• 629
    maçı yerinde takip ettim ve bir kez daha gördüm ki galatasaray taraftarı ufacık bir kıvılcıma bakıyor arkadaş. cidden ufacık bir kıvılcım şu taraftarı patlatmaya yetiyor. siz sahada az mücadele edin, az çırpının gerisini taraftara bırakın. iki sezondur iç sahadaki yenilmezlik serisi bunun en büyük göstergesi. taraftar istediği zaman bu takımın önünde durabilecek bir takım bilmiyorum.

    ikinci yarının başlaması ile birlikte ufacık bir korner pozisyonunda bile taraftar kendinden geçti, artık inanmıştı bir kere. sonrasını biliyorsunuz zaten.

    bu başlıkta önceki gönderilerimden birinde yazmıştım, benim için ayrı bir önemi var. ben 6 yıl önce 19 mayıs 2013 tarihinde nişanlandım ve o günde yine biz şampiyonluk kutladık. benim açımdan her şeyi ile 4 x 4 lük bir gündü. rabbim herkese nasip etsin.

    not : tarih düzenlemesi yapıldı, teşekkürler riffidy.
  • 631
    iki golümüz iptal edildi. bana göre belhanda'nın pozisyonunda elle oynama çarpmaydı ama tüm hakem hocaları el var diyor, peki kabul ediyorum. iptal kararı doğru.

    onyekuru'nun pozisyonuma var ofsayt diyor. var'a güvenmek zorundayız. bu da kabul.

    bunların haricinde cüneyt çakır zaten maçı idare etti. emre en az iki defa sarı hak ettiği halde çıkarmadı. ama böyle gergin bir maç için bunlar da kabul.

    ulan var'a rağmen marcao'ya yapılan penaltıyı nasıl vermiyorsunuz!
  • 634
    maçı malum yerlerden izlemeye başladım. iyi de başladık maça ama golü yedik. mariano filho'nun savunma zaafından vurmak istemiş abdullah avcı ve bunu da başardı. golden sonra da sık sık eljero elia'yı mariano ile birebir bırakacak ters topları attılar. 30. dakikaya kadar falan izledim. o dakikadan sonra totem vaktiydi. maçı kapattım ve dışarıdan gelecek gol sesini bekledim. yatağıma uzandım, ışıkları kapattım ve öylece bekledim. beklediğim gol sesi geldi. sözlükten kim attı diye baktım ve toteme devam ettim. ikinci gol sesi de geldi, bu sefer odaya gittim ve televizyona baktım ama iptal edildi. toteme devam etmek için odama geçtim. üçüncü gol sesi geldi, bu sefer yine iptal olur diye içeri gitmedim ama yine de iptal oldu. dördüncü gol sesi geldi diye bekliyorsunuz de mi? gelmedi amk. artık taraftar nasıl kanıksadıysa ne de olsa iptal olacak diye gole sevinmedi millet. neyse ben daha maç 1-1 sanıyorum, dur dedim bir içeri gideyim, televizyona bir baktım 2-1. ilk once bir sevinç çığlığı, ardından bir allah'ını seven defansa gelsin nidası ve sonrasında toteme devam etmek için kalp küt küt ederken, eller ayaklar buz gibiyken odaya dönüş. saate baktım artık maç bitmesi lazım, ama devam ediyor biliyorum. kutlamalar başlamadı daha çünkü. dur lan malum ortamı açayım son dakikaları izleyeyim dedim. bunu da genelde yaparım, totemimim son evresidir. bir nevi büyünün son düğümünün atılması gibi. golü yersek, maçı kapat, öne geçesiye kadar boş boş otur, uzatmalarda tekrar aç ve maçı öyle bitir. neyse efendim açtım maçı dakika 93. cüneyt çakır denen hakem maçı 100. dakikada bitirdi ve ben de rahatladım. önce gözlerimden bir kaç damla yaş. ardından mahallede bulunan ve günlerdir başakşehir şampiyon olsun diye dua eden, bunu bağıra bağıra konuşarak insanları sinir eden esnafa nispet olsun diye balkona çıkıp 22 ulan 22, şampiyon cimbom diye bağırmak. ardından aslanları izlemek ve son olarak dışarı çıkıp kutlamalara katılmak. güzel bir geceydi. bu geceyi, heyecanı ve mutluluğu bana yaşatan tüm herkese teşekkürler. allah sizden razı olsun.
  • 635
    bu maçı alacaz başka yolu yok sloganının ete, kemiğe, formaya, krampona ve desibele büründüğü maç.

    20 tane gol iptal edilse 21.'yi de atardı takım. lamı cimi yok, bu işin şakası da yok...
    galatasaray "ben kazanacağım" dedi mi önünde durabilecek bir teknik, taktik, falan, fıstık yok....

    son 2 haftada "iş işten geçince" birilerinin kopardığı yaygara işin çamur atma kısmı. doğranmak kelimesini her açıdan yaşadığımız bambaşka bir sezondu. 35-40 maça yakın cezalarla, sezonun yarısını santraforsuz oynayarak, 8 puan geriden gelip bir hafta önce işi bitirmeyi yapabilecek başka bir karakter yok...

    hepsine geçmiş olsun, camiaya da hayırlı olsun...
  • 637
    şampiyona yakışır bir galibiyet aldık.
    önce gol yedik.
    sonra attık.
    sonra bir daha attık, saymadılar.
    bir daha attık saymadılar.
    sonra bir daha attık.
    hem de hepsini 10 dakika içinde yaptık.
    daha önce yine ali sami yen'de real madrid'e yapmıştık. kralın takımına. haliyle belediye takımı tereyağı gibi eridi gitti karşımızda. gerçi belediye takımı değil de tayyip'in takımı diyelim şuna. sadece sonu gelmeyen parasının kaynağı belediye olan takım.

    resmen sayana kadar atarız mesajı verdik. ysk'ya da mesaj gönderdik. her şey çok güzel olacak.

    şimdi oyunda tutsunlar bakalım 40 yaş ortalamalı süperlig'in en maliyetli kadrolarını. malum cengiz ünder'den gelen para bitti. ibb'den gelen para da bitecek inşallah. sonra tüm iktidar takımları gibi bir kaç sezon parlayıp yallah kümeye.
  • 638
    tribünde bulunarak kutladığım ilk şampiyonluğa vesile olan maçtır kendileri. öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hem 31. haftadaki beşiktaş maçında hem de bu maçta atılan 2 golün yarısı tribünlere yazar. özellikle bu maçın ikinci yarısında deli gibi bir atmosfer vardı. gol attık saymadılar, bir daha attık yine saymadılar. sayana kadar atarız dedik biz de. çılgın bir momentum yakaladık o anlarda gerçekten de. 75. dakikadan sonrası resmen geçmek bilmedi ama olsun, bu mutlu son her şeye bedeldi. tabi önümüzdeki sene daha rahat, daha huzurlu bir şampiyonluğa da sözlükten kimsenin hayır diyeceğini sanmıyorum. çünkü bizdeki de kalp, ömürden ömür gidiyor böyle maçların kritik anlarında :)
    allah'ım sana şükürler olsun. yüzümüzü kara çıkarmadın, dualarımızı kabul ettin. darısı seneye. #hedef23 :d
  • 639
    toplanin, komikli bir $ey anlatcam.

    $imdi malum ben fazla heyecan yaptigim için bu sene öyle çok maç izlemedim. hele hele $ampiyonluk yari$ina girdigimiz son 10 maçin bir tanesini bile izlemedim, ancak totem yapip lig tv app'inden takip ettim.

    dün de nitekim böyle oldu. önce golü yedik, sonra soso dengeyi sagladi falan.

    ne oldu ise sonrasinda oldu. lig tv app'i kafayi yedi. önce belhanda'nin golünü verdi, 5 dk. sonra iptal etti. ardindan onyekuru'nun golünü verdi ve iptal edene kadar onyekuru 4. gülü atti. komik olan ne biliyor musunuz? ben onyerkuru'nun saniyeler içinde 2 gol attigini anlayamadim app'den. app sürekli geriden geliyordu ve bir $ekilde onykuru'nun saniyeler içinde 2 gol attigini yaz(a)madilar.

    skor sürekli 2-1 gözküyordu ancak ben 4. gülden haberdar olmadigim için skor'u 1-1 biliyor ve sivas deplasmani için $ampyonluk hesaplari yapmaya ba$lami$tim.

    taa ki ana ekran $ampiyon galatasaray yazana kadar. sonra pederi aradim, bana olayi izah etti, ka$ilikli tebrikle$tik falan fistik.

    bu yil ki totemim bu oldu. hangi maçi takip etsem kazandik, hatta rize maçinda 3. golü önceden gördüm. *

    güzel bir bayram hediyesi oldu. tüm gassaraylilarin $ampiyonlugunu cani gönülden kutluyorum.
  • 641
    "geçen sene de 7 maç vardı. işte fikstürü zor, deplasman fazla derken 6'da 6 yaptık. allah nasip ederse bu sene de inşallah öyle olur. ama dediğim gibi ne olursa olsun pes etmeyen bir galatasaray olacak her yerde. kazanırız, kaybederiz ama pes etmeyen bir galatasaray olacak. kupalara layıksın sen şanlı galatasaray, diyerek herkese iyi geceler diliyorum." diye bitiriyordu malatya'da kazanılan türkiye kupası yarı final maçı sonrası basın toplantısını fatih terim. bir çok "otoritenin" başakşehir'i şampiyon ilan ettiği, türkiye futbol federasyonu ve hakemlerin galatasaray'ı adeta"doğradığı" bir sezonda pes etmeyen ve "kupalara layık olan" galatasaray vardı, başındaki hocasıyla. dediği gibi de oldu fatih terim'in, bir "dejavu" yaşandı, galatasaray iç sahada ve deplasmanda kazandıkça kazandı, başakşehir kaybetti ve iki kupanın alınacağı son "final haftasına" girildi. önce sivas'ta akhisar mağlup edilerek, kupaların biri müzeye kondu ve sıra ligin final maçına geldi: galatasaray-başakşehir...

    karşı yakanın sarı-lacivertlileri kulüplerinin kuruluş yılından esinlenerek 19.07 tarihini kendilerine "fenerbahçeliler günü" ilan ediyorlar ya, 19 mayıs (19.05) atatürk'ü anma, gençlik ve spor bayramı da galatasaraylılar tarafından "galatasaray bayramı" olarak da çifte kutlaması yapılamaz mı? böylesi manidar bir günde de bir kaç yıllık tribün tarihinde bin kişiyi geçmeyen taraftar kitlesi ile yapmış oldukları ilk ve tek koreografide atatürk'ü "unutan" başakşehir'lilere ulu önderi hatırlatmayı unutmadı galatasaray taraftarı maç öncesi açtıkları pankartlarla... talih kalbi güzel olanlara güler derler ya, 19.05'te şampiyonluk kutlama şansı gelmişti galatasaray sevdalılarının ayağına, bu fırsat tepilemezdi...

    sürpriz bir başlangıç yapmadı galatasaray maça, beklenildiği gibi 50 bin inanmış ve arzulu taraftarının desteği ile baskı kurdu ilk dakikalarda rakip kalede. özellikle mariano'nun keskin ortalarıyla zor durumda kaldı deplasman takımı da kaleci mert iyi konsantre olmuştu, erken gole izin vermedi kalesinde. her maç sonrası basın toplantılarında "top tutuyoruz, topu çeviriyoruz, top bizim ayağımızda şu kadar süre kalıyor, oyuncularım bilmem kaç kilometre koşuyor" gibi istatistiki bilgilerle "farklı" olduğunu göstermeye çalışan abdullah avcı'nın o bahsettiği takımdan izler yoktu sahada. aslında ligin bir çok maçında da, özellikle ikinci devresinde "iyi" top oynayamıyorlardı da, medyadaki başakşehir "güzellemeleri" bir türlü bitmiyordu. galatasaray karşısında sıradan bir anadolu takımı gibi savunma yaparken, kontra ataklarla gol bulmayı amaçlamışlardı ki, elija'nın başlattığı bir atakta, bajic'le öne geçtiler... muslera'nın topu uzaklaştırmak isterken bajic'e vermesi ve sonrasında da bosnalı topçunun şutunu çıkarması dışında deplasman takımının maçta başka atağı da yoktu. devre sonu istatistiklerde başakşehirlilerin galatasaraylılardan çok koştuğu gözüküyordu, oysa top %70 oranında galatasaray'daydı, demek ki neymiş topsuz boş boş koşmuşlar, ya da galatasaray top çevirirken topu kapmak için "büyük" enerji sarf etmişler ama topu yine de kapamamışlar...

    aradığı sürpriz golü bulan başakşehirliler, birden futbolun "çirkin" tarafını ortaya çıkarıverdiler. bakmayın siz abdullah avcı'nın "attığımız golden sonra bize saldırdılar" demesine, o lafların hükmü bir otobüs dolusu futbolcunun bir gazeteciye saldırdığı günlerden ya da kendisinin adem büyük'e tokat atıp kaçtığı maç sonunda bitti... daha önce konyaspor forması giyerken alanyaspor deplasmanında attığı golden sonra evsahibi tribüne doğru gidip, sevinen ve taraftarı tahrik eden bajic, o gün ali palabıyık'tan sarı kart görmüştü ama cüneyt çakır bu tahrik için değil, kendisine "had bildiren" marcao ile kapışmasından dolayı sarı kart vermişti. ama arkadaşları gole sevinip, bajic'i kutlamaya koşarken galatasaray taraftarına doğru büyük bir hışımla topu yollayan emre belezoğlu, cüneyt çakır ve üç yardımcı hakemin gözünden "kaçmıştı"... ilginç... geçen sene donk'un podyum maçı olmuştu başakşehir karşılaşması, emre ve arda'yı tek başına bitirmişti hollandalı futbolcu. pazar gecesi de "merhaba, beni hatırladın mı?" dercesine gölgesi olmuştu emre'nin de, bücür bu baskıya dayanamadı ve sahayı terk etmek durumunda kaldı, cüneyt çakır'ı da rahatlattı, donk'u da... fatih terim de ikinci yarı görevini tamamlayan donk'u kenara alıp selçuk'u oyuna sürecekti...

    dedik ya sürekli futbolun güzelliklerinden bahseden, ajax gibi olmaktan dem vuran abdullah avcı'nın kalecisi daha ilk devrenin ortalarında başlamıştı 2 dakikada aut atışı kullanmaya, topçuları da plajda uzanır gibi uzanıyorlardı yerlerde... onlar "oynamayadursunlar" galatasaray beraberlik için yükleniyordu rakibinin kalesine, pozisyonlar da buluyordu da, top bir türlü kale çizgisini geçmiyordu. özellikle 39. dakikada belhanda'nın ortasında altı pas içindeki marcao güreşçi mahareti ile irfan can tarafından yere indiriliyor ama cüneyt çakır ve var'daki ali palabıyık'tan "ses seda" çıkmıyordu.
    anlaşılmıştı, bu maçta "hakemleri" de yenmek gerekiyordu...

    golsüz biten ilk yarının devre arasında fatih terim'in oyuncularını nasıl motive ettiği ilerde bu tarihi şampiyonluğun anlatıldığı bir belgeselde ortaya çıkar, aslında onların motiveye de ihtiyaçları yoktu ama hocanın verdiği "gazın" ne kadar da etkili olduğunu daha ilk dakikalarda arenaya çıkan gladyatörler gibi rakibe saldırmalarından anlaşılıyordu galatasaraylıların. devre arası vakti büfede, tuvalette uzatanlar daha koltuklarına dönemeden skorbordda galatasaray:1-1:başakşehir yazıyordu. belhanda'nın kullandığı köşe vuruşunda feghouli kendin pişir-kendi ye golü atmıştı adeta, kafa vuruşu direkten dönmüş, gelen topu bu sefer yarı rövaşeta ile filelere yollamıştı. beraberlik golü sayıları az da olsa ümitlerini yitirmeye başlamış taraftarı da oyuna sokmuş ve büyük baskı ile galatasaray rakibini "abandone" etmişti. önce gökhan inler'in ayağının kaydığı ve diagne'nin kaptığı topla başlattığı atakta, onyekuru'nun pasıyla belhanda takımını öne geçirmiş ama fenerbahçe maçında gözü önünde dirar'ın feghouli'yi düşürmesini görmeyip, gole sebep olan maçın var hakemi alı palabıyık kılı kırk yararak diagne'nin el temasını göstermişti cüneyt çakır'a. beş dakika sonrasında bu sefer belhanda asist yaptı onyekuru'ya, o da mert'in solundan topu filelere yolladı ama yine var'dan gol kararı çıkmadı: bir çok karşılaşmada dakikalarca süren ofsayt çizgisi belirleme çalışması 30 saniyede tamamlanıvermişti neredeyse... başakşehirliler ringe yandan havlu atılmasını bekleyen boksör gibi sahada dolaşırken, hakemler size kolay gol yok diyordu adeta galatasaraylılara. ve üç dakika sonrasında sadri alışık'ın ofsayt osman tiplemesiyle akıllara kazınan o meşhur repliğinde "bu da mı gol değil hakim bey" demesi gibi belhanda'nın ortasında onyekuru kafayı yapıştırıyordu. kolaysa bunu da iptal etsinlerdi bakalım...

    onyekuru'nun attığı golden sonra başta fatih terim olmak üzere galatasaray yedek kulübesinin maçın dördüncü hakemine doğru "gol değil" işareti yapması manidardı. akıllara ligin ilk devresi gelmiş, neredeyse her maç galatasaray maç hakemi ve var mahareti ile "biçilmiş", inönü'deki beşiktaş derbisinde iki üç penaltısı verilmemiş ve var'a giden cüneyt çakır'a galatasaraylılar imalı olarak "penaltı yok" işaretleri yapmışlardı.

    galipken nasıl zaman geçirebilirim kurnazlıklarını yapan başakşehirliler, skor terse dönünce telaşa kapıldı ve kulübede gol atabilecek kim varsa oyuna sürdü ama sahaya girenler de marcao-luyindama ikilisi arasında yok oldular gittiler. deplasman takımı "bir ümit" gol atarım diye galatasaray yarı sahasına doluşurken, arkada boşluklar bırakıyor, onyekuru ve belhanda sürpriz çıkışlarla takımı rahatlatacak pozisyon buluyordu. belhanda'nın ceza sahası cıvarında düşürüldüğü bir anda kazanılan serbest vuruşta selçuk topun başına geçti ama belhanda da vuruş yapmak istedi. akhisar maçı sonrası diagne ile olan penaltı diyaloğunu anlatırken selçuk, senegalli oyuncunun "iyi hissettiğini ve vurmak istediğini" belirtmişti. sergen'den, hagi'den, prekazi'den çok duymuşluğum vardır bazen kazanılan serbest vuruşta oyuncunun gol yapacağını hissetmesini. kariyerinin belki de son maçı olan bu karşılaşmada selçuk da hissetmiştir gol yapacağını, sayısız kez yaptığı gibi. belhanda orta yapacaktı, selçuk kaleye vuracaktı, selçuk vurdu ve top direkten döndü. ah o tartışma olmasa, belki de daha konsantre vuracak, gol yapacaktı, futbolun ilahları bilir artık orasını... keşke de gol olup güzel bir kapanış yapsaydı kaptan selçuk...

    kalan dakikalarda mahmut'un belhanda'ya attığı omuza başka bir pozisyonda faslı aynı şekilde rakibine cevap verip, "iyi mi böyle?" gerginliği sonrası karışan saha kenarı ve fatih terim ile orhan ak'ın atılması ile devam etti. ligin ikinci devresinin ortalarında galatasaray'ın kimyasını bozduk diyerek kendisine "kimyager" sıfatının takılmasına vesile olan ve aslında ligin son haftalarında kendi takımının "kimyası bozulan" abdullah avcı, kaybetmelerine bahane ararken fatih terim'i suçlayıp, "bir teknik adam eski çalıştığı oyuncusuna yumruk atacak, sonra da kaçacak, delikanlı olan devam eder" derken kendince racon öğretiyordu da keşke biri ona delikanlılık raconunda arkadaşına yapılan saldırıyı film izler gibi seyretmenin de utanç verici olduğunu öğretseydi. kenetlenme, takım ruhu demek oyuncusuna, hocasına karşı bir saldırı olduğunda takım halinde olay yerinde olup, müdahale edebilmektir, ismail çipe'nin hocasını kenara alıp adebayor'u kulübesine "oturtması" gibi. ama bülent timurlenk'in dediği gibi "bunu googleda bulamazsınız"...

    ve mutlu son... galatasaray kendi sahasında yenilmezliğini devam ettirerek 19 mayıs günü rahmetli büyük galatasaraylı barış manço'nun "yaz dostum" şarkısı eşliğinde 22. şampinluğuna uzanıyordu.

    "yaz tahtaya bir daha,
    tut defteri kitabı
    sarı çizmeli mehmet ağa
    bir gün öder hesabı"

    koskoca bir sezon bir şarkıyla ancak böyle özetlenebilirdi...
    şimdi avaz avaz bağırmak zamanı: "yaz dostuuum, yaz..."

    maçtan fotoğraflar ve kaynak için link:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...ay2-1basaksehir.html
  • 644
    takım olarak çok dozunda sertlik gösterdik. belhanda'nın rakibe omuz darbeleri, donk'un bir iki girişi, marcao'nun gol sonrası tepkileri. hepsi hep istediğim şeyler. rakibe deplasmanda oynadığını önce oyuncun hissetirecek. bakın burası çokomelli! oyuncular gerekli sertliği ve "çirkefliği" gösterdiği sürece, taraftar da arkasından gelecektir. tam da bu şekilde oldu ve rakip tamamen sindi.
  • 648
    merhaba sözlük, bu maç benim için tam anlamıyla bir "ilkler" maçı.

    ankara'da yaşıyorum. takriben şubat, mart ayları. başakşehir ile aramızda 8 puan fark olduğu ve bizim "fark aslında 5" dediğimiz günler. 4-5 arkadaş konuşuyoruz. hepimiz fanatik galatasaraylıyız. aylar öncesinden ayarlayalım, başakşehir maçına gidelim dedik. herkes maddi durumunu düşünüyor, hepimiz öğrenciyiz ve bu tarz bir etkinlik bizim için fazlasıyla lüks ama umutsuzluk yok. arkadaşlar arasında konuşurken, "gidiş-dönüş biletlerini nisan ayında alırız, nisan ayının kredisi ile onları öderiz, mayıs ayına sadece bilet fiyatı kalır, zaten istanbul'da yapacağımız harcama ile ankara'da yapacağımız harcama aynı olur" şeklinde planlar yapıyoruz. herkes parasının olmadığının farkında ama bir şekilde ayarlanır diyoruz. dediğimiz gibi yaptık, henüz biletler satışa çıkmadan ankara-istanbul arası yolculuk için biletlerimizi aldık. artık lig yarışını takip etmeye başlıyoruz. mayıs ayı geliyor, konya, beşiktaş rize derken başakşehir maçı bir anda şampiyonluk maçına dönüşüyor. açıkça söylemek gerekirse; aylar öncesinden şampiyon olacağımıza inancımız tam olmasına rağmen, 8 puanlık farkın bu kadar hızlı kapanacağını ve 33. haftadaki maçın sonunda şampiyonluk kutlaması yapabileceğimizi düşünmüyorduk. arkadaşlarla konuşurken, "istanbul'a kadar gideceğiz ama bilet bulamazsak ne olur, bu maç şampiyonluk maçı" şeklinde söylenirken, "en kötü nevizade'ye gider orada izleriz" diyoruz.

    işin ikinci ve zor kısmı bilet bulma aşamasına geliyoruz. aramızda gs mobile ve gs bonus kart nedeniyle öncelikle bilet alma hakkı olan arkadaşlar var. biletlerin öncelikli satışa çıkacağı gün her şeyi hazırlıyoruz. 3 kişi 3 bilgisayar başında saat 14:55 itibariyle f5 tuşunu eskitmeye başlıyoruz. bildiğiniz üzere sonuç hüsran. ama vazgeçmiyoruz. 6 kişi geleceğiz. arkadaşlar arasında bir anlaşma yapıyoruz; toplam bilet parası ne kadar olursa olsun 6'ya böleceğiz ve herkes aynı ücreti ödeyecek. biletleri buluyoruz, istanbul'a geliyoruz. maç günü 6 arkadaşın 4'ü ilk defa nevizade'ye geliyor. 2 kişi haricinde daha önce maç izlemiş arkadaşımız yok.neyse, hep beraber stada gidiyoruz. yaklaşık 7 saat süren duraklama dakikalarından sonra konfetilerin patlamasıyla şampiyon olduğumuzu anlıyoruz ve hayatımızın en güzel haftasonunun ardından ankara'ya geri dönüyoruz.

    bu maçın üzerinden 4 gün geçti ancak benimle beraber istanbul'a gelen arkadaşlarımla yan yana geldiğimizde hala birbirimize bakıp gülüyoruz. birbirimize bakıp küçük çocuklar gibi mırıldanıyoruz; kupalara layıksın sen şanlı galatasaray!
  • 649
    başakşehir takımı bütün elemanlarıyla maçı germeye ve iptal ettirmeye gelmiş. sizin ağababalarınız bile ortamı gerdiğinde yiyor sopayı gidiyor. rijad bajic başakşehir'in kiralık oyuncusu gol atıp galatasaray tribününe hareket çekiyor, yıllardır gelip efendi gibi sopasını yiyen emre belözoğlu topu tribünlere vuruyor. yani biraz kafanız bassa zaten bu hareketleri yapmazsınız. planın tutmadı kimyager efendi. en formda döneminde milli takım kadrosuna almadığın selçuk inan çıktı 2. yarıda aldı maçı gözünün önünde hamle bile yapamadın. tarihin tozlu sayfalarında sizlere mutluluklar. siz bizim rakibimiz olamazsınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın