• 205
    izlerken en çok acı çektiğim galatasaray maçlarından biri.
    takımdaki futbolcuların kafası neredeydi bu maçta merak ediyorum. göl gibi zeminde paslaşarak kullanılan her kornerde daha çok delirdim sayelerinde. hadi emre çolak'ta oyun zekası yok çalıma gider, dany'de pozisyon bilgisi yok sürekli adam kaçırır. peki sen niye yaptın selçuk, basit gibi görünüyor belki ama niye unuttun paslaşmanın zor olduğu, karambollerin ise çok değerli olduğu bu zeminde kornerleri doğrudan ceza sahasına göndermeyi, niye?
  • 209
    ankara'da, ordu'da, içerideki braga maçında da zemin mi kötüydü şeklinde baktığım maç. zemin bu kadar kötüyken yarım yamalak top sürmekten başka pek bi şey yapmayan emre çolak'ı sokuyorsun. penaltıyı melo'ya kullandırıyorsun, kornerlerin çoğunu paslaşarak kullanıp orta bile yapamadan bitiriyorsun, rakibin dan dun vururken bütün duran toplar sendeyken 1 saat 10 kişi oynuyorken sadece 1 tane gol atabiliyorsun. sadece şanssızlık mı? hiç sanmıyorum.
  • 211
    zeminin kötü olması çok büyük etken , buna karşılık olarak "ama cluj şut bile çekmeden gol atabiliyor" demek çok büyük cehalet. bizim cluj ile oyun düşüncemiz , seviyemiz , futbolcu kalitemiz aynı değil. bugün bu cluj'un karşısına orsuspor'u koysan orduspor kazanırdı mesela ama bizim hedeflerimizle orduspor da bir değil. burada elma ile armut karışmamalı.

    işin saha içine gelince bu takımda hamit'in yaptığı tek şey takımın hızını kesmek oluyor. bazı taraftarlar hamit'in topla sıkça buluşmasından mütevellit hamit'in iyi oynadığını zannedebilir fakat oyunun ilk 30 dakikasını neredeyse tamamen sağ kanattan oynayan bir takımda değil hamit kemalettin de olsa o kadar işi yapardı. bu noktada baz alınması gereken konu hamit'in kaç ortasının elmander ve umut'u pozisyona sokabildiği ; cevap sıfır.

    dany kaliteli bir stoper ona lafım yok fakat taraftar her maçı kalp krizi eşiğinde izlemek zorunda değil. dany'nin tehlikeli bölgede yaptıkları yüzünden manchester maçında olmadık pozisyon gol oldu , bu maçta da olmadık yerlerde topu zora sokması sonrası verdiği riskli paslarla rakibi pozisyona sokuyordu. ciddi şekilde uyarılması lazım.

    melo'nun formsuz ve maç içinde gördüğü karttan ötürü agresif olduğu bir dönemde penaltıyı atması doğru değildi. bana kalsa selçuk da atmamalıydı , alternatif bir isim penaltıyı kullanabilirdi. tahmine diyorum bir elmander , umut ya da atıyorum bir amrabat penaltı kullanamaycak kadar beceriksiz değil.

    o berbat riera'dan nasıl böyle bir sol bek oldu hala daha anlayamadım. açık ara takımın en iyisiydi.

    neticede yine kazanamadık ama oyun anlayışımız gayet umut veriyor. geriye sadece 3/3 ihtimali kaldı , zor ama imkansız değil.
  • 214
    dünkü maçı izleyip ardından özetleri de iyice sindirdikten sonra değerlendirme yaparsak;

    muslera: dün ona pek iş düşmedi yediği gol şansızlıkltı.

    semih kaya: tartışmasız sahanın en iyisiydi, onun yerinde cris oynamış olsaydı çok farklı olabilirdi.

    dany: fiziksel özellikleri çok iyi ama yıllarca takım sporlarıyla uğraştım aklını kullanamayan oyunculara antrenor, aklını kullanamıyorsan atletizme vereyim seni git koş, atla fln derdi. aynen dany içinde geçerli bu o zeminde her yerden paralel pas attığında yüreğim ağzıma geldi şanslıydı ve tehlikeli top kaybı olmadı. kendi kalesine attığı gol şanssızlıktı.

    riera: yeni mevkisine alışmış göründü emre çolakla ilerde iyi işler yaptı.

    eboue: üzerinde ölü toprağı var dünkü performansını beğenmedim.

    melo: fiziksel olarak hala hazır değil. penaltıyı neden o vurdu anlamadım ama vuruşu yapmadan önceki yüz ifadesi, mimikleri penaltıyı kaçırıcağım diyordu resmen ve kötü bir vuruş yaptı. hava toplarında hakimdi.

    selçuk: zeminden dolayı onu değerlendirmeyeceğim ama daha fazla sorumluluk almalı.

    hamit: fizik olarak daha hazır değil. dün topu havadan oynamaya çalışan tek oyuncuydu yerden pas atmaya çalışarak top kaybı yapmadı. sakatlanana kadar iyi oynadı. lig performansını beğenmesemde şampiyonlar liginde iyi oynuyor.

    amrabat: topla çok hızlı gidiyor ama dany gibi aklını kullanmaktan yoksun o zeminde hala topu yerden atıp koşmaya çalıştı. sene başında çok büyük takımlara satarız demiştim ama dün yaptığı hareketlerle bizden daha büyük bir takımda oynayamaz.

    emre: oyuna girdikten sonra çalıştı. riera' nın hücuma çıkmasını sağladı. orta açmadan kafasını kaldırmıyor hala.

    umut: yine çok koştu gole yaklaştı ama olmadı görevini yaptı.

    elmander: sakatlanana kadar iyiydi. yüzü kanlar içinde kaldı sanırım bu ikinci oluşu. yine sahada savaştı.

    burak: tek golü attı. ilk geldiği bencil görüntüsünden kurtuluyor gibi kenarlara gidip top alıyor. bitirici olarak en iyi forvetimiz biraz daha zaman geçtikten sonra daha iyi olur.

    sabri: çok kısa süre oynadı değerlendirme yapmayacağım.

    genel olarak zeminin kötü olması dezavantaj olsa da rakibin kalitesi düşük. 10 kişi kaldılar. kendi sahamızda 3 puana çok ihtiyacımız varken oynadık, sonuç ve oyun bence kabul edilemez. kornerleri artık paslaşmadan kullansak daha iyi olabilir. baskı kurmamıza rağmen rakip kaleciye penaltı dışında çok iş düşmedi yediği golde hatalı çıktı.
  • 216
    allah'tan puan kaybettik ya bu maçta da, tahmin ettiğim üzere sözlük kaynamış, sanırım bir tek malzemeciler laf yemedi şu ana kadar... böyle zamanlarda hiçbir şey okuyasım gelmiyor yemin ederim, herkes bir eli maşalı, bir hıncal uluç, bir futbol duayeni vs. bazen kabak tadı veriyor.

    yazıklar olsun.

    bir aydır galip gelemiyoruz, doğrudur. bu süre içerisinde takım çok iyi bir performans ortaya koyamadı, ala. fatih terim'in kafası biraz karışık, hiç sözüm yok. lakin şu anasını sattığımın maçında 1 aydan beri ilk defa tek kale oynadık, rakibin kaleye şutu yok, resmen ablukaya aldık, dahası, 1 aydır hiç böyle arzulu, istekli, canla başla oynamamıştık ama puan kaybettik ya yine, yine beraberlik ya, ah ulan skor taraftarı, ah sen var ya sen...

    zemin yahu zemin! bu kadar mı zor bunu idrak etmesi? lanet olası bir maçtı işte zemin yüzünden, %100 sorumlusu bu maçtaki puan kaybının, yoksa cidden 5 atardık bence. o ruhu, o isteği ben gördüm bu maçta ve kendi adıma ikna oldum. gören, duyan da bir puanı zor kurtardık zanneder. bu kadar teknik oyuncuyu toplamışsın, o leş gibi zeminden yine iyi üretkendiler, bank asya takımı mıyız ki adamlar bana mısın demesin? imkansız... tromsö örneği var yakından biliyoruz, daha ne maçlar var hava şartları yüzünden sekteye uğramış, sonucu değil oyunun kendisini etkilemiş.

    yağmurda ayakkabıma azıcık su kaçınca huzursuz olurum, yürüyüşüm değişir, biraz ıslanınca da ciddi bir rahatsızlık duyarım. açıkçası senede birkaç milyon euro verseniz de bu hislerim değişmez, performansım etkilenir. yani buna rağmen oyuncularımız bence çok güzel oynadılar, tüm aksiliklere rağmen hepsi galatasaray oyuncusu gibi oynadı belki de 1 aydan sonra, istisna yok, parantez yok, hepsini elbette fatih terim ile birlikte yürekten kutluyorum. penaltıyı keşke selçuk inan atsaydı ama olsun, şans bu... bazen olmuyor, şanssızlıklar üst üste geliyor, sen düzelsen bu sefer hava bozuyor. bir de semih kaya'nın olağanüstü performansı sevindirici.

    ben bu takımı seviyorum arkadaş, böylesine şanssız durumların doğrudan etkilediği maçlar yüzünden de kimsenin günahını alamam, biraz objektif olmak lazım. şu an bu maça dair bana göre eleştirilecek ciddi bir durum yok. dany öyleydi de, sabri neden girdi de, burak bencil de benim görüşüme göre bırakalım, yağmur daha az yağmış olsaydı şu an hala galibiyet sarhoşu idik belki de...

    2011 iğrenç bir yıldı, 2012'de devler ligindeyiz, yavaş yavaş da aşama kaydediyoruz bu ortada, bence harika bir şey. daha hızlı olamazdı.

    özetle; 2012-2013 sezonunda şampiyonlar liginde gruplardaki ilk puanımızı aldık, hayırlı uğurlu olsun, inşallah devamı da gelir...
  • 218
    saat 17'de orjin köfte kaldırım kafesi, iki bira biçimiyle başladı maç bizim için. bilmeyenler, orjin köfte ile, arena'nın nerede olduğunu öğrense, sokakta biriken, meşale yakan, hangi maç olursa olsun fenerbahçe'ye söven tribünlerin kalbini 5 dakika seyretse, alayına kafayı yedi muamelesi yapıp balıklı rum hastanesi'nde format attırır. maç konya'da taraftar niğde'de bağırıp, ışınlanarak tribünlere doluyor, bilmeyenler öyle düşünsün. cinayeti işleyen, cinayet mahallinden ayrılamazmış, öyle derler. ali sami cehennem'ine odun taşıyan son taraftar, piyasadan çekilene kadar sokağın anısı yaşatılacaktır. dünya'ya nam salmışlığımız vardır. en çok da mançester biriliği taraftarları bilir. saat 18 gibi ingiliz televizyonu geldi. tecrübeli taraftarlar olarak, bizi, bizim çocukları layık görmüşlerdi çekim öncesi yazışmalarda. kendi çöplüğümüzde bize saldırıyı, reva görenler iyi bilsinler, iş galatasaray tribün tarihi gibi uluslararası konuysa,, türkçe konuşmasını, tezahürat yapmasını, yaptırmasını bilmeyen, ağız ishalli çapulcuları değil, galatasaray taraftar akademisin'den doktora almış, bizim gibileri arar bulurlar.

    20'de tribünlerdeydim. binlerce galatasaray'lının ilk uğrak ilk savaş yerinde. kimilerinin bir kaç maç takılıp, uzayıp gittiği, kimilerinin sevdaya tutulup asla terkedemediği, ilkeli ve gönüllü birliğin bir neferi olmanın, tarif edilemez onurunu ömrü boyunca taşıdığı, gırtlağını parçaladığı, acıktığı, üşüdüğü, ağladığı, tepindiği, orada olmak için nelerini feda etmeye hazır olanların imrendiği, işte bizimkiler diye gurur duyduğu er meydanında. ben içeri girdiğimde, tribünlerin kale arkası bölümlerindeki bayrakları görünce anladım ki, bu gece gövde gösterisi bayrak sallamayla gerçekleşecek. öyle de oldu gördü herkes.

    maç öncesi, galatasaray org'tan okumuştum. arena'da saha sulanmış, akşam maça hazır hale gelmesi için sulanması gerekiyormuş. çok fazla dua edersen olacağı bu. israfil, edilen duaların hacmini hesaplayamamış belli ki. maçın başlamasına yarım saat kala yağmuru başlattı. maksat, stat müdürünün işini kolaylaştırmak canım. maç boyunca yağmurun hızın artıran israfil, maç bittikten sonra su tabancası oyununu durdurdu. kim emir verdi acaba? saha sulansın diye. terim desem, başlayacaksınız yine, moruk demeye, bunamış demeye, nankör demeye. sanmam, ama yazdıklarımı hatırlıyorum, yıldırım düşse fatih terim'in üstüne atacak değilim. keşke bir panel düzenleyebilsek de, fatih terim hakkında 7 gün 7 gece konuşabilsem. araya sıkıştırayım maç yazısında. hocalığı önemli değil, bize de hoca falan lazım değil.

    1- fatih terim , ülke futbolunda gelmiş geçmiş tek adamdır. kulağı duymayana, bacağı tutmayana kadar da böyle kalacaktır. en büyük odur. hiç kimseyi yerine koyamam. dedim, anlayın kelime manasında kullanıyorum, tek adam. 2. adam yok bu yüzden tek adam, yerine kimse geçemez, rıza göstermem..
    2-hakan şükür, galatasaray'ın başına geçip, şampiyonlar şampiyonu yapmadan'da 2. adam çıkmayacak. bu olasılığın gerçekleşmesi için hakan şükür'ün galatasaray başına geçmesi gerekir.
    3- böyle bir olasılığın gerçekleşme ihtimalinin oluştuğu anda, 1. madde uygulanır.

    maç öncesi bir yazı yazma gereği duymuş, endişelerimi belirtmiştim. haklı çıktığım gibi saçma sapan önermelere girmem. maçın eleştirilecek hiç bir tarafı yok. seyrettiğimiz maç falan değildi. bu sahada maç yapılmaz. 3-0 yenilsek bile görüşüm değişmez di. onca para ve emek harcanıp yapılmış stadı görünce, olimpiyat stadı'nı yapanlara saydırılına kadar bunlara da saydırılmıştır. 40 sene önce inönü stadı'na yağmur kar yağar, o sırada bizim gibi çoluk çocuğu tribünden aşağıya indirirler, elimize küreme tahtasını tutuştururlar, nizami olarak kürdürler di. maç iptal olmasın diye evimizin önünü boş verip stadın zeminini temizlerdik. felix uzaydan, dünya'ya balıklama atlarken, abdurrahim albayrak kalfa, 5-6 kürücüye sahanın suyunu kürdürüyordu. o tahtayı, ingiltere'ye götür, ne işe yaradığını 1 milyon kişiye sor, cevap alamazsın. fatih terim'den stat müdürüne, ızgara tamircilerine ağır bir sopa bekliyorum. imparatorluksa, hodri meydan, imparatorluğunu göstersin. yardıma ihtiyacı varsa da beni çağırsın, tereddütsüz kafayı yapıştırırım.

    maça televizyonların gösterdiğinden, medya maymunlarının yorumlarından farklı bir pencereden bakmak isteyen varsa, bana biraz daha tahammül göstersin. galatasaray son 5 maçtır, ne istediği oyunu oynayabildi, ne tabeladan istediğini alabildi. bu maç ta benzeri şekilde başladı. sanki 5 maç hiç bitmemiş gibi, devreler halinde oynanıyordu. saha olumsuzluğunu istisna tutarsak, engin baytar hariç en kuvvetli galatasaray 11 i sahadaydı. cluj demirspor'da diğerleri gibi gol yememeyi hedeflemiş, bir delik bulup, mucize golün peşine düşmüştü. galatasaraylı futbolcuların böyle bir sahada oynama tecrübesi yoktu. bir tek melo, plaj futbolu oynamanın avantajıyla, çocukluk günlerinin copacabana'sındaydı sanki. hamit'e verdiği pas, tam plaj futbolu pasıydı. böyle bir sahayı çocukluğunda bile görmeyen riera'da çabuk uyum sağladı. hayatında yağmur görmemiş dany ise muhtemelen okulda fizikten sıkıntı yaşamış olmalıydı. israrla yağmura inat muslera'ya pas veriyordu. mücadele bakımından çok iyi olan dany, iş zekaya gelince cortluyor. belki duruş hatası var, ama biraz da kısmet olacak arkadaş. böyle gol yenince kime kızacaksın. asimo olmuş çocuklar. galatasaray tarihine ismini şimdiden yazdırmış. sahanın azizliğine hiç uğramadan, sanki halı sahada oynuyormuşvasına oynadı. tekniği gün geçtikçe gelişiyor, bir kaç sene sonra tek başına savunma yapar. galatasaray 1-3-4-3 oynar. bu maçın adamıdır. tek handikap, bu sahada oynamayacak tek adam emre çolak'ın sahada oluşuydu. elmander'in erken çıkışı, burak'ın son dakikadaki vuruşu, haca durumu, alınan netice tamamen şanssızlıktı. amrabat'ta geldiğinden beri en iyi oyununu oynadı. hakkında yorum yapmak için bir kaç maç iyi oyununu sürdürmesi gerekiyor.

    olan olmuş, şimdi önümüze bakalım, ne görünüyor aktaralım. biz bu kluj demirspor'u deplasmanda yeneriz, braga'yı'da yeneriz, hatta işi bitmiş mmançester'i bile yeneriz. nereden çıktı, maç öncesi olumsuz tablo, yenemediğimiz halde niye değişti demenize fırsat vermeyeceğim. galatasaray, bir hücum takımıdır. savunma yapan takımlara karşı oynamasını bilmiyor. bu saydığım maçlar da rakipler de bizi yenmeye oynayacaktır. kafa kafaya oynadığımız her maçı kazanma ihtimalimiz, savunma yapan takımlara karşı kazanma ihtimalimizden büyüktür.

    kusuruma bakma fatih terim, dost olmayana, adam olmayana sitem edilmez. dost eline gel olmadan varılmaz. git, şunları indir gel de bizi tribünlerden geri bıraktırma.
  • 219
    asıl penaltıcısı selçuk inan'ken, ilk yarısında, cluj 10 kişiyken melo'nun penaltı kullandığı ve kaçırdığı, kurtarıcı olarak uçan adam sabri'nin oyuna girdiği, riera'nın galatasarayın en iyilerinden biri olduğu, ebue'nin yediğimiz golde ayağını topa uzatmaktan imtina ettiği maç. sonra akıl mantık sistem taktik fındık fıstık....
    ama ben manu kazanmaya devam ettiği sürece şansımızın devam ettiğini düşünüyorum. ama cluj ve bragayı, iyi oynadığımız deplasman maçlarındaki gibi yener miyiz meçhul! hele hele bu mantıksızlıklarla....
  • 220
    galatasaray – cluj : 1-1 oynandı bitti, saygısızca

    hani ortaçağ kaleleri vardır ya, etrafı sularla çevrili, sadece indirilen bir kapıyla içine girilebilen, suların içinde timsahlar yüzer falan. galatasaray dün bu kalelerden birini almaya çalıştı, olmadı. çok şükür ki, timsahlara yem olmadık.

    teknik, taktik falan filan gibi hiçbir şeyin geçerliliğini yitirdiği bir maç oynadı bitti, saygısızca. futbolculara, tribündekilere ve televizyon başında maçı izleyenlere saygısızca.

    yağmur, rüzgar, galibiyet alma gerekliliği bir takım üzerinde baskı oluşturamazsa başka bir baskı olamaz. dikkat ettinizse rakipten bahsetmedim. galatasaray son oynadığı gençlerbirliği maçı dışında rakibin baskısını görmedi pek. genellikle baskı yapıp rakibi kırmaya çalışan takımdı dün de, önceki maçlarda da. cevizleri de kıramadı bir türlü.

    galatasaray pas yaparak oynayan, rakibi ceza sahasına iten, hapseden bir takım. dün yine rakibi itti, hapsetti. gelgelelim pas yapamadı. nasıl yapsın ki, saha su içindeydi. aslında stada girerken anlamalıydık, bileklere kadar su içinden kapılara ulaştık. saha zemini de aynıydı. şimdi sorumlular, ihmali bulunanlar ortaya çıkarılacak. kimi çimler diyor, kimi drenaj onarılmadı diyor. bence gider tıkalıydı, lavabo aç kullanılsa iş çözülürdü. ben evde banyonun giderini böyle açıyorum, valla.
    yazın o sahada madonna konseri, akp kongresi, türkçe olimpiyatları yapıldı. zemine etkisi büyük elbette ama şampiyonluk kutlamaları sırasında sahaya dalaıp foto üstüne foto çektiren facebook taraftarı dallamalrın hiç suçu yok mu? beni en çok bunlar ilgilendiriyor. zemine zarar veren diğerleri galatasaraylı değil ki, bunlara sorarsan galatasaraylı. o gün galatasaray sözlük tayfasının bu dallamalara tepkisini görmüştüm, şimdi bu tepkiyi çok daha iyi anlıyorum.

    galatasaray bazı anlar dışında bu sahada nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadı. topu santraforlarına doğru şişirdi, kenarlardan ortalar yaptı. çok önemli bir eksiklik dışında: kaleye olması gerektiğinden az şut attı. fatih hoca önemli bir hata yaptı daha ilk yarıda. şut atacak ve çıkana kadar en şut atan adamı hamit altıntop’u oyundan aldı. önemli bir hataydı bu. sanki hoca da ne yaptığını fark etmiş gibi ikinci yarı sabri’yi oyuna aldı. sabri kuvveti ve kaleye şut atma özelliği ile en akıllı oynayan adamlardan biri oldu. normalde sabri’nin şut atmasını istemeyiz ama dün tam yeri, tam zamanıydı.

    fatih hocanın hamit’i çıkarmasındaki hata yapmasını biraz daha açayım. hoca maçtan sonra taktik gereği burak’ı oyuna almak için hamit’i çıkardığını söylemiş. aslında topu ileri şişirmek zorunlu olduğunda bunu santraforlar gol atsın diye yapmazsınız. santraforlardan ya da rakipten dönen toplara sahip olup, kaleye vurmak için yaparsınız. bir nevi 45-50 metreden ver-kaç yaratmak için. oysa dün toplar zaman kaybetmeden ileri santraforlara kaldırıldı ve o toplar genelde 18 yayı üzerine düştü. ve fakat o toplara vuracak adamlar çok gerideydi. bir ara melo tamamen forvet gibi oynamaya başladı. ama işte forveti, ne forveti bildiğin santraforu üçlemek yerine 2 santraforun hemen arkasında bekleyip dönen topları beklemesi gerekirdi. selçuk zaten topu forvetlere ulaştırmak için daha geride kalmıştı. işte burada hocanın hamit’i çıkarmak yerine onu santraforların arkasına göndermesi gerekirdi.
    üçgen şeklinde bir forvet hattı bize çok daha fazla frikik kazandırırdı. eh, böyle bir sahada kazanılan frikikleri uzaklardan bile kaleye vuracak tek adam da hamit.

    dün akşam oynanan maçlarda ilginç sonuçlar alındı. manu 2-0 geriye düştüğü maçı 3-2 kazandı, barcelona 1-0 geriye düştüğü maçı 90+4’te 2-1 kazandı. büyük takım işte budur.

    büyük takım olmak istiyorsan, stoperin 90+’da 45 metreden kaleye şut atmayacak. büyük takım olmak istiyorsan, rakip kaleye yüklendiğinde santraforların sık sık rakip stoperlere faul yapmayacak. büyük takım olmak istiyorsan, ceza sahası köşesinden röveşataya kalkmayacaksın.

    ------pollyanna taraftar modu--------
    yine de galatasaray kalan 3 maçı da kazanıp gruptan çıkabilir. buna da dünyada kimse şaşırmaz.
    ------pollyanna taraftar modu--------

    gerçi benim yazılarım genelde zaten pollyanna mod oluyor. ama maçın bitiş düdüğünde, etrafımızda takımı alkışlayan sadece 5 kişi olmamız da çok tuhaftı yahu.
    *
  • 221
    1-1 devam eden macin 88. dakikasinda, ilk yarida penalti kacirmis bir oyuncunun, ceza sahasinin caprazindan rovesatayla gol atmaya calistigi; kendi kalesine gol atmis futbolcunun da 90. dakikada 40 metreden sut cekmek suretiyle gol atmayi denedigi bir mac. hangi takim oldugu onemli degil. 1-1 devam eden kritik bir macta, bu bahsettigim iki oyuncu ayni takimdaysa, ortada bir ciddiyetsizlik var demektir.
  • 224
    oynatılmasına bir türlü anlam veremediğim maç. maça 5 dakika kala yetişebildim stada. arkadaşım top sekmiyor olm dedi. pek bir şey anlamadım. sonra çözüldü olay. önce fena değildi de yağmur yağdıkça top sekmemeye başladı gibi bir durum söz konusun değil. futbolcular su balesi yaptılar. bu sahada futbol oynanmasına izin verilmesinin tek nedeni "reklam geliri." sekteye uğratılmak istenmiyor futbol endüstrisinden para kazanan babaların keyfileri. ve küçük insanlar, yani biz futbol seyircileri, birbirimizi yiyeduralım. o gün oraya yine yeniden binbir zorlukla giden taraftarın çektikleri yanlarına kalsın.

    drenaj problemiyle ilgili değer verdiğim tek açıklama stadın zemin işlerini yapan support in sports firmasının yönetim kurulu üyesi ilyas koval'a ait:

    "dün metrekareye 6 saat boyunca 250 mm/h yağış düştü. türk telekom arena'nın drenaj kapasitesi ise 150 mm/h. diğer yandan uefa standartlarına baktığımız zaman istenilen rakamın 100 mm/h olduğunu görebilirsiniz. dolayısıyla biz dün yaşanan olayı bir doğal afet olarak görüyoruz. eğer yağmur 15 dakika ara verseydi saha normale dönecekti ama aralıksız yağdı. yağmur maçtan sonra durdu ve saha düzeldi. bu yaşananlarda firmamızın ve galatasaray kulübünün hatası yok. çünkü dünyanın en büyük su tutma profillerinden biri de bu statta. drenaj sisteminin derinliği 65 cm; normalde ise rakam 40-45 cmlerde kalır."

    yani her şey kitabına uygun hatta daha tedbirlisi. hakikaten maçta da gördük ki yağış hiç kesilmeden yağdı. ben bunun üzerine çıkıp kulübümden kimseye laf etmem. tabii ki bu olayın da önüne geçilebilecek sistemler vardır. ama niye kurulmadı diye sağa sola saldırmak saçmalık. en basitinden kendi evinize bakın, prizlerin üzerinde çocuk koruması var mı? sizin olmasa bile gelen misafirin çocuğu olabilir. elini sokar da başına bir iş gelirse? ya da yangın tüpü var mı evinizde? ne olacak ufak bir yangın büyümeden kontrol edilemediği için itfaiye mi aranacak? ya hırsız alarmı? su basmasına karşı sensörler? doğalgaz bacasına ani tıkanma sonucu alternatif olacak bir hava akımı borusu? binanızın tepesinde paratoner?

    yazarlar hala taktik teknik hesapları peşinde. geçiniz bunları. kendilerine tarihten bir yaprak açalım: kupa galipleri kupası çeyrek final rövanş maçı (bkz: 18 mart 1992 galatasaray werder bremen maçı) rotariu'nun vurduğu topun karla kaplı zeminde kalenin önünde takılması ve elenmemiz. ardından werder bremen'in kupayı kazanması.
    maçın hikayesinin de bulunduğu video: http://alkislarlayasiyorum.com/...remen-eslesmesi-1992

    oldu bu. ve 2 gün önceki maçtan çok daha büyük, tarihimizin seyrini değiştirecek bir sonucu oldu.

    özet olarak vasat bir havada, vasat bir takıma karşı, vasat hakemlerle, vasat bir mentaliteyle, vasat taraftarlarla vasat bir maç oynandı. geride bıraktığımız 100'lerce maça birini daha etkiledik. tecrübemize bir puan daha kattık.

    sıkmayın canınızı. beklentilerinizi bu kadar yüksek tutmayın. ne kadar yüksekten düşerseniz canınız o kadar çok yanar. takımımızın daha çok ekmek yemesi lazım. bunu aklınızın bir kenarında tuttuğunuz sürece ilerisi için daha temiz bir görüşe sahip olabilirsiniz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın