unutulmayan, unutulmayacak, unutturulmayacak maç..
o büyülü akşamda evde babamla birlikte televizyonun karşısına geçtik...kopenhagdaki heyecan çoktan içime işlemiş, final oynamanın gururu bile yeten bünyede kupayı kaldırabilme ihtimali büyüleyici geliyordu..arsenalden ciddi anlamda korkuyordum ve arsenalin rahat bir galibiyet alabileceği şeklinde ciddi endişelerim vardı..ancak maç başladı, galatasaray sanki yıllardır avrupada final oynuyormuş gibi rahat, kendinden emin oynuyordu...galatasaray maçın hiçbir dakikasında ezilmediği gibi, birçok pozisyonda arsenali zor durumda bırakıyordu..heyecan doruktaydı ve galatasaray pozisyonlar kaçırıyordu..arada gelişen cılız arsenal ataklarını başarıyla bertaraf ediyorduk..ama maçta galatasaray üstünlüğü yakalayacak son beceriyi gerçekleştiremiyordu ve hakem bitiş düdüğünü çaldı...5 dakika sonra uzatmalar başladı ve uzatmalar başlayalı 10 dakika olmuştu ki elektrikler kesildi..şok oldum, ne yapacağımı şaşırdım, babamla dışarı çıktık, herkeste elektrik var bizde yok (sonradan öğreniyorum ki, ibne fenerli ev sahibimiz elektriği kesmiş)..koşa koşa arkadaşımın evine gittim...gidene kadar beynim karıncalanıyordu, belki arsenalin attığı bir golle maç bitmişti bile (hatırlatma: o maçta altın gol uygulaması vardı)..arkadaşımın evine vardım, uzatmanın ikinci yarısı ve hala gol olmamıştı..içime su serpildi derken, sağdan yapılan ortaya henry
* kule gibi yükseldi ve topu yere doğru nişanladı, o an sanki dünya durdu ama taffarel durmadı..o topu bir şekilde çıkardı..herkesin ağzı bir karış açık, yutkunamıyor bile..birkaç saniye önce bütün bir sene peşinden koştuğumuz uefa kupasını kaybedebilirdik..neyse ki maç bitti ve penaltılara geçtik..tüm oyuncularımız topu filelerle buluştururken popescu golü attığında ne yapacağımı şaşırdım, en son camı açıp "goaeaaeaaüaaal" diye böğürdüğümü hatırlıyorum...
işte o gün sarı kırmızıya olan aşkım daha da perçinlendi, daha da büyüdü içimde..
ama yine de hep dediğimiz gibi; "başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter"