2009-10 Türkiye Süper Lig 30.Hafta Maçı
19:00 Manisa 19 Mayıs Stadı
1 - 2
  • 93
    arda ile başlayalım. tepkisini haklı bulsam da, gerilim yaratmanın sırası değil; şu sezon bi bitsin, güzel bir yerde tamamlayalım, galatasaray tv'ye çıkarsın, ayar üstüne ayar verirsin kaptan. arda topu aldığı zaman, yine eskisi gibi etrafını iyi görüyor, doğru yere oynuyor fakat eskisi gibi çalım atamıyor bu aralar. e tabi o konsantrasyon işi; sezon başındaki gibi rakibin auta gitmesini beklediği topu alıp iki kişiyi geride bırakmasını özledik. ben bu çocuğun tekniğinden çok, oyun zekasını beğenmiştim hep; beklenmeyeni, kimsenin aklına gelmeyeni yaparak sahadaki herkesin bir adım önüne geçmesini. sürekli "düşüncesi güzel, ama gerçekleştiremiyor; top rakipte..." klişesi görüyoruz, ki bu konsantrasyon etkisinin açık göstergesi. yine de sakatlığının etkisini gözardı edecek kadar vicdansız değilim, olamıyorum. kafasını toparlayacağından şüphem yok, ama benim korkum; onun canını sıkanların cezasız kalması...

    ben bu lucas neill - hakan balta ikilisini beğendim aga; emre güngör'ün oynadığı bir kaç maçı saymazsak, stoperde ilk defa kesicilik özelliği bulunan iki futbolcuyla oynuyoruz. ayrıca iki ayağını da kullanabiliyorlar, topu uzaklaştırmadan önce düzeltmek zorunda kalmıyorlar; presi görür görmez hata yapacak adamlar değiller yani. lucas neill, ali turan, emre güngör, hakan balta; stoper sağlam görünüyor da, bu takım sol bek istiyor transfer sezonunda. şampiyonluğa oynayan takımda 1.5 adet mi sol bek bulunur? evet; o 0.5 bek caner oluyor. yeteneğinden ve potansiyelinden şüphem yok; ama bu adamı bek oynatmanın çaresizlikten başka açıklaması olamaz. yerini kaybetmekte ve kademe hatası yapmakta sabri'den geri kalır yanını görmüyorum. sabri demişken; ben bu çocuğun oynadığı futbolu baya beğenmeye başladım. dur şimdi ona geliriz. az sonra okuyacaklarından sonra, büyük ihtimalle üstüme çullanacaksın sözlük. bu sezon şampiyonluğu, ikinciliği, üçüncülüğü elimizden kaçırırsak; bunun caner'in canını sıkacağını sanmıyorum. his işte... son hafta, gençlerbirliği maçı şampiyonluk ya da ikincilik maçımız olursa; caner'in kademe hatasından yiyeceğimiz bir golün, caner'i pek üzmeyeceğini tahmin ediyorum. öyle ya; potansiyeli konusunda herkesi ikna etti ve her durumda, onu kadrosunda görmek isteyecek bir süper lig ekibi de mevcut. eminim caner, o takımda oynamayı çok istiyordur. neyse işte, öyle bi his geldi bana...

    senelerdir sabri sarıoğlu izliyorum, sabri'nin taraftarın gönlünü fethedişinin, uzaktan çektiği isabetli şutlar sayesinde gerçekleşmiş olmasına anlam vermeye çalışıyorum. "sabri'nin şutları, ortaları; ehüeha" muhabbeti açacak değilim ama, ne zaman boş bulunsam "bu çocuğa bi yerde haksızlık ettik" diye düşünürüm. 19 yaşında a takımda düzenli oynamaya başladığı ilk sezon, bütün taraftar "ulan hagi gibi çakıyo uzaktan valla be!" diyordu; hagi emekli olalı da 2 sene mi ne olmuştu, malum. zaten türkiye u-21 milli takımındaki performansı sebebiyle, sami yen'deki her maç öncesi, taraftar arasında "adı sabri..." konulu geyikler dönüyordu önceden de; herkes ümitliydi.

    şu an no'sunu bulamayacam ama, bir entry vardı tam 10 numara'lık. kiminse mesaj atsın; yazayım buraya da argümanın üstüne yatmışım gibi olmasın. sezon öncesi idman döneminde futbolculara hem fizik, hem de teknik/taktik olarak yeterli idmanın yaptırılamayacağından dolayı, hocanın oyun anlayışına ya da futbolcunun sezon içinde alacağı göreve göre; idman döneminde futbolcuya fizik idmanın mı yoksa taktik/teknik idmanın mı ağırlıklı olarak verileceğinin kararlaştırıldığından bahsediyordu. ben sabri'yi ilk tanıdığımda, bu çocuk baya süratli, bileği olan, asist yapan ve uzaktan her an gol bulabilecek bir futbolcuydu. sonraları, fena da gitmiyorken, alternatifsizlikten dolayı sağ beke çekildi; kendisi de dünya futbolunun sayılı hücum beklerinden olan gerets "ulan aslında bundan güzel sağ bek olur..." dedi. sabri'nin artık oyununun savunma yönünü geliştirmesi gerekiyordu ama, bir savunmacı için de çok çıtkırıldımdı be. bolca fizik idman yapması gerekiyordu ve yaptı. ama anlaşılan fizik idmana verilen ağırlık, teknik idmandan kesilmek zorunda kalınmış ki; bizim füzeci sabri ne şut çekebilir, ne de orta açabilir olmuştu. sezonlar boyu iki adım ötesindeki adama pas atamaz oldu ama, artık kesin olan şu ki; sabri fizik olarak iyi bir bek oldu ve bileği de ara ara eskiyi andırıyor bu sezon.

    sabri'nin performansında çok inişler çıkışlar gördüm, 4-5 hafta taraftarın ağzını açık bırakıp sonra yine kendisine küfrettirdiğini bilirim. bu sezon, hepsinin üstünde bir çıkışı var. fizik olarak artık tamamlandığına göre; bu yaz teknik/taktik idmanlara ağırlık verilerek, en önemlisi şu kademe hatası yapma açığı kapatılarak, önümüzdeki sezonun en baba transferi haline getirilebilir sabri. ha; fikir değiştirmiş falan değilim, sabri aynı sabri ve kademe hatası yaptığı sürece de canlı bomba tabi. ama diyorum ya; umut var...

    yüklenirim ama hakkını veririm; mehmet topal kötü oynamadı bu akşam. golde yaptığı hata, sadece talihsizlik değildir, baya bildiğin hatadır ama oynadığı futbolu nötrlemesin. ikili mücadelelerin çoğundan galip çıktı, akabinde de pas hatası yaptı; zaten iyi top dağıtmak gibi bir iddiası yok adamın. hep söylüyorum; defansif görevini eksiksiz yerine getiren ön libero, varsın takımı hücuma iyi çıkaramasın. bu mevki için bize lazım olan adam yabancıdır; burası açık. mehmet'in iyi paraya satılabileceğini sanmıyorum, ama talibi kesin varır yine de; belki kendini geliştirme fırsatı da yakalar, onun için de iyi olur. şu son 2 sezonda, mehmet topal'ın 3 maç saçı başı yoldurup 1 maç orta alanda iyi direnç gösterdiğini izleyip duruyorum; bu yükseliş beni aldatamaz.

    orta sahadaki direnci borçlu olduğumuz bir diğer eleman da elano. biliyorum; beğenilmesine imkan yok ve itiraf ediyorum ki benim de beklentilerimin altında. ama türkiye'de futbol izleyicisinin neden iyi pas yapan orta saha oyuncusunun sadece "al da at" pasları yapmaktan ibaret olduğunu zannettiğini de anlamış değilim. o ileri üçlü işliyorsa, bunda elano'nun payı büyük. giovani, keita gibi süratli oyuncuların geniş alan bulabilmesi için; birilerinin orta alanda rakibe basması, alan daraltması, dikkat çekmesi gerekiyor.

    "golü kim atmış? x... asisti kim yapmış? y... e ikisi de elano değil, nasıl hücum oyuncusu bu?"

    orta sahada hücum oyuncularına boş alan yaratacak direnci gösteren oyuncuların olsa; x'de olur, y'de olur elano. ama senin dediğini yapıp, mehmet topal'ın top çalıp da ileri atmasını beklese, maç boyunca gol atmak ya da asist yapmak için rakip ceza sahası etrafında dolansa;

    1-) o top sittin sene rakip yarı alana girmez.
    2-) orta sahadaki dirençsizlikten golü de yersin.

    maalesef, transfermarkt.de sadece maç, gol ve asist sayısını yazıyor; "kaç hücum başlattı" diye bir istatistik tutmuyor. hele "kendi ceza sahasına yardıma gelip kaç karambol uzaklaştırdı" ya da "rakiple girdiği ikili mücadelelerden kaçında galip çıktı" gibisinden bir şey; hak getire... taş gibi bir ön libero transferi yapılmadığı sürece, elano'nun forvet arkası olarak kullanılmasına karşıyım aga...

    ileri üçlüyü biliyosun, anlattırma bana şimdi "vay nasıl çalım attı, vay nasıl asist yaptı!" falan diye. orta sahanın göbeğinde işler yolundaysa, onlar buldukları alanları bir şekilde değerlendiriyorlar ve atıyorlar. ister kanat değiştirme, ister ara pas, ister sıfıra inip kesme; olay oyun onlar için. ama yine de söylemem gereken bir şey var; çok gol kaçırdık yine. farkındasınızdır ki bu maç da, 0-1 iken de, 1-2 iken de sivas maçını fena halde andırdı ve diken üstünde izledik. hani direkten dönen oldu, boş kaleye kaçırdığımız oldu falan fişmekan ama; hatalardır 2. golü ararken garanti oynamak yerine, işi şova döküyor hücum hattı. maç özetinden bakıp örnek vermek de mümkün ama, şu an aklımda olan; 0-1'den sonra keita'nın yerden baros'a sert kesmek varken, dandik bir açıdan kaleye vurması geldi aklıma. e maçın sonunda o golü arıyoruz ama abi... neyse.
App Store'dan indirin Google Play'den alın