2009-10 Türkiye Süper Lig 30.Hafta Maçı
19:00 Manisa 19 Mayıs Stadı
1 - 2
  • 81
    http://jaimelesport.blogspot.com/...os-bir-de-neill.html

    --- alıntı ---

    şampiyon olacaksan, iyi de oynasan kötü de oynasan maçlarını kazanmak zorundasın. her maç iyi oynamak tabii ki çok zor, yeri gelecek kötü oynayacaksın, puan da kaybedeceksin ama formanın hakkını vereceksin şampiyonluğu istiyorsan. hadi bir kaç maç olur, herkesin moralinin bozuk olduğu haftaya denk gelirsin, istediğin topu oynarsın da kaç maç oldu arkadaş!

    hiç zevk alamadım diyebilirim maçtan. şimdi 3 puan geldi ya, önemli olan o diyecek bir çok kişi. bir bakıma haklılar aslında, kötü oynadığın bir maçı kazanmak, hem de çok kritik haftalara girilirken çok önemli ama her an beraberlik golü gelebilecek gibiydi maç. skor 2-0 iken bile bir çok kişi rahat değildi. ne mücadele vardı maç boyunca galatasaray takımında, ne ruh, ne istek. lige çoktan havlu atmış bu takım. birilerinin hatırlatması lazım şampiyonluk şansının devam ettiğini. sabri diyorduk mücadele eden, o eski halinden eser yok şimdi, sarp diyorduk, o eski halinden eser yok şimdi, elano diyorduk, mücadele ediyor diyorduk, o eski halinden eser yok şimdi, caner diyorduk, o da bu kervana katılanlardan. neler oldu böyle bir anda takıma anlamak mümkün değil. hiç kimsenin yüzü gülmüyor, herkeste bir somurtkanlık var. o ilk zamanlardaki arkadaşlığı göremiyorum artık doğrusu. bir tek baros, neill canını dişine takar savaşıyor. ara sıra balta, keita, ve son zamanlarda da santos eşlik ediyor ama bu iki futbolcunun verdiklerinin yanına bile yaklaşamazlar.

    birlik mesajı verildi geçen hafta, hah tamam dedik, bu takım mücadele edecek en azından, akıllandılar. yanılmışız yine. ya bu maçta da son dakikada gol gelseydi, ne olacaktı o zaman? ayrıca, korner köşesinde top saklamak ne demektir ya!? sen galatasaray gibi kulüp, git manisa deplasmanında, 87. dakikada korner köşesinde top sakla. zamana oyna. tek kelimeyle yazık!

    arda da taraftara baya kırılmış, bunu da gördük bu maç. kaybetmemeliyiz arda'yı, eğer olur da arda kırgın bir şekilde giderse avrupa'ya, ne diyeyim ben o zaman arda'yı küstürenlere! yazık olur, çok yazık olur.

    yine basit gol pozisyonları harcandı. özellikle baros ve elano'nun kaçırdığı 2 pozisyon, güiza'nın ruhu içlerinde sandım bir anda. ama her ne olursa olsun, baros türkiye'nin en iyi forveti hatta en iyi futbolcularındandır, belki de en iyi yabancı futbolcusu. istikrar desen var, gol desen ondan sorulur. maşallah diyelim. santos da kötü takımın iyilerindendi. bir şeyler yapmaya çalıştı ama hep hücum yaparken. defans konusunda ne arda bir şey yaptı, ne keita bir şey yaptı. hiç kimse mücadele etmiyor. nasıl olur anlamıyorum, artık adnan polat mı kulaklarını çeker, rijkaard mı yapacağını yapar bilemem ama kim ne yapacaksa yapsın artık, şurada kaldı 4 hafta! ayrıca unutmasınlar ki bu sene ali sami yen'in son senesi, ona bu futbolla mı veda edilecek? bir kupa bile getirilemeyecek mi? yakışmaz, hiç yakışmaz..

    neill ile hakan balta iyi ikili oldu, iyi anlaşıyorlar, birbirlerini tamamlıyorlar. ikisi de ayaklarına hakim. markaj sorunları da yok, hızları da oldukça iyi. cuk diye oturdular defansa. sabri ile caner günün kötülerindendi. belki bir kaç pozisyonda mücadele ediyor gibi göründüler ama sadece o bir kaç pozisyon vardı işte. caner çok şişirmeye başladı son 5-6 haftadır, neden bilinmez. sabri'nin ise o eski gücü, isteği, hırsı yok. mehmet topal'ın kendi kalesine attığı gole diyecek söz bulamıyorum. şanssızlık ama ne olursa olsun öyle bir gol olmaz. futbolun azizliği diyelim. valencia istiyormuş kendisini ayrıca, iyi bir fiyata gidebilir bence. aykut da kaleye iyi ısındı. iyi maçlar çıkartıyor, franco'dan sonra buffon gibi geliyor doğrusu.

    hakem iyi maç çıkarmadı bana kalırsa. manisa'nın bir kaç pozisyonu ofsayt gerekçesiyle güme gitti. aynı şekilde baros'un penaltısını da vermedi hakem. saçma sapan pozisyonlara sarı kart çıktı, aynı pozisyonun lacivertine çıkmadı. oldukça dengesiz bir maç yönetti, sınıfta kaldı.

    bu sene iyi futbol beklemiyoruz artık tamam, kabullendik de mücadele etmenizi istememiz kesinlikle hakkımız. etmek zorundalar zaten ama sağolsunlar, ne istek var ne bir şey. yarın akşamki derbiyi rahat kafayla izlemek keyifli olacak, beraberlik çıkması çok iyi olur. hem fener'e 2 puan yaklaşılacak, hem de beşiktaş'dan 2 puan uzaklaşılacak. beşiktaş galip gelemezse zaten artık zirvenin dışında kalır zaten.

    genel olarak özetlemek gerekirse, kötü futbola rağmen 3 puan. ama artık takımın aklı başına gelmeli..

    --- alıntı ---
  • 82
    --- alıntı ---

    son maçlarda olduğu gibi iştahsız bir galatasaray vardı sahada. takımda son zamanlarda ortaya çıkan bir tutukluk söz konusu. bu genelde büyük bir fizik ve kondisyon gücüyle oynayan takımlarda baharın gelmesiyle birlikte görülen cinsten bir yavaşlama. ama sebebi bu değil.
    teknik heyet bir türlü oturtamadı ne istediğini takıma. bol pas mı yapsın, uzun uzun ters top mu yapsın kafası karıştı oyuncuların. elano ve caner uzun ters toplar yapmaya çalışırken, forvet hattına gelince kısa kısa paslar deniyor takım, oyuncuların oyun karakterleri sebebiyle. aslında her ikisini de maç içinde denemek gerekli. ama türk futbolcusunun alışık olduğu bir stil değil bu. özellikle şişir hakan şükür’e, o vuramasa bile dönenleri toplar baskı yaparız gibi bir yöntemi yıllarca uygulamış bir takımın yeni sisteme adapte olması kolay değil. sahada oynayanları bırakın, tribünler bile alışkanlıklarını bırakmakta tereddüt ederken işin zorluğu daha net ortaya çıkıyor kanımca.

    ne zaman ki, pas yaptı galatasaray pozisyonlar buldu. elbette baros ve arda’nın ileride top tutma becerilerinin de etkisi var bunda. son 2 maçtır orta saha çok rahat oynuyor, pozisyona giriyor, pozisyon hazırlıyor. galatasaray’ın ilacının baros olduğu ortaya çıktı böylece.

    savunmada hakan balta’nın stoperde oynaması çok akıllıca bir tercih. şu anda takımda stopere en yakışan 2 adam, yerlerinde oynuyor. lucas neill ile hakan balta. gerçi benim fikrime katılmayan, emre güngör’ü stopere yakıştıranlar da çok, pozitif bilim değil ya bu, olur öyle, tercih meselesi.

    yarın fener beşiktaş maçı ve haftaya oynayacağımız bursa maçı bizim için çok önemli hale geldi. sanki takım da bunu farkında. sezon başında alıştığımız iştahlı futbolu oynamasa da galatasaray takımı işin ciddiyetinin farkında sanırım.

    arda turan’ın küskünlüğünün sürdüğü gördük bu maçta da. biraz empati yaparsak anlarız arda’yı. metin oktay gibi, ben profesyonel değilim diyen bir galatasaray kaptanına işlemediği bir suç için iftira içeren şarkılar söylerseniz hayal kırıklığı büyük olur, kolay değil. kısa zamanda sorunlar çözülecektir. arda sağlam galatasaraylı’dır.

    --- alıntı ---

    http://captano.blogspot.com/...galatasaray-1-2.html
  • 85
    bugün oynanacak olan * maç sonucu ile alakalı olarak değeri artacak ya da düşecek olan maç. eğer fenerbahçe puan kaybeder ise galatasaray ilk iki için avantaj yakalar , yok fenerbahçe kazanır ise galatasaray 3. sıra için devam eder.

    maç için zaten söylenebilecek çok şey yok. küskün kaptan , başarısız ön libero memo ve süper adam neill hariç. bunların dışında kalan ve önem arz eden tek olay ise sabri çok formsuz idi. o kadar yani. yoksa maç şöyle oldu böyle gitti falan hikaye.

    ayrıca uzun bir aradan sonra deplasman galibiyeti aldık. tabi aykut yine gol yedi ama bu kez beklenmedik bir adam attı.
  • 86
    maç içerisinde aklıma en çok takılan nokta şudur; korner kullanacakken paslarla birşeyler yapmaya çalıştık, ardından topu kaptırdık sonrasında kalemizde pozisyon olarak döndü bize bu. halbuki ilk golü attığımız gibi topu dışarda duran elano'ya atsak, o da vursa gol olur belki, hiçbir şey yapamıyorsak bunu yapsak ya. ha rijkaard'ın taktiğidir birşey diyemem ama bence bu kornerleri daha düzgün kullanmamız gerek.
  • 89
    baktık ki, kalemize atan yok bari biz atalım dediğimiz maç. ille gol yiyeceğimiz için,
    yani bu takımımızda bir hobiye dönüştüğü için yememek olmaz idi.

    düşünseniz ya: manisaspor: 0 - 2 galatasaray * hiç uydu mu şimdi bu?
    ama bir de şuna bakın: manisaspor 1 - 2 galatasaray .. daha gerçekçi değil mi?

    dakika kaç olmuş hacııı..?? gol yememizi bekliyorum taam mı? diyorum şimdi, ha şimdi.
    yiyecez ya hani, kaçarı yok zaten. dedim bir an önce olsun bitsin: (bkz: ne kadar kısa o kadar az acı)

    ve nihayetinde galatasaray'ı 2-1 geriye düşüren gol, muhteşem bir kafa vuruşuyla aykutu da aşan topu
    ağlarla buluşturmayı başaran mehmet topal'dan geliyor. çok klas bir bir kafa vuruşu, varyasyon da ouuwww yani.
    öyle falan işte..
  • 90
    galatasaray'ı beğendiğim maç olmuştur. savunma sadece ara topları çok riske ediyor görüntü bu. zaten ofsayt olmayan pozisyonda böyle geldi. mehmet topal ne kadar beğenmesekte topu önündeki adama atmayı bilen yegane adam. elano'da oynayamıyor yeaa diyen abime bir pozisyon göstermemle susması bir olmuştur hatta. çünkü bir ara elano-neill yanyanaydı. ve arda çıktıktan sonra elano ileri geçti. bir direkten dönen topu bir mustafa sarp'a pası var. bana göre rijkaard en doğru sistemi bulmuş. bir iki isim değişince herşey çok güzel olacak

    bu arada arda'nın yüzünün sorumlularının heryerinden öpüyorum.
  • 93
    arda ile başlayalım. tepkisini haklı bulsam da, gerilim yaratmanın sırası değil; şu sezon bi bitsin, güzel bir yerde tamamlayalım, galatasaray tv'ye çıkarsın, ayar üstüne ayar verirsin kaptan. arda topu aldığı zaman, yine eskisi gibi etrafını iyi görüyor, doğru yere oynuyor fakat eskisi gibi çalım atamıyor bu aralar. e tabi o konsantrasyon işi; sezon başındaki gibi rakibin auta gitmesini beklediği topu alıp iki kişiyi geride bırakmasını özledik. ben bu çocuğun tekniğinden çok, oyun zekasını beğenmiştim hep; beklenmeyeni, kimsenin aklına gelmeyeni yaparak sahadaki herkesin bir adım önüne geçmesini. sürekli "düşüncesi güzel, ama gerçekleştiremiyor; top rakipte..." klişesi görüyoruz, ki bu konsantrasyon etkisinin açık göstergesi. yine de sakatlığının etkisini gözardı edecek kadar vicdansız değilim, olamıyorum. kafasını toparlayacağından şüphem yok, ama benim korkum; onun canını sıkanların cezasız kalması...

    ben bu lucas neill - hakan balta ikilisini beğendim aga; emre güngör'ün oynadığı bir kaç maçı saymazsak, stoperde ilk defa kesicilik özelliği bulunan iki futbolcuyla oynuyoruz. ayrıca iki ayağını da kullanabiliyorlar, topu uzaklaştırmadan önce düzeltmek zorunda kalmıyorlar; presi görür görmez hata yapacak adamlar değiller yani. lucas neill, ali turan, emre güngör, hakan balta; stoper sağlam görünüyor da, bu takım sol bek istiyor transfer sezonunda. şampiyonluğa oynayan takımda 1.5 adet mi sol bek bulunur? evet; o 0.5 bek caner oluyor. yeteneğinden ve potansiyelinden şüphem yok; ama bu adamı bek oynatmanın çaresizlikten başka açıklaması olamaz. yerini kaybetmekte ve kademe hatası yapmakta sabri'den geri kalır yanını görmüyorum. sabri demişken; ben bu çocuğun oynadığı futbolu baya beğenmeye başladım. dur şimdi ona geliriz. az sonra okuyacaklarından sonra, büyük ihtimalle üstüme çullanacaksın sözlük. bu sezon şampiyonluğu, ikinciliği, üçüncülüğü elimizden kaçırırsak; bunun caner'in canını sıkacağını sanmıyorum. his işte... son hafta, gençlerbirliği maçı şampiyonluk ya da ikincilik maçımız olursa; caner'in kademe hatasından yiyeceğimiz bir golün, caner'i pek üzmeyeceğini tahmin ediyorum. öyle ya; potansiyeli konusunda herkesi ikna etti ve her durumda, onu kadrosunda görmek isteyecek bir süper lig ekibi de mevcut. eminim caner, o takımda oynamayı çok istiyordur. neyse işte, öyle bi his geldi bana...

    senelerdir sabri sarıoğlu izliyorum, sabri'nin taraftarın gönlünü fethedişinin, uzaktan çektiği isabetli şutlar sayesinde gerçekleşmiş olmasına anlam vermeye çalışıyorum. "sabri'nin şutları, ortaları; ehüeha" muhabbeti açacak değilim ama, ne zaman boş bulunsam "bu çocuğa bi yerde haksızlık ettik" diye düşünürüm. 19 yaşında a takımda düzenli oynamaya başladığı ilk sezon, bütün taraftar "ulan hagi gibi çakıyo uzaktan valla be!" diyordu; hagi emekli olalı da 2 sene mi ne olmuştu, malum. zaten türkiye u-21 milli takımındaki performansı sebebiyle, sami yen'deki her maç öncesi, taraftar arasında "adı sabri..." konulu geyikler dönüyordu önceden de; herkes ümitliydi.

    şu an no'sunu bulamayacam ama, bir entry vardı tam 10 numara'lık. kiminse mesaj atsın; yazayım buraya da argümanın üstüne yatmışım gibi olmasın. sezon öncesi idman döneminde futbolculara hem fizik, hem de teknik/taktik olarak yeterli idmanın yaptırılamayacağından dolayı, hocanın oyun anlayışına ya da futbolcunun sezon içinde alacağı göreve göre; idman döneminde futbolcuya fizik idmanın mı yoksa taktik/teknik idmanın mı ağırlıklı olarak verileceğinin kararlaştırıldığından bahsediyordu. ben sabri'yi ilk tanıdığımda, bu çocuk baya süratli, bileği olan, asist yapan ve uzaktan her an gol bulabilecek bir futbolcuydu. sonraları, fena da gitmiyorken, alternatifsizlikten dolayı sağ beke çekildi; kendisi de dünya futbolunun sayılı hücum beklerinden olan gerets "ulan aslında bundan güzel sağ bek olur..." dedi. sabri'nin artık oyununun savunma yönünü geliştirmesi gerekiyordu ama, bir savunmacı için de çok çıtkırıldımdı be. bolca fizik idman yapması gerekiyordu ve yaptı. ama anlaşılan fizik idmana verilen ağırlık, teknik idmandan kesilmek zorunda kalınmış ki; bizim füzeci sabri ne şut çekebilir, ne de orta açabilir olmuştu. sezonlar boyu iki adım ötesindeki adama pas atamaz oldu ama, artık kesin olan şu ki; sabri fizik olarak iyi bir bek oldu ve bileği de ara ara eskiyi andırıyor bu sezon.

    sabri'nin performansında çok inişler çıkışlar gördüm, 4-5 hafta taraftarın ağzını açık bırakıp sonra yine kendisine küfrettirdiğini bilirim. bu sezon, hepsinin üstünde bir çıkışı var. fizik olarak artık tamamlandığına göre; bu yaz teknik/taktik idmanlara ağırlık verilerek, en önemlisi şu kademe hatası yapma açığı kapatılarak, önümüzdeki sezonun en baba transferi haline getirilebilir sabri. ha; fikir değiştirmiş falan değilim, sabri aynı sabri ve kademe hatası yaptığı sürece de canlı bomba tabi. ama diyorum ya; umut var...

    yüklenirim ama hakkını veririm; mehmet topal kötü oynamadı bu akşam. golde yaptığı hata, sadece talihsizlik değildir, baya bildiğin hatadır ama oynadığı futbolu nötrlemesin. ikili mücadelelerin çoğundan galip çıktı, akabinde de pas hatası yaptı; zaten iyi top dağıtmak gibi bir iddiası yok adamın. hep söylüyorum; defansif görevini eksiksiz yerine getiren ön libero, varsın takımı hücuma iyi çıkaramasın. bu mevki için bize lazım olan adam yabancıdır; burası açık. mehmet'in iyi paraya satılabileceğini sanmıyorum, ama talibi kesin varır yine de; belki kendini geliştirme fırsatı da yakalar, onun için de iyi olur. şu son 2 sezonda, mehmet topal'ın 3 maç saçı başı yoldurup 1 maç orta alanda iyi direnç gösterdiğini izleyip duruyorum; bu yükseliş beni aldatamaz.

    orta sahadaki direnci borçlu olduğumuz bir diğer eleman da elano. biliyorum; beğenilmesine imkan yok ve itiraf ediyorum ki benim de beklentilerimin altında. ama türkiye'de futbol izleyicisinin neden iyi pas yapan orta saha oyuncusunun sadece "al da at" pasları yapmaktan ibaret olduğunu zannettiğini de anlamış değilim. o ileri üçlü işliyorsa, bunda elano'nun payı büyük. giovani, keita gibi süratli oyuncuların geniş alan bulabilmesi için; birilerinin orta alanda rakibe basması, alan daraltması, dikkat çekmesi gerekiyor.

    "golü kim atmış? x... asisti kim yapmış? y... e ikisi de elano değil, nasıl hücum oyuncusu bu?"

    orta sahada hücum oyuncularına boş alan yaratacak direnci gösteren oyuncuların olsa; x'de olur, y'de olur elano. ama senin dediğini yapıp, mehmet topal'ın top çalıp da ileri atmasını beklese, maç boyunca gol atmak ya da asist yapmak için rakip ceza sahası etrafında dolansa;

    1-) o top sittin sene rakip yarı alana girmez.
    2-) orta sahadaki dirençsizlikten golü de yersin.

    maalesef, transfermarkt.de sadece maç, gol ve asist sayısını yazıyor; "kaç hücum başlattı" diye bir istatistik tutmuyor. hele "kendi ceza sahasına yardıma gelip kaç karambol uzaklaştırdı" ya da "rakiple girdiği ikili mücadelelerden kaçında galip çıktı" gibisinden bir şey; hak getire... taş gibi bir ön libero transferi yapılmadığı sürece, elano'nun forvet arkası olarak kullanılmasına karşıyım aga...

    ileri üçlüyü biliyosun, anlattırma bana şimdi "vay nasıl çalım attı, vay nasıl asist yaptı!" falan diye. orta sahanın göbeğinde işler yolundaysa, onlar buldukları alanları bir şekilde değerlendiriyorlar ve atıyorlar. ister kanat değiştirme, ister ara pas, ister sıfıra inip kesme; olay oyun onlar için. ama yine de söylemem gereken bir şey var; çok gol kaçırdık yine. farkındasınızdır ki bu maç da, 0-1 iken de, 1-2 iken de sivas maçını fena halde andırdı ve diken üstünde izledik. hani direkten dönen oldu, boş kaleye kaçırdığımız oldu falan fişmekan ama; hatalardır 2. golü ararken garanti oynamak yerine, işi şova döküyor hücum hattı. maç özetinden bakıp örnek vermek de mümkün ama, şu an aklımda olan; 0-1'den sonra keita'nın yerden baros'a sert kesmek varken, dandik bir açıdan kaleye vurması geldi aklıma. e maçın sonunda o golü arıyoruz ama abi... neyse.
App Store'dan indirin Google Play'den alın