525
fenerbahçe stadında her zaman gördüklerimizle başladı olaylar. hepimiz biliyoruz değil mi? taraftarımızı, futbolcularımızı tahrik edecekler, saldıracaklar, sinirlendirecekler, dengemizi bozmaya çalışacaklar. hep gördük bunları.
ne bir ceza alacaklar, ne de uyarı. hatta asla tam yansıtılmayacak orada yaşananlar.
bir maç taraftarın oturduğu koltuklara hayvan pisliği koyarlar, başka maç hasan şaşın kafasına yumurta atarlar, başka maç mondragona bomba atarlar, bir başka maç geretsin yüzüne çakmak atarlar. ve daha hatırlayamadığım bir çok şey. bunlar artık orada normal.
ancak dün olanlar bence çok farklı. bu güne kadar olanlar hep spontaneydi sanki. ama dünkülerin iyice çalışılmış, mizansen haline getirilmiş ve oynanmış olmasından fena halde şüpheleniyorum.
baksanıza, galatasaray fenerbahçe rekabetiyle en ilgisiz olması gereken fenerbahçeli cristianın yaptıklarına. adam türkiyeye geleli daha ne kadar olmuş ki. ama bizim en çok sevdiğimiz, fenerbahçelilerin en nefret ettiği futbolcu ardaya bulaşıyor. çok iyi öğretmişler ardanın karşılık vermeden duramayacağını. hiç kızmayın ardaya, profesyonel, sakin olması lazım falan diye. adam ben galatasaraydan başka takımda türkiyede oynamam diyor, ne profesyoneli. tam bizim gibi. herhangi birimize yapılsaydı kaçımız sakin kalabilirdik acaba.
ayrıca arda, asıl sakin kalması gereken yerde, yani sahada sakin kalmayı becerebilmiştir. sahada da o kadar tahrik ettiler ki. yine cristian her pozisyonda tokat attı ardaya hakemin gözünün önünde. yine de çakmadı yumruğu kaptan. gerçi maçtan sonra duvarları yumruklamıştır sinirinden tahmin ediyorum. niye iyi top oynamadım, niye bu tuzağa düştüm diye.
ardaya yapılanlar, çalışılmış, önceden provası yapılmış tahriklerdi.
sonra hakem. maçın başında yardımcısının kafası yarılmış, kan içinde kalmış. ve adam maçı oynatmakta sakınca görmemiş. 10 dakika geç çıkmış sahaya. ama protesto için falan değil. yardımcının tedavisi yapılmış, iyi misin demişler, iyiyim deyince çıkmışlar sahaya. bu kadar.
normalde, böyle bir durumda hakemler fenerbahçe aleyhine dönerdi. sadece amatör kümede, hakem, korkusundan seyircisi fazla olana yardım eder. ama bizim meşhur, önüne gelen futbolcuya fırça çeken, hizaya sokan bünyamin gezer korktu yahu. ne oldu hocam, ardayı senin istediğin yerden sahaya çıkması için iteklerden çok delikanlıydın. kafası yarılan yardımıcının gözünün önünde keitanın kafasına cisim geliyor, ne bünyamin gezer ne de yardımcı hiç bir şey yapmıyor. anons, fenerbahçe kaptanını çağırıp uyarı falan yok. ne var o pozisyonda keitaya sarı kart. sen hakem olarak, yapman gerekeni yapsan keita saha kenarına kadar koşmaya gerek duymayacak.
özellikle kasımpaşa maçında iyi anlamış fenerbahçe, keitanın sinirlendiğini. sürekli üzerine oynadılar. tutma, çekme, tekme, itme, küfür ne varsa delikanlılık raconunda olmayan yaptılar. hem de kim tarafından, anlı şanlı, bu ülkenin gördüğü en kariyerli futbolcu roberto carlos tarafından. ben de maçtan önce büyük cesaret demiştim, keitanın karşısına carlosu koymak. meğer işin hesaplanan kısmı başkaymış, futbolla bir ilgisi yokmuş, carlosun faydalanılan tecrübesinin.
adamlar elanoya bile bulaştılar arkadaş ya. hem de adam sandığımız gökhan gönülle. vay be. eğer elano değil lincoln olsaydı, o da görmüştü kırmızıyı.
bu kadar şey içinde lugano temiz kaldı dün. o da baros olmadığı, nonda onu rahatsız edemediği için. yoksa hepimiz tanıyoruz luganoyu.
(bkz: organize işler bunlar)
ne bir ceza alacaklar, ne de uyarı. hatta asla tam yansıtılmayacak orada yaşananlar.
bir maç taraftarın oturduğu koltuklara hayvan pisliği koyarlar, başka maç hasan şaşın kafasına yumurta atarlar, başka maç mondragona bomba atarlar, bir başka maç geretsin yüzüne çakmak atarlar. ve daha hatırlayamadığım bir çok şey. bunlar artık orada normal.
ancak dün olanlar bence çok farklı. bu güne kadar olanlar hep spontaneydi sanki. ama dünkülerin iyice çalışılmış, mizansen haline getirilmiş ve oynanmış olmasından fena halde şüpheleniyorum.
baksanıza, galatasaray fenerbahçe rekabetiyle en ilgisiz olması gereken fenerbahçeli cristianın yaptıklarına. adam türkiyeye geleli daha ne kadar olmuş ki. ama bizim en çok sevdiğimiz, fenerbahçelilerin en nefret ettiği futbolcu ardaya bulaşıyor. çok iyi öğretmişler ardanın karşılık vermeden duramayacağını. hiç kızmayın ardaya, profesyonel, sakin olması lazım falan diye. adam ben galatasaraydan başka takımda türkiyede oynamam diyor, ne profesyoneli. tam bizim gibi. herhangi birimize yapılsaydı kaçımız sakin kalabilirdik acaba.
ayrıca arda, asıl sakin kalması gereken yerde, yani sahada sakin kalmayı becerebilmiştir. sahada da o kadar tahrik ettiler ki. yine cristian her pozisyonda tokat attı ardaya hakemin gözünün önünde. yine de çakmadı yumruğu kaptan. gerçi maçtan sonra duvarları yumruklamıştır sinirinden tahmin ediyorum. niye iyi top oynamadım, niye bu tuzağa düştüm diye.
ardaya yapılanlar, çalışılmış, önceden provası yapılmış tahriklerdi.
sonra hakem. maçın başında yardımcısının kafası yarılmış, kan içinde kalmış. ve adam maçı oynatmakta sakınca görmemiş. 10 dakika geç çıkmış sahaya. ama protesto için falan değil. yardımcının tedavisi yapılmış, iyi misin demişler, iyiyim deyince çıkmışlar sahaya. bu kadar.
normalde, böyle bir durumda hakemler fenerbahçe aleyhine dönerdi. sadece amatör kümede, hakem, korkusundan seyircisi fazla olana yardım eder. ama bizim meşhur, önüne gelen futbolcuya fırça çeken, hizaya sokan bünyamin gezer korktu yahu. ne oldu hocam, ardayı senin istediğin yerden sahaya çıkması için iteklerden çok delikanlıydın. kafası yarılan yardımıcının gözünün önünde keitanın kafasına cisim geliyor, ne bünyamin gezer ne de yardımcı hiç bir şey yapmıyor. anons, fenerbahçe kaptanını çağırıp uyarı falan yok. ne var o pozisyonda keitaya sarı kart. sen hakem olarak, yapman gerekeni yapsan keita saha kenarına kadar koşmaya gerek duymayacak.
özellikle kasımpaşa maçında iyi anlamış fenerbahçe, keitanın sinirlendiğini. sürekli üzerine oynadılar. tutma, çekme, tekme, itme, küfür ne varsa delikanlılık raconunda olmayan yaptılar. hem de kim tarafından, anlı şanlı, bu ülkenin gördüğü en kariyerli futbolcu roberto carlos tarafından. ben de maçtan önce büyük cesaret demiştim, keitanın karşısına carlosu koymak. meğer işin hesaplanan kısmı başkaymış, futbolla bir ilgisi yokmuş, carlosun faydalanılan tecrübesinin.
adamlar elanoya bile bulaştılar arkadaş ya. hem de adam sandığımız gökhan gönülle. vay be. eğer elano değil lincoln olsaydı, o da görmüştü kırmızıyı.
bu kadar şey içinde lugano temiz kaldı dün. o da baros olmadığı, nonda onu rahatsız edemediği için. yoksa hepimiz tanıyoruz luganoyu.
(bkz: organize işler bunlar)