• 629
    türk futbol tarihinin kulüpler seviyesinde oynanmış en önemli, en anlamlı maçıdır. 25 yıl boyunca bu maç hakkında yapılabilecek çoğu tanım yapıldı. eksik olanlardan şu dikkatimi çekiyor. bu zafer fbjk taraftarında çok derin yaralar bıraktı. "ama biz de konvoya çıktık" derlerdi eskiden. "biz de sizin kadar sevindik" bizim kadar sevinmezler bi kere, o işi geçecekler. bu maç fbjk taraftarında evet derin yaralar açtı, derin izler bıraktı, gıpta ile kıskançlık hisleri birbirine karıştı. kıskançlık yerini hasete bıraktı, haset nefrete dönüştü. 17 mayıs 2000'de yetişkin olanlar, bugünün en genç yaş aralığı 45-50 yaş grubuna sorsan artık "ama biz de konvoya çıktık" diyemezler çünkü başta ali koç olmak üzere, ibrahim hacıosmanoğlu yönetimi dahil bu kişiler yüzünden ülkedeki futbol iklimi zehirlendi. eskiden başarı takdir edilirdi çünkü başarılı olmanın yolu rakibinin başarısını aşmaktan geliyordu, şimdi rakibinin başarısına iftira atarak, çamur atarak başarılı olacağını zanneden aptallar sürüsü var karşımızda. galatasaray sözlükte bile, 2024 2025 ziraat türkiye kupasını kazandıktan sonra yalandan sevinmek yerine sezonun transfer hatalarını sözlükte gündem yaparak başarımızı gölgelemek isteyen zavallı kripto yazarlar var. işte bu en ufak çirkeflik bile temelinde 17 mayıs 2000 kıskançlığı yüzünden.

    17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı, türkiye'nin en saf ama en asil duygularla izlenip kutlanmış, en büyük ve en son maçıdır.

    bu günden sonra türk takımlarının kazanacağı hiçbir avrupa kupası, bizim bu zaferimiz kadar kutsal ve yüce olamayacak.
  • 631
    şaka maka üzerinden çeyrek asır geçmiş olan maç. yaşlanıyoruz...

    türk futbolunun kulüpler düzeyindeki iki avrupa kupasından birinin kalktığı maç. hatta diğer kupanın kazanıldığı maça çıkmanın şartının bunu kazanmak olduğu düşünüldüğünde daha da anlam kazanıyor.

    basketbolda ve voleybolda avrupa kupaları, dünya şampiyonlukları geliyor ülkeye. götten sallamış olmayayım belki hentbolda bile gelmiştir. ancak "ata sporu"muz, medarı iftiharımız futbolda sadece 25 sene öncenin uefa ve süper kupası var.

    cümle olarak bakınca belki ajitatif ve kulağa güzel gibi gelse de elbette tartışılmaya açık. ancak ne olursa olsun üzerinde düşünmeye değer. fatih hocanın meşhur makas metaforundan 2025 djurgarden gibi örneklere kadar uzanan bir yelpazede tartışılabilir.

    ancak şahsi fikrime göre basketbol ve voleyboldaki başarılara rağmen futbolda bu maçın hala tek olmasının en önemli sebebi sebebi, diğer pek çok major probleme rağmen, futboldaki güç dengelerinin hala o kadar açılmamış olması.

    son yıllarda ülkeye türkiye kupası getiren hatta avrupa kupalarında seri yapan takımlara bakınca ligde rakipleriyle arayı çok fazla açmış olduklarını görmek mümkün. erkek basketbolda zaten euroleague lisans sistemi var. fenerbahçe ve efes dışında bir takımın finale gelebilmesi için bile ikisinden birinin çok fazla hatayı bir sezona sığdırması lazım. kadın basketbolda fenerbahçe sezonda bir maç belki kaybediyor, belki kaybetmiyor. kadın voleybolda vakıf-eczacı-fener üçlüsünün ligdeki maçları antrenmandan hallice geçiyor.

    bu da şunu getiriyor bir noktada, bu takımlar her sene avrupa kupası biletini(hatta kupa 1) cebe koyarak sezona başlıyor. erkek basketbolda zaten organizasyon bunu lisans ile resmi olarak sağlıyor, ama diğerleri de gayrıresmi olarak sezona o rahatlıkta başlıyor. bu da avrupa kupasını düşünerek planlama yapma avantajı sağlıyor. oralarda iş yapacak sporcularla masaya otururken ciddi bir hareket alanı ve olumlu done bırakıyor.

    futbolda henüz bu durum sağlanabilmiş değil. 3 sene üst üste şampiyon olma işi bile 65 yıllık lig tarihinde bu sezonla birlikte beşinci defa gerçekleştirilebilecek. bu sezonki şampiyonluk bize şampiyonlar ligi grup aşamasına doğrudan katılım hakkı verecek. ancak seneye ne olacağı meçhul. üç senedir üst üste şampiyon olacak galatasaray, 2025 yazında kabuk değiştirme denmese de birden çok mevkide yeni ve kilit rol üstlenecek isimlere gitmek zorunda.

    filmi biraz daha geriye sarınca da mesela 2021-2022 sezonunda ligi güç bela 13. bitiren galatasaray ertesi sene rekorlar kırarak şampiyon olup üç senelik bir seri yapabiliyor. fenerbahçe 11 senedir şampiyon olmasa da her daim denklemin içinde. beşiktaş ve trabzonspor bu sezon ikisi birden kayıplarda olsa da mesela gelecek sezon yine kayıplarda kalacaklarının garantisi yok.

    bir taraftan böyle yıpratıcı bir rekabete göre plan program yaparken; onun psikolojik, idari, maddi ve manevi yüküyle boğuşurken bir taraftan da doğru düzgün ve orta-uzun vadeli bir sistem oturtmak zor. teorik olarak bakınca türkiye ligi 5 tane avrupa kupası bileti veriyor, ligde daha önce şampiyonluk yaşamış 5 takım var. "büyük" takım sayısı kimilerine göre 4 kimilerine göre 3, kimilerine göre 2.

    yani işin aslı çok büyük bir sürpriz olmazsa ligin iddia sahibi takımlarının hepsine bir avrupa kupası bileti ama öyle ama böyle geliyor. ama gerek takımlar gerek taraftar bu işi ne kadar önemsiyor, orası ciddi soru işaretleri barındırıyor.

    güncel örneğe gelirsek galatasaray iki sene üst üste şampiyon oldu, üçüncüye de bitime 270 dakika kala 1 puan uzaklıkta. galatasaray rekorlar kırarak gidiyor ama aslında fenerbahçe de lig performansı olarak rekorlar kırarak gidiyor. ancak sadece galatasaray şampiyon olduğu için fenerbahçe her sene yeni bir teknik direktör, yeni bir kadro ve yeni bir oyun tarzıyla sezona giriyor.

    üç sezondur avrupa'da da aslında iyi kötü bir şeyler yapıyorlar. ama bu üç sezon içinde anlattığım konuya en doğrudan örnek olan 2023-2024 sezonunda 3 eleme turu atlayıp konferans liginde gruplara kaldılar, gruplardan çıktılar, playoff turunu grup performansıyla doğrudan atladılar, son 16 turunu da geçtiler. çeyrek finalde yönetimin ve camianın baskısıyla ligi düşünüp rotasyon yapmak zorunda kalıp elendiler.

    jorge jesus, ismail kartal ve jose mourinho. üçü de başka ve birbirinden çok farklı mentalitelere sahip olan hocalar. üçü de aslında bu lig için rekor puanlar kazandı ama sadece ligde bir şampiyon olabildiği için başarısız kabul ediliyorlar.

    hatta üç sene üst üste şampiyonluğa giden okan buruk bile ocak-şubat aylarında takımın iyi futbol oynamadığı gerekçesiyle bir ara hepimizin "ya bıraksa mı acaba" ikilemine düştüğü bir noktadaydı...

    bu maça çıkan galatasaray 11'inde 7 tane türk futbolcu vardı. bunların birbirleriyle ve fatih terim ile milli takım düzeyinde de olsa beraber oynamaya başladıkları tarih 1992. bu 7 oyuncunun tamamı 1996'da fatih terim takımın başına gelirken takımda olan isimlerdi. diğer 4 yabancıdan hagi 1996'da, popescu 1997'de, taffarel 1998'de ve capone de 1999'da takıma katılmıştı.

    ortada iyi bir oyuncu grubu, iyi bir teknik ekip ve iyi bir sistem kadar böyle de bir sabır ve üzerine ekleyerek gitme vardı. yaklaşık 10 senede işlene işlene mükemmele yaklaştırılmış bir kadroydu.

    entry tarihi itibarı ile muslera hariç galatasaray 11'inde olup da bundan 4 sezon önce küme düşme potasında gezen takımda yer alan tek oyuncu barış alper yılmaz. bu ikisine ek olarak üçlemenin ilk sezonundan bugüne kalan mertens, torreira ve icardi var. icardi'nin sezonun önemli bir kısmını sakat geçirmek durumunda kaldığını, mertens'in de ikinci yarı ile birlikte çok az süre almaya başladığını da göz önüne alınca; 3 senedir rekorlarla giden galatasaray'da sadece 3 oyuncu var sürekli kadroda olan.

    her sene zar atarak sadece birbirimizi yenmek için tüm gücümüzü harcayınca işte böyle maçlar da 25 sene sonra hala tek olarak anılıyor...
  • 632
    şu finale ve penaltılara 94'te baggio'yu ayakta öldüren taffarel ile girmiş olmamız bir mucize emeği geçen herkesten allah razı olsun. bülent kaptan'a da selam bu değerlerimiz ile okan hoca zamanı tam anlamıyla barışmalıyız. bayern munich tarzı bir yapılanmaya gidecek kadar değerimiz var kıymetini bilelim. şu allison becker liverpool'dan kovulsa da taffareli tekrar teknik ekibe monte etsek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın