79
evvel emirde yazmasam çatlarım. ben bu maçta 50.000 kişi içerde 20.000 kişi dışarda taraftar bekliyordum. 2000 senesinde maça gitmeyen taraftarla, bu maça gitmeyen taraftar benim için aynıdır. çok şey kaybetmişlerdir. takım-lafın gelişi- geçen hafta hiç bir motivasyonu kalmamış manisaspor'u uzun ip bellerinde olan kazmalarla kazanınca (arda turan istisna), kendisine beylik verilen zatı muhterem 45 senelik galatasaraylı hoca görünümlü şahsiyet, öğretildiği gibi kazanan takım bozulmaz ilkesini uygulayacağını biliyordum. yani lukas neil, baros hocamızın yüksek egoları mucibi yanında oturacak, gökhan, servet, aydın, ayhan, mustafa sarp banko oynayacak. deve güreşçisi, uzun eşşekçi gibi zeka ve yetenek gerektirmeyen sporların sporcularını aynı forma altında futbolcu kimliği içinde bir arada görmek, ancak bu gün 10 yaşında olan taraftarın, ömrünün sonlarına doğru belki bir defa seyredebileceği hadisedir. bilet fiyatlarının bu gösteri için en az 100 lira falan olması lazım bana göre.
midesi kaldıran bir daha seyretsin bana inanmıyorsa. son 20 dakikayı saydım, 3 pas üst üste yapılmadı. rekor sayıda korner ve serbest vuruş en ufak bir tehlike yaratmadan kullanıldı. kaleye gelen ilk top gol oldu. bu yenen golde mübalağa etmiyorum tekerlekli sandalye takımında 2 sporcu olsaydı, iki kazmanın yerine inanın o kademeye girer golü yemezlerdi. bu kadar futbol dışı yaratığın nasıl oluyor da hala süper ligin bir takımında oynuyor olması spor akademilerinin tez konusu olması lazım, komisyonlar, kürsüler kurulup incelenmesi lazım.
20 gün sonra bir prosedür yerine gelecek sadece, başkanın kim olduğu şimdiden belli, 1 ay sonra olmayacaklar yine şimdiden belli, nasıl oluyor da müdahil olmuyorlar bu kepazeliğe? 20 milyon kişinin taraf olduğu bir takım bu kadar yeteneksiz birine nasıl teslim edilir? ligin bitimine 10 maç falan kalsa bülent ünder de kovulur, yerine çaycı ahmet gelirdi.
taraf olduğumuz, seyrettiğimiz yaratıklara takım diyemeyeceğim için oynadıkları oyuna da maç diyemiyorum. bu yüzden futbola bakmadım bile desem yeridir. yalnız sayamadım bıraktım, sabri'nin yaptığı belki 100 ortanın 95 i auta gitti. sıkı bir galatasaraylı olmak ve bitmek bilmeyen bir enerji, uzun yıllar galatasaray'da oynayabilmek için yeterli mi ? bilmiyorum.
biri artık fişimiz çeksin de kurtulalım bu acı çekilerek geçirilen yoğun bakım günlerinden. taraftar olarak sokağa çıkmaya utanırken, hiç bir şey olmamış gibi yaşamlarına devam eden, pahalı arabalarıyla gezen, 1 ay sonra para almak için menecerlerini muhasebeye gönderecek olan kazmalar daha ne kadar azap çektirecek bizlere. bu nasıl bir taraftarlıktır, bu nasıl kadere razı olmaktır? bu ne kepazeliktir, maçın bitimine 10 dakika varken bile en ufak bir çaba göstermeyenler neyin peşindedir? anladığım kadarıyla kimse yapmayacaktır bu işi benden başka. zaten kelle koltukta yaşıyorum hiç belli olmaz son maç belki bir odunla sahaya atlayabilirim, artık mustafa sarp'a olmadı yakalayamazsam servet'e saldırabilirim. bu da size son bir kıyağım olur, gider ıssız bir köyde hayatımın geri kalanını galatasaraysız geçiririm.
zaten ortada galatasaray malatasaray kalmadı.