• 76
    galatasaray'ın hiç bir iddası yok, formalite maçlar yapılırken hala sahada ayhan,mustafa,aydın,stancu gibi 3.lig de bile oynayamayacak adamlar yer buluyor ama genç yetenek denilen oyunculara ne gariptir şans verilmiyor. anıl gibi yeteneklerimizde bu zaman da bu takımda yer bulamıyorsa bir daha da zor bulur sanırım.

    tugay hocayı da anlayamıyorum. ne diye müdahele etmez bu saçmalıklara. bostan korkuluğu gibi dursun diye getirilmedi sanırım oraya.galatasaray futbol takımının mecali kalmamış ve bu duruma sokan adamlar meydandayken yine onlar banko sahada....
  • 77
    maça gitmeyen galatasaraylıların çok şey kaybettiği maçtır. bu kadar yaratığın galatasaray forması altında futbolcu kimliğiyle sahada olması 100 yılda bir olacak hadisedir. uzun eşşekçi, deve güreşçisi ve benzeri gibi zeka, yetenek gerektirmeyen sporcular olan servet ve gökhanı, ayhan'ı mustafa sarp'ı, 30. dakikada oyunda olduğunu farkettiğim aydın'ı, yaptığı 100 ortadan 95 i avuta giden sabri'yi bir daha aynı takımda seyredemezsiniz. şurda kaldı 2 maçınız doya doya seyredin.
  • 79
    evvel emirde yazmasam çatlarım. ben bu maçta 50.000 kişi içerde 20.000 kişi dışarda taraftar bekliyordum. 2000 senesinde maça gitmeyen taraftarla, bu maça gitmeyen taraftar benim için aynıdır. çok şey kaybetmişlerdir. takım-lafın gelişi- geçen hafta hiç bir motivasyonu kalmamış manisaspor'u uzun ip bellerinde olan kazmalarla kazanınca (arda turan istisna), kendisine beylik verilen zatı muhterem 45 senelik galatasaraylı hoca görünümlü şahsiyet, öğretildiği gibi kazanan takım bozulmaz ilkesini uygulayacağını biliyordum. yani lukas neil, baros hocamızın yüksek egoları mucibi yanında oturacak, gökhan, servet, aydın, ayhan, mustafa sarp banko oynayacak. deve güreşçisi, uzun eşşekçi gibi zeka ve yetenek gerektirmeyen sporların sporcularını aynı forma altında futbolcu kimliği içinde bir arada görmek, ancak bu gün 10 yaşında olan taraftarın, ömrünün sonlarına doğru belki bir defa seyredebileceği hadisedir. bilet fiyatlarının bu gösteri için en az 100 lira falan olması lazım bana göre.

    midesi kaldıran bir daha seyretsin bana inanmıyorsa. son 20 dakikayı saydım, 3 pas üst üste yapılmadı. rekor sayıda korner ve serbest vuruş en ufak bir tehlike yaratmadan kullanıldı. kaleye gelen ilk top gol oldu. bu yenen golde mübalağa etmiyorum tekerlekli sandalye takımında 2 sporcu olsaydı, iki kazmanın yerine inanın o kademeye girer golü yemezlerdi. bu kadar futbol dışı yaratığın nasıl oluyor da hala süper ligin bir takımında oynuyor olması spor akademilerinin tez konusu olması lazım, komisyonlar, kürsüler kurulup incelenmesi lazım.

    20 gün sonra bir prosedür yerine gelecek sadece, başkanın kim olduğu şimdiden belli, 1 ay sonra olmayacaklar yine şimdiden belli, nasıl oluyor da müdahil olmuyorlar bu kepazeliğe? 20 milyon kişinin taraf olduğu bir takım bu kadar yeteneksiz birine nasıl teslim edilir? ligin bitimine 10 maç falan kalsa bülent ünder de kovulur, yerine çaycı ahmet gelirdi.

    taraf olduğumuz, seyrettiğimiz yaratıklara takım diyemeyeceğim için oynadıkları oyuna da maç diyemiyorum. bu yüzden futbola bakmadım bile desem yeridir. yalnız sayamadım bıraktım, sabri'nin yaptığı belki 100 ortanın 95 i auta gitti. sıkı bir galatasaraylı olmak ve bitmek bilmeyen bir enerji, uzun yıllar galatasaray'da oynayabilmek için yeterli mi ? bilmiyorum.

    biri artık fişimiz çeksin de kurtulalım bu acı çekilerek geçirilen yoğun bakım günlerinden. taraftar olarak sokağa çıkmaya utanırken, hiç bir şey olmamış gibi yaşamlarına devam eden, pahalı arabalarıyla gezen, 1 ay sonra para almak için menecerlerini muhasebeye gönderecek olan kazmalar daha ne kadar azap çektirecek bizlere. bu nasıl bir taraftarlıktır, bu nasıl kadere razı olmaktır? bu ne kepazeliktir, maçın bitimine 10 dakika varken bile en ufak bir çaba göstermeyenler neyin peşindedir? anladığım kadarıyla kimse yapmayacaktır bu işi benden başka. zaten kelle koltukta yaşıyorum hiç belli olmaz son maç belki bir odunla sahaya atlayabilirim, artık mustafa sarp'a olmadı yakalayamazsam servet'e saldırabilirim. bu da size son bir kıyağım olur, gider ıssız bir köyde hayatımın geri kalanını galatasaraysız geçiririm.

    zaten ortada galatasaray malatasaray kalmadı.
  • 82
    galatasaray – kayserispor : 1-1 üfffff…

    aslında hiç yazasım yok bu maçı ama görev bellemişim yazmayı. bundanönce 1-2 kez yazmadım, hepsinde de çok içmiştim maçı hatırlamıyordum bile.

    antalya maçının kadrosuyla, dizilişiyle sahadaydık. 4-3-3.
    zapata/sabri-zan-servet-insua/sarp-ayhan-culio/aydın-stancu-arda. artık takımla çok fazla ilgilenmediğim için neill’in, baros’un takıma döndüğünü fark etmemişim. klasik olarak maç başlarken stada girince, haberim olmadı. bülent ünder, kazanan takım bozulmaz demiş, olabilir. kaybeden takım bozulmaz fikrinden farkı yok. her ikisi de saçma. bülent hoca konusuna ileride yine geleceğim, geçici görevle falan kurtulamazsın hocam.

    maç başladı golü attık. hem de gökhan zan attı. allahım neler oluyor, arena’da gollerimizi atan topçulara bak. servet, kazım, zan. bu işte bi yanlışlık var ama çözemedim.

    benim bildiğim galatasaray ilk dakikada golü bulursa rakibinin üzerinden buldozerle geçer, ama ali sami yen’i yıkan, anasına göz diktiğimiz dozer değil, karıştırmamak lazım. bu seneki galatasaray bildiğimiz gibi olmadığı için 1-1 bitti zaten.

    maç şu şekilde oynandı. kayseri kapandı. bizimkiler kapalı savunmayı açmak için top çevirdiler. ama nerede bizim sahada. top çevirme şöyle gerçekleşti. kayseri forvetlerine gelen uzun topları servet veya zan zapata’ya attı. zapata duruma göre sabri ya da insua’ya ve top çevirme başladı. sabri-zan-servet-insua-zan-ayhan-zan-sabri-zan-servet-culio-servet-zan-ayhan-zan-sarp-zan-servet-insua-zapatan-zan-sabri-zan-servet- insua-servet-zan-ayhan-zan-servet…… anlayacağınızı futbolcu jargonuyla bıdı bıdı. sonrasında azıcık baskı gelirse dannnn diye forvete uzun vuruş. veya arda bu pasları izlemekten sıkılıp da top almaya geldiğinde bu trafik değişti. biz böyle oynayarak 3.ligde küme düşmüştük. eski günler geldi aklıma, bir sigara yaktım.
    maç boyunca içtiğim sigara adedi 8. normalde en az 1 paket içerim tribünde, o kadar heyecansızdı ki maç, topçulara kızamadım bile. bir de söylemem lazım, benimle maç izleyenler bilir, sürekli konuşurum. al oğlum, taşı oğlum, vurulur lan vurulur, lan öyle değil, yat yat yat, aferin oğlum, işte bunları yapın, aman oğlum ya, doğru yere, yanlış adama attın lan, bas bas bas …. ve daha bunun gibi bir dolu ezberlediğim laf var, maç boyu bunları söylerim. galatasaray topçusuna asla küfür etmem. ama bugün neredeyse hiç konuşmadım. sabri’nin göklere diktiği şutta bile yat lan yat demedim. anlayın işte, öyle dandik bir maçtı ki.

    hani bahsettiğim müthiş top çevirme var ya, sebebi herkesin rakibin arkasına saklanması. geçen sezonun ikinci devresinden beri bütün takım tavuskuşu gibi rakibin arkasına saklanıyor, ihale rakip hücum ederken de saklanan sarp’a kalıyor. ulan rakip hücumunda nereye saklanıyorsun, nasıl beceriyorsun. enteresan. ha, sarp tribünde yuhalandığında tribünde mevzusu olduğu için buraya da yazayım; bir futbolcunun, bilerek oynamaması dışında yuhlanmasını anlamsız buluyorum. adamı oynatanların kabahati kardeşim bu. sarp, bursa’da sürekli ilk 11 oynuyordu, bize geldi rijkaard gidene kadar ilk 11 oynattı, hatta milli takıma bile seçildi, birazcık hagi zamanında kesik yedi, bülent ünder geldi ilk 11 oynamaya devam etti. ulan kafalarına silah mı dayıyor dedim, şimdi ismini vermek istemediğim bir internet celebritisi arkadaş, evet abi (ünlüdür ama bana abi der) kesin hocaların kafasına silah dayıyor, başka açıklaması yok dedi. ulan dedim, nasıl ünlü olmuş bu çocuk. belki de böyle tespitleri sayesindedir diye de kendime ayarı verdim.

    galatasaray taraftarı aslanlar gibi. bu kadar ıstıraba rağmen yine maçlara gelmeye devam ediyor, azalıyor sayı biraz ama olsun. bu akşamki kalabalık ali sami yen’de rekora yaklaşırdı.
    bir de çocuklar gelmiş ki, ne güzel yahu. onların anılarında ne önemli bir yeri olacak. yarın öbür gün büyüdüklerinde, “lan sen ne diyosun ben 2011’den beri maçlara gidiyorum koçum, kolay mı lan 20 yıl olmuş, ne konuşuyosun, benden iyi mi bileceksin” deme hakları olacak. kendileri için güzel. ama bir de gözlerinin içine baka baka küfür eden apaçiler olmasaydı iyiydi.

    bu takım artık veda maçlarını oynuyor. olması gereken bir çok oyuncunun gönderilmesi. ama bu planın çok iyi yapılması lazım. takım kötü olduğu için kötü görünen oyuncularla gerçekten kötülerin iyi ayrılması lazım. yoksa kurunun yanında yaş da yanar ki, galatasaray’a çok zararı dokunur.
    arda konusu bahsedildiğinden çok daha önemli. yeni başkanı bekleyemeyecek kadar önemli. hani arda diyor ya pasaportum farklı olsaydı her şey başka olurdu. arda değil ardinho olsaydı onu galatasaray’a getirmek için ne kadar ödemek gerekirdi sizce. bonservisine, kendisine. sinem kobal’ı da ikna etmek gerekirdi falan. bu dediklerime burun kıvıranlar bunları bir düşünsünler. hani arda için “ne başarısı var” deniyor ya, ha evet, transfer ettiğimiz, arda’dan daha fazla para ödediğimiz yabancıların hepsinin çok başarıları var zaten. ulan yine daldık arda’yı çakallara karşı korumaya, unutmayalım asıl fikrimizi.

    arda konusu yeni yönetimi bekleyemeyecek kadar önemli, çünkü 15 mayıs her şey için çok geç olabilir. ne yapacağını bilen, planlı hareket eden takımlar için transfer neredeyse bitmiş oluyor o tarihte. arda konusuna göre transferi şekillendirmek gerekir.
    gerçi biz fani galatasaraylılar bilmiyoruz arda mevzusunun ne olduğunu, belki işin içindeki diğer bütün unsurlar biliyorlardır ne olacağını da açıklamıyorlardır. tahminlerin tutmama ihtimaline karşı kullanılan güzel bir kıvırma payı var ya; bekleyip göreceğiz.

    son sözüm bülent ünder'e. hocam, böyle bir kadro düşünmüş olabilirsin, kendi içinde bir mantığı vardır, ya da yoktur ama yine de, peki. ama dakika 88'de bir sol beki çıkarıp başka bir sol bek almanın mantığı sebebi nedir? son 2 hadi uzatmayla 5-6 dakikada çağlar'ın hangi özelliğinden faydalanmayı düşündün hocam? hatta son dakikada bir duran top oldu orta sahada, ben dedim ki "bülent hoca işte bu vuruş için aldı çağlar'ı." çağlar topu 30 metre yana, zan'a oynadı. hep beraber rezil olduk hocam.

    beraberlik insanı boşlukta bırakan bişey.
  • 84
    tribünlerdeki arda'ya destek veren pankartlar, maçla ilgili tek güzel şeydi..

    kazanan kadro değiştirilmez diye mi düşündü acaba b.ünder de kadroyu değiştirmedi. işe bak, baros ile neill kulübede oturuyor. he yanlış anlamayın, büyük hoca bülent ünder yerlerine gençleri falan oynatmadı, galatasaray'ın gelecek sezonlarının temellerini atmayı planlıyor olsa gerek sarp, gökhan, servet ile.

    maçtan önce takım tribünlere çağrıldı anlamsızca. değişen bir şey falan mı var ki takımda da tribünler takımı çağırdı? dalga geçiyor taraftarla bülent ünder kendince çıkarttığı kadroyla, açıklamalarıyla, göz kırpmalarıyla, oyuncu değişiklikleriyle. ses eden de yok. playstation oynarmış gibi oynuyor galatasarayla.. daha çok izleriz sarp'ı falan biz, müstahak da zaten. bir kaç hafta önce şey demiştim, bülent ünder yakında sarp'ı forvet de oynatır diye. bu maçta zaman zaman forvet, zaman zaman forvet arkası. bunu da görmüş olduk.

    ikinci yarının başlarında, ilk defa bir maç bitmeden tribünlerden ayrılacaktım. bir maçta bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum. bıktım artık aynı senaryolardan. şu maçın sonuna kadar kalmamdaki en büyük etken, arda turan'a destek..

    avrupa'ya ismini altın harflerle kazımış takımlara bakıyorsun, şu anki barcelona'ya bakıyorsun, bir kaç yıl önceki real madrid'e vs.. hep ama hep alt yapı ağırlıklı kadrolar çıkıyor karşımıza. yanına bir kaç yıldız takviyesi, bir kaç tane de alt yapıdan olmayan yerli isim, ver elini avrupa. uzağa gitmeye de gerek yok ki aslında, 2000 yılında galatasaray'ın şampiyonluğundaki en büyük pay yine bu olay, alt yapıdan çıkan futbolcular. 2000 yılındaki şampiyonlukta fatih terim'in yanında bulunan bülent ünder'in şu sıralar yaptıklarının mantığı ne olabilir acaba, veya var mı mantıklı bir yani? galatasaray'ın geleceğini düşünmediği apaçık ortada. ayıp, yazık..

    sezon sonuna kadar da böyle devam edecek kalan maçlar.

    şu sezon bir an önce bitsin artık da, defolup gitsinler tez zamanda..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...1-1-kayserispor.html
  • 85
    aslında güzel bir maçtı. mücadele iyiydi. fırsatlardan yararlanamayınca bu sezon yaşadığımız kötü sonuçlara bir yenisi daha eklendi. şu futbolcu iyiydi, bu futbolcu kötüydü demek yerine, ya da oyuncu değişikliklerini ve taktiksel hataları sorgulamak yerine arkamıza yaslanalım ve bu sezonun bitmesini ve gelecek sezon özlenen galatasarayımızı izlemenin hayallerini kuralım.

    bu arada altı üstü 50.000 kişilik statta güney trübününde beni bulamayan ( ! ) (bkz: sisli meydanlarinda dolasan) * ve (bkz: nasilanlatalimbugolusimdisize) * kardeşlerime de buradan teessüflerimi bildiriyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın