• 102
    1990’ların başlarında doğan biri olarak 2002'de luce reyiz* ile gelen şampiyonluğu o zamanlar daha çocuk olduğum için yarım yamalak hatırlıyorum, ama bu günün kritik saatlerini, maç öncesi ve maç sonrasını dahi adım gibi biliyorum.* *şimdi 2006’daki şampiyonluğun da herkesten farklı olarak bende ayrı da bir anlamı var. nedir o derseniz, bu şampiyonluk tüm camia için olduğu kadar, ertesi günü doğum günü olacak bana da hediye olarak gelecekti.*
    dediğim gibi o şampiyonluk fasulyeden sayıldığı için 2002'den 2006 mayıs'ına kadar yalnızca bir kupa* görmüş biri olarak bu şampiyonluk benim ilk adam akıllı göreceğim şampiyonluk olacaktı.
    14 yaşımı doldurmaya bir kala, hem lise giriş sınavının* stresi, hem de o sezonki dişe diş, kana kan geçen o sezonun baskısı beni yıpratmış, hayatımın belki de ilk sıkıntılı zamanlarından birisi olarak hatırladığım dönem. * nisan mayıs aylarına doğru iyice salmışım, deneme sınavlarından bombok puanlar geliyor, ama umursamazca tavırlarım ile ailemi de çileden çıkartıyorum. * * öyle çok varlıklı bir aileden gelmiyorum ama çok şükür hiçbir zaman aç veya açıkta da kalmadık. fakat nedense gelecek korkusu hiç yoktu bende amk. neyime güveniyorsam?
    o sezon erik gerets yönetimindeki galatasaray, belçikalı teknik adam ile benim şu ana kadarki hatırladığım en ofansif kadroyu çıkartabilen, hücum gücü korkunç seviyelere ulaşabilen bir kadroya sahipti. kayserispor maçı öncesi, spor haberlerinde adnan polat'ın meşhur '20.45'te şampiyonuz' iddiası üzerine takımın durumunu az çok tahmin etmeye çalışıyorum. hatta maç pazar günü oynandı, bu açıklamaları ben o hafta cumartesi günü görmüştüm.
    o aralar yaptığım ve çok da verim aldığım iki totemimden biri şuydu; maç öncesi galatasaray ve fenerbahçe'nin o haftaki rakiplerinin demeçleri. takip ettiğim kadarı ile galatasaray ve fenerbahçe'nin o hafta hangi rakibi varsa ve hangisi 'bizi galatasaray/fenerbahçe bağlamaz, biz 3 puan için oynayacağız' derse patatese dönüyordu.
    34. haftayı da yine derslerden sınavlardan elimi eteğini çekmiş bir şekilde bekliyorum. şampiyon olur muyuz olmaz mıyız, kayserispor'u yenebilir miyiz, fenerbahçe puan kaybeder mi diye kafamda hepsi istisnasız futbolla alakalı ve içlerinde bir tane bile oks ile ilgili olmayan şeylerle kafamı doldurmuşum. hafta sonu nihayet geliyor, o zamanlar da tabi ntvspor, trtspor gibi spor üzerine yayınlar yapan kanallar da olmadığı için haber sitelerinin spor saatlerini bekliyorum. bakalım denizlispor ve kayserispor yöneticileri ne diyecekler, ya da bir şey diyecekler mi?
    sonunda cumartesi akşamı adnan polat'ın o meşhur 20.45 açıklamasını da duyduğum, ntv'deki spor bültenini seyrediyorum. haber başladı, işte klasik şampiyonluk heyecanı son haftaya sarktı temalı haberler başladı. başta bizle başladılar, adnan polat'ın demeçlerini gösterdiler. iddialı bir açıklama bekliyordum da, bu kadar özgüven içeren bir şey zannediyorum sizler de beklemiyordunuz. şaşkınlık ve kendine güvenle karışık duygular içerisinde izledim. hemen ardından kayserispor'un ya başkanı, ya da bir yöneticisi 'bizi galatasaray'ın durumu ilgilendirmiyor, biz kendi işimizi yapıp sahadan üç puanla ayrılarak galibiyet ile ligi tamamlamak istiyoruz' demişti. tamam dedim, kayseri maçı bizim, sıkıntı yok.

    ardından fenerbahçe ile ilgili haberler başladı. nicolas anelka, marcio nobre, alex de souza, stephen appiah, tuncay şanlı vs. hepsinin görüşleri aktarılıyor, aziz yıldırım ve christoph daum'un üst üste üçüncü şampiyonluğa olan fikirleri soruluyordu. ne yalan söyleyeyim, o dönem bir ara fenerbahçe'nin denizli'yi paramparça edeceğini düşünmeye başlamıştım. bu fikirlerimin oluşmasında fenerbahçe'nin iyi bir takım olması kadar, denizlispor'da eski bir fenerbahçeli yusuf şimşek'in de olması etkiliydi. kendi kendime kuruntu yapmaya başladım, yusuf bir kıyak geçer de fenerbahçe maçı alır diye. fakat dikkat ettim, o gün o bültende ve diğer bütün bültenlerde denizlispor hiçbir açıklama yapmıyordu. hâlbuki ligde kalmak için puana ihtiyacı olan, bu maçta puana kayserispor'dan daha fazla puan almak için bastırması gereken denizlispor'du. zira kayserispor’un durumu oldukça iyiydi ve ligi de avrupa kupalarına katılacak şekilde bitirmişlerdi. ertuğrul sağlam’ın yeni yeni adını duyurmaya başladığı dönemlere denk geliyor bu zamanlar. şampiyonluktan ilk o zaman kıllandım, denizlispor’dan herhangi bir yönetici bir açıklama yapmamıştı çünkü. ya da bana denk gelmedi.
    maç günü başlangıç düdüğüne yarım saat kala babamla o sezonun 4-2 biten çaykur rizespor maçında müdavimi olduğumuz çay ocağında yerlerimizi aldık. lig tv'nin iki ayrı kanalında iki maç veriliyordu. çay ocağı dediğim yer çok ufak bir yer, oraya mahallenin sevdiğimiz bir abisi, evindeki lig tv'yi, oradaki ortam uğruna çıkartıp bizlerle izlemek için getiriyordu sağolsun. hatta 2010'a kadar da düzenli olarak her sene getirdi, taa ki o kahve el değiştirip eczane oluncaya kadar. allah razı olsun turgut abi, o kahvede iki güzel şampiyonluğu seninle ve senin getirdiğin lig tv ile beraber seyrettik.
    kahvehanenin ekseriyeti galatasaraylıydı, fakat biz ne hikmetse 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçı izlemeye başladık. hatta ben biraz mırın kırın ettim, galatasaray maçı varken niye fener maçı seyrediyoruz diye. sonrasında tabi zaten ben de ortama uyum sağladım.
    maç öncesi denizli stadı’nda taraftarlar elbette takımı küme düşmesin diye desteğini esirgememiş. maç öncesi ve esnasında malum konfetiler atılmaya başlandı, ki bu konfetiler yüzünden o meşhur 16 dakika uzatma verilmişti.
    tabi maçın normal süresinin son 2-3 dakikasına kadar gol olmadığı ve ali sami yen stadı’ndan da arka arkaya üç tane gol haberi aldığımız için birer ikişer dakikalığına da olsa golleri izlemek amacıyla diğer kanala dönüyorduk. sasa ilic ve zaten o şampiyonluğun en büyük alametlerinden biri olan sabri sarıoğlu’nun attığı iki enfes golle kafamızda galatasaray’ın bu maçı kazandığını ve pusuya yattığını anladığımız için üçüncü golden sonra da bir daha galatasaray maçının olduğu kanala da dönmedik. taa ki fenerbahçe maçının bitiş düdüğünden sonrasına kadar.
    maçın başından beri yüklenen fenerbahçe, ikinci yarıda gol atamadığı her dakika sonrası bu baskıyı iyice artırıyor, gol ha geldi, ha gelecek cinsinden anlar yaşatıyordu bizlere. fakat ne olduysa işte savunmanın arkasına hareketlenen mustafa keçeli, ceza sahası sol çaprazından ceza sahasına girer girmez sol ayağıynan* yapıştırdı ve beni kendimden geçirdi.
    tabi aynı anda ekranın sağ alt köşesinde galatasaray maçının da ne seyirde gittiğini görmemiz için ufak bir ekran çıktı. hasan şaş, hakan şükür, emre aşık, faryd mondragon ve diğer aslanlar artık maçı bırakmış, gol haberinden sonra çılgına dönmüşlerdi. zaten az çok anlayabiliyorum, benim de durumum pek farklı değildi. masanın üzerine çıkmıştım amk.*

    bi 40-50 saniye golün sevincini yaşadık, fakat sonra aklımız başımıza dank etti. ulan fenerbahçe bu, bırakır mı? tabi çok geçmeden kanser dakikaları başladı ve tuncay ‘the hindi baba’ şanlı 1-1 yaptı kafa vuruşuyla. eyyyvah dedik, şimdi boku yedik. ulan ne güzel de karambole bulmuştunuz golü, nasıl yediniz amk? tabi yanılmıyorsam 90+6, 90+7’lerde gelmişti beraberlik golü ve 16 dakikalık uzatma veren hakeme tüm kahvehanedekiler tek bir ağızdan hakeme sövüyorduk. ben bile normalde çok küfür eden bir insan değilim, ama o çocuk yaşımda bile babamın yanında haldur huldur girmiştim hakeme.*
    ileri şişirilen her topta, fenerbahçenin ceza sahasına çektiği her şutta, içeri ceza sahasına girilmeye teşebbüs edilen her hücum girişiminde tansiyonum düşüyor, olumsuz sonuçlanan her atak sonrası kısa süreliğine de olsa normal hayata dönüyordum. ama appiah’ın bir kafa şutu var ki direkten dönen, inanın içeri doğru sıçmak ne demekmiş ilk o zaman fark ettim nasıl bir duygu olduğunu. resmen slow motion gitti orada top ve bereket direkten döndü. sonrasında top uzaklaştırılınca ohh’lar, ahh’lar, vah’lar, laan sabredin dayanın’lar ve bilimum rahatlama tepkisi geldi her birimizden. hatta yanılmıyorsam turgut abi, ‘allah’ım sana geliyorum’ diye bir tepki verdi ki, adam hafiften fenalaşmıştı. tabi maçın stresinden anlayamadık ne olduğunu, adama maç bitince abi iyi misin diye sorabildik anca.* meğerse gömlek yaka bağır açmış kan ter içinde kalmış adam. aslında aşağı yukarı hepimiz öyle bir moda girmiştik ki, fenerbahçe ikinci golü atmadan maç bitmeyecek gibi hissetmeye başlamıştık, yani belki de birden fazla kişi fenalaşmıştır.*
    o 16 dakika geçmek bilmedi bir türlü. ellerim titriyor, terliyorum, şekilden şekile giriyorum. artık iyice zıvanadan çıkmıştım, o aralar da tabi şu sinerji işini yeni görmüş olsam gerek, ‘her şey lehimize, bu maç berabere bitecek, hiçbir şey olmayacak’ diye olumlu bir hava yaratmaya çalışıyorum içimden. belli bir müddetten sonra da artık her atak sonrası fatiha’lar, kureyş’ler falan sıralıyorum birbiri ardına. fakat bir tek ben öyle değilim, babam mesela ağzına götürmüş elini sigarasını içiyor, bir taraftan da yapılan her top kaybı sonrası bağırıyor çağırıyor. diğerleri ellerinin başında seyrediyor falan. ulan o uzatmaları beklerken videosunu çekebilseydik birbirimizin veya bırak videoyu, o halimizin bir anlık snapshot’unu falan alsak inanın tek kare yeter bu uzun uzadıya anlattığım şeyleri açıklamaya.
    appiah’ın kafa vuruşu zannedersem +10’un sonrasında gelmişti ve pek de bir şey kalmamıştı. en sonunda da hakem maçı bitirdi ben masaya gömüldüm. ayağa kalkıp sokakta şampiyonluğu kutlamaya çıkacağız, ama ayaklarım basmıyor amk. bi su falan içtim, sonra etrafıma bi baktım ulan herkes aşağı yukarı benim gibi. sanki biri kahveyi basmış topuklarımıza sıkmış.*
    bu kadar. ha tabi bu kadar değil, inanın ertesi günü okula gittiğimdeki ruh halim, 15 mayıs 2006 gününün bütün gazetelerini toplayıp şampiyonluk ile ilgili yazıları okumam, okulda hocalarla maçın ve sezonun kritiğini yapmamız, sahip olduğum ilk orijinal parçalı formayı babamın bana güç bela parayı denkleştirip 1-2 hafta içinde alması falan onlar da hatırımda.
    ulan şimdi bile yazarken heyecanlandım lan. bayağı uzun bir yazı oldu, sürç-i lisan ettiysem affola.
    not1: şu an hasan şaş’tan nefret ediyorum, ama hakikaten allah’ın adaleti bu.
    not2: lise giriş sınavında bir bok yapamadım.
  • 104
    galatasaray tarihinin dönüm noktası. türk futbol tarihinin en büyük mucizelerinden biri, imkansızlıklarla dolu bir dönemin son kan, ilk sevinç gözyaşı damlası ve artık galatasaray bayramı olarak ilan edilmesi gereken bir günde oynanan maç.

    bu güzel günün benim açımdan tarifi bu. ayrıca herkesin olduğu gibi benim de bir hikayem var 16. şampiyonlukla ilgili.

    maç günü bindik arabaya aydın'da bir tanıdığın evine misafirliğe gittik. ev şehrin ücra bir köşesindeydi. evet babam fenerlilerin şampiyonluk kutlamalarını görmek istemiyordu. ama hasan kabze'nin geçen hafta attığı gol boşuna olamazdı hep aklımızın köşesindeydi. o %1 ümitle tam maç saati çıktık evden. sarı lacivert renkliler her sokakta görülebiliyordu. bayrakları, formaları, bütün teçhizatları hazırdı. tek tük bizimkiler de görülüyordu. şehirden çıkana kadar bunlara maruz kaldık. yolda geçirdiğimiz 1 saat sonunda biz 2 gol atmıştık, fener hiç atamamıştı. acaba? eve girdik. evine misafir gittiğimiz tanıdığımız, yurtlu bir cemaat lisesinde hocaydı. ev de okula çok yakındı. babama gelin abi size okulu gezdireyim dedi. babamın canına minnet maçlardan haber almak istemiyor adam. okula girdik geziyoruz adam bişeyler anlatıyor ama duyan yok amk biz 2 beden 0 akılla oradayız. gezdik derken artık maçların son anlara geldiğini hesap edebilmiştik. aklımdan geçen bin türlü şeyden birisi lan belki de fener 2. yarı, o sezon 2 maçta 11 gol attığı denizli'ye 3 tane takmıştı biz niye boşuna heyecanlanıyorduk?hiç bilmiyorum bu duygunun hala tarifi yok. gezi bitti okulun mescidinde namaz kılıp dua ettik. tek duam vardı onu da biliyorsunuz. merdivenlerden yukarı çıkıyoruz adım adım "o an"a gidiyoruz. içimizden lütfen lütfen lütfen diyoruz. babam o sırada kulağıma eğilip umudumuz var dedi. kafamı salladım gerçekten inanıyordum. hasan kabze o golü boşa atmış olamazdı. adımlar bitti güvenlik kulübesine geldik. trt 1 açıktı bizim maç bitmiş fener maçı 1-1 devam ediyor!!! lan nasıl devam eder saat kaç oldu? hakem 16 dakika uzatma vermiş son 2-3 dakikaymış. o an ölüyorum sanmadıysam ne olayım. eve gidiyoruz bir ses geldi amk o an ağlamaya başladım okulun yurdundaki çocuklar bağırıyordu. bu galatasaraylı bağırışı değildi. o sezon 10 defa falan olduğu üzere son dakikada atmış mıydı fenerliler gol? çok hızlı şekilde ağlayarak yürüyordum babam da beni teselli etmek için boşver olum hakettiler diyordu. eve girdik koşup televizyonu açtım hala 1-1'di. hayatımda hala öyle rahatladığımı hatırlamam. 20 saniye sonra televizyonun sol üst köşesinde "fb 1-1 denizli. maç bitti. şampiyon gs" yazıyordu. dünya sanki ayağımın altından kaydı kendimi koltuktan koltuğa döşekten döşeğe atıyodum belki de oradaki teyzeler falan beni ayıplıyordu ne yapıyor bu amk malı diye kimin umrunda. bu fasıl bitince babamın boynuna atladım o ne yapmıştı nasıl sevinmişti hiç bilmiyorum.

    evet boşuna değildi hasan kabze. hakan şükür boşa ağlamamıştı. mondragon, song, tomas, orhan, cihan, hasan,sabri, saidou, volkan, ümit, necati, ilic, gerets baba ve adını sayamadığım diğer kahramanlar boşuna uğraşmamıştı. bu çabalar karşılıksız kalmamıştı. şükürler olsundu.

    hayatımın en mutlu gününün üzerinden tam 9 yıl geçmiş. bu satırları yazarken o günkü gibi heyecanlandım ve gözlerim doldu. ne desem boş bu maçı asla unutamam belki ölürken bile aklıma gelir. emeği geçenlerin hepsine çok teşekkürler. sağolun varolun.

    son olarak adamsın mustafa keçeli.

    1 yıl sonra gelen edit: misafirlikten sonra aydın'da konvoya çıkmıştık. bu benim ilk şampiyonluk turumdu.
  • 106
    anıları depreştirir. (bkz: #1194899)

    buradan tüm hindilere selam olsun.

    olum o kadar kritik bir şampiyonluk ki şöyle düşün. bu sezon şampiyon olmasaydık fener seriyi 3'e çıkaracaktı. (bkz: aziz yıldırım'ın 3 sene üst üste şampiyon olma sözü) sonrasında ise 100. yıllarında medya ve tff desteğiyle zaten şampiyon oldular. 4 sene üst üste şampiyon olma belki de makası iyice açıp 5,6 diye gitmesi... amk bir ürperdi geldi. çok şükür allah'ıma!

    her zaman söylüyorum yaşadığım en güzel şampiyonluk ve hayatımın da en güzel günlerinden biridir.
  • 109
    geçmişte bize bakan bakıcı annemizin evinde, bizi galatasaraylı yapan oğluyla, kardeşimle,babamla hep beraber izlediğimiz maçtır.

    o zaman 13 yaşındaydım. biliyordum pek fazla umut olmadığını. takım kazanacak, puanı 83 olacak ve hala şampiyon olamayacak. koyuyordu be. kendi maçımızdan tek bir şüphem yoktu. açtık maçı, ilk devre yetti. fener o zamana kadar hep mutlu etmiş benim arkadaşlarımı. şampiyon iki senedir. bizi 100. yılımızda şampiyonluktan etmiş, o sezon kadıköyde 4 atmış. ben futbol takımındaydım o zamanlar, her maç giyerdim 100. yıl formamı. formayı da annemler uzun bi süre giyeyim diye bir beden büyük almış ama hala büyük gelir. bide m beden olacak*. üstümde de o forma var, soğuk soğuk terliyorum ona siliyorum. kalbim nasıl atıyor anlatamam. ikinci devre başladı konfetiler yağdı sahaya. bizim maçı kolaylamışız zaten, akıl tamamen öbür maçta. babamsa annemlerin yanına bir salona bir de bizim yanımıza turluyor, ben izlersem fener atar, bizim maçı izlersem kayseri atar diye. gelip skor sorup kaçıyor. bizse ekrana bakmaya çekiniyoruz. kardeşim o zaman daha 1. sınıf. abi diyor kutlamaya çıkacak mıyız? daha kendimizi bildik bileli tur atmadık biz çünkü. sonra dayanamadık çevirdik, galatasray'ı izliyoruz. allahım yok böyle bir film kopuşu. bir anda bütün stat bağırmaya başladı. ne olduğunu anlamadık daha. spikerin sesi gelmiyor odanın içine. kumandayı bulamadık fenerin maçını açmak için. bir anda öbür maçın skorbordu değişti. denizli tarafında bir tane 0 vardı. o 1 oldu. film koptu. golü atan kim hatırlamıyorum ama kameranın bulunduğu tribüne doğru koşu yapıyordu. sanki onunla beraber ben de konuştum. babam da öyle koşup geldi yanımıza golü beraber atmış gibi sevindik. golü biz atmıştık zaten. bütün bir sezon çekilen çile, karşılaştığımız türlü oyunlar, döktüğümüz ter,gözyaşı.

    - abi olacak galiba.

    - dur oğlum daha uzatmalar var.

    biz uzatmaları beklerken gol geldi fenerin. ya diyorum topu topu 3 dakika verilecek. tabi o anda gelmiyor akla ikinci yarının başı. o maç başka bir akşam oynanmıştı sanki. 16 yazdı tabelada. sandım ki oyuncu değişikliği yapıyorlar, diyorum güzel otuz saniye daha kazandık. uzatmaymış o. babam bizleydi kaçtı hemen tekrar annemlerin yanına. ben inanamıyorum. fener bu koskoca 16 dakika küme düşmekten de kurtulmuş bir takımla oynayacak. sanki maç daha yeni başlamış. atacaklar, şimdiye kadar hep atmışlar çünkü. denizli yapıyor 11 kişi savunma. fener geliyor akın akın. o 16 dakikadan aklımda gelen bir tane pozisyon var. hani appiah’ın auta vurduğu. adam sezon içinde neleri atmıştı. bakamadım televizyona. uefa finali’nde sanki henry’nin vurduğu kafaydı o top. babam hala koridoru turluyor, dakika başı yokluyor durumu. başka bir şey de yok aklımda. sildim kalan dakikaları.

    en son düdüğü gördüm ağzında hakemin. inanamadım. inanılacak bir olay değildi çünkü karşılaştığımız. sonrasında kalbimin bir yerinde hissedilen bir sıcaklık. gözü dolduran birkaç damla. bedenimde birkaç parça yerine oturdu böyle. sonra her taraftan sevinç çığlıkları. sırf bizim evden değil, bütün mahalle inliyor. kafayı çıkardım pencereden. yanan birkaç meşale. onun ışığında bayrak asanlar. uzaklardan gelen korna sesleri. giyindik çıktık sahile. oturdum pencereye, çıkardım sopalı bayrağımı. hissettiğim tek şey gurur, dilimde birkaç beste.

    galatasaray, beni hiç bir şey senin kadar mutlu etmedi şu hayatta.

    sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla!
  • 110
    konya galatasaraylılar derneği'nde arkadaşlarla birlikte izlediğimiz şampiyonluk maçımız. aynı anda oynanan diğer maç denizlispor fenerbahçe maçını bizim maçımız bitene kadar açmadık. bizim maç biter bitmez hemen diğer maça geçtik haliyle. henüz uzatmalar gösterilmemişken mustafa keçeli'nin golü geldi ve 16 dakika uzatmadan haberi olmayan topluluk bir anda kendini dışarı attı, zafer meydanında tura çıktı bile. tv karşısında milyonlarca renktaşımız ecel terleri dökerken biz şampiyonluk kutlamaya başladık. eğer appiah o pozisyonu gol yapabilse idi ufak çaplı bir timsaha yatma olayına kurban gidecektik. daha sonra ali sami yen'deki 16 dakikayı izlediğimde hasan şaş, mondragon ve kral hakan şükür'ü o halde görünce tüylerim diken diken oldu, ancak gözlerimde tedirginlik yerine gözyaşları vardı.
  • 111
    maçın olduğu saatte izmirden marmaris'e yolculuğum vardı. bilen bilir interact diye bir organizasyon var rotary'nin küçükleri. ben de oradayım izmir'e konferans için gitmişiz marmaris dönüş yolundayız. izmir'den ayrılmadan önce formamı giydim hatta otelde bir kız arkadaşım vardı * fenerliydi ona bu akşam şampiyon biziz demiştim ayrılırken. yola çıktık ama bende ümit yok. bi yarım saat dalmışım skor 3 0 bizde. diğer maça bakıyorum 0 0 hala. ben bi ara takibi bıraktım nasıl olsa atar fener diye. fakat bi anda beşiktaşlı bir arkadaşım "oha fener yemiş" dedi ve benim gözlerim açıldı. şampiyonuz ulan diye bağırıyorum otobüste. tabi otobüs komple bizim tayfa. fakat bir türlü maç bitti haberi gelmiyor, ama fener 1 1 yaptı haberi geldi ve işte o andan sonra film koptu. yolda ne radyo çekiyor ne telefonlar çekiyor. o zaman tabi elimizde internet falan yok. yol kapkaranlık ve biz hiç bir haber alamıyoruz. marmaris'e girmemize bi yarım saat falan var. ben kafayı yemek üzereyim otobüsün içinde tur atıyorum, ağlıyorum. marmaris yolunu bilenler vardır, eskiden sakar geçidinde radyo çekmezdi o sakarı geçince radyo çekmeye başlardı. sakar geçidini geçtik, o zamanlar bizim servis şöförlüğümüzü de yapan engin abiye gittim "abi nolur dene şu radyoyu gözünü seviyim" diye yalvardım. deniyor deniyor çıt yok. sonra radyodan ses geldi ve hemen kanal aramaya başladık, bir kanala denk geldik spiker kutlamaların devam ettiğini, insanların duyarlı olması gerektiğini, can sağlığının herşeyden önemli olduğunu falan anlatıyor ama kimin şampiyon olduğunu söylemiyor. kafayı yemek üzereydim en sonunda telefonum çaldı, açtığımda telefonun diğer ucunda bana galatasaraylılığı aşılamış babam vardı ve ağlamaklı bir ses tonuyla şampiyonuz oğlum dedi. tarifsiz bir mutlulukla hüngür hüngür ağlamaya başladım. marmaris'e girdiğimizde her taraf sarı kırmızıydı. uefa kupasında 12 yaşımdaydım yaşadığım sevinç bambaşkaydı ama bu şampiyonlukta aklım başımda, daha olgun biriydim. yaşadığım mutluluğu tarif edemem. eve gittim bavulu bıraktım ve sahile inip kimi gördüysem sarıldım. sabah 6'da kör kütük sarhoş eve girmiştim sağolsun beni yalnız büyütmek zorunda kalan annem gıkını bile çıkarmamıştı. hayatımın belki de en güzel günüydü ve bunu bana galatasaray yaşattı. sağol var ol cimbom.
  • 113
    http://i.hizliresim.com/YB4BnZ.jpg

    t harfinin sağındaki a harfinin altındaki siyah karartı arkadaşın yaz kış her maca geldiği siyah ceketi. ceketin hemen önündeki çük kadar kafa da benim kafam. fenerin denizli'den 3 puanla döneceğine garanti olarak baktığım için çok umitli değildim bu şampiyonluktan. ipler elimizde değildi çünkü. herseybitmedi gel olm su takıma en azından teşekkur borcumuzu ödemek için orda olmalıyız diyince hayatımın değişeceğini nerden bilebilirdim ? karanfiller güllerle gittik ali sami yen'e davullarla zurnalarla çıktık. o 16 dakkayı çok net hatırlamıyorum kendimde değildim bana söylenen dondurun beni diye bağırmış olduğum ve önümde radyodan maçı bize anlatmaya çalışan elemanın appiah'ın direkten dönen şutunda kocaman açılan gözleri. sonra bi baktım florya'dayım.
  • 114
    galatasaray tarihinin en ilginç, en önemli, en duygulu maçlarından biridir. bununla beraber the lord of the rings: return of the king* filmiyle büyük benzerlikleri içermektedir. işbu entry bu benzerlikleri açmak için girilmektedir. bundan aşağısı filmden spoiler'dır ***dikkat***

    --- spoiler ---

    bildiğimiz gibi return of the king filmi lord of the rings serisinin son filmi. ne oluyordu filmde? ayrıkvadi'den yola çıkan 9 yoldaş yolculuk esnasında bir şekilde dağılıyor. frodo ve sam tek yüzükle beraber mordor'a; gandalf, aragorn, legolas ve gimli insan şehirlerini savunmak için sırasıyla rohan ve gondor krallıklarına gidiyordu. son olarak minas tirith surları önündeki savaşta mordor'un dev saldırısı savuşturuluyordu fakat daha hiçbir şey bitmiş değildi. galatasaray'da o sene işte böyleydi. iyi kötü bir şekilde şampiyonluk şansını son haftay taşımıştı fakat ipler tıpkı orta dünya'da olan bitenler gibi bizim elimizde değildi. küçük bir birlikle kara kapıların önüne giden aragorn önderliğindeki ittifak gibi çıktık bu maça. gözler rakipte ancak kulaklar frodo ve sam'den gelecek haberdeydi. galatasaray kendi görevini yapmış ve maçı 3-0 almıştı. aragorn önderliğinde birlik de gerekeni yapmış ve sauron'un gözünün dikkatini dağıtmıştı. sıra frodo sam ve denizlispor'daydı.

    sonrası mı?

    https://www.youtube.com/watch?v=FyzE9thQIPo (lotr)
    https://www.youtube.com/watch?v=IK_AKAdB140 (galatasaray)

    --- spoiler ---
  • 115
    20-30 yıl sonra bile unutulmayacak, her daim anlatılacak, hikayesi tükenmeyecek dillere destan bir şampiyonluğun geldiği maçtır.

    y.dışında geçirdiğim 2005-2006 sezonu sonunda bana unutlmaz bir anı bırakmıştır bu maç. aradaki saat farkı 7, internetten maç yayını için ödemeyi yaptım. kuruldum ekran karşısına ve başladım gönlümde şampiyon olmuş takımımı izlemeye. bizim maçın 70. dakikasından sonra heyecandan kendimi dışarı attım. üzerimde pijama, ayağımda terlik yürüdüm yürüdüm. ağlaya ağlaya dua ettim. maç öncesi kafamdaki senaryoya çok yaklaşmıştık. o mucizevi an sanki yaklaşıyordu. artık bitmiştir diye eve döndüm ve kapıyı açtığımda appiah'ın kaçan golünü gördüm. dizlerimin bağı çözüldü, çıktım merdivene oturdum, ağladım da ağladım. ta ki içeriden bittiii bağırışlarını duyana kadar. sonra kral' ın gözyaşları...
  • 119
    kazasız belasız artık noktalanmasını istediğim, 2015-2016 sezonundaki az sayıda heyecanlandıran maçlardan biri * öncesinde her zamanki gibi motivasyon amaçlı eskilere bakındım ve bu tarihe uzandım.

    bu mucizevi şampiyonluk ile ilgili çok sayıda videolar vardır. eskiden sitede görüntüler veriliyordu hatta indirebiliyorduk bile.* bunlardan birini çok sevmiştim. videoda renktaşım şöyle yazmış; "acaba her şeyin para olduğu bu dünyada yürekten akan bir damla göz yaşı kaç milyon dolar eder?" ve kral geliyor ekrana diyor ki; *"ne diyeyim ki abi ne diyeyim. çok emek verdik yani o kadar verdik ki... bütün arkadaşlarımı tebrik ediyorum, hepsini. allah hepsinden razı olsun,allah bizi mahçup etmedi. çok dua ettim çok! bize dua eden herkese sonsuz teşekkürler."
  • 121
    uefa kupası zaferinde bile o kadar sevinmeme rağmen sevinç gözyaşı dökmemiştim.
    ama bu maç sonu ve denizli-fb maçının sonu varya...sevinç gözyaşları dökmeme sebep olmuştu bu iki maçların sonu.
    aslında fb'nin denizlide şampiyonluğu bırakacağına inanmadığım için ve feboşluların şampiyonluk kutlamalarını görmemek için maçları izlemeye bile gitmeyecektim o gün. mactan bir gün öncede o zamanki sevgilimle ayrilmistik, moralim alt üsttü yani.
    ama maçtan bir saat önce çarşıda gezerken maça giden bir arkadaşıma * tesadüfen rastladım, ve beni zorla onunla birlikte maça gelmeye ikna etti.
    unutulmaz bir gün olmuştu benim için. 12 mayıs 2012 şampiyonluğu, uefa zaferi, evlendiğim gün ve iki çocuğumun olduğu günler ile birlikte rahatlıkla hayatımın en mutlu 10 yada 15 günlerine girer.
  • 122
    hayatımda en mutlu olduğum ve aynı zamanda mutluluktan ağladığım ilk ve son gün.

    mutluluktan ağlamak kolay bir şey değil, çok zor bir şey hatta. inanmayan mutlu olduğu anlarda ağlamayı denesin bir bakalım, yok, olmaz. 14 mayıs 2006'dan sonra da mutlu olduğum günler oldu, çok mutlu olduğum günler oldu, hiç mutluluktan ağlamadım. bu işin bir limiti var galiba, mesela %50 mutlusun, gülüyorsun, %70 mutlusun gene gülüyorsun, %100 mutluluğa ulaşırsan contalar yanıyor ve ağlamaya başlıyorsun. gerçekten çok değişik bir his. ben baya hasan şaş gibi, hüngür hüngür ağladım. o sezon yapılan haksızlar, anelka'nın eliyle attığı goller, nobre'nin balıklama atlayıp kazandığı penaltılar, galatasaray'ın yine her zaman olduğu gibi berbat giden finansal durumu, bu durumun rakiplerin ağzına sakız olması, o kadar kanıma dokunmuştu ki bu sezona bundan daha güzel bir son olamazdı.

    bu sezonda her kimin emeği geçtiyse yüzlerce kez teşekkürler, hep minnetle anacağım. ömrümün geri kalanında 14 mayıs 2006 günü olduğum kadar mutlu olacağımı zannetmiyorum. bu vesileyle, yaşattığın hüzün için, yaşattığın mutluluklar için, her şey için, teşekkürler galatasaray.

    https://www.youtube.com/watch?v=1C96VuVwOKQ
App Store'dan indirin Google Play'den alın