ekşi sözlük yazarlarından olan huger' den alıntıdır.
---
alıntı ---
$imdi de, new york'ta ya$ayan murat gokcigdem isimli bir vatanda$in 25 mayis 2000 gunu yayinlanan ve benim de internetten buldugum guzel bir yazisi aktariyorum:
17 mayis 2000 gunu saat 8:45'te hayatimin en onemli maci basladi. bizim ataklarimiz ozellikle viera tarafindan sik sik kesilmesine ragmen arif ve hakan guzel pozisyonlar buldular. full monty filminden de hatirlayacaginiz unlu "arsenal offside trap" az kalsin bizi one gecirecekti...
ikinci yarida hakan'in direkten donen sutuna hayiflandik ve taffarel'in hala nasil kurtardigini anlamadigim henry'nin kafa vurusu kalbimizi agzimiza getirdi. uzatmalar sirasinda hagi 24 dakika sonra unutacagimiz sacma sapan bir hareketi yuzunden atilinca artik 24 dakikayi bir bir saymak zorunda kaldik. ve bitmez gibi gelen dakikalar sonunda bitti. penaltilar da tam onumuzde atilacak olunca zevkten bayilacak gibi olduk.
butun hucumlarimizi kesen viera ve unlu suker kacirdiklarinda heyecandan onumdeki baba-ogul'a ayni anda sarilip kafalarini istemeden birbirine tokusturdum, huzunuzda kendilerinden bir kez daha ozur dilerim. ve unutulmaz popescu penaltisini aglarda gorunce zannedersem hayatimda ilk defa sevincten aglamaya basladim. bir levent'e bir seha'ya onume arkama sagima soluma sarilip rahatlayana kadar hickirdim...
sonunda kupayi aslanlarimizin ellerinde gormek ise inanilmaz bir goruntu idi. 6 yasimdan beri takip ettigim renkler yillardir resimlerini gordugumuz kupayi ellerinde gezdiriyorlardi. ozellikle hakan ve kerem kupayi cok sevdiler ve sahayi bol bol turladilar. hakan seref tribunun onunde cok seksi pozlar da verdi. parken stadium'dan cikmak istemiyorduk. sarkilar turkuler calindi, soylendi. bir ara kenan dogulu kendi sesinden calinan "dag basini duman almis"'a biz arkadaki seyircilere donerek playback bile yapti. "her yer inlesin, inlesin" dedikten hemen sonra tekrar "bu gok deniz nerede var" diye devam ediyorduk.
sonunda staddan nese icinde ciktik ve otobuse bindik. otobusun gerisi havaalanina gidecegi icin bizi sehrin issiz bir kosesinde birakip, "hadi siz nah su yone 5 dakka yuruyun" dediler ama biz yarim saat
yuruduk de ancak medeniyete geldik. medeniyet iki polis arabasi ve tam tehsizatli bisuru polisten olusuyordu. can guvenligimiz icin bizi bir sure takip ettiler, acikli sarkilar soyleyen arsenallilerle dolu
bir barin onunden gectik. sonra polisler bizi bir sokaga cok ingiliz oldugu icin sokmadilar. tivoli'de ise muhitimize gelmis sayilacagimizdan pesimizi biraktilar. zaten caddeler ayica araba kullanan, okuzce korna calan gurbetcilerle doluydu, bize satasma aninda yeni bir meydan muharebesi cikarmalari pek kolaydi. kopenhag halkina bir kez daha acidim.
otelimizin onunde de tam guvenlik vardi. valla otelde kaldigimizi soylerek otele girdik. lobideki insanlardan kavgalarda olu olmadigini da ogrenince rahatlayip huzurla uyuduk. olaylar sayesinde gece cikip cilginca eglenme planlarimiz da suya dusmustu zaten.
persmbe gunu ustumuzde formalarla paris charles de gaulle havaalanina indigimizde hala etraf galatasarayli kayniyordu. kapidaki sinir polisi tebrik ettikten sonra pasaportumuzu damgaladi. havaalaninda tanimadigimiz insanlari kutlayip turk gazetelerinden onceki gecenin haberlerini okumaya koyulduk. paris'te gecirdigim birkac gunde de bol bol nereli oldugumuz soruldu ve ellerimiz sikildi.
simdi uefa kupasinin ustunden bir hafta gecti, hala inanmakta zorlaniyorum. ustelik derdimi cok az kimsenin anladigi amerika'da i$teyim...
---
alıntı ---