76
rakibi tanımıyorum, sadece avrupa ligi'ndeki az alkmaar ve roma maçlarının özetlerine bakabildim. tek başına özet ne kadar fikir verir tartışılır elbet ancak görünen o ki fiziken diri ve hareketli bir takıma karşı mücadele edeceğiz. teknik direktörleri de verdiği maç demeci ile idealist genç biri izlenimini veriyor.
(bkz: oscar karl niclas hiljemark)
baştan belirtmek gerekir ki bu ligde herhangi bir takımı küçümseme lüksümüz yok. zira tam konsantrasyon sağlanmadığında başımıza neler geldiğine dair sonuçlar daha çok taze sayılır. bu nedenle ilk kural oyunun her anında tam konsantrasyon sağlamak olmalı.
maça gelince, rakibin maç özetlerinden gördüğüm çıkışlarının etkili ve hızlı olduğu, bu nedenle hızlı karşı hücumlar/kontralar yememek adına basit top kayıpları yapmadan hücumlarımızı sonunda taca bile gitse olabildiğince bitirmemiz gereken bir maç. belki de zaman zaman topu onlara bırakıp, biraz topla oynamalarına izin verip, yapacağımız ani baskılarla sonuca gitmemizin daha uygun olabileceği bir plan da cazip gelmiyor değil.
zaman zaman geçmişten gelen, sanki rakip 11 kişi ile topun arkasına geçmeden hücum etmek ayıp olurcasına yavaş oynama döngüsüne girmemeliyiz. paniklemeden hızlı oyun ana felsefemiz olmalı.
özellikle kapanan takımlara karşı akışta rakipten bir oyuncuyu dahi oyundan düşürmenin, bazen basit bir tacı dahi hızlı kullanmanın pozisyona ve gole dönebileceğinin farkında olmalıyız, zira çoğu zaman rakipten saliselik düşünme önceliği sonuca direk etki edebiliyor.
ve en önemlisi rakip malum iskandinav takımı, dolayısıyla fiziken maçın son anına kadar en az onlar kadar ayakta kalabilmeli, oyundan düşmemeliyiz. bu da oyuna müdahale dakikalarını kritik hale getiriyor. takımın oyun ve fizik kalitesini devam ettirecek müdahaleleri oyundan düşmeden ve gol yemeyi beklemeden zamanında yapmak çok önemli. zira süper ligde çok sık rastlamasak da bu arenada müdahalede birkaç dakika gecikmede dahi rakibin cezayı kesmesi çok uzun sürmüyor maalesef.
kadroyla ilgili eğer çift forvet oynanacaksa bunun mertensli olması riskli olabilir kanımca.
mertens + tek forvet (tercihen osimhen) ya da illa osimhen - icardi oynayacaksa, mertens'siz, ortada daha dinamik 4 lü (torreira - sara) + (barış - yunus - sallai'den ikisi) ile daha dinamik, ısıran bir kadro daha mantıklı olabilir.
özetle, zor ve özellikle fiziken yıpratıcı bir maç bizi bekliyor, 1-0 olsun bizim olsun...
edit: sallai'nin avrupa kadrosunda olmadığını atlamışım, uyaran arkadaşlara teşekkürler...
(bkz: oscar karl niclas hiljemark)
baştan belirtmek gerekir ki bu ligde herhangi bir takımı küçümseme lüksümüz yok. zira tam konsantrasyon sağlanmadığında başımıza neler geldiğine dair sonuçlar daha çok taze sayılır. bu nedenle ilk kural oyunun her anında tam konsantrasyon sağlamak olmalı.
maça gelince, rakibin maç özetlerinden gördüğüm çıkışlarının etkili ve hızlı olduğu, bu nedenle hızlı karşı hücumlar/kontralar yememek adına basit top kayıpları yapmadan hücumlarımızı sonunda taca bile gitse olabildiğince bitirmemiz gereken bir maç. belki de zaman zaman topu onlara bırakıp, biraz topla oynamalarına izin verip, yapacağımız ani baskılarla sonuca gitmemizin daha uygun olabileceği bir plan da cazip gelmiyor değil.
zaman zaman geçmişten gelen, sanki rakip 11 kişi ile topun arkasına geçmeden hücum etmek ayıp olurcasına yavaş oynama döngüsüne girmemeliyiz. paniklemeden hızlı oyun ana felsefemiz olmalı.
özellikle kapanan takımlara karşı akışta rakipten bir oyuncuyu dahi oyundan düşürmenin, bazen basit bir tacı dahi hızlı kullanmanın pozisyona ve gole dönebileceğinin farkında olmalıyız, zira çoğu zaman rakipten saliselik düşünme önceliği sonuca direk etki edebiliyor.
ve en önemlisi rakip malum iskandinav takımı, dolayısıyla fiziken maçın son anına kadar en az onlar kadar ayakta kalabilmeli, oyundan düşmemeliyiz. bu da oyuna müdahale dakikalarını kritik hale getiriyor. takımın oyun ve fizik kalitesini devam ettirecek müdahaleleri oyundan düşmeden ve gol yemeyi beklemeden zamanında yapmak çok önemli. zira süper ligde çok sık rastlamasak da bu arenada müdahalede birkaç dakika gecikmede dahi rakibin cezayı kesmesi çok uzun sürmüyor maalesef.
kadroyla ilgili eğer çift forvet oynanacaksa bunun mertensli olması riskli olabilir kanımca.
mertens + tek forvet (tercihen osimhen) ya da illa osimhen - icardi oynayacaksa, mertens'siz, ortada daha dinamik 4 lü (torreira - sara) + (barış - yunus - sallai'den ikisi) ile daha dinamik, ısıran bir kadro daha mantıklı olabilir.
özetle, zor ve özellikle fiziken yıpratıcı bir maç bizi bekliyor, 1-0 olsun bizim olsun...
edit: sallai'nin avrupa kadrosunda olmadığını atlamışım, uyaran arkadaşlara teşekkürler...