top çıkarabildi ne de ayhan,sarp, elano ileri üçlüye gereken araları atabildi. tam ofansa çıkacakken saydığım isimlerin kaptırdıkları saçma sapan toplar rakip takımın ataklarının %99 unu başlattılar. zira yediğimiz 2. gol yine defansın yaptıgı basit pas hatasından doğan pozisyon sonucunda yenildi. peki bu hastalığın reçetesi nedir ? ayaklarına hakim bir defans ve bir önlibero transferleri gerekli. bunun dışında takımın soğukkanlı olmayı öğrenmesi şart. peki bunları ben görüyorsam, hıncal görüyorsa hatta sunay akın bile görebiliyorsa frank ve johann göremiyor mu ? pek tabi görüyor... hatta daha fazlasını görüyordur. teknik heyete galatasarayı güzel günlere götürecekleri konusunda inancım ve güvenim tam.